örtünme tutkunluğumuzun telaşında kendimizi görmez, görmek istemez olduk. "biz" diye birbirinden farklı, birbirlerine zır görüntülerimizi benimsedik. görüntülerimizle çarpıştık, görüntülerimizi savaştırdık. soyunalım. soyunalım ki bizi giydirenlerle yüzleşelim, kendimizi görebilelim. tekrar giyineceksek, istediğimiz gibi giyinebilmemiz için soyunmamız lâzım.
kırılmamak için bükül
düz olmak için eğril
dolmak için boşal
parçalan ki yenilen
az şeye sahip olanlar
çoğa kavuşabilirler
çok şeyi olanların zihni karışır.*
bir çocuk bindi kadıköy vapuruna
kocaman, ölü bir deniz kuşu gibi
boynuna asılı bir akordeonla.
filikalardan birine yaslandı, yakınında
...olmak istermiş gibi batarsa vapur.
ne kimse gördü çocuğu, ne duydu kimse
kendinden büyük akordeonunu, ağır,
çekingen bir tavırla çalmaya başladığında.
biliriz, beğeniriz umuduyla en sevilen
şarkılarını çaldı bilmem kaç ülkenin: oçi Çorniya, oh suzannah, bir viyana
valsi, bir polonez, beatles. Çaldıkça
açıldı. elinin altındaydı tüm dünya.
işine giden, kendi derdine dalmış
insanlardan dilenen bir çocuk değil artık,
kanatlanmış uçan bir martıydı adeta.
kimbilir, diye düşündüm, ne zaman gelmiş
doğduğu yemyeşil dağ köyünden kosova`da.
ben yeni dönmüştüm doğduğum yere londra`dan.
indim vapurdan, dudaklarımda suzannah.
hem avucumuzun içi kadar küçük artık dünya,
hem de yabancıyız nereye gitsek aslında.
bir kadına ne verirseniz verin, onu daha da büyük hale getirir. ona sperm verirseniz, size bir çocuk verir. ona bir ev verirsiniz, size bir yuva verir.ona sebze verirsiniz, size yemek verir. ona bir gülücük verirsiniz, size kalbini verir. ona bir şarkı söyleyin, size konser verir, kendisine verileni, çarpıp çoğaltarak geri verir. bu yüzden ona çamur atarsanız ,karşılığında bir bataklıkta boğulmaya hazır olun.
acaba kaç kişinin aklından
arada bir de olsa geçiyorsun? diye
sormağa kalkışmıştım, kendi kendime;
biraz da alaylıca yanıt da hemen geldi,
senin aklından geçen kaç kişi varsa, o kadar.*
alice : buradan gitmek için bana hangi yolu izlemem gerektiğini söyler misin?
cheshire kedisi : nereye gitmek istiyorsun?
alice : neresi olduğunun önemi yok...
cheshire kedisi : o zaman hangi yol olduğunun da bir önemi yok!