son dönemlerde uygulamaya geçirdiği hem iç hem de dış politikası sonuna kadar doğrudur. türk eksenli politikalar her zaman başarı getirmiştir ve gelecekte de getireceği hakikattir.
kapsamlı kara harekatı öncesinde ışid' in direnç noktalarını kırmak amaçlı başlatılan operasyondur.
uluslararası politika uluslararası anarşi nedeniyle bir kendine- yardım sistemidir. bu sebeple türkiye kendi güvenliğini sağlamak ve çıkarlarını elde etmek için gücü yetiyorsa kendi operasyonunu yapmalıdır. yetmiyorsa da ondan bundan aman dilenmemelidir.
uluslararası ilişkiler disiplininin ikinci büyük epistemolojik paradigmal tartışması sonucunda hegemon konumu tehlikeye düşen klasik realizmi geliştirdiği neo-realizm teorisi ile kurtarmıştır.
uluslararası sistemin yapısının anarşik niteliğinde olduğunu ve devletlerin sadece yetenek dağılımları bakımından farklı olduğunu belirtmiştir. anarşik bir uluslararası sistemin tek geçer ilkesi kendine- yardımdır.
her ülkenin yönetim sisteminin kendi tarihsel geçmişine, kültürel yapısına ve coğrafi konumuna göre şekillendiği akıllardan çıkarılmamalıdır.
türkiye coğrafi konum olarak hobbesçu anarşi kültürünün hakim olduğu ve herhangi bir gevşemede insanların birbirlerini katletmeye ve birbirlerinden kopmaya meyilli olduğu bir durum içerisindedir. tarihsel geçmişte ise türk boyları sürekli bir araya gelerek federasyonlar kurmuş fakat sonrasında yine dağılma sürecine girmişlerdir.
bu iki nedenden dolayı türkiye' nin bugünkü milli egemenliğini ve teritoryal bütünlüğünü sağlamasının tek yolu üniter devlet yapılanmasıdır.
modern dönemlerdeki pantürkist hareket macaristan' dan çıkmıştır. macaristan' da bulunan 7 boydan 4' ü turan kökenlidir. üçüncü büyük partisi turan kızılelmasını savunan (bkz: jobbik)tir.
pangermenizm ve panslavizm politikaları izleyen almanya ve rusya çarlığı' nın arasında kalmaktan kurtuluşun yolunu pantürkçü düşüncede aramışlardır.
bir toplumun kendi tarihsel geçmişi ve deneyimlerini eksen alan zaman idraki ile kendi coğrafi konumunu merkeze alan mekan idraki stratejik yönelişlerinin ve dış politika yapım sürecini etkileyen zihniyetlerinin altyapısını oluşturmaktadır.
ülkedeki en büyük atatürk düşmanlığını atatürkçüyüm diye ortalıklarda dolaşan siyaset palyaçoları yapmaktadır. adamlar hem milliyetçiliği çağ dışı olarak görüp sövüyorlar hem de biz doğrudan doğruya türk milliyetçisiyiz diyen atatürk' ü sevdiklerini iddia ediyorlar.
saldırgan realizmin en ateşli savunucusudur. 2001 yılında yayınlanan tragedy of great power politics isimli kitabında uluslararası sistem ve ilişkilere yönelik tezlerini yazmıştır.
uluslararası politikaya ait temel varsayımı şudur; devletler kendi bölgelerinde hegemonya kurmaya çalışırken, diğer bölgelerde herhangi bir diğer gücün döminant güç olmasını engellemeye odaklanırlar.
uluslararası ilişkilerin ontolojik hakikatıdır. hem klasik realist hem de neo- realist epistemolojinin temel savıdır.
uluslararası sistemde devletleri yaptıkları bir eylemden ötürü ödüllendirecek ya da cezalandıracak herhangi bir üst otorite yoktur. bu bağlamda her devlet kendi gücüne güvenmek zorundadır. dış politikanın özünde bu yatar.
türkiye' nin ortadoğu' ya yönelik izlediği politikalarda arap ve kürt odaklılıktan türk eksenli politikalara artık geçmesinin zamanının geldiğinin göstergesidir. eskiden türk dış politikasında türkmenlerin kültürel ve siyasi varlığı kırmızı çizgiydi. şimdilerde unutulmuşlardır.
çoğu türkmen' in şii olmasının burada acaba etkisi var mıdır?
derin bir ontolojik bunalım içerisine düşmüş olan türktür. başka bir nedeni ise oryantalist( leştirilmiş ) zihniyet yapısı ve hegelci tarih felsefesi ve epistemolojisine inandırılmış beyni olabilir.
batılı devletler birkaç yüzyıllık amaçlarını gerçekleştirebilmek için türk milletinin önüne tez olarak sevri getirmişlerdir. türklerde bunu kabul etmemiş ve anti- tez olarak misak-ı milli' yi batılıların önüne koymuştur. buradan ise sentez olarak lozan anlaşması meydana gelmiştir.
önemli bir medeniyet tarihçisidir. temel varsayımı şu şekildedir;
tarihte 26 tane medeniyet vardı. bunlardan 16 tanesi öldü, 10 tanesi yaşıyor. lakin bu on medeniyetten dokuz tanesi batı medeniyetinin hakimiyeti altına girecektir.
medeniyet okumasında geçmişe yönelik olarak çoğulcu fakat geleceğe yönelik olarak tekilcidir.