ölümsüz kral diğer deyişle nemrud olarak başlayıp komagene krallığımı kurduğum, eriklipastamı bulduğum ve ayrılmanın vakti geldi deyip an itibariyle arkamı döndüğüm güzide sözlük.
peşmerge ve ypg'nin aynı safta yer alıp kürdistan'ın toprak bütünlüğünü ihlal ettiği takdirde yekvücut saldıracağı illegal bir yapılanmadır. amaçları bir islam devleti kurmak olsa da aşırı partizanca davranıp kardeş katili olmaktadır. ayrıca müslümanlıkta din kardeşini öldürenin cennette yeri olmadığını bilirtmek gerek. dış güç veya bir başkası bunu abd, israil gibi ülkeler destek veriyor demek yanlış ve çocukça olur. böyle bir yapılanma varsa bu yapılanmaya zemin hazırlayan baskı, zülum ve katliam da vardır demektir.
11. nesil abazan bir yazarımız hoşgelmiş, sefa getirmiştir. sözlük kızlarının da kopçalarını koparması dileğiyle öptüm canım. ayrıca para içinde yüzmektedir benden söylemesi.
"koyverdun gittun beni" farklı duyguları insanda bir anda yaşatır. acı çeker ve sitem eder sevdiğine.
kavuşmanın arzusu da vardır dizelerinde fakat bilir sevdiğinin ona kalmayacağını bu yüzden kalbinde yaşadığı acıyı "sevduğum senin aşkın, ciğerlerumi dağlar" ona da yaşatmak ister.
acısıyla der ki "yüzünden silunmesun piçağumun yarasi"
kini geçer yine "hiç mi duşunmedun sen" diyerek sitem eder.
rum imiş kendileri; ağzının ortasına kepçeyle vurulası mahluktur. kendini beğenmiş ve şımarıktır ayrıca. tarihten çakmayan onun bunun söyledikleriyle tarih açlığını doldurup kendini avuttuktan sonra kürtleri pers olduklarını iddia eden farkında olmadan bir türkten daha çok türk milliyetçiliği yapan ve empati yeteneği sıfır olan aynı şekilde kendisine bsg deyip kaçtım. ayrıca rum eşittir yunan öğren bunu.
ayrıca zavallıdır, internetten kopyala yapıştır yaparak rum ile yunan farkını ortaya koymuşsun daha ne diyeyim. rum ya da yunan aynı şey ikisi de elen'dir. ah be cahilim bence sus.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur islam, "Annelere çok basit bir şey öğretebilirim: Çocuklara çığlık atmayı öğretmeleri gerekiyor. istemedikleri bir durumda karşılaştıklarında çocuklarımızın çığlık atması gerekiyor etrafı haberdar edebilmeleri için." demiş
bu ne la şimdi sen toplumda güvenliği sağlayamayıp çocukların çığlık atmasını tembih etmektesin. bi boka yaramıyoruz desenize.
Söz, kitap ve meraklı okur! Tüm bu karmaşanın içinde bu üç şey birbirini buldu. Sanırsam lise ikiye gidiyordum. Hani şu sana anlattığım ve sevmediğim yıllar, bilemiyorum sevemedim işte.
Felsefe! Bazen kollarımı geriye yaslayıp dinlerdim. Bazen de sadece hatırladığım kadarıyla kırmızı olan kalemimle oynayıp dinlerdim. Zevkle dinlediğim ve eğlendiğim tek dersti sanırım. Sınıfta kız ve erkek ilişkilerini eleştirmek istediği için "Aşkı aramayın o sizi bulur" demişti. Üç karmaşanın birincisi bu sözdü. Bana "Bekleyeceksin" demişti bu söz. Ne kadar bekleyeceğim diye sormadım. Basit bişeydi, bir gün gelecekti ve bulacaktı.
ikincisi ise kitap yani sen! Kitabın kapağı insanı yanıltır. ilk önce silmedim üzerindeki tozları. Okumalıydım sadece yazarını kim olduğunu, kapağının nasıl olduğunu bilmeden. Yavaş yavaş yazılarında buldum kendimi. Kapağına bakmanın vakti gelmişti. Saçlarını yana attığım gibi üzerindeki tozları masanın üzerine atmaya başladım. Kitabın üzerindeki çizime ulaşınca gülümsemem arttı, gözlerimi kısıp daha net baktım sana. Bu da bu üç karmaşadan ikincisiydi.
Meraklı okur! Tutarsızdı aslında, bazen çok tutarsız. Sırf insanlarla zıt olmak için belki böyleydi. Yayalar için yanan yeşil ışıkta herkes karşıya geçerken ona bu saçma gibi gelip farklı uç noktalara ulaşmak istiyordu. Sen, benim en uç noktam! Seni bulmak icin bir arayış içinde olmadım. Birden önümde masanın üzerinde buldum seni. Şimdi o kadar alışmışken cümlelerine ve ismine. Başka bir kitaba sarılmak olmaz. Senden başka hiçbir kitap bana okuyucu gözüyle bakmasın.
Doğduğumuzda nasıl kendimizi bir anda hayatın içinde buluyorsak rüyalarda da direk olayın içinde buluruz kendimizi. Öncesi yoktur zihnimizde.
Birden görüntü beliriverir. Elimde eski sarı sayfalı ve üzerinde yılların biriktirdiği tozların ağırlığı olan kitabı tahta bir masanın üzerinde karıştırmaya başlıyorum. Çevirdikçe tutkallanmış sayfaları kopmaya başlıyor. Aldırış etmeden bu sefer özenlice karıştırıyorum. Kitap kelebeğin kırılgan kanatları gibi elimde kalıyor. Tutma beni dercesine elimle çevirdiğim yapraklarını bir bir döküyor. Birisi çağırıyor beni kitabı kopan sayfalarıyla birlikte kapatıp sol eliminle kalbimin hizasına getiriyorum. Koşar adım duymadığım nedense işittiğim sese ilerliyorum. Sahi kim çağırdı beni? Niye nedensizce ona koşuyorum? Kitabın kopan yaprakları kitabın içinden hafiften çıkmıştı en çok bu dikkatimi çekmişti.
Sadece bir kitap bize neyi anlatabilir? Belki de dur demek istiyordur. Dur yoksa bir bir dökülürüm. Yoruldum artık diyordur, belki de beni kendi halimde tozlu raflara bırak diyordur.
Evet canımın içi sen! ikimiz de bu rüyadaki gibi yanlış zamanlarda bulduk ikimizi. Eski bir kitaptın ve ben meraklı okurun. Hiç açmamalıydım belki sayfalarını. Sana dokundukça zarar verdim. Seni öptüğümde yapraklarını bir bir bana sundun. Ağlattım seni sonra da gülümsemeni istedim. Ara ara yazarım içimdekileri sen de oku olur mu? Merak etme mutluyum ben. "Busbuyuuuk" bunu benden başka birisine söyleme olur mu?
Haşin olduğundan dolayı kürtçe kulağa seksi gelir. Ruhunda oruspuluk yoktur, hep bir yere bağlılık duygusunu taşır. Dilin ruhunu besleyen insanlar da böyledir, onca zorlamaya rağmen dillerini unutmayıp başkaları gibi dillerinin gavatlığını yapmamışlardır.
Ortalık liselilerden geçilmeyecektir. Olmazsa seneye dert etmeyin yani. Rahat olun rahat. Bu arada sınavda 60/65 yaşındaki dayılarla karşılaşırsanız şaşırmayın.
bir kürt olarak nedenini açıklayayım. kürtçede soru eki yoktur ve cümlenin vurgusuyla soru sorulup sorulmadığını anlarız. Mesela "tu diçi" dersek "sen gidiyorsun" anlamına gelir ama "tu diçiiii" sondaki i harfini uzatıp baskın söylenirse "sen gidiyor musun?" anlamına gelir. işte bu nedenden dolayı kürtler türkçe konuşurken soru ekini kullanmazlar.
kürtçe ve fasçanın aynı dil ailesinde olduğunu bilmeyen ve iki dilin ortak bir geçmişe sahip oluğundan haberi bile olmayan salak ve aptalları gözler önüne sermiştir.
Newroz kelime anlamıyla yeni gün anlamına gelen ve 21 martta kutlanan ve türkçe olmayan kelime. Şimdi sen kendi dilinde bile bu güne özel bir kelime üretememişsin. Şimdi de bu kutlanan şölen bizimdir deyip durma. Açıkça söylemek gerekirse nerenizden uydurduysanız, uydurduğunuz bir destan var. Nedense demirci kawa ile de benzerlikleri var. Soyu sopu olmayan oradan buralara göç edip gittiğiniz yerlerin içine eden bir toplumdan söz ediyoruz. Destanlarınız bile tam olarak size ait değil. Destanlarında bile kendisinin bir it dölü olduğunu kabul eden bir toplumdan ne beklersin zaten.
yolda boş boş yürürken orta yaşlı bir adam "darbe var" diyerek yanımdan hızlıca geçip gitti. darbe olur mu olmaz mı bilinmez ama bu adam niye böyle dedi? manyak mısınız lan!