dövüş ya da kaç prensibi. walter cannon amcamızın ilk kez 1900lerin başında ortaya attığı iddiadır.
mana olarak hayvanların bir tehlike(bir durum veya nesne) gördüğünde ya dövüşmeyi ya kaçmayı seçmesidir. sinir sisteminin tepkisi olarak tanımlamıştır. bunu cannon amca.
ayrıca daha sonraki araştırmalar gösteriyor ki bu davranış genel adaptasyonun ilk adımıdır.
düşünün ki bir kedi bir köpek gördü. eğer kaçabileceği kadar uzaksa topuklar ancak durum öyle değilse kabarıp köpeği korkutur sonra da onu bir güzel döver. *
bu insanlar için de geçerlidir diyelim ki sevgilinizle sarmaş dolaş dolaşırken komşu teyzeye yakalandınız. teyze yeterince uzakta ise hemen sessizce ortadan kaybolursunuz yok değilse savunmaya geçersiniz.
her türlü tehlike için uygulanabilir bir prensiptir yani.
7 eylülde taksim bronx'ta o yapış yapış insanlara ve kalabalığa rağmen harika bir performans sergileyip, istanbul'u yağmurla, kedileriseviniz'in gözlerini yaşlarla doldurmuş gruptur. evlerinden kalkıp gelmiş gibi samimi hallerine bayılıyoruz.
bir de, çok da umrumda diye bir şarkı varmış herkes pinhani'ye ait sanıyormuş bu şarkıyı. onlara ait değilmiş. sinan kaynakçı, pinhani yazıp internette paylaşıma açan arkadaşa teşekkür etti sahneden, elçiye zeval olmaz.
edebiyat zümresinde kendini belli eder. zaten yakışıklı bir adam olduğu için kızlar peşinden koşardı benim dönemimde şimdi ne durumdadır bilemem.
atatürk gibi giyinir, ona da fiziksel olarak oldukça benzerdi. cidden bazen kendini atatürk zannettiğine inanıyorum.
marka hevesi, gösteriş merakı vardır, kendine belki de gereğinden fazla güvenir. ama rahatsız edici midir? asla.
çok ilginç ama atatürk lisesi bu adamla beraber güzeldir.
peride3 ile aynı gün birbirimizden habersiz alıp birbirimizi görür görmez de çantamızdan çıkarıp birbirimize gösterip şoka girmemizi sağlayan albümdür.
ayrıca insan bir garip oluyor yıllarca o kadar alıştıktan sonra başka seslerden dinlemek p şarkıları. güzel mi değil mi anlayamıyorum.
küçükken annenden dinlediğin ninniyi kendi çoçuğuna söylemek gibi,
sevgilinin parfümünü değiştirmesi gibi bir albüm işte.
candan erçetin şarkısı olanın sözleri şöyledir:*
korkarım tanışacağız sizinle,
birkaç film seyredeceğiz belki de
ellerim tanışacak ellerinizle
seveceksiniz beni uzun uzun
içimde telaş olacak aşkınız
bir başka bakacağım günlere
dünler dahi değişecek gözümde
seveceğim sizi hem de çok...
korkarım alışacağız birbirimize
hangi yemeği sevdiğinizi bileceğim,
siz televizyona bakarken ben saçlarımı öreceğim.
konuşmadan oturacağız aynı evde
midem kasılmayacak artık sizi beklerken
seveceksiniz beni hem de çok
ama işte daha az bir keyifle...
korkarım gideceksiniz sonra siz
biraz ferah ruhunuz biraz üzgün
uykunun o ipek sığınağında gelecek nefesiniz
özleyeceğim sizi hem de çok
benden bir ses bekleycek aramayacaksınız
hem özleyeceğiz hem uzakta dinleneceğiz
ve işte böyle biz artık biz olmayacağız
kendisini tanımam fakat çok tatlı ve mütevazi bir kız evlat yetiştirmiş kişidir öyle ki kızı yaklaşık 10 yıldır çalıştığı beko elektronik a.ş.'de stajyerlere sunduğu tanıtım konuşmasından tutun şirket içi attığı maillere kadar hiçbir yerde soyadını kullanmaz, babasının reklamını yapmaz.
şirince'de ali nesin ve sevan nişanyan'ın çabalarıyla kurulan, şu anda 70 civarı öğrencinin matematik yapmaya çalıştığı ancak türkiye bürokrasisi yüzünden engellenen oluşum. matematik baçesi, kampı.
öğrencilerin derslikleri mühürlenmiş, sık sık jandarmaların ziyaretleriyle karşılaşılmış, çadırda kalmalarına bile neredeyse izin verilmemiş ama inatla, hırsla ve aşkla matematiğe devam edilen yer.
zavallı öğrencilerinin ingilizcesinin 'reverse of', 'assume that' ve 'therefore'dan ibaret olduğu ve işkenceci hocalarının ingilizce bilmediği bölümdür.*
sinirlenince 'ask your questions to my assistant not to me. i am going!' deyip sınıfı terk eden hocaları bile vardır.
şu anda peride3 ile beraber insan kaynakları bölümünde staj yaptığımız ve sürekli içinde kaybolduğumuz fabrika.
ilginçtir kantinde sigara satılmaz, sigara almak için çarşıdaki bijuteriye gitmek gerekir.* stajyerlerine mavi önlük, işçilerine çalıştıkları alana göre kırmızı, yeşil, renk renk üniformalar giydirirler
ankara batıkent!te su kesintilerinden etkilenmediği iddia edilen semt. aski'ye giden borular mı geçiyormuş neymiş. birsürü safsata. yalan olduğu çıktı tabii ortaya. herkes gibi buranın insanları da susuz kalıp koktular, kolera tehlikesi geçirdiler.*
almanca derslerinin vazgeçilmezi.
hoca wie geht es dir?* die sorduğunda hemen yapıştırılan cevap olduğundan bir süre sonra havalı olsun diye so lala denir bunun yerine.
hatırla sevgili'de süper dörtlünün* sürekli söyledikleri parça. sanki 68 kuşağının marşı gibi lanse ediliyor. ya da bu dizinin senaristleri dönemle ilgili sadece bu şarkıyı biliyorlar.
yazılarını henüz okuma fırsatı bulamadığım ancak nikini görür görmez vurulduğum yazar. hem bir ankaralı hem bir kedi sever olarak* kendisine buradan tırmalama, mırlama, bir doz da özdemir asaf gönderiyorum.
bizlerin de o öğrenciye dönüşmemizi isteyen dersane hocamız şöyle demişti:
-giderken 10 soru dönerken 10 soru çözseniz günde 20 soru; ayda 600 soru; 8 ayda 4800 soru eder. hiç yoktan 4800 soru. öss'de 1 soru 3263526352653..(neyse artık) kişiyi geçmenizi sağlar. bu 4800 sorudan sadece biri bile sınavda çıksa 3263526352653.. kişiyi geçmiş olursunuz. bu sebepten yolda soru çözmek hafife alınamaz çocuklarım. çalışın, çalışın, çalışın!!!
izlenimci sanatçıların klasik sanatçılar tarafından taşlanması, lanetlenmesi ve afaroz edilmelerinden sonra manet önderliğinde eserlerini sergiledikleri salon.
ve böylece sanat dünyasında eleştirmenler:0 sanatçılar:1 durumunun yaşandığı ender durumlardan biri vuku bulmuştur.
edit: tabi edindiğim kaynak ingilizce olduğu için buraya saloon of rejected yazdım ama sergi salonunun asıl adı Salon des Refusés.