alsancak'taki dirty 5 isimli türkiye'nin en klas dövme stüdyosunun sahibi olan izmir'li dövmeci kız.
tarzı çok güzel, çizimleri çok güzel, üstelik severek yapıyor işini, ayrıca fiziği hepsinden güzel. muhtemelen gelecekte türkiye'nin kat von d si olur.
kürt aydını, doktor tarık ziya ekinci'nin referandum ile ilgili olarak kaleme aldığı yazısıdır. **
niçin evet diyorum
anayasa referandumu için, özgür ve akılcı düşünmeye ambargo konulan, sapla samanın birbirine karıştığı ve sol adına entelektüel terör estirilen bir ortamda oy kullanacağız.
hayatının 50 yılını sosyalizme ve işçi sınıfı mücadelesine adamış emektarım. sol adına yapılan bugünkü akıl almaz spekülasyonları görmekten derin üzüntü duyuyorum. gerçek bir solcu sözde bağımsızlıktan yana ama özde ulusalcı komplo teorileri üreterek karar almaz, almamalıdır. sosyalist birey giriştiği her sosyal ve siyasal eylemde emekçilerin ve emeğin özgürleşmesi doğrultusunda hareket eder.
kendinde sosyalizm adına söz söylemek ve düşünce üretmek hakkını görenler her şeyden evvel içinde bulundukları somut durumun somut çözümlemesini yapmak zorundadırlar. unutmamak gerekir ki, türkiye bugün 12 eylül faşizminin ürünü olan bir anayasa ile yönetiliyor. bu anayasanın kurduğu düzen yüksek yargı bürokrasisiyle bütünleşen militarist bir vesayet rejimidir. toplumumuz her türlü değişimi engelleyen bu vesayet rejiminden kurtulmadan türkiye aydınlığa çıkamaz ve emekçilerin istemleri gerçekleşemez. bunun için her şeyden önce 12 eylül anayasasından kurtulmak gerekir.
oysa bugünkü vesayet rejimini koruyan anayasa mahkemesi, hukuk dışı yorumlarla, anayasanın değiştirilmesinin teklif dahi edilmesini yasaklayan maddeleriyle dolaylı bağ kurarak her türlü değişiklik önerilerini denetlemek ve iptal etmek içtihadını kurmuştur. bu yapı değişmeden ne anayasa maddelerini değiştirmek ne de yeni bir anayasa yapmak mümkündür.
· anayasa mahkemesinin yapısını değiştirdiği ve 12 eylül anayasasını ilga ederek yeni bir anayasa yapabilmenin önünü açtığı için anayasa değişiklik paketine evet diyorum.
· militarizmi etkisizleştirecek ve darbeci özlemlere son verecek ergenekon vb. davalarla bağlantılı yargı sürecini durdurmak isteyen hsyknın yapısını demokratikleştireceği için anayasa değişiklik paketine evet diyorum.
· askeri yargı alanını daralttığı, sivillerin askeri mahkemelerde yargılanmasını yasakladığı, kuvvet komutanları ile genelkurmay başkanlarının fiilen yargılanamaz durumuna son verdiği için değişiklik paketine evet diyorum.
· işçi sınıfının yıllardır uğrunda mücadele ettiği siyasal grev ve dayanışma grevini getireceği için değişiklik paketine evet diyorum.
· memurlara toplu sözleşme hakkı getirdiği için değişikliğe evet diyorum.
· anayasa mahkemesine bireysel başvuru hakkı getirdiği için evet diyorum.
· bireylerin idareyle ihtilaflarının kısa yoldan çözülmesine olanak sağlayan kamu denetçiliği kurumunu ihdas ettiği için değişiklik paketine evet diyorum.
· referandumda hayir oylarının üstün gelmesi halinde akpnin seçimleri kaybetmesi ve chp mhp ortak hükümetinin kurulması kaçınılmazdır. türkiyede ulusalcı, faşist bir hükümetin kurulmasını önlemek için değişiklik paketine evet diyorum.
