Uzak diyarlardan gelen derin maviyi aldıktan sonra alsancakta biraz zaman geçirip zirvenin mekana geçilecek. kikimusamba , + 1 , derin mavi ve ben tam 7 de mekandayız.
Teras falan diyoruz, "alt katın bahçesinin de üstü açık orası da teras sayılır, nihahaha" tarzı bir kandırmacayla zemin kattaki,daha önce mahsen olarak kullanılan yere geçiyoruz. Enteresan ve güzel bir atmosferi var. Zirve için güzel olabilecek bir yer, sesimizi duyurabilmek adına bağıra çağıra konuşabildiğimiz ve etraftakileri rahatsız etmeden kendi halimizde sohbet edebildik.
Yavaş yavaş çoğalıyoruz. 6 + 2 olmuşuz birden, + 2 leri sözlüğe kazandırma çabaları gözlerden kaçmıyor. Çoğalıyoruz. Masa düzenini ayarlamaya çalışıyoruz, post modern bir düzen yapmaya kalkışanlar oluyor fakat kalabalık arttıkça bu sanatsal çalışma zorlaşıyor. Klasik düz adam düz masa mantığına dönüyoruz. Çoğaldıkça masanın diğer ucuyla iletişim kopuyor. Organizatörümüz Post it kağıtlarıyla nickleri dağıtıyor, fakat nafile, kağıtlar bizden inatçı çıkıyor. Çoğalıyoruz.
Aydınlı dan başlıyor her seferinde kendini tanıtma faslı, ilk gelenler olarak 3-4 defa kendimizi anlatıyoruz ve bir yerden sonra sıkıcı olup kısa kesiliyor. Çoğalıyoruz. Yeni gelenlerle karmaşa çıkıyor. oturulduktan sonra tanışmaya başlıyoruz tekrardan. Zirveye tek başıma gelicem kimseyi tanımıyorum sıkılırım, kimseyle muhabbet edemem ki nin ne kadar gereksiz ve saçma bir düşünce olduğunu kanıtlarcasına herkes sohbetin, muhabbetin belini kırmaya başlıyor. Çoğunun hayatında ilk defa karşılaşıldığı bir ortamda ortak paydanın samimiyeti ve sıcaklığıyla kaynaşılıyor ve izmir'e yakışır bir zirve oluyor. Durduramıyoruz çoğalıyoruz. Ve bizim için ayrılma zamanı geliyor.
Üzüntüyle, istemeyerek, ayaklar geri geri giderek çıkıyoruz mekandan. Sayımız azalsa da farkında olmadan çoğalıyoruz. Güzel insanlarla, saygı ve sevgiyle farklı fikirleri oturup konuşabiliyoruz. Yeni insanlarla tanışıyoruz ve ÇOĞALIYORUZ...
Organizatörler başta olmak üzere herkese sıcak bir izmir akşamı yaşattıkları için teşekkürler...
ya ben 9 saat uyuyamazsam göz altlarım şişiyo jack, şuna da bi bakıver be hacı be.
ay bayılazaaam hugo yine mi yedin yaptığım balık dolmalarını.
anaaam noliyi yaaa, john yeaavrumm ben sana naptım kii, pıçakla üstüme geliyon. ayrıca duyduğuma göre maykıl atmış sana kazığı, hani benden duymuş olma. bilirsin hiç sevmem dedikoduyu.
vakit geldi dön geri erken gittin az daha kalaydın bari cümle alem bekler güzelim entryleri jimnastik ne yaptığımı bilmiyorum şiir terse döndü eskiden akrostiş ti şimdi şitsorka bari msni aç be kanka
benzini bitmiş araba gibi ezik, boynu bükük bıraktın beni nasıl yapar benjcev bu hareketi j ile kelime bulmak o kadar zor ki cebellezi edilen 2 dal sigarayı eskiyi hatırlatan sargılı parmağı ver bana geri, dön be hacı
bekliyoruz döner diye geri ellerimiz klavyede, başımız hafif öne eğri neden gitti, nasıl gitti, dön olum gayri jelibon tadı bıraktı güzelim entrileri ceketini de götürdü dönmezler korkum geri evinin koltukları da deri vasat bitti şiir di mi?
-merhaba ben merve
+ev nerde?
-offf cem yılmaz cakması sey, bişi deneyelim dedik hemen sıçtın yine.
