kastamonu-karabük gaz dağıtım şirketi. Kastamonu'da ki alt yapı çalışmasını kısmen bitirip belirli bölgeye gaz vermiş, karabükteki çalışması henüz tamamlanamadığı için hızla buna uğraşan şirket. umutlarımız düzgün ve titiz çalışmasından yanadır.
erdal güney'den, hatırla sevgili için hazırlanmış, hilmi yarayıcı katkısı da yadsınamayacak müthiş bir parça. unutulamayan, ama yanında da olamayan için, günlerdir inadına dinlenip hatırlanmasını sağlayan, acılara boğan, isyan ettiren şarkı...
16. kdz. ereğli sevgi-barış-dostluk-kültür * festivalinin 2. gecesi olan bu gece peydah olan faşistlerdir.
olayı aktarıyorum :
selda bağcan konuk... konser verecek... binlerce kişi meydanda-çimlerde-kaldırımlarda-orda burda eğleniyor. geneli yobaz ve faşistlerden oluşmayan ereğli ılıman, iyimser bir yapıya sahiptir ve selda bağcan ı dinlemeye gelmiştir. kesekagidi zaten; canlı dinlemek ister koşa koşa iner sahile, bir müddet o güzel sesi,o güzel insanı güzel türkülerde dinler. ama sonlara doğru doyamaz, sahneye yanaşmak ister. gider; tam kendine yer bulduğu anda, uğur mumcu anısına yapılmış ''uğurlar olsun'' parçasını anons ederler ve müzik başlar. insanlar sakindir; şarkıyı sorgulayarak dinlemezler ama dinlerler selda bağcan'dan olduğu için. şarkı sözlerine girdiği anda kesekagidinin solunda 10 metre ötede tek sıra halinde en az 15-20 faşist, güya sessiz protesto ederek, iki elleri havada köpek işaretleriyle yürürler kalabalığı delerek. kimseden ses çıkmaz; hatta tek sıra halinde, gögsünü gere gere elleri havada yürüyen faşistlere yol verirler...
faşistler cesurdur, bunu o anda planlayıp yapmıştır halka rağmen,polise rağmen. ama en pisi; kimse ses etmemiştir herkes kesekagidinin bağırtısını duymuştur salt.cesareti veren bu halktır onlara ılıman halk... kimse siz ne yapıyorsunuz dememiştir.
faşitler mumcu katliamını gögüslerini gere gere, aleni olarak, keyifle sahiplenmiştir...
rahatsızlık verici her ne ise hayatımıza dair, yok saymaktır. en güzelidir.
örnek mi; öğlen yediğin yemeği beğenmediysen yemedin say ve gitme bir daha o restoranta. hayatında yer verdiğin biri rahatsız ediyorsa seni, çıkar gitsin girmemiş say. kulak asma milletin lafına, duyma, söylemedi farzet. ciddiye alma ki yaşadığın olumsuz her ne ise; mutlu olmanın adını koy; yaşanmamış sayarak onları. bırak kırılmış olsun marketten aldığın yumurta, ya da patlak çıksın pirinç poşeti sinirlenme hiç almamış gibi git markete yeniden. sifon bozuksa sabret bir iki gün git tamir ettir ne var, bozuk olduğunu hatırlamayacaksın bile.
her ne ise seni huzursuz eden zaman tanıma ona daha hayatında, seni mutlu edecek ve hayatına girmemiş o kadar çok şey varken...
sinir bozucu, yorucu, can sıkıcı iş olur kendisi. toplanması ayrı bela, yerleşmesi ayrı bela. yıllardır azimle nerdeyse senede bir taşınmak nedir iyi bilirim. bıktım sözlük bıktım. ama yarın taşınmak yoracak olsa da; yarından sonra her gün o camdan tüm ereğli sahiline hakim izlemek herşeye değecek umuyorum. haydi gözü aydın kesekagidinin, darısı diğer tasınacak olan yazarlarımızın başına , kolay gele...
ahraz insan işidir. karşındaki için ''bi şeysen''; sen uğraşmasan da o zaten kıskanır. ha sen uğrasıyorsan bunun için, ona seni sallamıyor denir, sana da aptal ve komik.
okuduğuma göre aynı versiyondan çok kullanılmış şaka,zira biz de kullandık. öğrencilik yıllarından kalma, telsimin yeni çıktığı bedava olduğu bir dönem;
8-9 arkadaş toplanılmış bir numara rastgele çevrilmiş,
öğrenci1: alo merhaba tüpçü hasan lütfen
- yok yanlış numara kızım
ö2: abi tüpçü hasan orda mı?
-allah allah yanlış numara oğlum yok burda.
ö3:...
-...
ö4:...
