nasıl öğrenilir biliyorum da bu şekilde ogrenilmez efendiler. Üstelik böyle aksi yönde anlatıp farkındalık yaratmaya çalışarak hiç. vitrinden de anlaşılacağı üzere en basit en anlaşılır konuyu zorla anlaşılmaz üslupla bin bir çalı dolanarak anlatan yazarları oldum olası sevmemisimdir. yıllardır hep bunun örneği verilir ise yaramadığı tartışılır ama nedense hâlâ bu üslup kullanilmaktan vazgeçilmez. divan Edebiyatında anlasilmamasinin sayısız örneği varken hâlâ bunun bir yunus Emre bir Erzurum lu Emrah olmamasının sebebi gerçekten doktora konusudur.
Yani sözün kısası efendiler en basit konuyu en açık anlaşılır kaleme alanlar raflarda yerini alir ve alacak, bahsi geçen konuya müdahil olan "yazarlarımız" tarihin tozlu sayfalarında yaşamaya devam edecektir maalesef.
sorun şu ki; taşları okuyamamakla itham edilen "yeni nesle" istemeleri ya da istememeleri sorulmaksızın "zorunlu" seçmeli şeklinde sunulup bizzat cb tarafından takip edilecek ders.
550 milletvekili içinden bu dili tek bilen muhalefet vekilinin ağzından aslında "kazın ayağı öyle değil" ifadesinin bir başka şekli döküldü.
dersi verebileceğine inanan da çekimser, olur da alacak olan talebelere ise allah kolaylık versin.
gelecek hafta programımıza "Osmanlıca nın kullanım alanları" konusuyla devam edeceğiz.
intikam soğuk yenen bir yemektir* mantığıyla, defalarca uyarılmasina rağmen kendine odasına gösterdiği özeni eve mutfağa özellikle banyo tuvalete göstermeyen arkadaştan alınan intikam.
elemanının diş macununu özenle boşaltıp içine garnier saf ve temiz 3in1 sıkmıştım...
Ankara'da metro çarşısından geçerken çakma toyzaras* dükkanının camında yazan, potansiyel müşterilerine bilgilendirme amacı taşıyan*, keçeli kalemle yazılmış* rakiplerine nazaran daha çok şansı olan cömert içerik.*
kemerin güzide otellerinden birinde saat 6da gerçekleştirilecek olan eylemdir partidir. cakaliyla saksakcisiyla arazicisiyle durustuyle herkesin tüm sezonun yorgunluğu stresi şusu busu atılmak niyet edilmekte. standlarin hazır olduğu sınırsız alkol ve yemeğin de bulunduğu bu gecede gönüllerin bir olması dilenesi. dans müzik ve sanatçısı da unutulmasındır.
otelin sahil barinda mohito isteyen bir rus misafire giden hatta gidemeyen kokteyli aşan sınır.
elemandan mohito istenir. barmen yerinde olmadığı için yerine ben geçmiştim bara tam yirmi üç dakikadir kokteyl hazırlıyorum özel kokteyl. neyse mohitoyu yaparken bizim eleman kokteyli almış misafire götürmüş benden habersiz. haliyle kadın bu mohito değil demekten kendini alamıyor. bizim eleman da durun size mohito getireyim efendim falan diyerek mallığın sınırları olmadığını ispatlamistir.
mikserin içine buz, muz parçaları coentrau biraz Martini ve bacardi konulup iyice karıştırılan süper ötesi kokteyl içecek. bardağın süsü hayal gücünüze kalmış. highly recommended!
Batesmotelpro'nun; istanbul,megakent, ordan buraya koşturan metropol insanları tarzı konuları ele aldığı bu bölümde, istanbul'un herhangi bir semtinde göze çarpan çok sıradan adamların "dolu dolu" bir gününü anlattığı videosu.
günlük hayatta sadece feysbuka yazıldığı sanılan lâkin durakta, yan masada, hiç olmayacak anda, orada burada şurada karşımıza çıkabilecek cidden duyulan cümle çeşitleri.
durakta tartışan, muhtemelen de erkek kişisinin ayrılmak için çarpındığı anda duyulan söz öbekleri:
bak ben kalana git gidene kal demem, buyum yani değişmem değişemem.
sen kendi dikenli dünyanda kal orda olmak istemiyorum ben.
biz ayrı dünyaların insanlarıyız. *
(bkz: otis abi)
dedenin kalp ameliyatı sebebiyle babaannenin* tek kalmasına gönlün razı gelmemesiyle ertesi sabah* gerçekleşen hadisedir.
