beyler link lazım sezonu açılmışmışmış, kullanıcılar tarafından maç yorumları doğru düzgün okunamıyormuşmuş da, yav arkadaşım zaten kimse kendinden önceki entry'i okumuyor anla artık bunu, bari link istemiyle başlık şenlesin sal gitsin!11!!
yasal açıdan zor durumda bırakacakmışmış mış da mış site ismi yok bi şey yok, eşeğin aklına karpuz kabuğu sokarsın te allam..
beyler link lazım sezonu açılmışmışmış, kullanıcılar tarafından maç yorumları doğru düzgün okunamıyormuşmuş da, yav arkadaşım zaten kimse kendinden önceki entry'i okumuyor anla artık bunu, bari link istemiyle başlık şenlesin sal gitsin!11!!
yasal açıdan zor durumda bırakacakmışmış mış da mış site ismi yok bi şey yok, eşeğin aklına karpuz kabuğu sokarsın te allam..ç
o yüzden sevgili uludağ sözlük seni severiz az da olsa sayarız amma sen de kendini fasulyeden nimet saymayı koy gitsin zaten biz bizeyiz burada, burada üye olan yazarlardan başkası okumuyor- okumuyor yanlış oldu girip çıkmıyor- bu sözlüğü raat olun biraz sakin..
kamuoyuna açıklama
son bir haftadır kamuoyunun gözleri önünde yaşanan sürecin içerisinde olmak benim için yeteri kadar üzüntü vericiydi. keşke bu olayların hiçbiri yaşanmamış olsaydı.. ama madem yaşandı tüm gerçekleri bir de benim cephemden öğrenmenizde fayda var..
19 yaşımdan bu yana türkiye basketbol milli takımının formasını büyük bir gururla taşıdım. bu formayı taşıyan her sporcu gibi ben de milli takımımızın bir sporcusu olmayı diğer her türlü değerin üzerinde tuttum, tutuyorum. nitekim bu yılın mayıs ayında akdeniz oyunları öncesi açıklanan 33 kişilik milli takım kadrosuna yeniden seçilmiş olmaktan da onur duydum. ama şampiyon olup uzun bir final serisi oynayınca , galatasaray ve banvit takımlarında oynayan diğer milli oyuncular gibi ben de nihai kadroda yer alamadım.
bu arada galatasaray spor kulübünün 23 yıl aradan sonra şampiyonluğu kazandığı final serisinin son maçında bildiğiniz olay yaşandı. tüm türkiyenin üzüntüyle takip ettiği gezi parkı olayları sırasında sessiz kalan bir televizyon kanalına kendi özgür irademle konuşmama hakkımı kullandım. konuşmak kadar bazen konuşmamak da demokratik bir tepkidir, saygısızlık değildir..
ve son olarak milli takım kadrosuna alınmamam konusuna gelirsek.. kadro açıklanmadan bir hafta önce teknik ekipten ertuğrul erdoğan ile yüz yüze, nihat iziçle de telefonda konuşmam oldu. benim kesinlikle kadroda olduğumu hatta bu sezon oynadığım basketbolun avrupa şampiyonası boyunca da sürmesi gerektiğini söylediler.
kadro bir hafta sonra açıklandı. yoktum. nihat iziçe telefonla ulaştım. ne oldu da kadroda yokum diye sordum.. bana sadece devlet dedi.. ardından da senin kadroda olmayacağını ögrenince tanjeviç de rahatladı cümlesini kurdu.
ama ben bir sporcu olarak devlet seçeneğine inanmıyorum, inanmak istemiyorum. çünkü düşüncemiz ne olursa olsun hepimiz aynı bayrak adına mücadele ediyoruz. nitekim sayın bakan suat kılıç da attığı tweet ile benim düşüncemi doğruladı. devlet milli takım seçimlerine karışmazdı. nihat iziçin devlet derken neyi kast ettiğini kendinin izah etmesini bekliyorum.
benim açımdan milli takım kadrolarının seçimi sportif ve teknik gerekçelerle milli takım teknik ekibince yapılır. ben de kararlarına saygı duyarım. ancak spor hayatımın en verimli döneminde kadroya niçin alınmadığımı bir yandan siyasi faktörlere, diğer yandan dedikodu düzeyindeki istediğimi yapmadı biçimindeki izahlara dayandıran bir milli takım teknik kadrosuna saygı duymam mümkün değildir. benim türk milli takımının formasına onlardan çok daha fazla değer verdiğimin bilinmesini isterim.
değerlendirmeyi tüm spor kamuoyunun en iyi şekilde yapacağına eminim..
saygılarımla
cenk akyol
dönemin kurt siyasilerini bir araya getiren, kimsenin birbirine hakaret etmediği ve tam bir demokrasi havasında geçen tee 1991 yılında yapılmış oturumdur.
kısaca; ecevit tam bir beyefendi tam bir adam, erbakan'ın kapitalizm eleştirisi ve hoş faiz lobisine göndermeleri zamanın ötesinde, demirel bildiğimiz gibi demagoji ustası, perinçek'in çıkışları da çok naif ve yerinde...
