hafta içi avrupa kupalarında mücadele eden iki takımdan fenerbahçe'nin 2 gün fazla dinlenmiş olarak çıkacağı maçtır.
hafta içi maçı yorgunluğu kayseri'yi fazlasıyla etkileyecektir. beşiktaş maçını pazartesiye alan federasyonun bu maçı pazar gününe alması ilginç!
sözde ''atatürkçü''lerin yeni zırvası. şimdi harıl harıl arka yüze konan profesörlerin cemaat bağlantılarını araştırıyorlar. iyi bakın, vardır bi alakaları, boşu boşuna oraya koyulmuş olamaz o adamların resimleri!
iki takımı karşılaştırarak bu iddianın doğru olup olmadığına bakalım..
şampiyonluk sayıları: 17, iki takımın da eşit... üstünlük yok...
avrupa'da başarı: fenerbahçe'nin en büyük başarısı olarak övündüğü bir şampiyonlar ligi çeyrek finali var. ama galatasaraylıların da böyle bir derecesi var. bununla pek övünmedikleri için fenerbahçeli arkadaşlar unutmuş olabilir. neden mi pek övünmüyorlar, çünkü müzelerinde çok daha büyük övünç kaynakları olan birer adet uefa kupası ve süper kupa var. hani şu şampiyonlar ligi şampiyonuyla uefa kupası'nı alan takım arasındaki maç. yani uefa bu sistemi avrupa'nın en büyüğünü teyit etmek için koymuş süper kupa maçını. gazozuna oynanmadı pek tabi bu maç. ve galatasaray o dönem için avrupa'nın en büyüğü oldu. bu kategoride galatasaray'ın üstünlüğü...
dünyada tanınırlık: burada da her ne kadar son yıllarda fenerbahçe atakta olsa da galatasaray'ın üstünlüğü tartışılmaz. sonuçta bir dönem avrupa'nın en büyüğü idi. düşünün bu dönemden sonra avrupa'da düşüşe geçmesine rağmen hala futbolla az biraz ilgili; isviçre dağlarındaki bir çoban, paris sosyetesinden bir mösyö , rio karnavalındaki bir dansçı, afrika'daki cılız çocuk (ki hala üzerinde hagi'nin 10 numaralı formasını taşıyan pek çok çocuk varmış, geçen yaz afrika turuna çıkan fenerbahçeli bir arkadaşımın yalancısıyım) galatasaray ismini bilir... avrupa başarısının getirmiş olduğu ün bu kategoride de galatasaray'ı üstünlüğe taşıyor...
stadyum ve tesisleşme: şimdilik stadyumlara baktığımızda fenerbahçe'nin bariz üstünlüğü var. ama ekim 2009 itibariyle galatasaray avrupa'nın en gösterişli stadlarından birini yapıyor aslantepe'ye. hani şu üstü açılır-kapanır olanlarından.* yani fenerbahçe'nin stadyumlardaki üstünlüğünün için son 1 senesi kaldı. tadını çıkarsınlar bence. tesisleşme konusunda başa başlar diyebiliriz. hem florya tesisleri, hem samandıra avrupa'nın sayılı tesisleri arasında. bunu da ülkemize gelen yabancı oyuncular söylüyor.
altyapı: galatasaray'ın üstünlüğü var yine. arda, aydın, sabri, oğuz gibi aklıma bir çırpıda sayabileceğim onlarca isim gelirken ve bu isimler de futbol kamuoyunda konuşulan isimler iken, fenerbahçe'de son yıllarda bu şekilde ün yapmış, fenerbahçe altyapısının öneminin konuşulmasına neden olacak isimler bulmakta zorlandım. ki fenerbahçe'nin gündeme bomba gibi düşen transferi emre belözoğlu'nu da galatasaray'ın yetiştirdiğini unutmamak lazım.
daha da kıyaslanacak şeyler var belki ama en önemlileri bunlar.
sahi kaç kaç oldu şimdi?..
dün itibariyle taraf gazetesinde yakın tarihimizle ilgili yazı dizisine başlamış tarihçi. türkiyenin son 30 yılının fotoğrafını çekmekten ziyade; boyasını, tuvalini alıp kendi imgeleriyle bu dönemin resimini yapacaktır. nitekim daha ilk makalesinde bunu açıkça belirtiyor. yakın tarihimizi bir de onun fırçasından görmek isteyenler kaçırmasın bu yazı dizisini...
yayın hayatının 1. yılını geçen haftalarda dolduran dergidir. bir sürprizlerinin olduklarını söylemiştiler ama hala ses seda yok. dergiyi son birkaç haftadır hep bu sürprizi merakla bekleyerek aldım ancak bir farklılık göremedim. hakkaten neydi yav bu sürpriz? valla çatlayacam.. bişey yaptılar da ben mi kaçırdım acaba?
ara sınıflar için burs, katkı ve öğrenim kredisi almak isteyen öğrencilere ek süre tanımamakta ısrar eden kurum. yüksek lisans, dikey geçiş, doktora, özel yetenek sınavı ile üniversiteye yerleşenlere ek süre verildi halbuki. biz ara sınıf öğrencilerini neden dışladıkları merak konusu. burdan yetkililere sesleniyorum, ek süre istiyoruz... öğrenci adamız, o öğrenim kredisine ihtiyacımız var. faiziyle geri ödeyeceğiz ileride, söz...
