gerçekten sevmediğim insan tipi.
yakın çevreme karşı “mesaja geç cevap verdi” takıntım yok. birini zaten yakın çevrenize alıyorsanız onun günlük hayatının içerisinde oluyorsunuz mutlaka. mesaja geç yazsa bile o an ne yaptığını tahmin etmeniz zor olmuyor.
sorun yeni tanıştığın bir insanın böyle davranması. ilk zamanlar zaten yeni yeni tanışıyorsunuz geç yazmasında sorun yok, bir işi olabilir. ama belli bir zamandan sonra işi olmayıp telefonu sürekli elindeyse ve yazmıyorsa bir sorun vardır.
belli bir süre sürekli yapıldıktan sonra bende “konuşmak istemiyor ve beni önemsemiyor” hissi oluşturuyor. yedekte tutulmuş gibi hissediyorum.
1-2 kez konuşma şeklimle ya da cümlelerimle uyarmaya çalışırım. sonuçta ben ders çalışmamdan ödün veriyorsam onun için karşı taraf da benim için bir şeylerden ödün vermeli. eğer hâlâ devam ediyorsa da o vakitten sonra yapacağım bir şey olmaz. kendi önceliklerine önem verip hayatına bensiz devam edebilir.
bir şey paylaşamadığın konuşmadığın insanla da yakın olamazsın zaten.
tanıdığım tüm insanlar hep diğerlerinin ne kadar kötü olduğundan bahsediyor. bu tarz başlıklarda ve hayatta herkes ne kadar naif, ne kadar hassas, ne kadar ihanete uğramış. anlamadığım şey şu herkes bu kadar iyiyse bahsettiğiniz kötülükleri yapanlar kimler?
belki de çıkarılacak bir ders yoktur. herkes herkese işine geldiği gibidir. olabilir.
şiddet, taciz vesaire diye kategorize etmenin doğru olduğunu düşünmüyorum.
çocuk denilen canlı o kadar hassas ki bazen bir göz hareketi, ufak bir mimik bile travmaya yol açar. bu konuda freud'un babasıyla yaşadığı bir olay vardır. ırkçılığın yükseldiği dönemlerde babasıyla sokakta yürürken yahudi oldukları için yoldan geçen bir adam, babasına kaldırımdan yürümeye hakkı olmadığını söyler ve freud'un babası da kaldırımdan iner. o an o küçük çocuğun aklına kazınmıştır ve freud yıllar sonra dahi bu anıyı anlatır. güçlü baba figürü yıkılmıştır.
goethe'nin "insan kendini yalnızca insanda tanır" sözünden yola çıkalım. tıpkı lacan'ın ötekisi gibi. çocuk da kendisini bakıcısında, çoğu zaman annedir bu kişi, tanır. annenin bakışları üzerine sevilmeye değer biri olup olmadığına karar verir. ilgisiz, sevgisiz bir anne ona hiçbir şekilde kötü davranmasa bile yavrusunun ruhunu sakatlar. dokunulmayan, sevilmeyen bebeklerin öldüğünü kanıtlayan deneyler vardır mesela. ilgisiz bir anne, çoğu zaman çocuğunu döven bir zalimden daha zararlıdır.
şiddetin alt metnine girmek dahi istemiyorum. savunmasız bir çocuğa bunu yapanlar hakkında konuşmak içimi acıtıyor. ne yazık ki hayat herkese eşit değil. bazılarını daha çocukken kırıp döküyor. umarım yaralarınızı sararsınız ve hayat sizden esirgediği sevgiyi bir gün karşınıza çıkarır.
abi siz niye zahmet ediyorsunuz? valla ya, alın biz canımızı falan verelim, zaten bir boka yaradığı da yok; vurun kırbacı, yediğimiz iki lokma ekmek, onu da yük etmeyelim size. biz alıştık artık, sosyal medyaymış neyimize? hatta insan olmak bile lüks bize.
haginin monacoya atıığı gol.
soldan içeri girip o muhteşem sol ayağı ile topu kelecinin sağından 2 direiğin birleştiği yere yakın meşin yuvarlağın aglara teslim oluşu.
o kadar çokki bu bende.
çok otobüsle uzun yolculuk yaptığımdan olsa gerek bütün can sıkıcı olaylar başıma geldi.
5-6 saatlik gece yolculuğundan sonra sabaha yakın biraz soğuk oluyor otobus mole yerinde durunca aşağı inip bi sigara içmek(çok özledim).
Eski sevgilim için, günübirlik sabahın beşinde, gece kollarını henüz yeni güneşe bırakırken; yollara düşerek gittiğim şehir. Sevdanın bu kadar gözü pek kılması insanı, mucizeden öte olmasa gerek.
internet çıktı mertliğin bir kısmı bozuldu.
bir insanı nasıl bulmak istiyorsan gir internetten ara o şekilde bulmama gibi şansın yok.
örneğin hilal cebebi seksi bulmak istiyorsan.
internetten arama motorundan birine gir hilal cebeci sexi yaz kesin herkesin gözüyle sexi bir kare çıkar.