knowledge
30 (self sufficient)
on ikinci nesil yazar 17 takipçi 141.92 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    yazarların şiirleri

    63.
  1. kışın açan bir beyaz gül,
    meydan okur ya soğuğa:
    var olmuştur bir kere;
    vurulmuştur mührü varlığa.
    işte öyle meydan oku kedere!
    tebessümün, bayrağın olsun:
    direğinin dibinde, zalimin kara kalbi;
    başında, sulha açılan bir pencere.
    yazsın üstünde;
    biz, barışın hayaliyle yaşadık.
    0 ...
  2. yazarların şiirleri

    62.
  3. ayaklarının altında görmedim cenneti,
    merhametinde gizli.
    şefkatle örülmüş bir hırka gibi
    sarıyor şimdi beni.
    senin evinde gurbetteyim.
    korkudan umuda hicretteyim.
    sen öğrettin bana vazgeçmemeyi.
    sabıra sarıldım bekliyorum
    bu dünyadaki ilk öğretmenimi.
    0 ...
  4. güne bir şiir bırak

    49.
  5. kışın açan bir beyaz gül,
    meydan okur ya soğuğa:
    var olmuştur bir kere;
    vurulmuştur mührü varlığa.
    işte öyle meydan oku kedere!
    tebessümün, bayrağın olsun:
    direğinin dibinde, zalimin kara kalbi;
    başında, sulha açılan bir pencere.
    yazsın üstünde;
    biz, barışın hayaliyle yaşadık.
    0 ...
  6. güne bir şiir bırak

    48.
  7. Yolcu!
    Heybende neler var?
    Sevgi ile vefakârlık!
    Başka?
    Ahlak ile samimiyet.
    Daha?
    Bitmeyen bir fedakârlık.
    Bana,
    "Babanı bir kelime ile anlat." deseler;
    "Baba." derim.
    Öyle yalın, öyle sade...
    Çünkü heybesi büyük;
    Sayamayacağım kadar hasleti var.
    Evet,
    O bir yolcu;
    Kendisini sevdiklerine adayan.
    0 ...
  8. kötülük problemi

    18.
  9. adil bir tanrı'nın varlığı kabul edildiğinde herhangi bir geçerliliği olmayan iddia.

    kötülük, felsefi ve teolojik açıdan en çok tartışılan meselelerden biridir. ancak bu sorunu çözmek için öncelikle kötülüğün ne olduğunu doğru bir şekilde tanımlamak gerekir. kötülük, sorumluluk sahibi bir bireyin kendine yahut başka bir varlığa haksızlıkta bulunmasıdır. bu tanım, kötülüğün bireysel sorumlulukla ilişkili olduğunu ve onu gerçekleştirenin haksız bir fiil işlediğini ortaya koyar.

    tanrı'nın, bu dünyada bireylerin kötülük yapmasına izin vermesi tanrı’yı kötü yapmaz. çünkü tanrı adildir ve adil olduğu için kötülüğün karşılığını tam anlamıyla verir. ahirette, kötülüğün faili hak ettiği cezayı alırken, kötülüğe uğrayan haksızlığa uğramasının karşılığını eksiksiz şekilde alacaktır. böylece adalet tastamam sağlanır.

    bu noktada bir itiraz ortaya çıkabilir: "neden tanrı kötülüğe hemen müdahale etmiyor?" ancak bu itiraz, adaletin gecikmeli sağlandığı önkabulüne dayanır. oysa adalet bir süreçtir ve bu süreci yöneten tanrı'dır. insan, sonsuza kadar sürecek bir filmin yalnızca küçük bir kısmını izleyip tamamını görmeden yorum yapmaya benzer bir durumdadır. tanrı'nın adaletine güvenildiğinde, kötülüğün varlığı bir sorun olmaktan çıkar.

    öyleyse, kötülük problemi aslında adalet problemiyle iç içedir. tanrı’nın adil olduğu kabul edildiğinde, kötülüğün varlığı bir çelişki oluşturmaz. çünkü bu dünyadaki ayrışma sürecinde insanlar özgür iradeleriyle hareket etmekte ve iyilerle kötüler ayrılmaktadır. sonuç olarak, kötülüğü yapan aslında yalnızca kendine kötülük yapmaktadır ve bu, adaletin ta kendisidir.

    o halde, yapılması gereken tanrı’nın adaletine güvenmek ve sürecin tamamlanmasını beklemektir.

