kentsel dönüşüm projeleri için katledilen ağaçlarımızın yokluğu yüzünden sağımız ve solumuzun beton yığınlarıyla dolu olması. kendi yarattığımız cehennem...
yeni yeni benliğime giren sinsi bir virüs. size özel perspektif ve düşüncelerinizi bir karede toplamak...
ustaların fotoğrafçılık hakkındaki tecrübelerini okumaya başlar ve araştırırsınız. lensler de epey önemli. Ama en güzeli ilk çektiğiniz fotoğrafları ileri ki zamanda hiç beğenmeyecek ve bir çok hatayı keşfedecek olsanız bile onlar sizin baş tacınızdır. muhakkak çektiğiniz fotoğrafları tarihine göre ayırmak önemli. ilk zamanlar pek bir şey anlamazsınız ama biraz zaman geçince yeni fotoğraflarla karşılaştırma için önemli.
sadece nejat işler için izlemeyi denediğim yine de başaramadığım dizi. abi, gitmemiş bu proje sana. seni kötü projelerde görmeye alışık değiliz, gülbeyaz'dan bugüne dek.
çevirileri oldukça kaliteli yayınevi."gençlik" ve "çocuk" dizilerini de ayrıca takip ediyorum. Etrafınızda küçük kim varsa, rahatlıkla hediye edebilirsiniz, sağlam yazarları iyi ayıklayıp, sunmuşlar. tabi el yakmıyor da değil, haniii...
bunun ne demek olduğunu bilmiyorum
ama bir kadından çok hoşlanmaya
başladığım zaman,
kendime güvenim sarsılıyor.
bu beni gerginleştiriyor.
doğru şeyleri söyleyemiyorum
ya da muhtemelen
söylediklerimi
gözden geçirmeye
tartmaya
hesaplamaya başlıyorum.
sence yağmur mu yağacak? diyorsam
ve o bilmiyorum diyorsa
hemen benden gerçekten hoşlanıyor mu? diye
düşünmeye başlıyorum.
başka bir tabirle
biraz ürkütücü oluyorum.
bir keresinde bir arkadaşım
biriyle arkadaş olmak
birine aşık olmaktan
yirmi kat daha iyidir demişti.
sanırım bunda haklı
üstelik
bir yerlerde yağmur yağıyor ve
çiçekleri büyütüyor
ve salyangozları mutlu etmeye devam ediyor.
önemsenen tek şey bu.
ama
bir kadın benden çok hoşlanıyorsa
ve gerçekten gerilmeye başlıyorsa
ve bana aniden tuhaf sorular sormaya başlıyorsa
ve yanlış cevapları verdiğimde yüzü asılıyorsa
ve şu gibi şeyler söylüyorsa:
sence yağmur mu yağacak?
ve ben en ufak bir fikrim yok! diyorsam
ve o ah, diyorsa
ve hafiften üzgün görünüyorsa
kaliforniyanın açık mavi gökyüzünde,
şöyle düşünüyorum: tanrıya şükür, sensin bebeğim,
bu sefer benim yerime sensin.
çağaloğlu'nda yeni açılmış bir sahaf. beyazıt'taki sahaflar çarşısındaki d&r mantığındaki kitap dükkanlarına tepki olarak doğmuş resmen. fiyatları da uygun. nadirkitap.com ile ortak çalışmaktadırlar. Sitede gördüğünüz bir kitabı, dükkanı arayıp ayırtabiliyorsunuz.
bugün oradan aldığım kitaplar;
Ralph 'Sonny' Barger - Cehennem Meleği
Roland Barthes - Camera Lucida
M.B-Neumann - Kafka'nın Sevgilisi Milena
Charles Bukowski - Hollywood
senaryosunun idiot'ler için özel yapım olduğunu düşündüğüm dizi yapımıdır. zira bu kadar zeka yoksunu bir dizi, normal insanlar için yapılmış olamaz ya. büyük hakaret olur bak.
