albüm kartoneti, fotoğraflar kesinlikle mükemmel. hemen bakalım; bahadır tanrıöver
koca albümü bi kaç kez üst üste dinleyebilir, kendinizi yarım yamalak eşlik ederken bulabilirsiniz. tabi bi de dans, dans, dans. çıkış parçası olarak electric girl iyi olmuş, en azından dikkat çekmek için, videosuna lady gaga tadında denilse de güzel. ama biraz sözlere taktım ben kafayı albümde. daha az söz, güzel müzik olamaz mı? olabilir.
savcılıkların hobi olarak site engelliyor olabilceğinden şüphelendirmiştir insanı. sanırım sıkıldıkça falan bu işlere dadanıyorlar. komik lan. bi girip baksalarmış sanki çatır çatır serdar ortaç falan indiriyor insanlar. kimin hakkını koruyorsun ki engelleyerek? bi' girip baksalarmış nedir ne değildir diye. giren yine giriyor ya neyse son hız sansüre devam!
(bkz: aferin çok iyi düşünmüşsün)
uğur gürsoy'un fırat'ta kullandığı bir karekter, süper kız. hıhı evet.
"hello fırat. hello demek merhaba demektir. fırat özel isim olduğu için değişmez. hıhı evet.."
yavaştan yok olup gitmesi gereken uyandırma biçimi. anlamıyorum ki hadi gelenek olsun o zaman çal ilk gün ya da son gün. koca ramazan dan dan dan diye gece gece insan uyandırılmaz ki. dinle falan da bi alakası olduğunu düşünmüyorum orucunu tutan da tutmayan da rahatsızdır. ekmek kapısı desen zaten yılda bir kere, düzenli bi para kazanma biçimi de değil neden süregelir? saat var bak telefon var. bildiğin ötüyor olm hem de istediğin saatte. yaa bak insanlık neler yapıyor yahu. çalmayın artık şu davulu!
türk televizyonlarında dramatize edilen hayatlardan, reyting kaygısıyla yapılan işlerden bahsederken bi anda benzer şeyleri yapıveren program. üslup farklı olunca "adam yapıyor yahu" oluyor belki.
mihail aleksandrovic bakunin eseri. tanrı , din , insanların kısıtlanmış özgürlükleri, idealizm , materyalizm, marksizm eleştirisi ve birbiriyle ilişkili bir çok şeyin yer aldığı bir kitap.
--spoiler--
"bilgi ağacının meyvelerine dokunmak açık biçimde yasaklanmıştır. böylece, kendini anlama yeteneğinden tümüyle mahrum kalacak insanın, ebediyen bir hayvan olarak kalması, ebedi tanrısı, yaratıcısı ve efendisi önünde hep dört ayak üzerinde sürünmesi istenmiştir. ama bu noktada, şeytan, ebedi isyancı, dünyanın ilk özgür düşünürü ve kurtarıcısı sahneye çıkar. o, insanın kendi hayvani cehalet ve itaatinden utanmasını sağlar, onu kurtarır, itaatsizliğe ve bilginin meyvesini yemeye zorlayarak, alnına özgürlüğün ve insanlığın damgasını vurur"*
--spoiler--
"deneme, deneme bir iki üç" diye başlayıp üçe kadar saymadan okunup bitiyormuş gibi hissedilen bir kitap. nasıl choke'ta bakınızlarla ilerleyip iş eğlenceli hale geliyorsa bu kitapta da sayfa numaraları sondan başa doğru ilerliyor. ne de olsa sonunu öğrenerek başlıyoruz ama yine de okutuyor. gösteri peygamberi diye türkçeleştirmişken biz, alıntı yapmak lazımdır;
--spoiler--
"eğer kimse sizi izlemiyorsa herhangi bir şey yapmanın çok anlamsız olduğunun farkına varıyor insan.
çarmıha gerilme sırasında izleyici sayısı düşük olsaydı, olayı başka bir zamana erteler miydi, diye düşünmeden edemiyorum.
menejerimin haklı olduğunun farkına varıyorum. isa'nın neredeyse çıplak olmadığı bir haç hiç görmedim. hiç şişko bir isa görmedinm. ya da vücudu kıllı bir isa görmedim. gördüğüm her haçta isa, belinden yukarısı çıplak olarak bir kot markası veya erkek parfümü için modellik yapacak görünümde. "
--spoiler--
black hearted love
sixteen, fifteen, fourteen
leaving california
the chair
april
a woman a man walked by / the crow knows where all the little children go
the soldier
pig will not
passionless, pointless
cracks in the canvas john parish ve pj harvey demişken bakmak lazımdır; dance hall at louse point
öyle öküzdür ki mantıksal çıkarımlarda bulunmayı çok sever. mesela coen biraderlerin daha önceki filmlerini izlemiştir. "adamlar yapıyor yahu" der. türklerin güldürüsünün korkunç, korku filmlerinin güldürüden ibaret olduğunu falan savunur, izlemez. öküz yahu, ayıp.