-....
ö5:....
-....
ö6:...
-....
ö7:...
-...
ö son: iyi akşamlar , tüpçü hasan siz misiniz?
-skecem tüpçü hasanı, değilim mına koyım ne adammış mübarek başbakan sanki değilim ben tüpçü hasan değilim....
ö1: * alllooo ben tüpçi hasan abi be beni arayan var mı sana zahmet? *
- * var sk... uşağım var, gel arayanları sktim sıra sende *
helal olsun be amca valla hala tebrik ederim seni... utandırdın bizi :)
en güzel çiçektir... tam zamanıdır şimdi nergisin...dağda bayırda toplanılacak zamanıdır... öyle güzel kokar ki; bir saksıda suyun içinde oldu mu 10 gün kurumaz kokusu gitmez tüm eve siner ... kıymetlidir çok...
popüler ve kapital düzenin genç nesile dayattığı ve kabullendirdiği örneklerden biridir.
he bunu jem ya pardon cem bey de yapmıştır.
hayır anlamadığım; dili dönmeyen bebekler j yerine c kulanırlar. örnekse; oce(oje), picama(pijama)... ve bu yozlaşmada; genç nesil bebek takliti de yapar görmüşlüğüm vardır. e bu j yi nerden çıkardılar. canım ı yaptılar jnm... olacak iş değil ve de değişik ve de enteresan ve de cezbolmamak içten değil. ben cezboldum.
tanım : kullanılan gayrimenkulün sahibine bedelinin nakit olarak ödenmesi.
ama ; işin aslı sudur... iflahım kurudu iflahım. öğrencilik dahil verdiğim kiralarla kiralayacak bir şeyim olurdu. belli zaman aralıklarıyla yekünde ne tuttuğunu hesaplarım ve ben bu parayla ne alabilirdim diye düşünürüm.
önce bir pantolonla başladı, telefon oldu sonra, labtop, bir oturma grubu, araba(şahin ve türevleri), araba daha iyisi, daha iyi, daha, da, d....
''Hangisi önce oldu bilemiyorum. Ne fark eder ki telefon yada bilgisayar, otururken, yürürken görünmeyen yüzlere sevgi sözcükleri yazmak...
Daha ileri gidip bazen sevişmek. Yorgun vucudunu en geniş yerinden bir yere yerleştirip çayını kahveni yanına alarak parmakların bile heycanlanmadan özlediğin bir düşü şekillendirmek. Sessizliğin içinde bir ses beklemek; Üstelik bütün bu olanakaların varken dudaklarını tuşa döndürmek, görmediğin gözlere methiyeler ya da sövgüler yağdırmak bu kadar kolay olmamalıydı...
Emek ister; demişlerdi bize, ;sevgi emek ister.... Yolunu gözlemek sevgilinin, bazı bir ayak sesi; Gönül ister ki çalınsın kapı , yüreğin gögüs kafesinden fırlayacak gibi bedenini içten içe dövmesi. Belki de biz geç kalmışız sevgili. Zor sevdaların o anlatılamaz vuslat keyfini, sevgilinin gözyaşını silmeyi, gülen dudaklara bir buse için günlerce beklemeyi tatmamış olsaydık, okulda yada sokak başında, ayrılırken hiç görmeyecekmişiz gibi birbirimizi, bizi insan yapan hüzünlerimizi, nazar diye sakladığımız gülüşleri yaşamamış olsak anlayabilirdik belki bu sanal aşkları, sevgileri, sevişmeleri.
Çağı anlamak bu olmasa gerek. Yanlışlara ortak olmak yakışmıyor . Haksızlık gibi geliyor bana onca sevda öyküsüne. Benim bildiğim uzaktan bile olsa görmek sevgiliyi yeterliydi, adrenalin miydi neydi, onu yükseltmeye. Belki bu yüzden ihtiyaç duymadık biz beline ip bağlayıp yüzlerce metre yüksekten ;kendini boşluğa bırakmak; denilen o akıl almaz şeye. Düşünsene kimse bilmezdi, hatta sevdiğin bile . Ama yüzümüzün kızarmasına, ateşler basmasına tenimizi, görmek , düşünmek bile yeterdi.
Biz mi yalandık, yoksa şimdi mi düştük sanal bir masal dünyasına. Birileri bize , bir şeyler söylemeli. Ya uyandırmalı yarin dizinde;Bunlar kabus, ya yüreğin ,ya bedenin dokunmalı gözlerin değmeden sevgilinin gözüne söylenen her şey yalandı.
Bilesiniz diye aşksız bir dünyayı 'Tanrı sizi sınadı' filan demeli. Günaydın demek için msnler, cep mesajları yetiyorsa sevgiliye, beni ortak etmeyin bu cinayete. Belki ters düşüyor bugüne ama ben öldürmedim sevdaları, zorunu yaşamaktan yorgunum o kadar .