· son olarak, salt akpye muhalefet etmek amacı ile, toplumun önünü açan ve yeni bir anayasa yapılmasına olanak sağlayan değişiklikleri göz ardı ederek sözde solculuk adına entelektüel terör estiren ve herkesi değişiklik paketine karşı çıkmaya zorlayan zihniyeti protesto etmek için değişiklik paketine evet diyorum.
hayata çok olumlu baktığı her halinden belli olan, pek kültürlü, pek dolu bu sözlüğe bir kaç beden büyük gelen bir yazar.
insan yazdıklarında hem gazetelerin haftasonu eklerinde bolca bulunan kültür sanat yazılarını okurken hissettiği o; bitse de gitsek tadındaki hisse kapılıyor, hemde "yahu çok az yazıyor keşke sözlüğe daha fazla girip yazsa" diye düşünüyor.
aradaki çelişkiyi henüz anlayabilmiş değiliz. lakin şu kesin; tipik izmir'li üslubu ile yazdığı yazıları insanda prozac etkisi yapıyor. hem dünyaya daha bir lay lay lom bakıyorsunuz, hem de sıkılıyorsunuz.
gazetecilik ve habercilik dersleri vermekte olan bir yardımcı doçent'tir, Bilgi Üniversitesinde Öğretim Üyesidir. *
kesinlikle güzel düşünüyor, ama en önemlisi bu düşüncelerini korkusuzca, çok daha güzel bir şekilde söze dökebiliyor, konuşurken dinleyenleri etkisi ve kontrolü altına alıyor, adeta ne kadar bilgi sahibi olduğunu herkese kanıtlamak istercesine sürekli sürekli bilgi veriyor, dinlerken düşünmenizi düşünürken sorgulamanızı ve anlamanızı sağlıyor.
olukça net olarak; çarpıtmadan, bazı erkek sözde aydınlar gibi kıvırmadan, tırsmadan ifade ediyor,kendi hiç ürkmüyor ama karşısında onla tartışmakta olan insanı ya kendine hayran bırakıyor ya da ürkütüyor, sıkıcı ve geyik muhabbeti olarak görülebilecek konulara bulaşmıyor, kendine özgü ve has bir uslupla yazıyor ve konuşuyor.
herkesin şak şakçılık yapıp karşı çıkamdağı konularda sesini yükseltip, muhalefet olabiliyor doğru bildiklerinin altına cesurca adını yazıp, imzasını atıyor.
ülkemizde çözümü imkansız gibi görünen sorunlarla yanlışlara sadece seyirci kalıp, susmuyor. yorulmadan, bıkmadan doğrularını savunuyor, konuşurken bıktırmıyor ve insanı yormuyor ama konuşması bittiğinde "zaman ne çabuk geçti keşke hiç susmasa ve konuşsa" diye düşünmenizi sağlayıp; sizi üzebiliyor. ***
kendine ait bir de blog sayfası bulunmaktadır.
fatih yeşilgül isimli amatör şarkıcının mükemmel şarkısının adıdır.
tarafımdan 13 saat boyunca üst üste dinlenebildiği görülmüş ve tespit edilmiştir.
yüksek dağlara çevir yüzünü,
Her dorukta inan ben varım.
Çağırsan bilirsin gülüm,
Bir çığ misali yanındayım.
Anlayacağın Gülüm;
Her zaman her yerde ben varım,
Ağlasan göz yaşlarındayım.
Her zaman her yerde ben varım,
Ölsen mezar taşlarındayım.
Elden ele, dizden dize, gözden göze bir yol var, Gülüm...
Gitsem olmaz, dönsem olmaz, ölsem olmaz, Yangınlardayım.
Sen; "unuttum" derken, yüregin demezse,
Sen; "gitmem" derken, ayaklarına sözün geçmezse,
Dilin "bitti" derken, aklın bendeyse,
Sen düğündeyken, ruhun cehennemdeyse,
Sevene hükmedeyim derken, kendine sözün geçmezse,
Kaçayımda kovalasın derken ayağın tökezlerse,
Pişmanlığının hükmü zamana yetmezse,
Aynaya bakmaya gücün yeterse,
Her yerde ben oldugumu sende göreceksin gülüm.
içinden tövbeler etsende,
Duanda, yakarışındayım...
Her duan reddedilse bile,
Kabul olan tek duanım...
Ahh edip ağlasan köşende,
Halden anlayan bir ben varım...
Kahredip çıkmasan düzlere,
Her kahrın sevinci, ben varım...
Elden ele, dizden dize, gözden göze bir yol var, Gülüm...
Gitsem olmaz, dönsem olmaz, ölsem olmaz, Yangınlardayım. *
Askerlik görevi sürerken yaptığı çıkışlar sebebiyle erken emekli olan komutanlardan bir Tümgeneral Kudret Cengizin lakabıdır.
