Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, çoculukta ortaya çıkan ve erişkin dönemde de devam eden bir bozukluktur. Dikkat eksikliği, hiperaktiv davranışlar ve tepkisel davranışlar en belirgin problemlerdir. Erkeklerde görülme sıklığı daha yüksektir. Toplumda görülme sıklığı yüzde 3 ila 5 civarındadır. Yetişkinlik döneminde, çocuklukta görülen belirtiler azalır ve bazı hallerde yok olur.
piyasada, ne yazık ki, fazla sayıda olmayan kitaptır. olanların sayısı bir elin parmaklarını geçmez. hem bilimsel hem de gerçekten işe yarar bilgiler verip teşhis ve tedavi sürecini anlatan tek bir kitap vardır. bu türden kitapların artması dileğiyle.
obsesif kompulsif bozukluk (okb) kişinin günlük yaşamında yoğun kaygı ve strese yol açan günlük yaşamını olumsuz etkileyen, tekrar eden takıntı veya düşüncelerle tanınabilen bir psikiyatrik rahatsızlıktır. dsm 5 tanı kitabında obsesif ve kompulsif bozukluk olarak tanılanır.
obsesyon takıntılı düşünce, fikir ve dürtüler iken kompulsiyon yineleyici davranış ve eylemlerdir. bunlar kişinin isteği dışında gelişip yoğun kaygı stres ve azımsanamayacak hallerde yoğun depresyona neden olurlar.
psikoloji temelli rahatsızlıklar olan kaygı bozuklukları, en sık görülen psikolojik rahatsızlık türleri olup, onlara genellikle depresyon veya başka bir kaygı bozukluğu eşlik edebilir. depresyon ise, diğer tüm psikolojik rahatsızlıklar arasında, başka bir psikolojik hastalığa eşlik etme sıralamasında, en yükseklerde kendisine yer bulur.
öyle ise panik atak ve depresyonun birlikte görülme olasılığı artık kanıksanmış bir birlikteliktir.
peki panik atak ve depresyon tedavileri aynı şey midir? aynı ilaçlar, aynı psikoterapi teknikleri, aynı tedavi yöntemleri mi kullanılır? veya ikisi arasında bir fark var mıdır?
anksiyete, yani türkçesi ile kaygı, psikolojik biolojik ve davranışsal/bilişsel temelli bir rahatsızlıktır. ortaya çıkış nedeni, tedavi türleri, destek tedavileri gibi bir çok bilgi uzmanına danışılınca rahatlıkla edinilebilir. çoğu vakada en etkili çözüm psikoterapi ve ilaç tedavisinin birlikte yürütülmesi ve yaşam kalitesinin artırılmasıdır. panik atak ve sosyal fobi öznelinde tedavi ve psikoterapi yazıları için...
sosyal fobi diğer bazı psikolojik rahatsızlıklar gibi; çağın hastalığı, elit insanların hastalığı, şehirlilerin hastalığı, bizim köyde sosyal fobi mi vardı vs vs ifadelerle bilinçsizce küçültülmekte önemsizleştirmektedir.
yukarıdaki savı genellemek elbette doğru değildir. sosyal fobi diğer tüm kaygı rahatsızlıkları gibi çaresi olan, tedavi edilmediği ve ağır olan vakalarda kişi ve yakınları için çok zahmetli bir rahatsızlıktır.
peki sosyal fobinin daha insanlığın ilk çağlarından beri var olduğunu ve tarihte ilk defa istanköylü hemşehrimiz hipokrat tarafından tanımlandığını biliyor muydunuz?
sosyal fobi bir kaygı bozukluğudur. toplumda sıklıkla utangaçlıkla veya başka rahatsızlıklarla karıştırıldığı da olur. elbette eşlik eden diğer rahatsızlıklar da vardır. diğer kaygı bozukluklarının eşlik etmesi sıradan bir durumdur. diğer insanlarla iletişim kurma temelli bir rahatsızlık olup panik ataklarla kişinin yaşamını kötüleştirir. eskiden agora fobili olup olmama gibi alt türleri vardı.
sonuç olarak sosyal fobi, doğru yöntem ve tekniklerle kendi başına bile başa çıkılabilen bir rahatsızlıktır. bilişsel davranışçı terapi şu ana kadar yapılan bilimsel araştırmalara göre en az ilaç tedavisi kadar etkili çözümler sunmakta ve yaşam kalitesini yükseltmektedir.
yani gereksiz yere acı çekmek, para ve zaman harcamak, umutsuzluğa kapılmak gerçekçi değildir.
Otizm Spektrum Bozuklukları yani dilimize kısaca otizm olarak yerleşen bu olgu aslında bir nöropsikiyatrik rahatsızlıklar kümesidir. içinde otizm ve asperger bozukluğunu barındırır. Erken yaşlarda başlayıp (bebeklikte de teşhis edilebilir) yaşam boyu süren, sosyal etkiletişim, iletişim ve hayal kurma becerilerindeki eksiklikle kolayca tanımlanabilirler. Süreklilik gösteren bedensel hareketler / ritüeller, dili anlama ve kullanmadaki zorluklar, planlama / organize etme zorluları, çevredeki değişimleri anlayamama / kabullenememe ve sınırlı ilgi alanı gibi temel problem alanlarında benzerlikler gösterirler.
Öncelikle söylenmesi gereken panik atak ve panik bozukluğunun iki ayrı olgu olduğudur.
"Not: Bir panik atağını tanımak amacıyla belirtileri burada verilmektedir, ancak panik atağı ruhsal bir bozukluk değildir ve kodlanamaz. Panik atakları, kaygı bozuklukları bağlamında ortaya çıkabildiği gibi diğer ruhsal bozukluklarda (örn.depresyon bozuklukları, örselenme sonrası gerginlik bozukluğu, madde kullanım bozuklukları ve birtakım sağlık durumlarında (örn. kalple ilgili, solunumla ilgili, dengeduyumsal [vestibüler], mide-bağırsakla ilgili) da ortaya çıkabilir, Bir panik atağının varlığı tanılandığında, bir belirleyici olarak belirtilmelidir (örn. panik atakları ile giden örselenme sonrası gerginlik bozukluğu). Panik bozukluğunda, panik atağının varlığı bu bozukluk için tanı ölçütleri içinde kapsanır ve panik atağı bir belirleyici olarak kullanılmaz."
Kadim Yunanda uyku tanrısı Hypnosdır. Annesi Niks gece tanrıçası, ikiz kardeşi Thanatos ise ölüm tanrısıdır. Diğer erkek ve kızkardeşleri arasında Hemera (gün), Nemesis (öç) Geros (yaşlılık) Eriş (fitne ve festa) vardır. Babası ise Erebus (karanlık tanrısı) dır. Böylesine yoğun ölüm karanlık ve karamsarlık kokan bir mitolojinin bize de bulaşıp ”yarı ölüm” tabirine yol açmaması olanaksızdır doğal olarak.
Kurdun birisi aç bitap bir halde bir evin önünden geçiyormuş. içeriden ağlayan çocuğunu susturmak için çocuğuna ”Bak susmazsan seni pencereden dışarı atıp kurda veririm!” diyen bir kadının sesini duyunca hemen pencerenin altına oturup ”Bir umut, niye olmasın ki?” diyerek beklemeye başlamış. Saatler sonra aynı kadının ”Aferim benim oğluma, ne güzel uyuyorsun sen! Eğer kurt gelip seni uyandırmaya kalkarsa kafasına şu baltayı vurup öldürürüm onu.”