+ya nerden cıkarıyorsun askito böyle abidik gubidik şeyleri.
-yaa sözlükte gördüm insanlar yeni heyecanlara yelken açıyormuş bu şekilde.
+bende bi film de görmüştüm adam rolune kendini fazla kaptırmış başka bir hatunla gidip tanışıyordu.
-ne demek bu?
+merhaba ben deniz
-off sittir git keriz.
ağlamak öfke delice nefret
doruklarda aşk doyumsuz sevinç
kahreden keder kısaca hayat
ve nefesindir ve nefesindir
ağlamak şu geçici dünyada
herşeye rağmen varolmak demek
ağlamak yaşanan binlerce duygu
insanca coşkunun güzel bir şeyidir
ağlamak senin kara dünyada
hala sevdiğin ve hissettiğin
tüm güzelliğin ve çirkinliğinle
var olduğundur var olduğundur
eğer uzun süre izmir'de yaşamayacaksanız. izmir'e aşık olmamaya çalışın. aklınızı çelebilecek bir sürü güzelliğiyle sizi kandırmaya çalışacaktır.
hayatınıza izmir'de devam etmeye karar verdiğinizde, geceleri boyoz yumurta yemeyi, kordon'da gün batımında bira içmeyi, sırf huzur ve dinginlik versin diye geceleri vapura binmeyi, özdilek'in orada ki restoranlarda deniz dibinde rakı balık yapmayı, en azından ayda bir teleferikte mangal yakmayı, kız/erkek arkadaşınızle ilk önemli akşam yemeğini asansör'de yemeyi, bornova'da çeşitli barlarda canlı müzik dinlemeyi, bostanlı sahilinde çiğdem çitlemeyi, bostanlı'nın güzel kafelerinde dinlenip muhabbet etmeyi vb şeyleri kendinize görev edinin. tadını aldıktan sonra bırakamayacaksınız zaten.
bir sevgili olarak izmir, yaşanacak ve yaşatacak en güzel şehir.
bi başlıkta kaç tane aynı şey yazılmış onu görelim, (bkz: seovi öğrenilsin).
rapper'ın benjcev'e günlük girdiği bakınızlar direk görülsün. *
yazarlar arasında tavla oynayabileceği bi aplikasyon da şık dururdu hani.
bir müddet sonra imrenme olayı iyice abarır ve görülen bütün çiftlere inceden bir kızgınlık olur. *
özlemin hat safhada olduğu bir zaman, yan yana duran terlik çiftinin tekine vurarak ayıranlar biliyorum.
sabah sabah, geren bir benjcev başlığı ile yine karşı karşıyayız. adam nasıl da güzel yapıyor tespitleri, nasılda okurun yüzüne vuruyor gerçekleri. gerildim. hemde çok.
nice delikanlı bu uğurda yakın arkadaşlarının düğününe gitmedi, nice delikanlı ben gelin tarafındayım esprileriyle yırtmaya çalıştı da kendini pistte buldu. ya ben düğünün başlarında damatla kavga çıkarıp hediyesini <ki hediye vermemek için yapanlarda yok değil> verip düğünü terk eden, düğün sonunda tekrar gelip kaynaşan adam gördüm ya. valla bak.
bir de her türlü oynarım haceliz adamları vardır ki, bunlar anons sırasında gururla yürür piste. içinden bi ton düşünce geçer, yüzünde süper bi tebessüm. bütün salon izliyor birader nerden baksan sayıları bini geçmiş beş yüz kişi var salonda. 500 kişi oturuyor 5 kişi piste yürüyor, bu adamların tek düşündüğü "biz olmasak düğün burda tıkanırdı".
dedim ya gerilenler var, misal ben. neden geriliyosun dimi çık söyle iki salın, alem delikanlı görsün. yok. ben ki barda bile ritme uyup kafa salladığımda utancımdan kendimi biraya veriyorum arkadaşım, alkol bünyeye fazla gelmeye başladığında anca açılıyorum. açılıyorum dediysem oynamaya falan başlama değil, kafayla ritim tutma. bu adam nasıl on binlerin önüne oynamaya çıksın. sen hiç marlboro kırmızısı takım giyen adam gördün mü? ben varım. neden? kızardığım da belli olmasın diye.
oynama potansiyeline göre gururlandıran da utandıran da bir durum işte. boktan bişi.