    not: "tanrı madem benim yapacaklarımı biliyor, o halde beni niye imtihan ediyor?" sorusunun cevabı şudur: "senin, kim ve ne olduğunu öğrenmen için." tanrı seni direkt cezalandırsa "tanrı bana haksızlık yapıyor; beni, ben hiçbir şey yapmadan cezalandırıyor!" diyecektin.
    0 ...
  10. güne bir söz bırak

    174.
  11. Tesadüf, cahillerin mucizelere attığı iftira.
    0 ...
  12. adil inanç

    1.
  13. doğru inanç, bilgi.

    kendisine haksızlık bulaşmamış inanç.

    kur'an'da, elçi ibrahim'e atfedilen "inanıp da imanlarına herhangi bir haksızlık bulaştırmayanlar var ya, işte güven onlarındır ve onlar doğru yolu bulanlardır." (en'am-82)

    sözü ile

    william kingdon clifford'un, inanç ahlakı isimli makalesinde "bir şeye yetersiz delile dayanarak inanmak herkes için her zaman ve her yerde yanlıştır."

    sözü birlikte değerlendirildiğinde ulaşılan bilgi tanımı.
    0 ...
  14. barışma yöntemi

    1.
  15. islam dini.

    Varlık nedir? Düşünürler, binlerce yıldır varlığın tam olarak ne olduğunu öğrenmeye çalışıyor. Bir şeyin ne olduğunu öğrenmek için o şeyin ne olduğunu bilmek gerekir. Bu nedenle, öncelikli olarak sorulması gereken soru, bilmenin ne anlama geldiğidir. "Bilgi nedir?" sorusunu doğru cevaplamadan "Varlık nedir?" sorusunu doğru cevaplamak mümkün değildir. Bundan dolayı, epistemoloji her zaman ontolojiden öncedir.

    Olgularla aramızdaki zihinsel ilişki, inançlarla kurulur. Birimiz üçgenlerin üç kenarı olduğuna inanırken, bir başkası dört kenarlı bir üçgenin var olduğuna inanabilir. Ancak, ikimizin de haklı olması mümkün değildir. Peki, haklı olanı haklı yapan gerekçe nedir? Üçgenlerin üç kenarı olduğuna inanan kişi niçin haklıdır? Çünkü üçgenlerin üç kenarı olması bir olgudur. inanç-olgu ilişkisi doğru kurulduğunda, olguya dair inancımızda haklı oluruz. işte tam burada, inanç ahlakı devreye girer; o olmadan, olgularla ilişkimizde haklı olamayız.

    Clifford’un inanç Ahlakı isimli eserindeki "Bir şeye yetersiz delile dayanarak inanmak herkes için, her zaman ve her yerde yanlıştır." ifadesine bu açıdan yaklaşmak ufuk açıcı olacaktır. Çünkü, biz herhangi bir şeye yeterli kanıta dayanarak inandığımızda, o şey hakkında haklı oluruz. Bir şey hakkında haklı olmamız, onun doğruluğundan emin olma hakkına sahip olmamız demektir. Bunun adı da bilmektir. Bu durumda, bilmek, doğru inanmak demektir. Böylelikle bilginin doğru inanç olduğu sonucuna varırız. "Doğru inanç vardır." önermesinin zıttına, yani "Doğru inanç yoktur." önermesine baktığımızda, bu önermenin hiçbir zaman doğru inanç olamayacağını görürüz. Dolayısıyla, "Doğru inanç vardır." önermesi her zaman doğru inançtır. O halde, eğer doğru inancın her zaman var olduğunu kabul edersek, bilgi biz insanlardan bağımsız olarak vardır. Ancak, doğru inanç doğası gereği doğru inanana muhtaçtır. Bu nedenle, doğru inancın sürekli var olduğunu ispatladığımızdan, onu sürekli var eden en az bir doğru inananın varlığı zorunludur. Her zaman doğru inanan tek midir, yoksa birden fazla mı?

    Her zaman doğru inanan biri, hiç yanılmayacağından; bu da yalnızca onun her şeyi bilmesiyle mümkün olacağından, doğru inanan aynı zamanda her şeyi bilendir. Her şeyi bilen biri ise, zaman ve mekân içindeki her olayı bilir. Çünkü sadece zamanı ve mekânı her tarafından kuşatıp gözeten, zamanın ve mekânın içindeki tüm olayları bilebilir. Mutlak Bilen, mekânı her tarafından kuşattığından tektir, yücedir ve sonsuz büyüklüktedir. Ayrıca, Bilen, doğru inancı sürekli var ettiğinden, aynı zamanda Var Edendir. Tekrarlıyorum: Var Eden; her zaman doğru inanan ve her şeyi bilendir.

