7 yaşındaki kuzenimin aile tablosunda beni çizdiği hâl. güleryüzlü olmak için çaba sarfetmiştim oysa. tatsızlığımın bir çocuk tarafından farkedilir olması şaşkına çevirdi beni. olay sandığımdan daha ciddiymiş.
edgar allan poe’nun harika şiiridir. melih cevdet anday ise çevirinin hakkını vermiştir.
bir deniz kenarında dinlendiğinde oturtur ağlatır insanı. hele denizde kaybınız varsa.
ismet özel’in sesinden güzeldir ancak Fikret Uludağ’ın seslendirmesinin tadı çok başkadır. aşağıya link bırakacağım, tavsiyem kulaklıkla dinlenmesidir.
—spoiler—
Evet! Bu yüzden ‘şahidimdir herkes ve deniz ülkesi’
Bir gece rüzgarından bulutun
Üşüdü gitti Annabel Lee
—spoiler—
çok sevdiğim cat stevens (bkz: yusuf islam) şarkısıdır. olabildiğine sakin, kabullenmiş ama bir yandan anlamazdan gelen ve umut eden bir yanı vardır.
dalida versiyonu da fena değildir.
—spoiler—
i’ll wake you tomorrow
and you will be my fill, yes, you will be my fill
—spoiler—
babamın gençliğinde daha çok benzediği, şimdilerde hafif andırdığı jön. babama benziyor diye demiyorum ama yakışıklı bir delikanlıymış zamanında. başrollerini canım türkan şoray ile paylaştığı ‘güllü’ favorilerimdendir.
dipsos: annem de genç bir kadınken en çok ediz hun’u severmiş. benzediği için hoşuna gitmiş babam. şimdilerde ediz hun’u babama benziyor diye izliyormuş.
saçma sapan haberlerle gittikçe abuk bir hal alan show haber’de hakaret midir, değil midir diye tartışılan kelime. yargıtay ‘edepsiz’ için kötü söz, eleştiri demiş.
haberdeki adamın açıklaması ise bence tatmin edici. (bkz: swh)
‘hakaret değil, durum tespiti.’
Türk ailelerinde misafirperverliğin de yer yer benzediği organizasyondur.
Toplanılır, yemek yenir, tatlı ve kuruyemiş eşliğinde çaylar içilir, meyveler sunulur, hoş muhabbet falan derken millet birbirini yemeye başlar. (bkz: akrabalık)
çok özlü olmayan ama bana çok koymuş sözlerinden biridir.
üniversiteye gittiğim henüz bir ay olmuş, yalnızlığıma bu denli düşkün olmadığım zamanlar. dağ başında, karadenizin dalgalarına nazır kumsalın hemen yanıbaşına kurulmuş hazırlık kampüsüne yerleşmişimdir. sürekli kapalı hava, kampüste anlaşabileceğim kimseyle henüz tanışmamış olduğum, eve, bulunduğum yere, dünyaya aidiyet problemlerimi ilk kez o denli şiddetli yaşadığım dönem. bıkıp cuma olmadan aile evine, oradan sıkılıp pazar olmadan sürekli yarı çıplak, leş gibi şarap kokan ve her gece ranzanın üstünde poşete kusan oda arkadaşımla paylaştığım yurt odama dönüyorum.
yine bir çarşamba ya da perşembe eve gitmişim. ancak manen o kadar yorulmuşum ki bu sürüklenme hâlinden dokunsalar ağlayacağım. o hafta da çok sevgili babanneciğim bizim eve kalmaya gelmiş ve çok sevgili odama yerleşmiş. içeride annem ‘neyin var’ minvalinde sıkıştırmış, ben de biraz bahsetmişim ve gözlerim dolmaya başlayınca annemi üzmemek için banyoya doğru başım önde ilerlemeye başlamışım.
(bu arada salon en uçta ve uzun koridordan iki oda geçince banyo solda kalıyor. banyonun tam karşısında da benim odam var.)
tam yüzümü yıkamış banyodan çıkarken evin mit müsteşarı her şeyden haberdar ve her şeyde eli olan babannemle göz göze gelmişiz. babannem ‘yavrum, lady d arbanvillecim, senden bir şey rica edebilir miyim?’ demiş ve çekmiş beni bombayı bırakacağı odamın içine. ben ‘acaba nedir nedir’ diye beklerken o, palasını belinden çıkarmış ‘yavrum şu duvardaki posterleri söküver artık. zaten artık burada yaşamıyorsun, evin sayılmaz, benim odam gibi oldu.’ diyerek kalbimin ortasına saplayıp çevirmiş ve odayı terk etmiştir.
lady d arbanville’e de ağlayarak posterleri sökmek kalmıştır.
(bkz: eyvallah babanne eyvallah)
2005 yapımı eğlenceli animasyon filmi. bir zebra dört penguenin aklına uyup hayvanat bahçesinden kaçmaya karar verir. Eksik ama insanlar tarafından tamamlanan bir planla arkadaşı olan bir aslan, bir zürafa ve bir hipopotamı da kendisiyle ‘doğaya’ götürür. (bkz: ve olaylar gelişir)
aşırı sevdiğim abur cuburdur. okula giderken aldığım karışık küçük paketler vardı eskiden. şimdilerde göremiyorum o hazır paketleri. zaten artık küçük saklama kabıma atıyorum.
(bkz: sağlıklı atıştırmalık şekerim) (bkz: ne tatlısı canım) (bkz: swh)
ellerimde bin tane valizle merdivenlerden inerken asansöre binen tepkisiz karşı komşuma gülümseyip ‘kolay gelsin’ dememdir. insanlık yapacağım diye aklımı yedim.
dipsos: anahtarını unutunca gecenin bir vakti zilime basmaya çekinmeyen adamdan bir ‘kolay gelsin’ demesini beklediğimi farkettiğim saçma an.