cüneyt özdemir tarzı iliştirilmiş bir gazetecinin fazladan söz aldığı, bir psikiyatristin neden katıldığını anlayamadığım *, sosyolog-yazar enver aysever ve fransa ile yakın alakalı olduğunu anladığım ama an itibariyle adını bilemediğim * reklamcı bir abinin dengeyi kotardığı program. enver aysever "imf başkanının tecavüzünü bilemem ama imf nin bizim ırzımıza geçtiğini biliyoruz." tarzı yorumu da gecenin en akılda kalıcı beyanlarındandı kanımca. *
çok başarılı bulduğum, izlemekten keyif aldığım bir dizi. yalnız geçen gün nette 6. sezonu ararken bir eleştiri gördüm ki çok haklıydı: "ted ne zaman profesör oldu lan!?"
hakketen yani *
edit: eksi veren sevgili yazar arkadaşıma buradan selamlarımı da yolluyorum. **
sözlük yazarları (tüm sözlük yazarları) şu anki programı şu şekilde de izlemeli; eğer aklınızı başınıza devşirip, elinizi taşın altına koymazsanız hepimiz 1984 de buluşacağız...
an itibariyle disko kralı'nda "ikinci ulu önderimiz kenan evren'dir" deyip üstüne, deniz gezmiş, sinan cemgil ve hatta uğur mumcu ile yoldaş ve kanka olduklarını anlatan kepaze silah tüccarı! yavrum yaşına bakmadan oturmuşsan kucaklara bari ses çıkarma da piyasa değerin belli olmasın!
ekleme ve meydan okuma: bilgi ve yorumun yoksa neyi eksiliyon la! cahil iblis!
internet yüzeysel okumacılığı dışında "okumak"la alakası olamayanların sevemediği program. kendi içinde tutarlı bir sevmeyiş. eşyanın tabiatına aykırı aksi **.
bir velet çıktı. hıdrı pıtır kırması. çıksın eyvallah. herkes çıksın. lakin bu velet sanat, bilim, teknoloji tarihini yutmuş gibi bıdıbıdıladı. okan! sana ne oluyor?
maalesef ülkemizin askerlik jargonuna kötü girmiştir. tabirin altında yatan anlam ise bambaşka bir şeydir; abd'nin tokyo uluslararası askeri mahkemesi sonrasında ortaya çıkan durumdur. yani durum, göründüğünden daha da kötüdür.
afiyet şeker olsun. hayatta kalacağımı tahmin etmemiştiniz değil mi? zombileri anlaycağımı hiç düşünmezdim. çok seviyorum ben onları. bi dilleri olsa da konuşsalar. ünvan? para? araba? güç? hepsi sizde şimdi. beni ezmenize gerek yoktu. bi şekilde yollarımız kesişti. denediniz. başardınız da...
1. gereksiz ve anlamsız zamanlarda nerdesin diye seni arar (zamanlama tespiti). 2. aramasa da yakınınızdaki birinden durumun istihbaratını alır (şebeke çalışması). 3. elinin altında gidebileceği boş bir ev vardır (mekan sorunsalı). 4. kendi ailesine kendisini haklı gösterecek bir sürü malzeme sunar, olmadı yaratır (psikolojik harekat). 5. yaptığı meslekle örtüşmeyen vücudunda izler görürsünüz ( fiziksel temas). 6. arkadaş ortamında sizi küçük düşürücü ve aşağılayıcı sözler sarf eder ( haklılık zemini) 7. onun için yaptığınız fedakarlıklar ve delilikler yakın çevresinden saklanır (aleyhe haksızlık zemininin önlenmesi) 8. uçaktan almaya havalanına giderken birden planlar değişir, onu karşılaştığı tanıdıkları - ama sizin tanımadığınız- birileri bırakır ve kim olduklarını göremezsiniz bile (birinci çinko!) 9. sizi kendi aileniz önünde de haksız ve küçük düşürmeye çalışır ( ikinci çinko!) 10. kendi evinizde değil, bir yaz vakti ailesinin evinde, siz gündüz uykusundayken, gıyabınızda yapılan gizli celselerde biletiniz kesilir (tombala!!!).
tüm rizeli'lere yansıtılmaması gerektiğini düşündüğüm, acizlik eylemi. keşke bir hayvan olsaydı. ama değil. insan görünümlü bir hayvan... insanlığa döndürülmesi gerekir. umarım çok geç değildir.
siyasi kılıflı ve zorunluluktan ziyade ölüme yatmak...
şu da olabilir; sana can verecek cana can verip de can istememektir. yatarsın öylece. düşüren pezevenklere dileneceğine ölürsün. kelle istediler. buyursunlardır...
30 kasım 2010 tarihinde yayınlanan 10. bölümü diğer bölümlerden ve dizilerden ayıran özellik, kanımca "türk polisinin işkence yaptığı" vurgusundan daha fazladır. öncelikle başka dizilerde de bu gerçek işlenmiştir.
buradaki temel fark ise, sepetteki iyi elma çürük elma ayrımını ortaya koymadaki samimi kaygısı ve daha da önemlisi koca bir emniyet müdürlüğünün cemaatsel kadrolaşmalar ve "ele geçirmeler" girdabında nerelere getirildiğidir. bu anlamda daha önce adil serdar saçan tarafından ortaya konanlar olsun, hanefi avcı'nın haliçte yaşayan simonlar kitabında ortaya konanlar olsun; belgesel ve bulgusal boyutta ortaya konan vahim gerçekler ilk defa bir türk dizisinde işlenmiştir. en can alıcı fark budur...