cuntacıların psikolojik harekâtla sanık sandalyesine oturtmaya çalıştığı tanık subaydırç
"sayın savcım, ben ülkesini ve çalıştığı kurumu her şeyden üstün tutan bir tsk mensubuyum. ülkemi o kadar seviyorum ki kendimi, ailemi mesleki kariyerimi ve geleceğimi riske atarak irticayla mücadele eylem planı belgesinin aslını gönderdim. elde ettiğim belgelerin kamuoyuna yansımasından ve adli tıp kurumunca da teyit edilmesinden sonra yaptığım bu girişimin çok yerinde olduğunu kıymetlendirmekteyim."
kolisi açılmamış bu kadar insan toplayabilen 1923 model bu zavallı arkadaşlarımızı altına imza attıkları bu başarıdan ötürü kutluyorum. dünya ve türkiye için çok önemli işlere imza atan bu arkadaşlarımıza repler gelsin! ha'di aydınlık ülkenin 1 lükslük aydın gençliği! facebook'u fethetmeye!
1923'e saplanıp "kemalizm geleceğin ideolojisidir" kabilinden absürdlüklere imza atan insanların atatürk ikonası üzerinden peşinden sürüklediği kitlelerin inancı.
dindar oldukları için sürekli dini tanımlamakla uğraşan siyasi okul. "cumhuriyeti korumak" mottosu/şiarı ile derin yapılanmalarla kurdukları bağ dikiz aynamızdan kaçmamıştır.
fethullah gülen'le tsk'nin hedeflerinin benzer olmasından kaynaklanan durum. fethullah gülen de koyun gibi bir halk ister görünmektedir, tsk de. ikisi arasındaki tek fark ilkinin islâmî yeşil, ikincinin hâki renkte oluşu olsa gerektir.
ayrıca tsk de yayılımcı takılır, fethullah gülen de. ilkinin güç göstererek yaptığı şeyi ikincisi öğretim kurumlarıyla yaptığı vâkidir.
asla düşmana doymayan ideolojidir. eğer bir faşist uzak çevresinde düşman yaratamıyorsa mutlaka bir diğerine sardıracaktır. örnek mi? alın size devlet bahçeli ile ahmet reyiz yılmaz arasındaki o rezalet diyalogdan satır başları:
--spoiler--
"8 kasım ankara türk meydanı, er meydanı olacak sayın bahçeli. bu meydanın boş olmadığını göreceksiniz. hakkımda teşkilatlarda israil'in adamı diye beyinleri yıkamaya çalışan sayın bahçeli, kendisi hakkındaki sorulara cevap vermelidir. ben şerefi ile bayrağını da dinini de israil'de ikame etmiş bir milliyetçi muhafazakar türküm. cinsim de belli cibilliyetim de. ya siz kimsiniz? 12 yıldır zorla milliyetçileri hadım etmeye çalışıyorsunuz. gılman anlayışı ile milliyetçi olunmaz. istifa edin artık.
bahçeli'ye, "mit ile olan ilişkiniz nedir?" diye soran ahmet reyiz yılmaz, "askerlik yapmadığınız yönünde bilgiler var doğru mu? istanbul'da okuduğunuz okulun ermeni çocuklarının gittiği okullar olduğu biliniyor neden? milliyetçilikle iislam'ı kopardığınız çok açık. islam ve başörtüsüne olan kininiz neden? dtp neden ısrarla sizin orda kalmanızı istiyor. bahçeli dtp için şanstır. ne demek? hangi milliyetçi? hangi erkek onuru? öcalan'ın televizyon izleyip yanına kadın istemesini kabul edebilir? ülkücülük, öcalan'a sabretmek, şehit gelirken orda burada göbek atmak olamaz. herkes hesap verecek. göbek atan da ip atan da. milliyetçileri sindirme, bastırma yok etme, beyinlerini sulandırma, kromozomları ile oynayıp cinsiyetini bozma gayretiniz ne için?" diye konuştu"
--spoiler--
pkk'deki gençlerimiz dağdan inmesin diye tepinen partilerin aksine pkk'lileri kucaklamaya, özümsemeye hizmet etmeye çalışmaktadır bu sevgi.
bahsettiğim diğer partilerin** sevgisi ise daha çok pkk'liler dağdan inmesin, iktidarları ve siyasal zeminleri kaybolmasın, düşük sosyoekonomik seviyedeki yok olan garibanların kanları üzerinde parti merkezleri yükselsin diyedir sanki.
amaçlarına da ulaşmış görünmektedirler, peki' bu millet eskisi kadar saf mı? göreceğiz.
ırk değil etnidir. ayrıca neden türk olduğunu söyleyerek mutlu olması gerektiği anlaşılamayandır.
kendi kendine sürekli "ne mutlu türküm diyene" diyen adamların ne kadar mutsuz oldukları sağa sola saldırmalarından ve hastalıklı gibi milleti bir şeyler yapmak zorunda bırakmalarından anlaşılmaktadır.