    Tarih boyunca, tek, yüce, sonsuz büyüklükte, her şeyi kuşatan ve her şeyi bilen bir Var Eden tasavvuru yalnızca Kur’an’da geçmektedir. Kur’an’da geçen El-Alîm (Bilen), El-Hâlik (Var Eden), El-Aliyy (Yüce), El-Azîm (Büyük) ve El-Muhît (Kuşatan) gibi isimlerin hepsi, bizim akıl yürütme yoluyla ulaştığımız sonuçları desteklemektedir. Bu nedenle, bizim akıl yürütmeyle vardığımız sonucun, bin küsur sene önce zaten ifade edilmiş olması, Kur’an’ın Tanrı vahyi olduğuna delildir. Bilen, var eden, sonsuz büyüklükte olup en yüce ve tek olan Tanrı'dır.

    islam, barış içinde olmak anlamına gelir. Barışmadan, barış içinde olunmaz;
    islam, barışmak demektir. Yöntemin; bir şey yaparken tutulan, bir amaca erişmek için izlenen düzenli yol olduğu, islam dininin de Tanrı'nın rızasına ulaşmak için yapılan eylemler olduğu düşünüldüğünde; dine yöntem demek doğru olacaktır. Yani; islam dini, barışma yöntemidir. Tanrı ile, yani Mutlak Var Eden ile barışma, bu yöntemin temelini oluşturur. Kur'an'da, Türkçesiyle Okunan'da; Barışma'nın en önemli şartı tek bir Tanrı'ya inanmaktır. Tanrı'nın; bilen, var eden, en yüce, sonsuz büyüklükte ve tek olduğunu göz önüne aldığımızda, zaten tek bir Tanrı'ya inanmak zorunda olduğumuz sonucu çıkar. Bu yalnızca teolojik bir zorunluluk değil, aynı zamanda epistemolojik ve ontolojik bir gerekliliktir. Bu durum, Barışma'nın epistemoloji ve ontoloji ile iç içe olduğunu gösterir. Buna bir delil de Okunan'da elçi ibrahim'e atfedilen "inananıp da imanlarına herhangi bir haksızlık bulaştırmayanlar var ya, işte güven onlarındır ve onlar doğru yolu bulanlardır." (En'am-82) ayetidir. Bu ayet, "doğru inanç bilgidir" tanımını desteklemektedir. Ayrıca, bu ayetin diğer bir önemi de içinde vurgulanan yöntemdir: Eğer inancımıza haksızlık karıştırmazsak, güvene ve doğru yola ulaşacağımız belirtilir. Bu da, Barışma'nın epistemolojik temelini oluşturur.

    Okunan'da, Barışmanın bir diğer önemli şartı da Tanrı'nın yani Mutlak Var Eden'in hoşnut olacağı bir insan olmaktır. Biz var edilenler, ancak var edilme nedenimize uygun eylemlerde bulunursak Mutlak Var Eden'in hoşnutluğunu kazanabiliriz. Barışma yöntemi tam olarak budur: Tanrı'nın rızasını kazanmak için yapılan her şey.

    Okunan, barışma yönteminin ana kaynağıdır ve biz Müslümanlara, yani barışmakta olanlara, rehberlik etmektedir. Okunan'ı bize ulaştıran, elçi ve nebi olan Muhammed, Türkçesiyle Övülmüş Olan'dır. Ona bu şerefli ismi veren Tanrı; tüm elçilerine ve onlara uyanlara, barışmayı bir yöntem olarak seçmiş ve onlardan lütfunu esirgememiştir. Barış, nebi Muhammed ve diğer tüm elçilerin üzerine olsun; olmuştur da.