şimdiki zamanda böyle bir şeyler göremezsiniz televizyonda izleyin efendim izlettirin, buyrun;
babası çok tanınmış ve ateşli tıp savunucusu bir profesör olan doktordur.
bir gün sordum doktor olan doktor bey'e:
+ hiç sıkıntı çekmiyor musunuz isminizden dolayı?
- yok, türkiyedeki bütün hastalar tanır beni, hatta zorlasak çoğu avrupa ülkesi de tanır. *
diyerek şakacı kimliğini ortaya çıkarmıştı smile'lar savurmuştu ortalığa doktor. *
(bkz: doktor bey)
evet hiç bir anne evladına direkt çirkinsin diyemez malum kirpi- pamuk ilişkisi, ama realist bir annenin evet çirkinsin dediği anda, o evlat dünyadaki çirkinlik skalasında ilk sıralarda kendine yer arayacaktır.
tanım olarak, en gerçekçi anneye sahip olan sempatik* evlat.
burnunu havaya dikip sana:" ben seni var ya sikerim!" diye bakan o kadar çok piç var ki şu dünyada. bir topluma girildiğinde aklı paradan başkasına basmayan "ben kazandım, ben yaptım" diye nutuk atan insanlar. halbuki hepsi birer hiçtir, kıçındaki bokla dolaşan güzel kız gibi seni götümde sallarım edasıyla, dolaşan acizdirlerdir.
mevleviler ne hoşmuş, mutfakta aylarca çalışır gururlarını, kibirlerini ve sabırlarını ortaya koyarlarmış.
bazen öyle zaman geliyo ki bi şey oluyo, lan diyorum bugün üniversitenin ortasında uzanıp yatıyım tıpkı kanuni gibi demiş ya: * "bugün benim yatağımı dehlize serin." aynen öyle yapasım var ya da ne biliyim limon satayım ya nefsi kibiri ezmek için.
Bu insanlara, okulda, iş yerinde, facebook'ta, twitter'da sözlükte kısacası hayatın her evresinde rastlamak mümkün olan kendini her olayın merkezini gören ve her şeyi bilmiş(!) insanlardır.
hemen örneklerle açıklayalım.
bilindiği üzere ya da bilmesen de n'olur sanki neyse, bu gün deniz gezmiş'in doğum günü ve facebook'ta bunu 00.00'ı 2-3 dakika geçe hemen "d.g.k.o" tadında iletiler beliriverir. tamam yarram bilgilisin. acep o sol facebook gruplarını beğenmeseydin nereden bilecektik doğum günü olduğunu? ben cevap vereyim 'bok' bilecektin.
oscar zımbırtısı var bilindiği üzere ve millet çıldırmış gibi tanımadığı etmediği, ismini bile söyleyemediği yabancı aktör/aktris hakkında deli sikmiş gibi tweet atıyo lan öküz "bilmiyom o oyuncuyu" desen tecavüz edecekeler sanki. tebrikler sen bir aydınsın.
bir de sözlükte var bu tiplerden onlara hiç değinmiyorum bile.*
kısacası hepimiz sözcüklere ve kelimere yansıyışımız elinde pipo, boynunda salaş atkı, siyah çerçeveli gözlük sahibi entel ... değiliz amk. *
facebook'ta envai çeşit aşık türü bulmak mevcut. bunlardan ilki, genellikle sagopa -kolera *, sansar salvo* ve model dinleyip sözlerini paylaşan grup.
ikinci grup ise daha çok ağır abi aşıklar bunlar; youtube'dan rakı slaytlarıyla bezenmiş müslüm gürses, ferdi video'ları paylaşan gruptur. bu gruptaki aşıkların bir özelliği de yazdıkları sikimsonik özlü söze parantez açıp "anlayana" diye anlamsız bir not yazma ihtiyacı duymaları, gerizekalı mıyız yarram.*
üçüncü grup ise az entel geçinen ve öyle arabesk tavırlar takınmayan daha çok şiirlerle ve ünlü düşünürlerle aşkları belli etmeye çalışan insanlardır. bunlar mesela can yücel'i pek severler, hemen can yücel facebook sayfasını beğenirler. oysaki "bağlanmayacaksın" şiirinden başka bi bok bilmezler.
sözlük yazarlarının nedeni bilinmez bir şekilde oylama özürlü * olmasıdır.
