Uludağ Üniversitesiekonometri bölümünün en tatlı hocasıdır. Ekonometriyi seven ve sevdiren. Öğrencileriyle güzel dostluklar kuran, egodan uzak, sinema zevkiyle dersleri renklendiren nadide bir şahsiyettir kendisi.
ursula k le guin'in müziğe, ilişkilere,psikolojiye, kadınlığa, erkekliğe, dostluğa, aşka, yalnızlığa, anlatmayai anlaşılmaya, anlaşılmanın insana hissettirdiği rahatlığa dair bize farklı pencereler açan kısa romanı.
--spoiler--
''insanın beyninde müzik için ayrılmış sessiz bir yer varmış.''
--spoiler--
--spoiler--
"önceden de oldu yüce anlarım. bir kez geceleyin parkta yürürken, yağmur altında, güzün. bir kez çöl ortasında, yıldızlar altında, ekseni üzerinde dönen yer yuvarına döndüğüm gün. kimileyin düşünürken, sadece düşünüp tartarken olup biteni. ama hep yalnız. kendi başıma. bu kez yalnız değildim. yüce dağ başında bir arkadaş vardı yanımda. bir şey yok, hiçbirşey yok bundan üstün. ömrümce görmesem bir daha, eh diyebilirim yine de, bir kez orada bulundum"
--spoiler--
uludağ üniversitesi mühendislik fakültesinde öğrenim gören, uludağ üniversitesi sinema topluluğunun nadide üyesidir. ayrıca kendisi 16 mm film atölyesiinin 19. dönem öğrencilerinden olup, gün itibariyle galası olan deformedya adlı kısa filminde jigolo rolünde görmekteyiz.
o sessiz duruşunun altında ya bir piskopat ya da bambaşka birşeyin çıkacağını düşünürdük sevgili (bkz: mzungu) ile fakat bu kadarını hiç tahmin etmemiştik.
rolü öyle güzel becermiştir ki aramızda kimler varmışta bilememişiz.
kendisine sinema hayatında başarılar diliyorum ve başka rollerde görmeyi umut ediyorum.
(bkz: dexter)
(bkz: sevildiğini bil)
beckin en güzel şarkılarından bir tanesidir. kısa ve öz! buyrun sözleri:
where will you go
when this day is over
a gambler's purse
lays on the road
straight to your door
snakes have gone crazy tonight
winding their way out of sight
a laugh
a joke
a sentiment wasted
seasons of strangers
they come and go
doldrums are pounding
cheapskates are clowning this town
who could disown themselves now
engineer, slow down this old train
cinders and chaff
laugh at the moon
night birds will cackle
rotting like apples on trees
sending their dead melodies
to me
Kings of conveniencein riot on an empty street albümünün en güzel, en çarpıcı parçası. soğuk, insanın yüzünü felç yapan bir rüzgar gibi eser insanın içinde nakaratı ve elleri çatlatır...
love comes like surprise ice on the water
love comes like surprise ice at dawn
love comes like surprise ice on the water
love comes at dawn
(bkz: altıncı nesil yazar)
sadece hayatımda keşke bu kadar yeri olsa diye düşündüğüm olur bazen, fakat her gördüğümde (her ne yaşıyor olursak olalım) sıcak bir yaz gününde kızgın kumlardan serin sulara atlamış hissi verir bana. herşeyden önce en yakın dostumdu, sonra sevgilim
sonra çok sevdiğim bir romanın somutlaşmış kahramanı, sonra kırgın küçük oğlum, sonra hiç bişeyim olmadan herşeyim olan zaat ve bana verdiği sözde durmasada birbirimizden hiçbirşey saklamayacağız deyip saklasada küsüp kızamadığım insan...
davetsiz misafirimdir. onunla ilk tanıştığımızda sürekli birbirimize: ''çok hızlı gelişti herşey'' derdik. aslında bu onun yapısıdır. yani bir bakarsınız hayatınızdaki en kuytu karanlık yerlerin kapısını açıyorsunuz ona, tozlu eşyalarınızın tozunu silip ona verdikten sonra o da aynen sizin şefkatinizle dokunuyordur o güzelim elleriyle.
sonra onun o muhteşem müzik zevki...
birşey anlatırken ellerini kullanışı, kırgınlığında gözlerini kaçırışı herşeyine bayıldığımdır kısaca.
(bkz: blackstar) (bkz: radiohead)
bunu sessiz oku -sır-:o giderken, ben ona küsken ve arkasından gizlice bakarken PENiS diye bağırmak ve üzerine atlamak istiyorum.
(bkz: don kişot)
(bkz: küçük prens)
(bkz: selim) (bkz: tutunamayanlar) (bkz: oğuz atay)
(bkz: beyonce) (bkz: halo)
(bkz: nil karaibrahimgil) (bkz: xl)
(bkz: göçmüş kediler bahçesi)
(bkz: madonna)
(bkz: the xx)
(bkz: two suns)
(bkz: bat for lashes)
(bkz: turntable)
.