Mersin'in bir köyündeyiz. çok değişmişim. uzun süredir köyde değildim. dolayısıyla hem özlem hem mahcubiyet hem yaşanmamışlıklar hem hepsi birden.
babaanne* Türkçe konuşamıyor. zar zor dili dönerse eğer çat pat. Arapça konuşuyor. Arapça biliyor zor geliyor Türkçe'ye. ama ben konuşabiliyorum. seviniyor öyle görunce. torunları konuşamıyor, anlıyorlar ama*
kahvaltıya oturduk. çocukken de hep nenemle kahvaltı ederdik ama bu kahvaltı çok farklı hazırlanmıştı. mahcup bir özen, dünya tatlısı bir ambiyans yaratılmaya çalışılmış gibiydi.bir şeyler değişmişti, belliydi.
"sen Ankara'da okudun, şimdi özlemişsindir o tatsız tuzsuz yemeklerden sonra."
ev bahçeli. geniş bir avlusu var. rüzgar esiyor bide hafiften uyku getiriyor. ama uyunmaz. hatta koy saatine göre geç bile kalkılmış.
"nene yeter Allah aşkına başım döndü gel otur kim yicek bunları?"
"3avafi Allah* sen yicen tabi sana hepsi"
tekrar kalkar mutfağa!
"nene gel tamam her şey var daha nereye allasen?"
"dur bir şey unuttum alıp geleyim"
gelir.
elinde boş bir tabak ve bıçak.*
"bunlar ne nene, nereden çıktı"
"sen bunlarla ye, daha güzel, al al bol bol al tabağına.."
ballar reçeller zeytinler hamur işi el ve ev yapımı, kümesten yumurtalar.. masada vardı daha bir şeyler.
"ne gerek vardı nene? eskisi gibi normal yerdik ne zahmet bu?"
"eskisi gibi olur mu? zaman geçti, büyüdün. belki yakında evlenicen kocaman oldun, deden belki daha gelemiyecek geri Allah bilir her şeyi..eskisi gibi olur mu bir şey."
sahi Ankara'dan gelmiştim. kaç yıllık sürede yemeğim, konuşmam her bir şeyim değişmiş. köy bile aynı değildi. değişiyor insan elbette. mecbur değişiyor.
belki farkettiren olmasa bile değişiyor ama farkedemiyor.
babaanne yine yok!
"yahu yine nereye gittin gel istemiyoru bir şey tamam gel doydum babaanne!!"*
"eee uzun süreden sonra böyle yiyince çöker tabi ağrlık"*
bana sade, kendine orta şeker kahve yapmış.*****
son zamanlarda hakikaten ayyuka çıkan, erkeklerin değil ayrılmaya; duymaya bile tahammül edemedikleri, kadının sosyo kültürel ve ekonomik olarak ayakta kalmaya başladıklarından beri ardı arkası kesilmeyen olaydır.
--spoiler--
Adana'da özel güvenlik görevlisi A.M.(29) ayrılmak isteyen eşini av tüfeği ile vurdu.
--spoiler--
nişanı atmak istediğini söyleyen kadına, nişanlısı tarafından sokak ortasında pompalı tüfekle ateş edildi.
--spoiler--
eve geç gelen eşine kızan m.m.(31) yemeğin hazır olmadığını öğrenince kıyamet koptu. eşinin başını sobaya sürten adam, bununla da yetinmeyip eşinin yüzüne kızgın yağ attı.
Bu tarz olaylara anlam verememekle beraber yaptığınız işi skim demekle de yetinemiyorum. Allah topunuzun cezasını versin lan rahat bırakın kadınları. daha da bişi diyemiyorum. elleriniz skilsin.
girdiğim osym sınavlarında her defasında denk gelmek zorunda kaldığım, özgüven patlamasının son safhası olan ego patlaması yaşayan gözetmenlerin gerçekleştirdiği olaydır.
görevi en fazla sınav yönergelerini belirtip, düzen içinde sınavın gerçekleşmesini sağlamak olan gözetmenlerin memur, müfettiş, uzman hata kendi gibi öğretmen adaylarını bakkal çırağı gibi azarlaması; akabinde kuvvetli muhtemel rezil olması durumu.
ama her durumda olduğu gibi ufacık bir statüde bile altındakini ezmeye çalışan, üstlerine korkunç itaatkar, kraldan çok kralcı olma durumu.
--arkadaşlar sınava ek süre verilmeyecektir!
bu ne lan! fizik sınavı mı bu? mal olan bile bilir sınavın tüm ülkede aynı anda başlayıp aynı anda bittiğini.
-tuvalete gitmem gerek
+gidemezsiniz. çıkarsanız tekrar sınava alınmıyorsunuz. çıkma hakkınızı kullanabilirsiniz isterseniz.
-yönetmeliğe göre kitapçık sınava 5 dk kala dağıtılır, ama siz 9 dk önce dağıttınız. buna hakkınız yok.
-peki hemen gelmek koşuluyla gidebilirsiniz.
allah kimseye kaldıramayacağı durum vermesin, saçmalatmasın, şaşırtmasın.
