yapılması gereken birçok işim var. bakmam gereken eşim, doğmamış olan kızım ve kızımın yaşayacağı zor bir hayat. hayır hayır... kızımın hayatı zor değil. hayatın kendisi zor. eve 3 kuruş ekmek getirebilmek için girilen zahmetler, atlatılan hayati tehlikeler... terör... sapıklar...
evet sapıklar. artık sadece kadınları ilgilendiren ve kadınların korkması gereken bir sıfat değil sapıklık! sapıklık tüm canlılar için tehlikeli. benim henüz ölmemem lazım. eşim için, doğmamış kızım için.
doğmamış kızım için mesela gözüne toz kaçıran rüzgara sövebilirim. Tanrı'nın karşısına çıkar; "bir dakika ya.. sen ne yaptığını sanıyorsun? kızımı bana sen vermiş olabilirsin ama onu korumak benim görevim!" derim. kızım için değil yaşamak, şirk koşarım ben! Hem de en önde!
daha ben eve geldiğim zaman kapının arkasından kafasını uzatıp şımarıklık yapacak, arkasından koşturacak beni. tüm yorgunluğum geçecek. bir terapi gibi gelecek bana. henüz ölemem ben. kızımla koşacağım!
saçlarını taramaya çalışacağım beceremeyeceğim eşim gelecek bırak bana diyecek hayır diyeceğim. kızımın saçlarını taramaya çalışacağım. daha çok birbirine dolaşacak ikimiz de mutlu olacağız.
Belli bir kalite vardı. Edebi dil oldukça kuvvetliydi. Belirli konular üzerinden giderdi bu arkadaşlar ve dönem dönem konular değişirdi. Kaliteli yapan durum ise yazanın ciddimi yoksa gerçekten troll mü olduğunun belirsizliğiydi. Trollü göt etmek için sayfalarca yazılar girilirdi sözlüklere.
Mesela Bir yıl kadın-erkek ilişkileri üzerinden trollük yaparken bir dönem siyasi konular üzerinden gidilirdi. Toplumun hassas olduğu konularda gerçekçi dayanaklarla birlikte zeka konuşturulurdu.
iş ne zaman cinselliğe düştü o an bitti bu mevzu. insanların özellikle muhafazakar kesimin tabuları zeka kırıntısı barındırmayan yazılarla tahrik edildi.
Ya da modası geçti bilemiyorum ama bildiğim birşey var artık kalite ve zeka yok. Olay kadının amıyla, dibini dövdüren erkeğe indirgenip sabitlendi. Azıcık kaliteli olun. Tabi mümkünse...
bir de ön türkleri araştırmanızı tavsiye ederim. bunlar mu kıtasına nazaran doğru şeyler. bu ön türklere de yabancı bilimciler proto ırkı der. sibirya ormanlarında yaşarlardı..
bir de kızılderililer var ki bunların zaten türklerle akrabalığı olduğu bilinir bir şey artık.
ve bunlara nazaran daha yaknı tarihli hunlar, göktürkler vs var...
şimdi hepsini bir araya getirip, kayıp kıtanın olduğu düşünüldüğü yere bakıp düşünürsek, kıtadan göçenler, kaçanlar; sibirya, amerika asyaya göç etmiş gibi duruyor.
bununla alakalı ciddi çalışmalar var. capslerle işareylerek anlatmak isterdim ama iş yerindeyim hiç keyfim yok uğraşmak istemiyorum. ancak basit araştırmayla bu bilgilere ulaşabiirsiniz.
ne kadar hain varsa, ne kadar dini kullanan siyasi varsa, ne kadar hırsız varsa sallandıracağız.
son başbuğ atatürk'ün miraslarını, adını kullanıp hainlik eden herkesi asacağız!
insanlar barış barş diye ağlarken bazıları çıkıp gol atabiliyor. Bir kısım insan da buna seviniyor. Anlam veremiyorum. insanlar barış diyor barış. Adam gidip çeke gol atıyor. Çıldırmamak elde değil. Milli takım resmen faşistlik yapıyor.
özet olarak;
kara kağan çin boyunduruğu altına girdikten bir süre sonra kahrından ölür. çinliler türkleri asimile etmek için beğleri subay olarak ordusuna katar. kara kağan'dan bir önceki kağanın oğludur.
kürşad amcası öldükten sonra özgürlüğe çıkış yolu armaya başlar ve 40 kişilik bir ihtilal ekibi kurar.
amaçları arada geceleri dışarı sivil olarak danışmanıyla çıkan çin kralını esir alıp, pazarlıkla özgürlüklerini kazanmaktır.
ama bir şey ters gider ve ihtilalin yapılması kararlaştırılan gün büyük bir fırtına, yağmur kopar. kral dışarı çıkmaz.