Şimdi kalkın bilgisayarlarınızın başından direniş gösterelim susarak kaybettiğimiz her şeyin anısına. Yüz yüze ise ne ala, olmazsa telefonla. Eski bir şarkı var unutulmaz sevdalar döneminden.. Hatırlamadıysanız , o da benden olsun. günaydın sevgiliye''
iklim koşullarını hiçe sayan dayanışmadır.
kötülük yapmayı seven iki gencin birleşip eşşek şakasının daniskasını yapıp pis pis sırıtması gibi insanı sinir eden bir durum. ama öyle sinsidir ki bu ikili; insan kayırır. yüz kişiden birini seçip ona dayanır. ama hep mi o yüz kişiden biri aynı adam olur be insafsızlar...
(bkz: bu da mı gol değil)
örnekle tanımlamak gerekirse; intihar edenleri verebilirz...
-bekle azrail noolurr.
+fani rahat bırak beni,sıra senin değil
-öldürüyorum kendimi,bu senin görevin. şimdi de bekleme sıkıyosa
+ekstra iş olduğundan canın daha çok acıyacak, görürsün şimdi sen
bu aralar dilimden düşürmediğim sözlerdir... ayrıca ebru gündeşin son albümü ''evet'' de yer alan şarkıdır.
öyle zaman olur ki, dinlediğin müzük türü ile hiç alakası olmayan bir şarkı sözü dolanıverir diline muhtemel sebep ise o günlerdeki ruh halidir... ben bugünlerde severek doluyorum bunu dilime..
yaptıklarının hesabını tutamıyorum
ne dersem sana bir türlü laf anlatamıyorum
bir günde çıkarım hayatından
toplanmam uzun sürmez
ben kararı çoktan verdim
ayrılık beni üzmez
bir kere geldim bu dünyaya
aşk için ağlayamam
senden ayrılıyorum diye
karaları bağlayamam
aşk bu oyun değil anlamıyorsun
fazla da zorlayamam
ben o yaşı çoktan geçtim canım
evcilik oynayamam
eğer umut doluysa karşıda ki, zaten şöyle el ucuyla aralasan dünyalar onun olur. ama; bir kez araladıysan kapatmak kaypaylık olur. e bide bi kapatıp bi aralayanlar vardır belli zaman aralıklarıyla. sen camın altında o perdenin hareket edeceği zamanı sabırla bekler durursun. vardır ya pencere altlarında kediler köpekler, 1 kez bile ekmek atsan , gelir gider yağmur çamur demez bir daha atacağın ekmeği bekler senden gözünün içine bakar, evet tam öyle bişey...
ya hiç aralamayacaksın perdeyi, araladıysan açacaksın... he yok bi baktım öyle diyip kapattıysan daha açmayacaksın...
bel bağlatmayacaksın.
uğur arslan'ın şiiriyle eşlik ettiği güzel bir serdar şarkısıdır... üzüntüyle kadeh ele alındığında tavsiye edilebilecek şarkılar arasındadır...
ağladım çare olmadı haykırdım olmadı
el açtım dualar ettim kabul olmadı
seni sevip sensiz yaşamakmış benim kaderim
anladım senin bana döneceğin yok
perişan halimi göreceğin yok
sensiz geçen hergün bana haram olurken
anılar perde perde karşında dururken
bensizlik hançer gibi sinende dururken
sanma ki sen bensiz huzur bulacaksın
bir ömür böyle nasıl yaşayacaksın
anladım senin bana döneceğin yok
perişan halimi göreceğin yok
şiir:
anladım senin bana döneceğin yok
perişan halimi göreceğin yok
anladım senin beni seveceğin yok
benimle birlikte gideceğin yok
ben seni seviyorum dediğimde seni seviyordum
ben seni özlüyorum dediğimde seni özlüyordum
ben senin için ölürüm dediğimde
ben senin özleminden zaten ölüyordum
ne zaman aralıkta bir yağmur yağsa
ben istiklalde olacağım
ne zaman bir parfümeriye girsem
hala senin kokunu arıyor olacağım
ben kaybettim,sen kazandın
artık sesimi duymayacaksın
kim özler ki görmeden, neden özlesin hem görmediğini, bilmediğini... elini tutmadan, dokunmadan , öpmeden neyi özleyebilir insan? hiç birşeyi yaşamadıysan yanyana, nedir bağlayan?
sanki hep tuttuğun el onun ki gibi, tek öptüğün o, tek dokunduğun...''yaşadım'' farzet yeter....özlersin elbet...