Kimin hayatını yaşıyorsun sen? Kendininkini mi? Öyle mi? Hep mi? Dursan baksan şimdi ne kadar kendin kaldın bu hayatta? Kendinde ne kadar sen varsın? Dursan baksan şimdi, kendini ikna ede ede ne kadar yol gittin kendinden? "Olması gereken bu" diye, "Hayatın zaten pek fazla numarası yok" diye? "Zaten daha ne olacaktı?" diye... "Burası iyi, güvenli" diye diye diye diye...
Ne kadar yol gittin kendinden kendine hikayeler anlata anlata? Düşünsene, o hikâyelerle ne kadar çok zaman oyalandın aslında başkasının olan hayatlarda?
Oysa bir gün...
Kendine geri yürüyeceksin. Bu yüzden dikkat et de fazla uzaklara gidip geri dönüş yolunu kaybetmeyesin.
Beyaz çakıllar bırak...
Dikkat et. Bir gün geri dönüş yolu için kendine küçük, beyaz çakıl taşları bırak mümkünse. Çünkü sonra dönüp geriye baktığında kendine geri giden yolu hiç bulamayabilirsin. Yerini yönünü şaşırıp, ormanda çöküp kalmış bir çocuk gibi etrafında çoğalan seslerden korkabilirsin.
Bir gün, söylüyorum sana, büyük bir sarsıntıyla kendini bir vitrin camında göreceksin. insanlar gelip geçecek arkandan, hayat arkada akmaya devam edecek. Sen donakalacaksın.
Elinde çantan olacak belki, çantana şaşıracaksın. Üzerindeki paltoyu kim yapıştırdı sana, bu atkıyı kim sardı boynuna? Bu yüze bu çizgileri hangi kayıp zamanlar çizdi? Sen orada mıydın o zaman?
"Bütün onlar oldu mu?" diye şaşıp öylece vitrin camında eskidenki bir halini göreceksin. Kendini ne kadar özlemiş olduğunu düşünüp öylece, arkadan insanlar akarken, yollar geçerken arkandan, içinde çekirdeğin burularak, bir gün, söylüyorum sana, kendine geri dönmekten başka bir çaren kalmadığını göreceksin.
"Bedeli neyse ne!" diyeceksin, "Kim üzülürse üzülsün!" diyeceksin "Olacaksa olsun bütün ayıplar". insan ancak yeniden canlanınca anlar ne kadar cansızlaştığını. Yeniden kıpırdamaya başlayınca damarın anlarsın o ana kadar kendini uyuttuğunu. Yaşamaktan başka ne varsa onları yapıyor olduğunu.
işte tam o zaman önünde derin, dibi görünmeyen bir uçurum açılacak. Sen eğer o yardan aşağı atlamazsan en derin karanlıklardan daha karasına gömülecek gibi hissedeceksin kendini.
Artık bu hayat, bu başkasının olan, yakanı paçanı bıraksın, o uçurumun dibinde en beter cehennem olsa da atlayayım isteyeceksin. işte böylece, tuhaf bir yanılsamayla, kendinden binlerce hayat mili uzaklaşmış olsan da, tuhaftır hakikaten bu yanılsama, bir anda kendine geri döneceksin. Kalbin yeniden sana ait olacak o zaman, ellerin sana geri gelecek ve bu çanta, bu palto senin üzerindeki bir şaka gibi duracak.
Hiç korkma, oldu mu? Çünkü hayat, kendini hayattan geri alanın önünde eğilir sadece. Gerisi sadece ödüldür. Ancak kendi kendine kavuşan insan geceleri köpeklerin saldırısına uğramadan uyur.
Yatakların altından canavarlar gider bir anda, evler ferahlar, sokaklar kıvrıla kıvrıla gıdıklar yeryüzünü. Yatakların altından canavarlar temizlenir, bir kere daha söyleyeyim.