'vasat' bile sayılamayacak sıfır samimi bir film. bunu 'aşk filmi'diye nitelendirip, arşivinde saklayacak kadar ayılan, bayılan var. filmin asıl ilham aldığı yeşilçam örneklerini kıçınızla bile izlemezsiniz ama. Bari onları izleyin de biraz doğallık, samimiyet ve oyunculuk görüp, görselleri algılama konusunda kendinizi geliştiriniz.
"Konuştuk o ve ben. işimi sordu ama içten değildi, işim onu ilgilendirmiyordu. Ben de verdiğim yanıtta içten değildim, işim beni de ilgilendirmiyordu. " /John Fante
"temel tasarım, yazı ve desen" gibi harikulade dersleri olan, güzel sanatlar fakültesinde 4 yıllık bölümdür. Bir çalışmanız üzerinde saatlerce kafa yorabilirsiniz, zihnen çok yorulmuş olsanız da ortaya çıkan iş herkesten farklı ve sadece size bağlı olduğunu görüp o tadı alınca harikulade zevk alıyorsunuz. renklerle iyi anlaşabilmek ve işe başlamadan önce kafanızda bir taslak hazırlamak çok mühimdir. iş olanakları da epey fazladır. her ne kadar, günümüz mesleği olması nedeniyle artık 4 aylık kurslarla grafikerlerin çoğalması, bir problemmiş gibi düşünülse de elbetteki öyle değil. Sen sadece programları öğreniyorsun. Fakat bu işte program bilmek sadece ufak bir aksesuardır. Asıl temel; hayalgücü'dür. Yeteneğin varsa, piyasada tutunabilirsin.
ayrılmak için iftira atandır. eee sonuçta fingirdeyeceği, gizli kapaklı mesajlaştığı, cilveleştiği hatunlar bir kenarda onu bekliyordur. Eski sevgilileri de unutmayalım lütfen. Sizi gönderdikten hemen sonra bir aşk sarhoşluğu ile sadece kısa bir müddet onlardan ayrı kalmasının acısını, ayrılığınızın 33. dakikasında hepsinin gönlünü tek tek alacaktır. "iğrençleşmek" bile denilemez ki bu duruma...
gözleriniz şişmiş, kırık kalp parçaları için için batarken sana birden yanınıza zıplayan kedinizdir o. mırıl mırıl, keyifli ve size güvendiğini hissettirerek yanınıza kıvrılıp, uykuya teslim ederken kendini onu seyretmektir. evet, kesinlikle bu.
az daha ölecektim... mutsuzluktan, onsuzluktan ve gururdan. Onun yerine susmayı tercih ediyorum ve şimdi sürünüyorum. Mutlu anları içine hapsedip bir an önce siktir olup giden "zaman" nerelerdesin? şimdi de öyle bir an önce, hızlıca siktir olup geçip gitsene. Canım çok yandı.
bugün;
Mehmet Kartal - "Hayatım Harbiden Roman" ve "Eski Bir Hırsızın Anıları",
Charles Bukowski - "Hollywood"
Lawrence Ferlinghetti - "Şiirin O ince Küllerini Toplayanlar" kitaplarının siparişini verdiğim online kitap sitesidir. Müşteri Hizmetlerinin hızlı yanıtlar vermesi ve benim gibi kart kullanmayan arkadaşlar için "kargo ile kapıda ödeme" seçeneği bu siteden alışveriş yapmak için can alıcı nedenlerden biridir.
genellikle stres kaynaklıdır. öneri için kuaförlere başvurmayın, kendileri sana verdikleri 130 liralık setin getirdiği karla yüzü güleç kendine yeni bir şeyler alıyorken ve faturalarını öderken, sen umutla saçlarının yeniden çıkmasını daha az dökülmesini beklerken, hiç bir işe yaramadığını görüp daha da kederlenip, eskisinden daha fazla saç döküyor durumuna geliyorsun. Yapma bunu kendine! Cildiye hekimine gidiniz eğer gitmiyorsanız, aktarlara emanet ediniz kendinizi. Fakat kuaföre asla!