1992-97 döneminde Kahraman maraş ve Tunceli bölgesinde, Engizek dağlarında verdiği başarılı terör mücadelesi sebebiyle kendisine bu isim takılmış ve daha sonra kendisibu isimle bir kitap yazmıştır.
simit sarayı olarak bilinen; ilk simit dükkanının fikir sahibi ve türkiye de ki ilk kurucusudur.
aslen erzincan lı olup ortaokul dan terk olmasına rağmen ülkedeki en önemli borsacılardan hatta spekülatörlerden biridir.
borsada kristal cola davası olarak bilinen olaydan sonra ismi yasaklılar listesine girmiştir, futbol dünyasındaki bir çok fütbolcunun borsadaki parasını o kontrol eder ve onların adına borsa oynar.
dünyanın en iyi okullarından mezun olup türkiye de iş yapan borsacıların çoğu, ilkokul mezunu olan abdullah kavukçu yu arayarak ondan tiyo istemektedirler
dün gece itibariyle; il jandarmaya ve askeri istihbarat kaynaklarına sormuş olduğumuz fakat doğruluk olasılığı pek kuvvetli olmayan bir haberdir.
ama bu yakında bunun gerçekleşmeyeceği demek değildir zira bu ordunun her hainin kafasına sıkmak için zimmetinden çıkarıp, ayırdığı bir mermisi mutlaka vardır...
bu durum; bir aşkın veya bir sevginin içine girdiği en boktan sonun başlangıcıdır...
Anladım ki, severken vazgeçmek cinayettir.
Ve biz her suçlu gibi sonunda,
cinayeti işlediğimiz yere,
severken terk etmek zorunda kaldığımız şehre döneriz bir gün,
tıpkı severken vazgeçtiğimiz eski bir sevdalının telefonunu
çevirir gibi gece yarısı... *
Hepsi hepsi 10 yıl önceydi... Hayat bugünkü gibi arsız değil, masumdu...
ihanetler bu kadar uluorta değil, gizliydi...
Aldatmalar bu kadar kolay ve sıradan değil zordu...
Sadece 10 yıl önce, sevgililer ancak, evden ya da işyerinden arayabilir, uluorta kimse kimseyi arayıp, mesaj atamazdı.
Kimse kimsenin nerede olduğunu bilemez, kimse kimseyle o kadar kolay tanışamazdı...
Hayat sonsuz seçenekler yerine, sınırlı birlikteliklere izin verirdi...
işyeri aşkları, arada bir de işyeri ihanetleri görülürdü...
Birbirini sınırlı mekânlarda, sınırlı sayıda gören, sınırlı sayıda konuşabilen, insanlar için ihanetler de sınırlıydı...
Ev telefonunun mahremiyeti, iş telefonunun çalışma kuralları vardı...
Arsız birliktelikler için araç yoktu... Arsızlığı iletecek, kablo yoktu... Bilgisayarlarda, utanmaz chatleşmeler, mailli sevişmeler henüz başlamamıştı.
Yıllar öncesinin sevgilileri, sizi zar zor evden arardı...
Annenin ve babanın yanında, evin orta meydanındaki telefon, aşkınıza sahne olurdu...
Kaçmak isteseniz, kaçamaz, konuşmak isteseniz konuşamazdınız...
Buluşmalar kıt, kavuşmalar kıt, randevulaşmalar kıt, siz de kıt kanaat geçinip gitmek zorundaydınız...
Kıtlıktan aşkı yaratmalıydınız...
imkânsızdan buluşma ayarlamalıydınız. Ortamsızlıktan, aşk mekânları yaratmalıydınız...
Haftada bir kavuşmalardan, aşk çıkarmalıydınız...
iki saatlik buluşmalardan sevgi yaratmalıydınız...
Bunları bu şartlarla yaratamadığınızdan, aşkı ve sevgiyi esas olarak kafanızda yaratırdınız...
Bazen kendi kendinize aşık olur, kendi kendinize bitirirdiniz...
Bazen buluşana kadar çektiğiniz heyecandan kafayı yerdiniz...
Arsız chatleşmelerin, utanmaz cep mesajlarının olmadığı günlerde yaşam kuşkusuz daha arlı ve daha mazbuttu...