online sayısı 1000 kişi geçmiyor bu bir gerçek ama bir yazar 10-11 şuku ile günün en iyi entryleri arasına girmemeli hem de bir kaç cümle ile. el alemin facebooktaki piçleri bile bir "uff" yazıyor 50 kişi beğeniyor neyse ki burada eksi oylama var "eh işte" okunduğun entry'i oyla be mübarek adam iyi ya da kötü, en azından yazan adamın bir fikri olsun.
kimi yazarlar var hiç, feto, şakirt, kemalist, laik, anal ... ayağına girmeden başlık açmış ve güzel fikirler sunmuşlar nick altları bildiğin çöl oylama desen zaten yok.
bu yüzden ki emek verenlerin emeğinin karşılığını iyi ya da kötü vermek zorundayız.
ablamız, mahallesinde hırsızlık olaylarının artması üzerine altınlarını buzdolabında tavuğun içine koymuş
hırsız piçi evi talan ettikten sonra acı yapar gibi dolabın kapağına şu notu sıkıştırmıştır: "nerede olursa olsun ben yine bulurum." kodumun çoçuğu ihtiyacın olsa zaten haya edersin hırsızlık yapmasın, bi de o notu bırakmanın alemi ne...
salonun ortasına sıçıp giden hırsızlar da varmış ona hiç değinmeye gerek yok zaten.
kanuni sultan süleymanın fransuva'ya yazdığı mektup ve haber sitelerinde bulunan "muhteşem yüzyılda kanuniyi canlandıran halit ergenç de okumuştu." ibareleri.
kanuni sultan süleyman denilince, insanlarda yavaş yavaş halit ergenç akla gelmeye başladı. malum fransa gündemimizde hemen yerleştir muhteşem yüzyıl fotoğrafları, ardından o sahneyi izlemek için tıklayınız. bu mu habercilik allah aşkına.
daha düne kadar muhteşem yüzyılın varlığını tartışan habertürk:
topkapı sarayında görev yaparken libyalı bir saldırgan tarafından yararlanan ve olası turist katliamını önlemiş yiğit insan.
bu yiğit insan kısa dönem askerlik yapıyor ama herkese gösteriyor yürekli nasıl olunur, hasta yatağında bir resmi ziyaretçi uğramıyor bir geçmiş olsun demeyi çok görüyorlar heralde -kameramanlar çok meşguldü ee kimse görmeyecekse ziyaretimiz ne anlamı var diye düşündüler- oysaki o hepimiz için bacağında 13 kurşunla yaşayacak olan er kişidir.
küçük yaşta başladığım sigaraya bağlı olarak oluşan, burun rahatsızlığından ötürü kullanılan envai çeşit burun spreyleri nedeniyle oluşan yitiğimdir.**
(bkz: pişman değilim.)
zaman.com sitesinin haberine göre;
raporlarda 1991 ile 2001 yılları arasındaki 10 yıllık süreçte 815 askerin,
sonraki 10 yılda 527 askerin şüpheli bir şekilde öldüğü, ifade edilen durum.
afrika için kolları sıvayan stv'nin sunuculuğunu gezegen mehmet'e yaptırdığı programdır.
izlediğim kadarıyla biraz yavan geçiyor program bunun sebebi elbette yardım kampanyasının stv de olması yoksa başka taşaklı kanallarda olsaydı ;
- ben x firmanın genel müdürüyü mk, 50 bin tl firmam adına bağış yapmak istiyorum.
+ evet, 50 bin tl alkış.
- x firmasına çok teşekkür ediyoruz.
pekala bananedir iyi niyet meselesidir ama bu riyakarlıktır rating'i fazla olan kanala çıkıp -bunu çok gördük filistin için zart için zurt için- hayır işine reklamı karıştırmanın anlamı yoktur.
kaybolacak mı da ismin yazdırıyor gibi uzun uzun klişe yapmacağım.
anlamadığım ve sorguladığım, insan neden ismini ya da isminin baş harfini kolyesinde taşır? tıpkı bileğinde taşıdığı gibi.
asıl garibime giden bu aksesuarı kullanan 20' li yaşlarda -genellikle kızlar-
insanlarında olması.her neyse,
nal gibi 'N' yazmasının kendisini anlamsızlaştıran insan tipidir.
her zaman hissetmişimdir bu farkı, ya gerçekten öyle ya da bana öyle geliyor.
psikoljik etmenleri de olabilir pekala, örneğin:
az olan maddenin kıymetli olması,
çabuk biten nesnenin daha leziz olması.
sorun miktarıda değil çünkü defalarca yeni foşlamış bi kolayı bardağa döküp içtim olmuyor olmuyor. tek mantıklı nedene sığınıyorum o da 2.5 lt plastikle 330 ml' in tenekeyle muhafaza edilmesi.