ama yiğit kürşad planı tehlikeye atmamak için 40 çerisiyle çin sarayını basar. binlerce askerle cenke girişirler ve çerilerinin çoğu uçmağa varır. kalanlarla birlikte rey ırmağını geçip, ötükene gitmek ister ancak fırtına ve yağurdan ırmak taşıp köprüleri yutmuştur.
diğer çerilerini de yitirir. yalnız at üstünde kendi kalır ve son nefesine kadar cenki bırakmaz. sonunda o da şehit olup uçmağa varır.
yalnız şehit olmasına rağmen atından düşmemiştir ve bu yüzden ona; "öldü ama yenilmedi." derler.
peki kürşad yenilmiş miydi? hayır... bu baskın esnasında korkudan deliye döner çin sarayı ve tüm türkleri serbest bırakır. ardından ii. göktürk devleti kurulur.
peşinen dipçe: bu hikaye yalan değildir. türk kaynaklarında da, çin kaynaklarında da yazmaktadır.
ek: atsız, sabahattin ali'ye bu prensi anlattığında kendisi onu romantik bir aşık olarak canlandırmıştır. atsız buna kızınca olayı yukardaki gibi bozkurtlar diriliyor kitabında yazmıştır. gerçek olayın ana hatlarıyla şu şekilde örtüşmektedir;
-krala suikast planlanır(saray içinde) ancak kral hava şartlarından dolayı kapıyı açmaz, kürşad içeri giremez. kendisi saldırmaya karar verir.
-türkler özgürlüğüne kavuşur ve en önemlisi; ii. göktürk devleti'nin fitilini bu ihtilal başlatır.(ana mesaj da bu)
son zamanlarda sürekli karşıma çıkan komik ve ufak beyin yorumlamasıdır.
Türk ırkçısıyım ve bununla gurur duyarım.
islam davasını Türkçülük davasının üstüne koyan adamı da sevmem. islamdan önce türkler vardı.
tanrı dağları kadar türk, hira dağı kadar müslümanız diyen ve atsız atanın yanına gidip gelen bir subayın(türkeş) benim için türklük davasındaki çalışmaları tamamen oy ve mevki kaygısıdır.
büyük adana kongresini(mhp'nin ismini aldığı kongre) unutmadık!
Bugün sırf R.T.E denen zâta düşmanlığı için gidip teröristi meclise sokan zihniyet sayesinde; son 30 yılda 40bin şehidin kemikleri sızlamıştır. Önümüzdeki günlerde bu ülkenin namusu olan milli mecliste, sayın öcalan diye anons yapılacak. Öcalan soyadı meclise girdi...
Demokrasi denen şeyi oturup artık baştan yazmak gerekiyor. Demokrasi kelimesi kadar esnetilebilen başka bir kavram yok görüldüğü gibi. Şimdi görüldüğü gibi herkes kazandığını iddia ediyor. Herkes gövde gösterisi halinde. Kimse burnundan kıl aldırmıyor. Unuttukları bir şey var. Sizi oraya halk çıkardı ve çıkardığı gibi indirebilir. Buna darbe teşebbüsü ya da demoxratiq haxlarımızı vermiyirlar diyemezsiniz. Asıl milli irade burada devreye girer. Savaş her zaman vardı, her zaman olacak. Gerek kanlı gerek kansız.
Aşağıda demokrasi için birkaç laf edilmiş üşenmeden okuyunuz:
"Demokrasiyi son çağ Osmanlıları “Hükümet-i avam” diye tercüme etmişlerdi. Avam hakimiyeti, daha Türkçesi “ayak takımı hakimiyeti” demektir. Demokrasinin geliştiği ülkelerde bu ayak takımını yine aydın bir zümre yönetir. Bundan başka gerçek demokrasilerdeki demokrasi uzun bir gelişme ve olgunlaşma çağından geçerek bugünkü noktaya yükselmiştir.
Demokrasinin bir çok nimetleri olduğu söz götürmez bir gerçektir. Fakat demokrasi için edebi rejimdir denilirse budalaca bir söz edilmiş olur. Çünkü demokrasi artık milletlere zarar vermeye başlamıştır. Çünkü artık fikir hürriyeti olmaktan çıkmış, kötü fikirlerin de hürriyeti olmaya başlamıştır." Nihal ATSIZ, Ötüken, 1967, Sayı: 40
Bu işin farklı bir boyutu da var; huylu huyundan vazgeçmez. Terörist her yerde teröristtir. Takım elbise giyiyor olsa da, bağlama tıngırdatıyor olsa da... Yukarıda dediğim gibi savaş her zaman vardı, her zaman olacak. Gerek kanlı gerek kansız.
Şu da yine Nihal Atsız'ın Davetiye şiirinden bir bölüm:
Buyursunlar... Bizim için şavaş düğündür;
Din Arab'ın, hukuk sizin, harp Türk'lüğündür.
Açlar nasıl bir istekle koşarsa aşa
Türk eri de öyle gider kanlı savaşa.
şerefsizliktir. bakın net şerefsizliktir hem de. neden mi?