ülke içinde birlik ve beraberliği sağlama amaçlı yaratılmıştır. görevi kendinden nefret ettirerek ülkede a'dan z' ye herkesin birbirine kenetlenmesini sağlamaktır. ufak bi' kaç yüklemeyle şarkı söylemeye başlayacak, birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğumuz güzelim günlere bizi kavuşturacaktır. terlikler polaris, tebrikler polaris.
sözlükte gözlemleyebildiğim kadarıyla sıklıkla eleştiri alan son nesil. intikamlarını kendinden öncekilere dönerek "azizim bu yedinci nesil de çok saçmalıyor yahu" diyerek alacakları kuvvetle muhtemel.
ama yanlış giden bir şeyler var. genellemeler genellemeleri getirir. ben bütün 6. nesiller harikadır gibi bir yorum yapamıyorsam tam tersini de yapmamalıyım. örneğin kid a kötü bir yazar. nesline baktım 6. o halde altıncı nesiller kötü gibi bir yorum yaparsam kid ulu yazarı o halde ulu kötü yazarlardan oluşmakta. ulu bir sözlük klonu demek ki bütün klonlar kötü gibi genellemeler de yapabilir ve bunu tüm yanlışlığına rağmen rahatlıkla devam da ettirebilirim ama ne kadar doğru olur söylediklerim?
amaç eleştirmekse eleştirmen nasıl bir yazarı eleştirirken kitabından yola çıkarak çıkarımlarda bulunuyor ve yazdıklarından sadece yazarı sorumlu tutuyorsa uludağ yazarlarının da yapacağı şey odur. o zaman söylenenler amacına ulaşır.
amaç yermekten çok samimi bi' şekilde hataların düzeltilmesini sağlamak olmalıdır. anneanne, anneye; anne, çocuklarına öğütler verir ama hepsi zamanında hatalar yapmıştır. öğütleri dinlenebilir kılan samimi ve iyi niyetli olmasıdır. bunun çocuk da anne de farkındadır.
sonuç olarak yedinci nesiller gelene kadar eski nesillerin son oyuncağıdır.
kurunun yanında yaşın yanması mıdır? büyük balığın küçüğü yemesi mi? peki balığı büyük yapan neydi? yıllanmışlığı mı? kalitesi mi?
eşini kaybetmenin, yalnız kalmanın gücünü kendinde bulamamış ve eşiyle beraber intiharı seçmiş düşünür. sanırım dünyadaki gerçek sevgilerden ve hala beraberler.
"yakında seksen iki yaşında olacaksın. boyun altı santim kısaldı, olsa olsa kırk beş kilosun ve hâlâ güzel, çekici, arzu uyandırıcısın. elli sekiz yıldır birlikte yaşıyoruz ve ben seni her zamankinden çok seviyorum. sadece benimkine değen bedeninin sıcaklığıyla dolan, kahredici bir boşluk taşıyorum göğsümün tam ortasında yeniden."
ayrıntı yayınlarının bir kolu. tüm okuyanların, satın alanların ortak görüşü kitap kapaklarının tiksinç olduğu yönünde ama ısrarla tek tip ve tiksiç kapaklarda yeni kitaplar yayınlıyorlar. ola bauer, tristian hawkins, jason webster gibi yazarlar da bulunmakta, koleksiyonluk.
yetişkinlerin kocaman, kalın, ağır bir dille yazılmış kitapların dışındaki kitaplardan da dersler çıkarabileceklerinin kanıtı. her yaşta ayrı bi' tat alınan. başucu dense yeri ve güzel olan şudur ki yıllardan beri aynı saflıkta kalabilmiş. popüler olmanın getirdiği ya da kitaptan götürdüğü olmamış. belki o yüzden ki küçük prens insanların hep kahramanı olarak kalacak.
"unutma, dedi tilki, gülün için harcadığın zamandır gülünü bu kadar önemli yapan.
gülüm için harcadığım zaman.. dedi küçük prens, hatırlamak için.."