önce siz bir kendinizden mutlu olun da sonra kürtleri mutlu edersiniz.
göstermelik cumhuriyet kutlamaları yapılan bir sözlüğün yazarları tarafından kınanan manşettir.
bugün cumhuriyet bayramını çılgınlarcasına ve elleri patlarcasına alkışlayarak kutlayanları cumhuriyetçi addeden ufaklıklarımızı üzmüş, vah vah.
tören alanların amerikan yapımı silahlarla gösteri yapanlara, israil tarafından "modernize edilmiş" f16'larla gövde gösterisi sergileyenlere koşulsuz biat ediyorsunuz ama. kalp spazmı geçirince amerikan hastanesine yatan yaşlı cumhuriyetçi amcamızı eleştirmiyorsunuz "ama ölmedin" diye.
sayfalarında cem uzan'ın sayfa sayfa genç parti reklamını yayınlamış cumhuriyetçi gazeteyi cam silmek için kullanmadınız örneğin.
atatürk'ü putlaştırıp gözü geçmişe mıhlanmış köhne adamları eleştirmediniz kafanızı geçmişe çaktıkları için, sizi kendinize güvenden yoksun bıraktıkları için.
ama bugün taraf'ın 29 ekim manşetine sövüp sayıyorsunuz bayramdan eser yok diye. taraf zaten bağımsız yayın politikası ile cumhuriyet'i kanıksamış yegâne gazetelerden, saçmaladıkları zamanlar oluyor ntv haberi gibi, ama 10 haberinden 9'u yalan 1'i yanlış "yayım organlarına" gazete denilen bir ülkede gazetecilik yapıyor.
hazımsız kemalistlerin cevaplamak yerine "dünyanın neresinde var lan bu" dedikleri sorular silsilesi. keratalar sizi!
güzel sorulardır da muhatabı yoktur. kemalistler bu soruları cevaplayacak donanımdan maalesef yoksundur, artık iyice çoluk çocuk ideolojisi haline gelen kemalizmin yandaşları fikir üretmek yerine küfretmeyi tercih etmektedir.
2009 yılında 1930'ların ideolojisini savunmak ve ölmüş bir insandan dirilmesini beklemek kadar teolojiye sapmış bu çömez arkadaşlarımızı maalesef kaybettik.
onlar kendi kendilerini yiyip bitirecekler. kemalizm artık bir nostaljidir ve kendisine ağıt yakan bu küçük arkadaşlarımız dışında akla ve mantığa uygun bulabilecek kimse kalmamıştır.
keşke mustafa kemal'e bu kötülüğü yapmasaydınız, keşke böyle ahmaklaşarak onu bu kadar tartışma göbeğine oturtmasaydınız.
eğer bugün türkiye'de mustafa kemal tartışılıyorsa, bu köhnemiş bir ideolojinin üzerine atatürk karikatürü çizip bizim bu köhneliğe saygı duymamızı bekleyenlerin neden olduğu bir durumdur.
her zamanki gibi uzaklaşan tarafın türkler olduğu bir açılımdır. sanırım bunun nedeni yıllardır tek sahipleri olduklarını düşündükleri vatanın birçok farklı sahibinin olduğunu öğrenmiş olmaları.
cenazesinde. 27 şubat 2005te nusaybinde devletin eline geçmiş. televizyonda duyunca hemen atladım nusaybine gittim.
sonuçta benim çocuğuma terörist falan da deseler ben onu kendimden atamam, bırakamam. hemen gittim. cenazesini gösterdiler bana. başında birkaç yerden kurşun girmiş. gövdesinin alt bölümü açılmış, iç organları dökülmüş, göğsü boydan boya kesik... onu öyle görünce içim yandı, hemen yüzüne kapandım. sonra bayılmışım. ama şimdi ben oğlumu öyle gördüğüm halde hâlâ barış diyorum. niye asker anneleri de barış demiyor, niye onlar da bu konuda bir adım atmıyor?
ama onların içinin nasıl yandığını siz tahmin edebilirsiniz herhalde...
doğru, en iyi hisseden benimdir, ama olmuş bir kere, ölmüş bir kere bizim çocuklarımız...hiç değilse öbür çocuklarımız ölmesin, başkalarının çocukları ölmesin, artık kan dökülmesin. bari biz sarılalım birbirimize, çocuklarımız için sarılalım.
şu kapıdan şimdi bir şehit annesi girse ona ilk ne dersiniz?
hemen kalkar onu kucaklarım. bu barışın gelişmesinde herkesten önce biz rol oynamalıyız, derim. bak derim, ben bir oğlumu savaşa verdim, birini de şimdi barışa veriyorum.
yalnız oğlunuzun da olduğu o grubun gelişi öyle pek barış gibi algılanmadı; daha ziyade gerginliğe sebep oldu.
ama yanlış anlaşıldı. bizim oradaki sevincimiz zafer sevinci değildi. biz çok heyecanlandık. barış geliyor diye çok sevindik. devlet bunu görmeli. yoksa yani biz de kendi çocuklarımızı sokakta, çöplükte bulmamışız. onlar bizim ciğerlerimiz. ama ben nizarı kürt ve türk halkının arasında gelişecek barışa hediye ettim. sırf elimizi uzatmak için.
--spoiler--
ülkü ocakları bahçeli döneminde ülkücü harekete zarar verdikleri gerekçesi ile lağvedilen şehir milislerinin toplandığı bir şiddet örgütlenmesi iken, alperen ocakları yakın zamana dek ikinci planda kalmış olan bir yapılanma idi. ancak ülkü ocakları budanınca buralardan şutlanan şehir milisleri soluğu alperen ocaklarında alarak örgütlü şiddetlerini orada sürdürmeye başladılar.
işte yakın zamana kadar adı duyulmazken bugün devlet güdümünde palazlandırılan bu faşist yapılanmanın sesinin çok çıkması bundandır. ülkü ocakları ile farkı mhp yerine bbp saflarında hareket ediyor görüntüsüdür, içerik ve kapsam aynıdır.
zamanında sosyalist gençleri katletmek için kullanılan bu şehir milis yapılanması bugün de toplumsal huzurun önüne ket vurulması için kullanılmakta, pkk'yi tel'in adı altında emekçi kitleler üzerinde baskı aracı olarak kullanılmaktadır.
yakın zamanda chp gençlik kolları ve atatürkçü düşünce derneği gençlik yapılanmaları ile ortak hareket ederlerse şaşırmamak lâzım. ne de olsa bunlar için mevzu vatanın peşkeşi ise, gerisi teferruattır.