    Kendilerine barışmayı bir yöntem olarak seçen tüm inananlar, yaptıkları eylemleri Tanrı'ya, onun hoşnutluğunu kazanmak için sunarlar. Ben de bu yazıyı Tanrı'ya ithaf ediyorum. Barış ile...
    0 ...
  16. güne bir şiir bırak

    46.
  17. Ayaklarının altında görmedim cenneti,
    Merhametinde gizli.
    Şefkatle örülmüş bir hırka gibi
    Sarıyor şimdi beni.
    Senin evinde gurbetteyim.
    Korkudan umuda hicretteyim.
    Sen öğrettin bana vazgeçmemeyi.
    Sabıra sarıldım bekliyorum
    Bu dünyadaki ilk öğretmenimi.
    1 ...
  18. güne bir söz bırak

    171.
  19. Eğer ışığa doğru gitmiyorsanız karanlığa doğru gidiyorsunuzdur.
    0 ...
  20. varlık

    55.
  21. varlık nedir? düşünürler, binlerce yıldır, varlığın tam olarak ne olduğunu öğrenmeye çalışıyorlar. bir şeyin ne olduğunu öğrenmek için o şeyin ne olduğunu bilmek gerekir. dolayısıyla; sorulması gereken ilk soru; bilmenin ne demek olduğu ile ilgilidir. "bilgi nedir?" sorusunu doğru cevaplamadan "varlık nedir?" sorusunu doğru cevaplamak mümkün değildir. bu bağlamda; epistemoloji, her zaman için ontoloji'den öncedir.

    olgularla aramızdaki zihinsel ilişki inançlarla kurulur. birimiz üçgenlerin üç kenarı olduğuna inanırken, birimiz dört kenarlı bir üçgenin var olduğuna inanabilir. normal olarak, ikimizin de haklı olması mümkün değildir. peki haklı olanı haklı yapan gerekçe nedir? üçgenlerin üç kenarı olduğuna inanan niye haklıdır? çünkü üçgenlerin üç kenarı olması bir olgudur. inanç-olgu ilişkisi doğru kurulduğunda olgu ile ilgili inancımızda haklı oluruz. inanç ahlakı tam da burada devreye girer, o olmadan olgularla ilişkimizde haklı olamayız. clifford'un, inanç ahlakı isimli eserindeki "bir şeye yetersiz delile dayanarak inanmak herkes için her zaman ve her yerde yanlıştır." ifadesine bu açıdan yaklaşmak ufuk açıcı olacaktır. biz, herhangi bir şeye, yeterli kanıta dayanarak inandığımızda o şey ile ilgili haklı oluruz. o şey ile ilgili haklı olmamız, bizim o şeyin doğruluğundan emin olma hakkına sahip olmamız demektir. bunun adı da bilmektir. demek ki bilmek, doğru inanmak demektir. böylelikle bilginin doğru inanç olduğu sonucuna varırız.

    bilgi tanımından sonra aklımıza gelebilecek sorulardan biri; bilginin bir inanç türü olmasından dolayı bize bağımlı olup olmadığı konusudur. doğru inancın varlığını inceleyerek bu konudaki merakımızı giderebiliriz. "doğru inanç vardır." önermesinin zıttına, yani; "doğru inanç yoktur." önermesine baktığımızda bu önermenin hiçbir zaman doğru inanç olamayacağını görürüz. bu da "doğru inanç vardır." önermesinin her zaman doğru inanç olduğunu gösterir. o halde; bilgi, her zaman var olmadığımızı kabul ettiğimizde; biz insanlardan bağımsız olarak vardır.

    doğru inancın bizden bağımsız olarak var olduğunu kabul ettik. ancak; doğru inanç, doğası gereği, doğru inanana muhtaçtır. doğru inancın sürekli var olduğunu ispatladığımızdan, onu sürekli var eden en azından bir doğru inananın varlığı zorunludur. her zaman doğru inanan, tek midir, yoksa birden fazla mıdır? her zaman doğru inanan, hiç yanılmayacağından ve bu da ancak her zaman doğru inananın her şeyi bilmesi ile mümkün olacağından; doğru inanan, her şeyi bilendir. her şeyi bilen, zaman ve mekan içindeki her olayı bilir. sadece zamanı ve mekanı her tarafından kuşatıp gözeten zamanın ve mekanın içindeki tüm olayları bilebilir. yani; mutlak bilen, mekanı her tarafından kuşattığından tektir. bilen, doğru inancı sürekli var ettiğinden, aynı zamanda var edendir. var eden; her zaman doğru inanan ve her şeyi bilendir. evet, artık "varlık nedir?" sorusu ile ilgili konuşma ehliyetine sahibiz. var olan; var eden ve var edilenlerdir.
    1 ...
  22. isra suresi 9 ayet

    1.
  23. "kuşkusuz bu kur'an en doğru olana iletir; dünya ve âhiret için yararlı işler yapan müminlere, kendileri için büyük bir mükâfat olduğunu müjdeler. " isra suresi 9. ayet

    bu ayette allah, bizi en doğru olana iletenin kur'an olduğunu açıkça bildirir. kur'an ile ulaşılabilen en doğru yol varken başka yollara sapanlar, yolunuzun sonu nereye çıkıyor dikkat edin!
    2 ...
  24. şeriat allah ın değil insanların kanunudur