.
.
.
(bkz: bursa)
(bkz: sigara)
(bkz: metroda terk edilmek)
(bkz: küsüp kızamamak)
(bkz: ağladığın geceler) (bkz: ezginin günlüğü)
.
.
.
ona bişeyler anlatmayı öyle çok seviyorum ki yokluğunda bile susmuyorum.
ilk paralı zamanımda eline ellerimle vermesemde, şarap alıp birlikte dinlemesekte plak almayı kafama koyduğum insan.
''bir gün habersiz çık gel unuttuğun plakları almaya''
insanı kasan, başını ağrıtan, miğdesini bulandıran, her bir hücresine kadar işleyip etkileyen film. madde bağımlılığının her aşaması işlenmiştir filmde.
--spoiler--
en sonundaki sahnede o kadar pisliğe bulaştıklarının ardında cenin şeklini alıp yatmaları insanı ayrıca etkiler.
--spoiler--
artık çocuk değiliz, susarak da bir şeyler diyebiliriz
dizesiyle büyümenin ne demek olduğunu kısa ve öz biçimde anlatan hasan hüseyin korkmazgil şiiri. gitmenin en güzel söylendiği şiirlerden bir tanesi!...
gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç
ağaçlar bükmesinler n'olursun boyunlarını
neden akşam oluyorum tren kalkınca
kırlangıçlar birdenbire çekip gidince
mendiller sallanınca neden tıkanıyorum
öyle çok acımasız ki öyle birdenbire ki
az önceki çiçekler nasıl da diken diken
gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç o sularda çimdik, bitti; köprüleri geçtik bitti
o elmanın tadı orda, o kuş çoktan öttü, bitti
artık çocuk değiliz, susarak da bir şeyler diyebiliriz
günler devlet alacağı, yıllar bir kadehcik buzlu rakı
oyunlar oyuncaksı, oyuncaklar eski şarkı
kavaklara oklu yürek çizip duran o çakı
nerde şimdi nerde şimdi, nerde o kan sarhoşluğu
gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç
vedaların zararlı ışınlarından koruyan brotherhood of man şarkısı. sevdiğinize sarılırsınız, sarılırsınız gözleriniz dolar, boğazınız acır ve o gider... eve döndüğünüzde bu şarkıyı dinlersiniz tüm güzel anılarınızın hayali eşliğinde... canınız yanmadan gözyaşlarınız tatlı tatlı süzülür...
ne kadar uzağına gitsenizde bir türlü kaçamadığınız insana geri dönüş yolunda adımlarınızı atarken fon müziği olarak duyulabilcek şarkıdır... kapısını çalarsınız ve sadece bakarsınız. bülent ortaçgilin sözleri ve ezgileri herşeyi anlatır...
''başka kokular, başka tatlar aramaktansa
hep aynı öyküyü yeniden anlatmaktansa
yaşadığımızın adı nedir diye sormaktansa
sana geldim''
sıcaklığında huzur bulmaktır. başınızı omzuna yaslayıp sarıldığınızda tüm sıkıntılarınızın bir ateş böceği olup havalandığını görürsünüz...
eğer mevsimlerden yazsa ertesi gece '' şu sınırı geçme'' diye araya sınır koyar o ayrı. ama siz onu dinler misiniz? hayır tabiki!* biraz vakit geçtikten sonra bir bakarsınız sarılmışsınız, zaten ona sarılmadan huzur bulamazsınız ki!!!
filmde geçen bu cümle herşeyi özetler niteliktedir. kuzey rüzgarlarıyla birlikte hareket eden, birbirinden güzel çikolata yapan ateist bir kadın ve onun gayrimeşru çocuğuyla birlikte gayet dindar bir kasabaya diyet döneminde taşınmasıyla başlayan karmaşa, halkla girdiği küçük çatışma ve çikolata sayesinde insanların tatlı bir şekilde gönlünü kazanması anlatılır... bu sırada kapıyı çalan bir ispanyol çingeneside işin süprizi! öğrenilecek pek çok nokta vardır filmde. ne olursa olsun kişiliğinden, doğrularından vazgeçmemek gibi... iyi seyirler efendim
bütün gece ağlayıp şişmiş gözlerle kalktığınız bir sabah annenizin her zamanki gibi kahvaltıyı hazırlamış olması, akabinde bakkala gidip uykusuzu istediğinizde son bir tane kalması ve ona yetişmeniz. sevdiğiniz filmin cdciye gelmesi, yolda yürürken insanların gerçekten içlerinden gelerek gülümseyip selam vermesi. insanların her zamanki gibi hayatlarına devam etmesi. -olanca kirliliğe rağmen-
ses tonuyla insanları kendisine hayran bırakan. ntv'de gece gündüz programını sunan kişi. ayrıca kendisi hep ciddi işlerde görmeye alışkın olduğumdan konuklarıyla bir şeye güldüğünde ya da bir festivalde eğlenirken gördüğümde bir anlık şaşkınlık yaratır bünyemde.