Cep telefonlu ve chatli dünyalar, artık sınırsız seçenekler, sınırsız ilişkiler, sınırsız aldatmalar ve sınırsız hayatlar yaratmaktadır.
ihanetlerdeki patlama cep telefonlarıyla doğru orantılıdır...
Evin bir başka odasına geçerek sessizce chatleşme, sanal çiftleşme bilgisayarla yapılmaktadır...
Hayat bir daha geri gelmeyecek bir yaşam tarzını kapatmakta, hep zaplanacak ilişkilerin artacağı başka bir tarzı dayatmaktadır...
Randevular artık randevu gibi değildir...
Taksim meydanında, ya da Karaköy iskelesinde yapılmamaktadır...
Birileri bir yerlere takılmakta, diğeri de cep mesajlarıyla o yere uğrayarak randevulaşmaktadır...
Takıla takıla yapılan randevulaşma, romantik değildir...
Birbirine kavuşmadan ziyade birbirine takılmayı içermektedir...
Birbirine takılanların, birbiriyle randevulaşanlar gibi, birbirlerine söyleyecek fazla sözü bulunamamaktadır...
Arada bir söylenecekler kısa mesajlarla zaten iletilmektedir...
Mesajlaşmalar kavuşmanın heyecanını bitirmektedir...
Gizemi yok etmektedir...
Hayatı düzleştirmektedir...
Cep telefonu mesajları ve bilgisayar chatleri iletişimi artırmakta ama aşkı öldürmektedir...
Gidip gelen mesajlar arasında heyecanı söndürmektedir...
Karşındakiyle konuşurken, aklı başka yere sürüklemektedir...
Karşındakiyle cilveleşirken, başkasıyla öpüşülmektedir...
Aşkı öldürürken, ihaneti teşvik etmektedir...
Yakında aşk daha bir azalacak, ihanet daha bir artacaktır...
Biri azalmaya, diğeri artmaya giderken sonunda ikisi de anlam yitirecektir...
Aşk azaldıkça, ihanet kelimesinin de anlamı kalmayacaktır... ihanet hayatın kendisi olacaktır...
sekiz kadın (8 Femmes) isimli François Ozon un yönetmenliğini yaptığı Danielle Darrieux, Catherine Deneuve, Isabelle Huppert, Emmanuelle Béart gibi oyuncuların başrolünü oynadığı filmin içerisinde geçen en güzel şarkının adıdır.
kesinlikle film de, şarkıda çok güzeldir ve şiddetle tavsiye edilir.
diyarbakır 5 nolu cezaevindeki yapılan eziyet ve işkencelerle ilgili detayların bulunabileceği sitedir.
bu utanç abidesi mekan ile ilgili hiç bir bilgisi olmadan; orada yaşanan şeylerin abartıldığını düşünen insanların mutlaka girip incelemeleri ve o insanlık ayıbını öğrenmeleri gerekmektedir.
yılmaz erdoğan ın bir insanın bazı zamanlardaki içinde bulunduğu ruh halini en iyi şekilde anlatan ben yandım isimli şiirinin son mısralarıdır.
Hangi dilde ağlıyorsa insan
işte ana dilidir ayrılmanın
Her sokağa şifa niyetine bir açlık
Güzereş kardaşlık bilinen en büyük uzaklık
Hep acıların kuran derinde sevgili bir yoksulluk
Kitapların arasında dolanmış ve
Sahte fikirlerle dolandırılmış donatılmış aklanmış yeşermiş
Ve gri demirli bir yatılı okulda uzun uzun
Kimsesiz kimsesiz ağlamış
Uykusunda adın çağırmış
Nöbetlerde edebiyat sohbetlerde bir yarışma kavgası
Fikirden fikire sıratlar geçilmiş
Ne murat suyu kan aksın isterim
Ne şiirinden vazgeçerim kavganın
Mesleğim göze almaktır
Kalabalığa faydanın bedelini
Öderim sağdan soldan aldığımla
Sözlerimden başka vasiyetim ve servetim yoktur.
Her beladan bir alıntıyla kurtulurdum
illa ki adını hatırlardım lazım olanın
Bir siverek acısı aslında sevdiğim
Bir mezopotamyalı kederi
Asur'un ninova'nın kehaneti...
Kalbim kül oldu
Eski bir kütüphane yangınında
Ben yandım. Kimi cüret etsem sevmeye Kendime küçük geldim Zayıf kaldım
He murathan esir düştüm
Sefil oldum.