    7.
  25. "... Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir." Maide-44
    2 ...
  26. knowledge

    16.
  27. Nick altına bir sovyet taparın ağladığı yazar.
    Bir sovyet taparın kuduruşunu keyifle izlemekte.
    0 ...
  28. knowledge gibi türk olan padişahların emperyalizmi

    2.
  29. dünyadaki en büyük katliamları ateistlerin yapması

    1.
  30. Mevzubahis islam olunca "hümanist" kesilen inkarcıların sözünü etmediği gerçek.
    (bkz: sosyalist rejimler altındaki katliamlar)
    https://tr.m.wikipedia.or...alt%C4%B1ndaki_katliamlar
    0 ...
  31. islam düşmanlarının ikiyüzlü olması

    1.
  32. Şaşırtmayan gerçek.
    hem elçi isa'nın ve/veya elçi muhammed'in tarihte yaşamadığını savunurlar hem de ayşe'nin elçi muhammed ile 6 yaşında evlendiği iddiasını doğruymuş gibi kabul ederler.

    Edit: peygamber elçi demek zaten.

    https://galeri.uludagsozluk.com/r/2361810/+
    5 ...
  33. kuranda tomurcuk göğüslü kızlar ifadesi geçmiyor

    1.
  34. sovyetler allahın yeryüzündeki halifesiydi

    2.
  35. sovyet tapar

    1.
  36. Sovyetleri tanrı edinmişlere verilen ad. Sözlükte de tarafımdan hoplatılan bir tane var.
    2 ...
  37. sovyetler dağılınca genelevlere koşmak

    1.
  38. Tüm sovyet taparların anneleri, kız kardeşleri ve orada olduğundan makul durum.
    1 ...
  39. sosyalist rejimler altındaki katliamlar

    1.
  40. ellerim bos gonlum hos

    54.
  41. Şahsıma orospu çocuğu gibi iftira atan karaktersiz. Sadece bir namussuz bu iftirayı birine atar:
    "imanı, aklı ve ahlakı cebine giren para miktarı tarafından belirlenenlerden..."
    8 ...
  42. diamond tema nın fikir özgürlüğüne karşı çıkması

    4.
  43. Cımbızlaya cımbızlaya cevap vereceksen işimiz var. Özetle diyorum ki cahil olan bir iktidar bile muhalefeti cehaletle suçlayarak fikir özgürlüğünün önüne geçebilir. Tam da bu yüzden fikir özgürlüğü herkes için, her zaman ve her yerde gereklidir. Bunu tartışmamız bile trajikomik.
    0 ...
  44. diamond tema hakkında soruşturma açılması

    3.
  45. "kur'an'ı yeterli görüp hadisleri inkar eden biri olarak olarak, buhari'den alıntı yapan diamond tema'nın (ki kendisini hiç sevmem) tam olarak ne suçu var anlamadım. bence, asıl suçlu; buhari ve buhari gibi, allah'ın elçisine iftira atan hainlerin eserlerini islamın kaynağı olarak görüp kendi sapkın zihniyetlerini belli eden tüm sözde müslümanlardır. " şeklinde yorumladığım karar.
    1 ...
  46. diamond tema nın fikir özgürlüğüne karşı çıkması

    1.
  47. Belki bugünkü muameleyi hak etmese de, kendisinin de karşı gruptan farklı olmadığını bize anlatan söylem.

    https://x.com/kimbukoreli1/status/1803029763361042889

    Edit: kimin bilgili kimin cahil olduğuna kim karar veriyor? Bana göre; uzayı ve zamanı kuşatan bir tanrı'ya inanmayan herkes cahil, Bir kemalist'e göre atatürk ilke ve inkılaplarına inanmayanlar, bir diğerine göre buhari'ye inanmayanlar, ötekine göre bilim'e inanmayanlar... uzar gider. O zaman, her iktidarı ele geçirenin cahil kabul ettiğı kimseleri susturma hakkı var! Bu saçmalık değil de ne?!