son zamanlarda uykusuzun en yaran köşesidir kanımca. bu köşenin emrah ablak tarafından hazırlandıktan sonra dergi ahalisinin tepkilerini çok merak etmekteyim. büyük gırgır döndüğü kesin. dergide 1 numaram olmaya aday.
an itibariyle yoğun bakımda olan yazar. sakarya'da tatil yaptığı sırada kalp krizi geçirmiş ve kalbi bir süreliğine durmuş. doktorların müdahalesi ile kalbi yeniden çalıştırılan yazarın hayati tehlikesi devam ediyormuş. acil şifa diliyoruz.
ergenekon operasyonunu sulandırmaya çalışan ulusalcıların yeni esprisi. hahahah, ne kadar komik şeylersiniz siz öyle! paşalar darbe mi planlamış, ülkenin en önemli gazetecileri, siyasetçileri, aydınları mı öldürülmüş, hiç önemli değil? ülkenin istikrarından, bölgedeki gücünden, avrupa birliğinden bize ne? ergenekocuların avukatlığını yaparız, hazreti baykalın önderliğinde. aman esprilere devam, karanlıklar aydınlığa çıkmasın, çalışın çalışın!..
galatasaray altyapısından yetişmiş bir futbolcu olması nedeniyle, fenerbahçe'de attığı her golde, yaptığı her asistte, seyircinin her ''emre,emre...'' tezahüratında bir galatasaraylı olarak gurur duymama vesile olacaktır. aynen türkiye-isviçre maçından sonra yaptıklarında ve ingiltere'deki ırkçılık suçlamalarında yine bir galatasaraylı olarak yüzümün kızarmasına sebep olduğu gibi...
44 ülkenin katılımıyla ilk toplantısını geçen gün yapmış olan birlik. gerçi henüz resmi bir oluşum yok ama hiçbir ortak noktası olmayan bu 44 ülkeyi toplamak sarkozy için başlı başına bir zaferdir. nitekim toplantıdan önce fransız basını dahi sarkozy'nin bu projeyi eline yüzüne bulaştıracağını ve büyük bir hayal kırıklığı ile sonuçlanacağını yazıyordu. ancak sonuç gerçekten de şaşırtıcı oldu. özellikle türkiye'nin katılımı başlı başına bir zaferdi sarkozy için. avrupa birliği konusunda fransa'nın türkiye tutumunu düşünürsek aslında bu projenin amacını da rahatlıkla çözebiliriz. bu yüzden de türkiye'nin bu projeye muhalefet etmesini beklerdim. en azından avrupa kamuoyunda ses getirebilirdik ve böylece avrupa birliği propogandamız için de eşi bulunmaz bir fırsat yakalamış olurduk. çünkü artık avrupa birlği hedefimiz liderlerden çok, olası referandumlarda avrupa kamuoyunun desteğini sağlamakla mümkün olacak.
bu fotoğraflardan sonra kendisini çok seven kartel medyasının ne yapacağını merak etmekteyim. hiçbir şey olmamış gibi programlarına çağırmaya devam mı edecekler, yoksa medyadan afaroz mu edecekler? bekleyip göreceğiz.
32. gün programında ankara üniversitesi hukuk fakültesi dekanından sağlam ayar yemiş olan cumhuriyet gazetesi yazarı. amerikayı övme niyetiyle, dünyadaki birçok anayasanın amerika tarafından oluşturulduğunu belirttiği sırada dekan, ırak anayasasının da amerika tarafından oluşturulduğunu belirtmesi karşısında affalamıştır. eee ne yaparsınız, amerikancı olmanın da dezavantajları bunlar. durup dururken nerden geldiğini anlamadığınız bir darbeye(!) maruz kalabiliyorsunuz.
32. gün programında önüne geleni ''siz hukuk bilmiyorsunuz'' diye eleştirmiş gazeteci yazar. hayır tamam sen hukuktan çok iyi anlıyor olabilirsin, ancak karşında da bu ülkenin en önemli üniversitelerinden birinin öğrencileri var. salondakilerin çoğu da hukuk fakültesi öğrencisiydi. onları toplu halde hukuktan anlamamakla suçlamak nasıl bir özgüvendir hayret ettim. iş bu kadarla kalsa yine iyiydi ama programın sonlarına doğru ankara üniversitesi hukuk fakültesi dekanına da aynı muamele yapınca artık pes dedim.
galatasaray'a başkan seçilmesi halinde yılmaz vuralı takımın başına getireceğini ve ayrıca kulübe 30 milyon dolar vereceğini söylemiş kişi. aman aman, galatasaray'a uzak allah'a yakın ol!!!
galatasaray'ın hocasız çıkacağı maç. mösyö kalli hastalanmışmış!!! yense de yenilse de farketmez. koskoca galatasaray başkansız ve hocasız. bu futbolcuların takımı tek başlarına buraya kadar getirmeleri büyük başarı. eğer önümüzdeki seni en azından takımından başında olabilecek bir hoca ve başkan bulunursa galatasaray'ın geleceği bu gençlerle çok parlak.