güzel müzikler çalıp her duyguda program yapan pek bir amatör internet radyosu şeysi. arkadaşlarla aynı odada otururken birlikte müzik dinler gibi. her telden müziği mide bulandırmadan yediren gıda sanayi, radyo mukavemet.
radyomukavemet.blogspot.com akşam - sabah arası yayında, herkesi bekleriz.
Meral'e değil, Meral'in resmine aşık olan bir adamın hikâyesi -en azından filmin ilk yarısı için- Erksan'ın kadraja titizlikle ve birçok sahnede simetrik olarak yerleştirdiği karakterleriyle, müthiş istanbul görüntüleriyle ve bitmeyen yağmuruyla takdiri hak eden bir film. Klişelerle dolu değildir, bilhassa klişeleri yaratan filmdir, Yeşilçam'ın melodramlarının ayak seslerini bu filmde duyabilirsiniz:
--spoiler--
Zengin kız - fakir oğlan
Kavuşup da birlikte ölenler
Zengin kızın zengin babası
Zengin kızı seven kötü adam
--spoiler--
Sonlara doğru melodrama kayan senaryosu ve zaten az olan diyalogların da kötü yazılmış olması yüzünden eleştirilebilir, ama çekim kalitesi, sembolik anlatım gücü, yakın plan çekimler ve yakalanan görüntüler açısından Türk sinemasında bir milad olduğu yadsınamaz. Keşke, "Meral idesi" üzerine daha çok yoğunlaşsaydı.
teknik yetersizlikten dolayı bir sahnesinde, slow motion efektinin oyuncuların bizzat kendilerinin yavaşlatılmasıyla sağlandığı, filmde mekân kavramının ustalıkla kullanıldığı pek şahane film.
--spoiler--
ne diyem? meselaaaa... mahmut mu diyem?
--spoiler--
acilen tehcir edilmesi gereken türktür. yolda ölürse, susuzluktan öldü deriz, vurulursa biz vurmadık deriz, münferit vaka olduğu için kimsenin de dikkatini çekmez hem. Bir de kitap yazdık mı tamamdır, içine de "3 maymun" temalı bir şeyler karaladık mı, servise hazırdır.
(bkz: resmi tarih yazma rehberi)
bu gerçeklerden biri de "ateistse sataşılır be aabi" deyü deyü sığ ve temelsiz iddialarla ateiste sataşanların hep varolacağı gerçeğidir.
- Hem de nasıl sataşılır be aaabi.
dokunanların lanetlendiği, bir daha ömürleri boyunca katiyen ortaya argüman süremedikleri, sürdükleri zamansa ivedilikle "kavanoz," diye kendilerine hatırlatılıp argümanlarının bertaraf edildiği şanlı kavanozdur.
niye dillendirildiğine anlam veremediğim eylemdir. sanane olm -olm diyorum özellikle- istediğini giyer, hele ki şu "hak eder" "tehlike geliyorum demez" minvalindeki yorumlar yok mu, pek şahaneler, ataerkil toplumun sizi gidi namus bekçileri sizi. Ama üşürsün ha, bari tavsiyede bulunayım.
sorostur, cia'dir, fbi'dir, feto'dur, amerika'dır. kim diyor? ben diyorum. kanıtım var mı? yok. Kanıta ne gerek var? tabii ki gerek yok. Niye yok? çünkü ben her şeyi bilirim. tamam abi.
"kanıt" kelimesinin içini boşaltıp süper zeki beyinlerimizle kelimeyi elastikleştirirsek, elbette vardır, elbette kanıtlanmıştır. Ama bu süper zeki beyinlerin yolunu takip edip, "kanıt"ı somut verilerden bağımsız değerlendirmeye kalkarsak, Zeus da Uçan Spagetti Canavarı da Brahma da Uçan Adam Sabri'nin uçtuğu da kanıtlanabilir.
Bu karizmaya sahip olmak istiyorsanız:
- Bilgisayardan anlamayan bir ya da bir sürü keriz.
- Klavyenin bütün tuşlarına, kaotik değil ama düzenli bir şekilde basabilmek.
- Geriye doğru sayan, gerilimi arttıran bir sayaç.
- bilgisayar ekranda tek tuşla açılan alakasız bir sürü pencere.
- Ve son bir saniye kala, tek bir tuşa sertçe basıp "done." diyebilmek.