Korkuları yenebilmek
Sana ne diyeceğim biliyor musun? Anladım ben bütün o masallarda neden canavarları öldüren bir garibana verdiklerini prensesleri. Çünkü ancak korkuları öldürenler hak ediyor o güzel kızları, kraliyet sofralarını, o sonsuz şölenleri. Ancak canavarları öldürenler ispatlıyor insanlara yeniden, korkuların yenilebileceğini.
Onlar işte, insanlığın aradığında bulacağı geri dönüş yollarındaki, beyaz, parlak, küçük çakıl taşları gibi duruyorlar. Her gün aslında onlar ve her gece, sana, bana, diğerlerine herkesin kendine ait olabileceğini, herkesin sadece kendine ait olduğunu söylüyorlar. Ah! Ne güzel oluyor o zaman. Ne güzel oluyor uyandığın ilk sabah...
aşık olunca kendini bırakmak gerektiğini ve dahi ifade edilemeyen neleri neleri barındıran aşık olma hali üzerine söylenilebilecek en derin cümlelerden biri.
(bkz: gazali)
çok okuyan,çok araştıran,çok bilen 4.nesil yazar teatral arkaşım.oyun yönetiyor şu sıralarda kendisi.ilerde de tescilli bir yazar olacağı şüphesiz.bizzat haftanın 4 günü birlikte çalışıyoruz ordan biliyorum.*
aşıksanız yolda yürürken dinlendiğinde gözlerinizden yaşlar akmasına sebebiyet verecek scorpions şarkısı.sözleri de şöyledir
Maybe I, maybe you
Can make a change to the world
We're reaching out for a soul
That's kind of lost in the dark
Maybe I, maybe you
Can find the key to the stars
To catch the spirit of hope
To save one hopeless heart
You look up to the sky
With all those questions in mind
All you need is to hear
The voice of your heart
In a world full of pain
Someone's calling your name
Why don't we make if true
Maybe I, maybe you
Maybe I, maybe you
Are just dreaming sometimes
But the world would be cold
Without dreamers Ilke you
Maybe I, maybe you
Aree just soldiers of love
Born to carry the flame
Bringin' light to the dark
You look up to the sky
With all those questions in mind
All you need is to hear
The voice of your heart
In a world full of pain
Someone's calling your name
Why don't we make if true
Maybe I, maybe you
samuel beckett'in tek kişilik oyunu "krapp'ın son bandı"nda hayatı boyunca kendince önemli olan anları banta kayedetmiş bir adamın karmaşık düşüncelerini izliyoruz.doğumgününe denk gelen günde krapp eski kayıtlardan birini dinlemek ister,sahnede 69 yaşında bir adamı izlerken,aynı adamın 39 yaşındaki sesini kayıttan dinler ve yaşamı hakkında ipuçları elde ederiz.
kimi yazarlar krapp'ın son bandı'ında beckett'in kendini yazdığını düşünürler.
hangi ihtimal olursa olsun izlenmesi gereken bir beckett klasiğidir.
orjinal adı "jean paul marat'nın takip edilip öldürülmesinin, charenton akıl hastanesi'nde marquis de sade yönetiminde hastalar tarafından canlandırılması" olan peter weiss oyunu.
tam anlamıyla hiç bir klasik kuram kalıbına uymayan oyun total tiyatro örneğidir.oyundaki kişilerin tarihi gerçekliği vardır,seyirciye olacak olan olayları en başından söyler ve seyirciyi olayların heyecanına kapılmak yerine düşünmeye sevk eder.
diyalektik ilerler.izlenilesidir.
murathan mungan'ın mezopotamya üçlemesinin en sonucusudur.bir kavmin dört kuşaklık hikayesini anlattığı oyundur.
suyun toprağa değdiği yerde başlar bu efsane,
kimi der:bin yıl önce;kimi der:efsunlu zamanlarda,
kimi der:geçenleyin,
kimi der:düşümde.
sözün kısası:
işte size seyirlik bir hikaye!
