diyarbakır cezaevi 80-82 yıllarında mahkum olan mahmut özdeş'in yazmış olduğu şiir. şiir diyarbakır zindanını, vahşetini, yaşananları tüm çıplaklığıyla anlatıyor bir nevi. buyrun;
sakın yapmayin
sakın darbecileri göz altına aldığınızda çıplak beton üzerinde yatırmayın,
gözlerini bağlayıp çırılçıplak soyup işkence yapmayın,
falakaya yatırmayın,
elektrik vermeyin.
filistin askısına asmayın
mahkemeye götürürken ellerini arkadan kelepçeleyip zincirle birbirine bağlamayın
yere düştüklerinde tekmeleyip joplamayın.
tutuklandıklarında hoş geldin dayağı atmayın.
boklu hücrelerde günlerce, haftalarca bekletmeyin.
dayak düzeni aldırmayın, esas duruşta saatlerce bekletmeyin.
havalandırmada
"tarihi çevir at sesi mızrak sesi bunlar.delmiş romanın gögsünü mızrak gibi hunlar"
marşını söyletirken sesi az çıkarsa,
sözlerini unuturlarsa sırtlarında sopa kırmayın,
logara sokup boklusu içirmeye kalkmayın.
geceleri koğuşu basıp sıra dayağından geçirmeyin,
eşyalarını parçalamayın.onları sigara dumanıyla boğmayın,
içine canlı fare attığınız yemekleri yedirmeyin.
ama paşanın yazdığı beyaz kitabı verin okusunlar.
soğuk kış günlerinde çırılçıplak soyup beton üzerinde yatırmayın,
görüşmeye gittiklerinde yerlerde sürükleyerek çiğnemeyin.
aileleri karşısında dövmeyin,
çince konuş çok konuş diye dövmeyin.
çince bilmeyenleri bir haftada konuşamazsan ananızı belleriz diye hırpalamayın.
kopek coya ısıtmayın...
bütün gün işkence gören insanların çığlıklarını kaydettiğiniz bantları dinleterek ağır psikolojik işkence yapmayın...
başbakana sövdü diye koğuştan çıkarıp soyup tecavüz etmeyin.
ceza evinde sorgu tezgahı kurup yeniden işkenceye başlamayın.
görüşmelerine gelenlere eziyet etmeyin, görüş yasağı koymayın.
gelen eşyalarına veparalarına el koymayın.
bize yapılanları lütfen darbecilere yapmayın.
yaparsanız iki elimiz sizinde yakanızda olur sakın unutmayın.
vladimir vladimiroviç mayakovskiye ait olan şiirdir. 5 mart 1922 tarihli izvestiya gazetesi'nde yayınlanmıştır. şiir bürokratizmle dalga geçer,sayısız kurul oluşturulmasını eleştirir.
buyrun şiirin tamamı;
"yoldas ivanovic geldi mi nihayet?
hayir abcdefg komitesi toplantisinda
toplanti salonuna gidiyorum
bütün hızımla
gösteririm ben onlara!
sövüp duruyorum,
ne gelirse ağzıma.
ve birden inanamıyorum
gördüklerime...
yarım insanlar oturuyor iskemlelerde...
..........
sekreter gayet sakin açıklama yapıyor:
"ayni anda iki toplantıya katılıyorlar,
günde 20 toplantıya katılmak,
spor değil,
yükümlülüğümüz bizim
(.........)
bunca heyecan üzerine
sabaha karşı nihayet uyuyabildiğimde,
umutlu bir düs görüyorum:
"ne olur, yalnizca bir toplanti yapin!
bütün toplantılari kaldırma toplantısı!"
....
şiir lenin'in ilgisini çeker,lunaçarski lenin'in şiire çok güldüğünü, bazı satırları yüksek sesle yinelediğini aktarır. hemen ertesi gün lenin tüm rusya metal işçileri komünist bölümünde yaptığı konuşmada şiiri över.
farid farjad diyarbakır kültür sanat vakfının organizasyonuyla 27 martta dicle üniversitesi kongre merkezi'nde vereceği konserdir.
diyarbakır kültür sanat vakfı bundan önce de dünyaca ünlü etnik caz sanatçısı azam ali'yi diyarbakırlı sanatseverlerle buluşturmuştu.*
bilet fiyatları henüz belli değil.
90'lı yıllarda dönemin başbakanı süleyman demirel'in meşhur sözüdür.
