Ben akşamları sevmem, akşamlar sorun yaratır
Ben konuşmayı da sevmem, gidişler hep o gidiştir
Senin geçtiğin yollardan yalnızlık çıkar gelir
Ve böyle akşamlarda içim biraz daha erir
Ben seni sevmedim, ben seni sevmedim
Ben yalan söyledim, çok sevdim
Bırak seveyim rahat edeyim
Git de gebereyim rahat edeyim
Bırak seveyim rahat edeyim
Ne sızlandım ne ağladım
Sana yalan söylemişler
Sen de mutlu sayılmazsın
Başka bir sebep göster
Sen beni yanlış anladın
Kimler gelir kimler geçer
Ben de bir melek değilim
Bu gün canım sevişmek ister
Ben bişey demedim ben bişey demedim
Ben öyle demedim çok sevdim
Bırak seveyim rahat edeyim
Git de gebereyim rahat edeyim
Bırak seveyim rahat edeyim
Senin geçtiğin yollardan yalnızlık çıkar gelir
Ve böyle akşamlarda içim biraz daha erir.
ilkokulda canan diye bir arkadaşım vardı, saçının ön kısmından bir tutamı sürekli ağzındaydı.
sonra üniversiteye gidince öğrendim ki bu bir geçiş nesnesiymiş.inşaallah geçmiştir canan.
Sevgili sözlük,
Bugün elimdeki kitap bitti kendime kahve suyu koyarken acaba neye başlasam diye kitaplığıma bakmaya başladım. Şöyle bi kaç okumadığım bi de acaba tekrar mı okusam diye elime aldığım kitapları incelemeye başladım. Hazırlık okurken aldığım ve belkide beni değiştirdiğine inandığım dostoyevskinin yeraltından notlar kitabının altını çizdiğim yerlerini okurken en arka sayfadan kucağıma bir fotoğraf düştü.
Aldım elime.. Önceden yırtılmış ama tekrar arkadan bantlarla tutturulmuş eski bir fotoğraf. Fotoğrafta sağda ben solda da şimdi evli mutlu olan eskiden çok eskiden bir adam. Peki dedim neden bu fotoğraf yırtılmış, yırtılıp tekrar yapıştırılmış. Bilmem kaçıncı ayrılık sancısı diye düşündüm. Bir kere ayrılık düşünce gönüle, bir kere o fotoğraflar yırtılınca tekrar barışsan bile dikiş tutmadığını düşündüm.
Fotoğrafın yapıştırılmış yerleri haricinde tekrar yırttım fotoğrafı, yanlız sözlük yine kendime kıyamadım, onun olduğu kısmı yırtıp kendi olduğum kısmı tekrar kitabın arasına koydum. Gidip kahvemi yapıp,bi yudum alıp ursulanın mülksüzler kitabına başladım.
Her gece ama her gece hani insanların hayal ederek ya da güzel şeyler düşünerek uyuduğu gecelerden bahsediyorum, işte o geceler 2 damla gözyaşını bulaştırıp yastığa bir kez daha vazgeçiyorum.
2 gün önce canın kadar bildiğin ve sevdiğin insan nasıl bir yabancıya dönüşüyor anlamıyorum sözlük. hani gözlerinden kalpler çıkan insan gitmiş buz gibi kapı duvar olmuş tanımadığın biri gelmiş.
çok ilginç değil mi? belki yıllar sonra bi vapurda ya da yolda karşılaşınca merhaba denecek, aslında sen onun herşeyini bildiğini gülüşünü bakışını dudağının hangi tarafını ısırdığını sol ön lobunun arkasına saklayacak hiç tanımıyormuş gibi soğuk bir görüşürüz denecek.
birine kendini anlatmak onu en baştan tanımak bir insanı öğrenmek tüm detaylarıyla çok zor ve ben bu zor olan şeye bulaşıp elimi yüzümü kalbimi kir pas içinde bıraktım.beceremedim.yine.
Yalnızlık evim gibi...
Dönüp dolaşsam gezip eğlensem orda burda bir serseri mayın olsam geleceğim son yer yalnızlığımdır.
O benim kendimden korktuğum ama kaçamadığım ve birazda kanıksayarak nihai sonumdur.
Çoğu insanın aksine hayalimdeki evdir. Hani şöyle kemiklerine kadar ısınacağın, kuzine sobasıdır.üstünde mis gibi kokan karanfilli çayın tıngırdarken, içinde patates pişmesi tercihimdir.