öyle bir hikaye ki,
geyikleri ve lanetleri anlatır...
ece temelkuranın ilişkiler üzerine yazdığı gerçekliği şüphe götürmeyen köşe yazısı.
Nar kalpler
Aşk iki kişi arasında asla eşitlenmeyendir...*
Gözün başkalarını da görüyorsa sevdiğini sevmiyor musundur artık?
Birini sevmek topyekûn kapattırır mı "dükkânı"? Kepenklerin inmeli midir, elenmiş un varsa elek asılmalı mıdır duvara?
insan güzel adamları ve güzel kadınları "görüyorsa" hâlâ, hâlâ "bakıyorsa", aklından "Acaba?" diye geçiyorsa, aslında o kadar da dolu değil midir içi?
Bir boşluk mu vardır aslında? Ondan mı yani mesela?
Liseli bir meram gibi görünen bu bahis, derdi ömürlüktür esasında. Eğer bir tür "kalbî lobotomi" olabilseydi, birini sevince artık ömrünün sonuna kadar kafan karışmasaydı hiç, başka bir şeyi, başka kimseyi düşünemez hale getirilebilseydik kendimizi bir ameliyatla...
Oh! Ne şahane olurdu. Konu kapanır, işimize bakabilirdik. Ne ki hayat bölünüyor ortasından bazen. Nar gibi çatlıyor kalp yumuşak karnından. Dağılıyoruz kırmızı kırmızı, toparlayamıyoruz tanelerimizi.
Ama işte kalbimiz çırpıştı diye hata da yapmak istemiyoruz; hayatlarımız çok fena kıymetli. Tanıdığımız, sevdiğimiz, güvendiğimiz, alıştığımız hayatı bırakmak, bir güzele feda etmek elimizdekini de vicdani bir mesele.
Bir vicdan ve korku terazisi çalışıyor hep içimizde. Ne kadar korkuyoruz kaybettiğimizin yerini dolduramamaktan? Kalbimiz buruşacak mı kapılmasak hiç o yeni rüzgâra? ihtiyarlamış gibi mi hissedeceğiz? Başlangıcın heyecanı mı daha büyük yoksa kaybetmenin korkusu mu? Bir yeni ile karşılaştığımızda içimizin karmaşık hesap makineleri başlıyor tam yol çalışmaya.
Günahın lezzeti
Yanımızdaki, hayatımızdaki meşru olandır hep. Kabul edilmiş olan, arkadaşlarımıza tanıştırılmış olan, bizimle birlikte hatırlanan, birlikte hatırlandığımız kişi. Birini bırakmıyorsun ki bıraktığında, kendinin onunla tanımlanmış halini de bırakıyorsun aslında. Kendinin o kabuğunu bırakmak kolay mı?
Diğer yandan günah, her zaman daha lezzetlidir sevaptan. Ah günah! Bir nar gibi çatlar ve çatlatır insanı ortasından.
Ne çok kırmızıymış için, görür ve hayret edersin kendine. Neler neler yapabilirmişsin meğerse! Yeni insan hayretleriyle gelince meclise, minderler kaldırılır, döşekler havalanır. Ah! O tatlı günaha yer mi bulunmaz!
Ama ya eğer hayat güvenmek demekse? Ama ya hayat aslında bir hayretten uzun sürerse? Mesele budur ve hiç hakiki anlamda hesaplanamaz.
Ama bilirsiniz siz de, nar bir kere çatlarsa kimse taneleri toparlayamaz. Çatlatmayayım desen nar kıpırdar kıpırdar, duramaz. Ve kimse böyle büyük kararları verecek gücü kendinde bulamaz. Kimse doğrunun ne olduğunu, benim diyen kimse, bilemez.
işaret ver hayat!
Kimse sevilmemeyi göze alamaz. O yüzden kimse kimseyi terk etmek istemez, karşıdaki anlasın da gitsin isteriz hepimiz. Ya gitmezse? O zaman bu büyük ve tehlikeli ve günahlı kararlar bize kalmasın isteriz.