1990'lı yıllar türkiye tarihinin en karanlık ve aynı zamanda en utanç verici dönemidir. bu dönem, türk medyasının da en utanç verici dönemidir. doğuda gazeteciler öldürülürken batıdaki meslektaşları bırakın cinayet haberlerini olduğu gibi vermeyi; cinayetleri örtmeye, "pkk yaptı", "gazeteci değil pkk'lı" bile demişlerdir.
bir fransız doktor, 1900'lerde istanbula gelmiş, birkac yıl kalmış, sonra da anılarını yazmış. O kitapta doktor saptamış, 1910 yılında, istanbulda tam 26 degişik dilde gazete yayınlanıyormuş. bunların hepsi günlük gazete olmayabilir, haftalik, onbes günlük, aylık ve yayın süresi belirsiz yayınlar da vardi...
bugunun istanbuluna bakıyoruz simdi: istanbulda bugün günlük ve haftalik olarak sadece yedi dilde gazete yayini yapiliyor: turkce, kurtce, ermenice, rumca, ladino, ingilizce ve fransizca...
bir yüzyilda 19 dili mahvetmişiz. ortadan kaldırmışız, silmişiz. magrasyonun dediği gibi, bu dildeki gazetelerin ortadan kalkmasi, aslinda o dili konusan insanların kaybolup gitmesi demektir. bu durum, bugun açısından olağanüstü bir yoksullaşmayi gösteriyor. 19 kat kısırlaşmışız, çölleşmişiz. çünkü bu 19 gazete, 19 kültürü, 19 dili, 19 mutfaği, 19 yasam tarzını anlatıyordı...
sakin geçen maçta hakem rahattı, futbolcular da zaten şu soğuk havada maç bitse de gitsek der gibiydiler. garip olan şey şuydu ki her iki takımın taraftarı
-haydi başkentim haydi başkentim bastır ooo oooo, diye bağırmalarıydı.
ne de olsa biri resmi başkentimiz, öbürü de gönlümüzün başkenti!
14.yy iran şairlerindendir. Fars edebiyatının en güçlü gazel üstadı olan hafız-ı şirazi kaside, rübai ve kıta gibi diğer şiir örneklerini de vermiştir. Şiirlerinin toplandığı divanı birçok dile çevrilmiştir. Hafızın osmanlı divan şiirine ve divan şairlerine büyük bir etkisi olmuştur. Ona lisanül-gayb lakabı verilmiştir.
orijinal yazılımı "dibistana kurdî" şeklidedir. dibistan kürtçe'de okul manasına gelirki sitenin adıda kürtçe okulu olarak çevrilebilir türkçeye. site tamamen siyasetten uzak, sadece kürt dilini geliştirmek, kürt kültürüne ve diline hizmet etmek amaçlı oluşturulmuş. site başta kürtçe olmak üzere türkçe, isveçce, ingilizce, almanca olarak da hazırlanmış.
marmara üniversitesi fen edebiyat fakültesinde öğretim görevlisidir. bölümün en karizmatik, bilge aynı zamanda mütevazi hocasıdır. çeşitli sebeplerden dolayı yıllardan beri yardımcı doçenttir.
ortaöğretim matematik öğretmenliği bölümüne kompleks fonksiyonlar, fen edebiyat matematik bölümüne de fonksiyonel analiz derslerini eli cebinde anlatır. belli başlı prensipleri vardır; derse notsuz girmek, ders sonunda kesinlikle öğretici bir o kadar da uğraştırıcı problemler bırakmak,sınav soruları çözmemek-sadece nerde ne yapacağını söyler öğrenciye- gibi...
derste öğüt vermeyi de ihmal etmez. favori matematikçileri daha çok büyük islam düşünürleri ve alimleridir. cabir bin hayyam, ömer hayyam gibi. avrupalı matematikçileri de gıpta eder. cauchy, liouville, pascal...
ders arasında verdği demeçlerde orijinal laflar eder. bir keresinde üniversitede tez hazırlama konusundan bahis açılmıştı. aynen söylediklerini aktarıyorum:
bu sosyal bilimlerde okuyanlar matematikçilerle hep dalga geçiyorlar. neymiş onların tezleri yaklaşık olarak bin sayfa sürüyormuş, matematikçilerin 3-4 sayfa. halbu ki bilmiyorlar, matematikte 3 satırlık bir işlem sosyal bilimlerde ki 100-150 sayfaya eşittir. matematikteki simgelerde* bir dünya kadar anlam yatıyor...
Siverek Belediyesince bir süre önce başlatılan ''Değerlere Sahip Çıkma'' projesiyle, bazı kavşaklara Siverekli şair, halk ozanı ve tanınmış kişilerin heykeli ile ilçeyle özdeşleşmiş konularda heykellerin dikilmesi kararlaştırılmış ve ardından belediye tarafından ilçeye yapılmıştır. hayırlı olsun, her ne kadar geç kalınmış olsa da, değerleri yaşatma adına güzel bir hizmettir.