şu entry'yi okuyun bi (#24037341)
başlıktaki eylemi yapan o gün masama davet edip karınlarını doyurduğum ailenin büyük çocuğu idi. tahminimce 10-12 yaşlarında...
arkadaş hayır yani diyetimi bozmuşum ben paraya kıyıp pasta söylemişim ve çikolatasının en yoğun olan dip kısmına gelmişim damağıma, dilime yaya yaya, tadını çıkara çıkara yavaşça tüketiyorum ben onu.
öğrendiği 3 cümle ile 3 saattir kafamı sikiyor:
"abi bir lira"
"allah razı abi"
"rıza için 1 lira"
ya abicim yok olsa başımdan salmak için vericem ben sana 1 lira zaten ama yok! çocuğa yok mok anlatmaya çalışırken pastamın en orgazmik, en lezzetli yerini tabaktan avuçladığı gibi kaçtı orospunun evladı.
kimse kusura bakmasın arkadaşlar. bu yokluk ya da görmemişlik değil. evet görmemişlik ama o tarz bir görmemişlik değil.
bu aile bu alanı mesken tutuyor ve yaklaşık 10 kafe, restoran var. sürekli birileri masasından bir şeyler veriyor çocuklara.
bu orospu çocuğununki tamamen sivil itaatsizlik amına koyim.
neyse, belki açtır bilmem ne diye sayıklayıp kendimi teskin ediyordum. aradan yaklaşık 1 saat geçti. orospu çocuğu herhalde pastamı sindirdi. bir lira bir lira diye yine masanın etrafında dolaşmaya başladı. belediyeden dolayı mekan sahipleri de bir şey yapamıyor bunlara amk. memleketin haline bak.
benim sinirler gerildi tabi. çocuğa dişlerimi sıkarak yok amk yok siktir git tarzı şeyler söylerken masadan 90 liraya aldığım zippoyu kaptığı gibi koşmaya başladı ben de peşinden... yemin ederim etrafı bi an sinirden kırmızı gördüm. kendim geldiğimde çocuğu boynundan havaya kaldırmıştım amına koyim. millet geldi bırak falan dedi elimden aldılar.
söyleyecek çok şey var aslında. şimdi ama o çocukçular gelmeden biraz daha söveyim.
Gerçi skyler her türlü alır. Lori pratikte aldatmış olsa da teorikte aldatmadı aslında rick i ödü biliyordu. Bu mevzu harici bi kaç orospuluğu daha var ama aklıma gelmiyor tam olarak.
arkadaşlar ben mi büyüdüm, ortam mı garipleşti bilemiyorum.
bu nedir amk? liselilerden iğrenirken bi de bu veletler çıktı. hayır mevzuya o kadar uzak kaldım ki, artık sanırım ortaokul diye bi meselede kalmadı memlekette. sahi onların adı ne oldu?
bu arada teog diye bi sınav var sanırım liselere girişle alakalı. buna yorum yapıyorlar amk. ben liseliyken 3. nesil olarak buradaydım. büyüklerime utancımdan okuyordum yazmaya çekiniyordum. sonra bi ara yazmaya başladım silik yedim.
şimdiki hale bakıyorum sözlüğü bunlar yürütüyor amk. yeminle ağlamak istiyorum kimlerle muhattabız biz amk?
yemin ederim zerre trollük, kıllık yok bu yazdıklarımda. derdi olan birisi mesaj atıyor; daha ortaokulda ama sevgili entrikalarına girişmiş bir de öyle basit mevzu değil. üçgen biçiminde çarpık ilişkileden bahsediyor. neymiş netlerini etkilemiş.
ya arkadaşlar bi siktirin gidin lütfen. ben o yaştayken ders çalışmıyor bile olsam bu kadar boş işlerle uğraşmayıp, bugün olduğum yerde olmama sebep olan yetkinliklerimin temelini atıyordum.
ama görünen o ki sizin temeller komple bozuk. sikerler böyle aşkın ıstırabını.
Özellikle mobil tasarımda kendini gösteren durumdur.
Mesela bir gün giriyorum eski tasarım var ertesi gün bakıyorum iğrenç yeni tasarım... Mobilde yeni tasarım berbat. Sol frame diye tabir edilen alan hiç iyi olmamış. Yazılar çok ufak. (5.5 inch telefonum)
Web sürümünd bakınca da hiçbir elle tutulur yanı yok ve bug dolu. Chrome ile girince arada entrylrr gönderilmiyor. Eski tasarıma geçince bir başlığa tıklıyorsun sol framesiz direk başlığa aynı sekmede gidiyor bari _blank yapın anasını satayım.
Şu tasarım yazılım olayında itü sözlük üzerine sözlük tanımam. Adamlar don değiştirir gibi versiyon değiştiriyor ama hepsi süper.
Ulunun mobil uygulama olayına yorum bile yapmıyorum.