Bir işaret versin hayat. Biz istemeden olsun, kalbimize hesap verirsen "Başka ne yapabilirdim ki?" demeyi dileriz.
Öyle bir şey olsun ki kaçınılmaz olsun günah.
Öyle bir şey olsun ki sen sorumluluğunu alma olanların.
Öyle bir şey olsun ki, tufan gibi alsın götürsün seni. Sen seçmemiş ol başına geleni. Bedeli ödenmesin yani. Nar kendi kendine çatlasın.
Sen dur öylece. Ellerin iki yana açık. "Ne yapabilirdim ki? Olacağı varmış" de. Çatlasın nar, saçılsın hayatın yerlere...
Oh what a feeling I get when Im with you
You take my heart into everything you do
And it makes me sad for the lonely people
I walked that road for so long
Now I know that Im one of the lucky people
Your love is making me strong
Ive had enough bad love
I need something I can be proud of
Ive had enough bad love
No more bad love
And now I see that my life has been so blue
With all the heartaches I had till I met you
But Im glad to say now thats all behind me
With you here by my side
And theres no more memories to remind me
Your love will keep me alive
Les rois du monde vivent au sommet
Ils ont la plus belle vue mais y'a un mais
Ils ne savent pas ce qu'on pense d'eux en bas
Ils ne savent pas qu'ici c'est nous les rois
Les rois du monde font tout ce qu'ils veulent
Ils ont du monde autour d'eux mais ils sont seuls
Dans leurs châteaux là-haut, ils s'ennuient
Pendant qu'en bas nous on danse toute la nuit
{Refrain:}
Nous on fait l'amour on vit la vie
Jour après jour nuit après nuit
A quoi ça sert d'être sur la terre
Si c'est pour faire nos vies à genoux
On sait que le temps c'est comme le vent
De vivre y'a que ça d'important
On se fout pas mal de la morale
On sait bien qu'on fait pas de mal
Les rois du monde ont peur de tout
C'est qu'ils confondent les chiens et les loups
Ils font des pièges où ils tomberont un jour
Ils se protègent de tout même de l'amour
Les rois du monde se battent entre eux
C'est qu'y a de la place, mais pour un pas pour deux
Et nous en bas leur guerre on la fera pas
On sait même pas pourquoi tout ça c'est jeux de rois
Nous on fait l'amour on vit la vie
Jour après jour nuit après nuit
A quoi ça sert d'être sur la terre
Si c'est pour faire nos vies à genoux
On sait que le temps c'est comme le vent
De vivre y'a que ça d'important
On se fout pas mal de la morale
On sait bien qu'on fait pas de mal
eric morris-joan hotchkis tarafından yazılmış sinema ve tiyatro oyunculuğuna hazırlık kitabı.eric morris bu kitabında çeşitli alıştırmaların yanında sık karşılaşılmayan tekniklerde kullanmış.'olma' üzerine yoğunlaşılan kitabın türkçeye çevirisini ipek bilgin yapmış.
yaşadığın olaydan geriye mübalağa edilmiş sorular biriktirmek ve bunları sadece kendine yöneltmek,cevap bulamamak.cevapların sorulara karışması.genelde elinde çok az done bulundurduğun ve az tecrübeli olduğun olaylarda yaşanan ve sonradan çok gülünen abidik durum.
murphy kurallarını düşünerekten 1 paket sigaranın bu yolla heba edilmesidir.yürümek ya da beklemek arasında pinpon topu olmaktır.şehrin ulaşımından sorumlu olan kişiler hakkında çok güzel(!)cümleler kurmaktır...geç kalmaktır.
antalya da önce dedemana orta boylu daha sora bide konyaaltına xlarge ı açılmış mekan,pub.güvenli,pahalı,.kalabalık olan grubu dinleyiniz.bas çalan arkadaşın vokali çok başarılı.keyifli vakit geçirilen,dekoru güzel bar.