amaçlarımıza genelde tasarılarla değil, rastlantılarla ulaştığımız gerçeği, baştan çıkaranın umudunu kırar; çünkü o pozitivist bir akılcıdır ve konusuna yeterince bilimsellikle eğilirse, aşkın yasalarını keșfedeceğini sanır.
arzu duyulan kişiyi tuzağa düşürebilmek için aşk kancaları arayıp durur. belli bir gülüş, bir düşünce, çatalını belli biçimde tutmak gibi... evet, herkesin aşk kancaları vardır ama baştan çıkarma eyleminde bunları keşfedebilmek hesap kitapla olmaz, rastlantıya bağlıdır.
söz gelimi chloe ona aşık olmam için ne yapmıştı ki? ona olan aşkım, garsondan tereyağı isterkenki sevimliliğine olduğu kadar, benimle heidegger'in varlık ve zaman'ın iyi yönlerini tartışmasından da kaynaklanıyor olabilirdi.
madem ki insanız, gerçek tedbirlilik, yapımızın kaldırdığından daha fazla bilge olmamaktır. ya kalabalığın deliliklerine tatlılıkla katlanmalı, ya da kalabalıkla birlikte hatalar deryasına kendimizi kaptırmalıyız. fakat, diyeceksiniz, böyle bir hareket deliliktir. bunu kabul ederim ama siz de yaşam komedisini oynamanın gerçekten bu olduğunu kabul ediniz.
çok eski zamanların neredeyse bilinçaltı olarak unuttuğumuz krizlerinin yarattığı senaryoları oynarız sıklıkla. artık hatrimizda olmayan arkaik bir mantığa göre davranır, en çok bel bagladigimiz insanlara doğru dürüst anlatamadigimiz bir anlamın peşinden gideriz. gerçekte hayatimizin hangi evresinde oldugumuzu, aslında kiminle ugrastigimizi, karsimizdaki insanın nasıl bir davranış görmeyi hak ettiğini anlamak için fazladan gayret göstermemiz gerekiyor olabilir.
bize yakın olmak her zaman çekilecek şey değildir belki.
içerisindeki asiliği ve zaferi dibine kadar hissettiren șaheser.
5. senfoni, beethoven'ın giderek artan sağırlığına ve dolayısıyla kaderine karşı baş kaldırması ve sonunda zafere ulaşması olarak görülür. bir rivayete göre beethoven, eserin ilk dört notası için arkadaşı anton schindler’e şöyle söyler: kader, kapıyı böyle çalar!
genelde tüm insanlar için geçerli tespitlerdir. sonra da "aa bak ne kadar da aslan burcuyum, meğer ben doğuştan kovaymışım, benim ruhum balık" deyip onaylıyoruz.
konserverenbezelye'dir. içmeyi de düşünmüyordur. normal et yemeklerini bile zar zor, "bunlar hep protein" diye kendini motive ederek yemeye çalışan biri için bu bahsedilen yemekler çok üst seviye kalıyordur belki de. kim bilir.
karşısındaki kişinin fikrini belirttiği uzun cümlelerine sadece aynen demekle yetinen insandır.
her zaman bu şekilde davranıyorsa kendine özgü bir fikri yoktur, varsa bile ifade edemiyordur. yalnızca belirli kişilere bu şekilde davranıyorsa karşısındaki kişiye uzun uzun laf anlatmak istemeyen üşengeç bir insan olabilir.
Füme renginin grinin bir tonu olduğunu yeni öğrendim sözlük. Oysa ben hep somon fümenin rengiyle aynı olduğunu düşünürdüm. Çok saçma geldi ilk başta. Hala adapte olamadım. Sindirmeye çalışıyorum.
oynamak için zorla piste sürüklenmemek adına planlar yapmakla meşgul bir düğün karakteriyim. full konsantrasyon yemek yiyerek kendimi oynayamayacak kadar meşgul göstermeyi severim.
Kurabiye ve şerbetli tatlıları sevmeyen biri olarak kakao ve hindistan cevizlisini bayılarak yediğim enteresan tatlı. Enteresan çünkü benim zihnimde negatif yer edinmiş 2 tatlı mantığını birleştirip 1 pozitife çevirmişler resmen. güzel düşünülmüș.*
inanılmaz güzel replikleri ve orjinal karakterleri olan izlemelere doyamadığım çizgi film.
dr doofenshmirtz ve dünyayı ele geçirmek için yaptığı birbirinden fantastik icatları on numara. Hastasıyız. Tüm bu icatlara karşı koyan küçük Ajan ornitorenk perry ve her bölüm candace'a sinir krizleri geçirten süper ikiliyi de unutmamak lazım tabii. çok tatlılar ya. Açın izleyin.