adanalı adlı dizinin bilmediğim bir bölümünde cevval oktay kaynarca'nın bir anda dönerek, daha 15 sn.önce satın aldığı kutu kolayı fırlatıp suçlunun* kafasından vurarak etkisiz hale getirmesidir.
izmir'in yenişehir semtinde bulunan adı gıda çarşısı olmasına rağmen içinde hırdavatçılar, inşaatçılar, tesisatçılar ve bilumum toptancı bulunan dükkanlar topluluğu. ulaşımı gayet kolay olup izmir'in her köşesinden otobüsle ulaşmak mümkündür.
bunu becerebilen bir insan varsa benim gözümde fezaya çıkmış kadar yücedir. aşmıştır. zaten dostoyevski okumak beyni yeterince yorar. bir de buna güllü'yü karıştırman saygı duyulacak bir olaydır. düşünsene hiç olmaz ki. bir kitabı okurken onu gözünde canlandırırsın ister istemez. karakterleri kafanda şekillendirirsin, tipini filan belirlersin. film gibi olur artık o kitap zihninde bir nevi. misal en tanınmış karakterlerden biri: raskolnikov.. suç ve ceza'yı okuyorsun. kafanda tasvir etmişsin raskolnikov'u, yolda yürüyor filan arkada da güllü'nün sesi. soundtrack kıvamında. raskolnikov'un halini düşünsene bi. yazık, olmaz valla. hem güllü'nün ne işi var lan rusya'da. cidden olmaz.
hem babam için hem de benim için sancılı bir dönemin başlangıcıdır. iyi ki bilgisayarı kullanmayı az çok biliyor yoksa halim nice olurdu.
masaüstündeki firefox'un şekli şemali iyice öğretilir. firefox'un da giriş sayfası ntvmsnbc'ye ayarlanır ki haberleri hemen okusun. çünkü daha google'a girip arama yapacak. emlak siteleri, araba siteleri girip çıkmadığı yer kalmadı google sayesinde. bir keresinde şöyle bir olay oldu.
- alo, nerdesin ?
+ niye ki ? noldu ?
- bilgisayara birşey oldu internete girmiyor.
+ nasıl yaa !!?? ( panik olmuş bir şekilde )
- ben bilmem nasıl olduğunu girmiyo işte gogıl a
+ ya baba nasıl girmez ya, en son bıraktığımda bişey yoktu
- neyse gelince bakarsın ( gayet rahat, umrunda değil bilgisayarın durumu )
+ bi dk. bi dk.. modemi açtın mı sen
- eheheh unutmuşum yahu.
+ .......
bir de internet bankacılığı var ki ona hiç girmeyeyim..
bizim eve de bırakmışlar bundan bir tane. katalog değil bildiğin ansiklopedi. ya bu katalog yapmanın amacını mağazasa bulunan indirimli ürünleri haber vermek diye biliyordum. meğer öyle değilmiş olay. lan ne kadar ürün varsa koymuşlar içine. aha şimdi üşenmedim kalktım baktım 375 sayfa. breh breh....
annemle var mısın yok musun izlerken çok eğleniyoruz bu katalog sayesinde. programda altı üstü bir kutu seçecek "hımmm, hangisini seçsem acaba, ne hissediyosun kutunda" cümlesini her yarışmacıya sordukları için 30 dk. geçiyor her kutu başına. biz de sıkılıyoruz tabi. ve yardımımıza ikea kataloğu yetişiyor. sağol ikea ürün kataloğu. her zaman yanımızdasın. nasıl mı eğleniyoruz? şöyle oluyor..
katalogdan bir ürün seçiyorum. ama perde, masa gibi bilindik şeyler değil. abidik gubidik ne kadar ürün varsa buluyorum. anneme fiyatını soruyorum annem de bilemiyor doğal olarak. annemle zevkli oluyor ama babam pek sevmedi bu oyunu.
- hah buldum. baba söyle bakalım. ayaklı çamaşır sepeti ??
- ....
- hadi hadi. bilemedin tabi. sessiz dur hemen.. eheh
- senin derslerin ne zaman başlıyo.
- .....
- hadi hadi. bilemedin tabi. sessiz dur hemen. eşşek sıpası seni...
böylesine içten böylesine oyunsever bir katalogdur işte. gidip ikea'dan bir şey alır mıyım? almam tabi. aldığım yatağı lego gibi parçalarını birleştirip yapacaksam ne anladım bu işten...
bugün başıma gelince bir düşündüm ve bunu sadece yurdumun güzel insanlarının yaptığına karar verdim. iki isveçli konuşurken araya başka bir isveçli girip de "aa evet evet, o kesin öyle olmalı bu da böyle. hıhı evet" diyeceğini hiç düşünmüyorum.
durakta arkadaşla kentkartlarda aktarma yapmanın ne kadar avantajlı olduğunu konuşuyorduk. yandan dayı lafa girip "yeaa bırak yeaaa topu yalan hepsi şerefsiz bunların" deyince şaşırdık ilk başta. şerefsiz dedikleri kimdi acaba? "evet abi evet kentkart da yalan, bu hayat gibi" arkadaş bu cümleyi kurunca aha dedim büyük dayak geliyor. "evet bilaader yalan valla" cevabından sonra ohh dedim anlamadı dayı. baya konuştu sonra. bir ara hayatımız kemal sunal filmi gibi paso zam zam zam tarzı cümleler kurmaya başladı. arkadaş laf sokmaya devam ediyor, ben de tırstığımdan ötürü dayı anlamasın diye "evet abi haklısın, çok garip yaa bu konuda da haklısın. sürekli şaşırtıyosun beni çok ilginç" gibi cümleler kuruyorum. bir süre sonra otobüsü geldi de gitti. çok tırstım lan.
3 aralik 2008 hertha berlin galatasaray maci'na dair aklımda kalan yegane reklam budur. deseler ki "gel koç bak sana bedava ütü masası vereceğiz, kaçırma bunu" alırım, almam değil. ama aldıktan sonra da o masayı bana veren adamın kafasında parçalarım. reklamın bokunu çıkarttığın için teşekkürler saraylı ütü masaları. ısrarla istemeyiniz, ısrar edeni ısrarla dövünüz....
alsancak garı'nın yanında yüz yıla yakın bir süre faaliyet göstermiş bir yapıdır.
artık o yıkık dökük hali gitmiş, yerini restore edilmiş, çevre düzenlemesi yapılmış ışıl ışıl güzel bir mekana bırakmıştır. 17 ocak itibariyle de içinde bir yerinde cafe açılmış. gidip görmek lazım bir ara. dışardan pek bir güzel gözükmektedir çünkü.