Acılarım hep tavsiyedir
Çok sevdiğim bir şairden
Yok bire yok
"ne etsek olmuyor"un ranza arkadaşıyım
Bilinen en uzak yatılı bölge okulundan
Ben bıraktım siz konuşun, Yoruldum ben siz koşun.
Iskartaya ayırın beni
Bütün ayrılıklardan...
Küsmedim kardayım yediğim dayaktan
Şimdi yalnız, şan saman kağıt kokulu günlerde
Türkçeye çeviriyorum ayrılık acısını
Beni bırakın
Ben meçhul oldum
Gizli özneyim
Vatansız cümlelerde
Ben yandım. Kalbim kül oldu eski bir kütüphane yangınında.
bursa nın keleş ilçesinde yapılması planlanan ve bölgeyi katledecek olan termik santrale karşı; ordaki bazı köylerin toplanarak santralin yapılmasını engellemek amacıyla başlatmayı düşündüğü kampanyadır,
ayrıca sonuna kadar kendilerinin arkasındayızdır... **
Ağzı türkülü bir adam
Olup çıktım sokaklarda
Sokaklarda çiçek satıyorlar
Ortalık diz boyu kar
Seni seviyorum
Narçiçeğini renklerden
Şiirlerden yalansız olanı
Gazze de çocuklar taş fırlatıyor
Bir asker otosuna
Seni seviyorum
Ve işgalci ordulara
Ard-el Muhtella`da
Fırlatılan taşları
En çok da
Gazzeli çocukları
Şimdi Diyarbakır da
Şekersiz ciklet satıyor yaşıtları
Sandinist bir kadın
Bakmadan konuşuyor kameraya
Dişimizle diyor tırnağımızla
Söküp aldığımızı
Kaptırmayız diyor Kontras haydutlarına
Seni seviyorum
O Sandinist kadını da.
Bakmadan konuşan kameraya
Seni seviyorum
Ve ne "sen bir yana
Dünya bir yana"
Ne Gazzeli çocuklar
Sandinist kadın
Ne newroz çiçeği halkların
Kar sularında:
Nelson Mandela
2
Seni seviyorum ve anadilimle sevginin dili var mı deme var
Eyşana Eli var Lawikê Metini ve Edûlê
Kırk kardeşli bir kız olurdun ve seninle
Dünyalar şaşardı nasıl kaçtığımıza
Seglavi bir atım olurdu
Terkimde sen ve ardımızda
Kıyıcı kardeşlerin ve aşiretin ve bütün dünya
Sevginin dili var
Bir sınır köyünde konaklardık ve ayrı yataklarda
Şekerini karıştırıp çay sunarlardı ve tulum peyniri
Hal hatır sorarlardı ve anlatırdık
Ne var ne yok bizim oralarda
Sevginin dili var Diyarbakır da
Surlara yazılıdır kazısan okunur kirecini
Bir de analar
Ancak o dilde kurban olurlar
Sıtmadan veremden kurtulan
Ve kör kurşundan
Rahimlerinin
Kalemler kırılmış bereketine:
"Ez qurbana te me lawo
Ez qurbana te me!"
eski TCK nın 312/2, Yeni TCK nın 216. maddesine göre bir suç türüdür.
madde 216. - (1) halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) halkın bir kesiminin benimsediği dinî değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması hâlinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
adam olamayacağı gibi faşist bile olamayacak ama faşistmiş gibi davranacak olan insandır.
hayatı boyunca hiç bir şey olamayacak olan bir adamın faşist olması bile beklenemez.
o ne kadar yaptığı yorum katliamlarında;
eski tck.nun 312/2 , yeni tck.nun 216.maddelerine göre suç unsuru teşkil eden ve halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek olarak bilinen eylemi gerçekleştirmiş olan biri olsada
bu insanın cehaletinden ötürü ancak ve ancak sözde faşist olabilmesi durumudur.
kendisi fatsa lı olup Londra Thames Valley Üniversitesi, Reklam ve Halkla ilişkiler Bölümü öğrencisiyken, 23 yaş gibi çok genç bir yaşta ölerek aramızdan ayrılan çok sevilen gerçek bi dosttur.
durum ne olursa olsun, hatta haklı bile olsanız haksızlıklara karşı; size susmanız gerektiğinin çocukluğuzdan beri sürekli olarak söylenmesi ve bu durumunda sanki çok iyi bir şeymiş gibi gösterilmesidir...