    Cımbızlaya cımbızlaya cevap vereceksen işimiz var. Özetle diyorum ki cahil olan bir iktidar bile muhalefeti cehaletle suçlayarak fikir özgürlüğünün önüne geçebilir. Tam da bu yüzden fikir özgürlüğü herkes için, her zaman ve her yerde gereklidir. Bunu tartışmamız bile trajikomik.
    1 ...
  48. diamond tema

    65.
  49. allah a şirk koşmak

    35.
  50. Mümkün olmayan eylem. Allah'a herhangi bir şeyi ortak koştuğunuzu zannedersiniz, bu Allah'a herhangi bir şeyi ortak koşabildiğiniz anlamına gelmez. Çünkü; Allah'ın eşi, benzeri, ortağı yoktur.
    Yusuf suresi, 38. Ayette de; Allah'a herhangi bir şeyi ortak koşamayacağımızı ve bunun insanlara Allah'ın bir lütfu olduğu belirtilir.
    "Ve atalarım ibrahim ve ishak ve Ya´kubun milletine ittiba´ ettim, bizim Allaha hiç bir şey şerîk koşmamız olamaz, bu bize ve insanlara Allahın bir fazlıdır, velâkin insanların ekserisi şükretmezler." Yusuf-38
    0 ...
  51. islam

    1876.
  52. (bkz: gerçek islam/#46324762)

    Biri gerçek islamın ne olduğunun 1400 yıldır belirlenemediği martavalını okumuş. Halbuki kur'an'da 1400 yıldan fazladır yazıyor.
    0 ...
  53. semavi dinler

    24.
  54. Ufku evren ile sınırlı olanların anlayamayacağı deyiş.
    " ... onun kürsüsü (sandalyesi, tahtı) gökleri ve yeri kuşatır... " bakara-255

    Ufku arşa ulaşanın yüzü rahman'a dönüktür.

    Bir şeye yeterli delile dayanarak inanma, doğru inanma; bu inanma ile ile elde edilen inanca doğru inanç denir. Bilmenin gerekli ve yeterli şartı; bilindiği iddia edilen yargının doğruluğundan emin olma hakkına sahip olmaktır ki bu hakka o yargıya yeterli delile dayanarak inanıldığında ulaşılır. Yani; bir yargının doğruluğuna yeterli delile dayanarak inanmak, o yargının doğruluğundan emin olma hakkına sahip olmaktır. Dolayısıyla; bilme, doğru inanma; bilgi, doğru inançtır.

    Bilgi vardır. "Bilgi yoktur." Önermesi hiçbir zaman bilgi olmaz. Bilginin yokluğunun bilgi olması imkansız ise bilgi hep vardır.
    Doğru inanç vardır. "Doğru inanç yoktur." Önermesinin doğru inanç olması imkansızdır. Doğru inancın yokluğunun doğru inanç olması imkansız ise doğru inanç hep vardır. Doğru inanç, doğru inanana, dolayısıyla; bilgi, bilene muhtaçtır. Bilen, doğru inanan vardır. Bilen her şeyi bilir: Bilmediği herhangi bir şey olan tam anlamıyla bilen olamaz. Her şeyi bilen, bütün olayları da bilir. Olaylar, zaman ve mekan bağlamında gerçekleşir. Ancak zamanı ve mekanı kuşatan tüm olayları bilebilir. Mekanı kuşatan, mekanı her tarafından kuşattığı için mekanın ötesinde tektir.

    Doğru inanç -yani bilgi- , doğru inananın -yani bilenin- doğru inanması ile -yani bilmesi ile- var olur. Dolasıyla bilen, bilme fiili ile bilgiyi sürekli var edendir. Ancak var eden bilgiyi sürekli var edebilir: Bilen, var edendir. Var edenin var etmediği şey yoktur. Her şeyi O var eder.

    1.) Bilgi vardır. "Bilgi yoktur." Önermesi hiçbir zaman bilgi olmaz.
    2.) Bilen vardır. Bilginin varlığı öznesine işaret eder.
    3.) Bilen tektir. Bilen, zaman ve mekan içindeki her olayı bilir. Zaman ve mekan içindeki her olay, ancak zamanı ve mekanı kuşatan tarafından bilinebilir. Mekanı kuşatan tektir.
    4.) Bilen, var edendir. Bilen, bilme fiili ile bilgiyi sürekli var eder. Ancak var eden bilgiyi sürekli var edebilir.
    5.) Bilen, var eden, zamanı ve mekanı kuşatan; sonsuz büyüklüktedir. Çünkü mekanın ötesinde sadece O vardır.
    6.) Bilen, var eden, kuşatan, sonsuz büyüklükte ve tek olan Tanrı'dır, Allah'tır.
    1 ...
  55. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük