kara kedinin golgesi
536 (ordinaryus)
beşinci nesil yazar 1 takipçi 18.50 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    ytüfok amatör fotoğraf günleri

    1.
  1. Ytüfok'un düzenlediği 24-28 Mayıs 2010 tarihleri arasında YTÜ Yıldız Kampüsü'nde düzenlenecek fotoğraf haftasıdır.

    Bu yıl "Onlar Geliyor!"; sloganıyla duyurulan etkinliğe 13 üniversite fotoğraf kulübünün üyeleri sergileri ve gösterileriyle, 15 fotoğrafçı da söyleşi ve atölye çalışmalarıyla katılacaktır. fotoğraf bakmayanın kalmayacağı bir hafta olmasını hedefleyen etkinlik Yıldız'ın bir hafta boyunca fotoğraf merkezi olması ve binlerce öğrencinin fotoğrafla bir araya gelmesini amaçlamaktadır.

    10.Amatör Fotoğraf Günleri tanıtım sloganı “Onlar” şöyle tanımlanıyor: "Onlar; sergi ve gösterileriyle katılan üniversite fotoğraf kulüpleri, yapacakları söyleşilerle fotoğrafçı ustalarımız, organizasyonu yapan 'Ytüfok'lular, fotoğrafseverler ve biraz olsun emeğini ya da vaktini Amatör Fotoğraf Günleri'ne harcayan herkestir."

    Onlar’ın içinde bu yıl yer alan fotoğrafçılar Ahmet Elhan, Ali Taptık, Aslı Narin, Melisa Önel, Murat Durusoy, Murat Germen, Orhan Cem Çetin, Ömer Orhun, Refik Akyüz, Selim Süme, Serdar Darendeliler, Serkan Taycan, Sevim Sancaktar, Yusuf Sevinçli ve Yücel Tunca'dır.

    Fotoğraf kulüpleri Balıkesir Üniversitesi Fotoğraf ve Sinema Topluluğu (SiFOT), Boğaziçi Üniversitesi Fotoğraf Kulübü (BÜFOK), Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Fotoğraf Kulübü (ÇOMÜFOT), Çankaya Üniversitesi Fotoğraf Topluluğu, Dokuz Eylül Üniversitesi Fotoğraf Topluluğu (DEFOT) Dokuz Eylül Üniversitesi IIBF Fotoğraf Topluluğu (DiFOT), Hacettepe Üniversitesi Fotoğraf Topluluğu (HÜFOT), Konya Selçuk Üniversitesi Fotoğraf Topluluğu, Mimar Sinan Üniversitesi Fotoğraf Kulübü (MSGSÜ-FK), Sabancı Üniversitesi Fotoğraf Kulübü (SÜFOK), Uludağ Üniversitesi Fotoğraf Topluluğu (UFAT), Yeditepe Üniversitesi Fotoğraf Kulübü (YÜFOK)ve Portekiz Coimbria Üniversitesi Fotoğraf Kulübüdür. (Katılımcılar o tarihler arasındaki ani iş/ders durumlarına göre değişebilir.) Nikon ana sponsorluğunda gerçekleşecek olan Ytüfok 10. Amatör Fotoğraf Günlerinin hizmet sponsorları ise Sarıyer Belediyesi ve Kurukahveci Mehmet Efendi oldu.

    Etkinlik Tarihi: 24-28 Mayıs 2010
    Etkinlik Merkezi: YTÜ Yıldız Kampüsü Oditoryum Sergi Salonu

    Açılış Kokteyli: 24 Mayıs 2010 Saat 17.00
    Yer: YTÜ Yıldız Kampüsü Oditoryum Sergi Salonu Beşiktaş/istanbul

    Ytüfok Web: http://www.ytufok.org
    Onlar Web: http://www.onlargeliyor.com
    1 ...
  2. kedi ile balkondan halı çalmak

    1.
  3. uygun balkon bulunur, takriben bir yada ikinci kattır.
    uygun kedi bulunur, takriben sokak kedisidir.

    balkondaki halıya kedi fırlatılır. kedi, halıya tutunur ve yukarım çıkmak için çırpınır. o çırpındıkça halı kayar ve düşer. siz de halıyı hiç bir çaba sarf etmeden çalmış olursunuz.

    nerden mi biliyorum, gölgesi olduğum kedi böyle bir işe karışmış istemeden.
    9 ...
  4. ytüfok

    1.
  5. web sitesiyle görsel bir şölen yaşatmaya başlayan YTÜ'nün verimli fotoğraf kulübü.

    ismi yanıltabilir. fok balıklarını sevseler de onlar için çalışmıyorlar, folklor kulübü de değiller. fotoğraf kulübüler.

    aktifler, eğlenceliler, öğreticiler.

    genç delikanlı olmuş ytüfok, 15.yılıymış.

    http://www.ytufok.yildiz.edu.tr
    http://www.ytufok.org
    0 ...
  6. düşman haymana ya gelmiş ye malını

    1.
  7. yunan askerleri anadoluya girerken söylenir bu laf ilkin. sonuçta köyünü bırakıp kaçıyorsun, geride kalanları düşman yakıp yıkacak. en iyisi yiyebildiğini sen ye düşman yiyene kadar.

    şimdi bu laf iç anadolu'da insanlar arada yaptığı anormal harcamalar ya da tüketimlerde birbirlerine gaz vermek için söylüyorlar. geleceği düşünmeden dilediğin gibi tüket bir sefer olsun anlamında.
    2 ...
  8. kırşehir anadolunun parisidir

    1.
  9. doğudan kırşehir'e göçenlerin kullandığı cümle. onlar için de şehirliler için de övgü olmayan cümle.

    nedeni ise şöyle açıklanabilir:

    maraştan ve dolaylarından gelmiştir adam ailesiyle. kırşehir'de rahatça iş bulur. istanbuldaki gibi herşey pahalı değildir, ucuzcadır. zamanında şehrin yerlilerinin kaldığı sahipsiz kalmış ahşap konaklar, artık şehrin dışında kalmıştır ve buralara yerleşilir. ev kirası ödenmez. çünkü ev sahipleri yaşlı amcalardır, artık dava falan açamayacak haldedirler. zaten tayyip baba da her türlü erzağı sunmaktadır. (bkz: çalışmayan vatandaşın kazancının 800 ytl olması)

    öyleyse tabi ki der adamlar paris diye. onlara gitgide paris olan şehir, dışardan bakanlar için git gide yoz olur. o abdalların, erenlerin, aşıkların şehri; ahi evran, aşık paşa, hacı bektaş, cacabey, yunus emre'nin şehri orta anadoluda bir garip kalır.

    evet, 500 yıl önce herkes için kültürel paristi kırşehir. peki ya şimdi? koca şehrin bir gecekondu mahallesinden ve çarpıklıklarından farkı kalmayacak neredeyse...
    7 ...
  10. as a lolan

    1.
  11. altkitap online yayınevindeki öykü kitaplarından biri. diğerlerinden farkı ise kurguda saklı. on bir farklı fotoğrafı yedi kişi kendilerine göre sıralamış ve onlara öykü yazmışlar. fotoğraflardan kendilerince aslolan, önemli olanları taşımışlar öykülere. metne cümle sınırı getirdikleri gibi yazma süresini de 23 gün olarak belirlemişler.

    7 kişi 11 fotoğraf 23 gün gibi hep asallıklarla uğraştıklarından ve yazmanın yalnızlığından dolayı da buldukları aslolanlar, kitap adını as-a-lolan olarak belirlemiş.

    kitabı indirmek için:
    http://www.altkitap.com

    bu kitabı yazanlar hakkında detaylı bilgi için ise:
    http://kurraa.blogspot.com
    0 ...
  12. öyküyle kız tavlamaya çalışan romantik aptal

    1.
  13. hiç şiir yazamadım. gzüel bir sesim de yok ki şöyle kulağına fısıldayayım aşk nağmeleri gibi.

    hiç gitar da çalamadım. elde gitar o hayranlığı bana gösterecek bir ortam hiç olmadı.

    hep öykü yazdım. içinde onun olduğu öyküler... ben okuyamadım, oturup sesli okunacak bişey değil ki bu meret. o da okumadı. dergilere yolladım, belki ordan okur diye ama hiç bir dergi öykülerimi yayınlamadı. ona ithaf edilmiş hiç bir öyküm olmadı. ona romantik gelecek hiçbir şey... sanırım sadece komik oldu öykü yazmak. onu tasvir etmek niye komikse...

    tamamı aptallıktan...

    zaten fark ettim ki değmezmiş kızlara. kız tavlamak için bir öykü kitabı birine ithaf edilmez. dostlarıma ithaf ettim kitabı. yeni öykülerimde ne zaman bir kötü kadın, bir kevaşe, bir yosma, mahallenin dedikoducusu oldu; o öyküden anlamayan kızların isimlerini verdim onlara. intikam mı, evet kısmi intikam.

    artık deliyim yani...
    2 ...
  14. erotik dükkan reklamı

    1.
  15. türkiyede olsa yanyana vibratörlerin ekranda göründüğü, kebapçı reklamında adana, urfa, beyti der gibi kondom çeşitlerinin tek tek sayılacağı bir reklam olurdu.

    elin oğlu ise "Vegetables are mistreated everywhere. Help us fight this!" sloganıyla salatalıkları koruma altına almış.

    Sara's Secret markası için yapılan stopmotion reklam filmi aşağıda.

    http://tr.sevenload.com/v...ol-Cucumber-Sara-s-Secret
    1 ...
  16. pencereden kedi sarkıtıp sokaktaki kediyi azdırmak

    1.
  17. kedilerle olan pamuk ipliği gibi bağımdan olacak, her şey beni buluyor.

    dar bir sokağın birbirine bakan apartmanlarından birinde, üçüncü katta yaşıyorum. karşıda ilginç insanlar var. bir pencerede atletli kırolar, başka bir pencerede yatağına yüzüstü yatıp ayağını sürekli sallayarak konuşmasından sevgilisiyle cepten konuştuğunu anladığım bir lise ergeni, başka bir pencerede ise türk filmlerinden çıkmışçasına duran ve cast ajanslarında figüranlık yaptığını öğrendiğim bir arapbacı var. (bizi dikizlemesi de ayrı mesele)

    bir gece acayip kedi sesleriyle irkilip balkona çıktığımda o adamı gördüm. ev kedisini pencereden aşağı sarkıtıyordu. büyük ihtmal dişi, tüyleri çok güzel bir kediydi. aşağıdaki mahallemizin kedi çetesi, bir güruh halinde cırlıyordu. hayvanlar resmen aşağıda azıyordu bu 3. kattaki kraliçe kedi için. sonra adam büyük bir zevkle sırıtarak içeri çekti kediyi. aşağıdakiler o tahrik durumuyla ne yaptılar bilmiyorum.

    erkek erkeğe falan sanırım kedilerde de pek hoş olmaz.

    bu durumu daha sonra da sık sık yaşadım.

    bir gece kedi sahibinden önce küfürler yağdı geceye. acaba bu kedi fetişine mi bir saldırı oldu diye düşünürken aşağıda karşı binanın dibine işeyen, bir yandan ana avrat küfreden birini gördüm. işeyip bitirince yerdeki döner bıçağını alıp anasını küfürde becerdiği kişiyi bulmaya gitti. sonra kediler çıktı piyasaya seranat için, sonra kedi sarkıtan adam, sonra kedi, sonra yine azmalar hiç birşey olmamış gibi...

    bir kara kedinin gölgesi gibi izledim olanı biteni. sahi, ben zaten kara kedinin gölgesiyim.
    1 ...
  18. beşinci kattan düşen kedi

    1.
  19. "bu eğlenceli, üzücü, trajikomik bir hikayedir. uzun olduğu için sanırım pek takdir edilmeyecek, oylanmayacaktır."

    kedileri sevsem de uzaktan sevmek tercihimdir. onun için yakın arkadaşım ben10 da kedisini camekanlı balkonuna kapatmıştı. aramızdaki camla pek bi güzel eğleniyoduk bogisle. seni uzaktan sevmek aşkların en güzeli diyordum.

    sonra biz ben10'la muhabbete başladık, unttuk bogisi. o eğlenmek için perdelere tutunmaya başlamış, nerden bilirdik. en son atladığı perdenin ardındaki pencere açıkmış, nereden bilecektik. sen tut perdeye atla, ordan gökyüzüne doğru uç, beşinci kattan yere çakıl...

    haberi diyafonla geldi.

    -sizin bi kediniz var mı?
    +e evet.
    -o aşağı düştü yanımızda...

    biz dumur olup aşağı indik. ibr baktık ki bogis oğlan bir arabanın üstüne düşmüş. arabanın bagajında biraz göçük. sonra da utanıp arabanın altına girmiş. güç bela çıkardık. titriyordu zavallı. yukarı çıkarıdk, hiç bişeyi yok gibiydi. sonra rahat armut koltuğa oturunca kanlı dışkıyla tüm koltuğun içine etti. dedik bu kedi sabah çıkmaz. üstelik kedi de arkadaşımın değilmiş, emanetmiş. aradık gerçek sahibini, çok umursamadı. veteriner kediden pahalı malum...

    kaç canı gitti bilmiyorum ama bogis sağlam çıktı. sonra salıverdik hayvanı üniversitemin iktisat kantinine. orda hemcinsleri gibi garfieldvari bir dana olsun yediği pizzalarla dedik.

    ...

    aylar sonra bir lineer sınavında gördüm bogisi tekrar. sınıfa girmiş nasıl becerdiyse. arka sıradaki arkdaşımın sırasına çık, popusuna yaklaş, arka ayakların oturakta, ön ayaklar arkadaşımın sırtında. utanmasa... sanırım ahlaki bir çöküş yaşattık hayvana...

    bunun içindir ki en güzeli gölgesi olmak kara kedinin. kedi düşse de gölgenin canı acımaz. acısa da... acır da orasını karıştırmayalım.
    3 ...
  20. eve kız atma diyalogları

    1.
  21. gece yarısıdır. bir çift sapa sokakta hafif yiyişmeye meyilli yürüyüp gelmektedir. yanlarında geçilirken iki kafadar muhabbbete başlar.

    -atarımlan o kızı eve... olm bak o kızı eve atarsam, bi akşam yemeği ısmarlayacan. söz mü?

    kız kötü kötü bakmaya başlar. hafif bi çakraları açılır. erkeklerin iddia için bile kız atacağını görür.

    erkek kötü kötü bakmaya başlar. gece planı biraz suya düşer gibi olmuştur. iki kafadara gıcıktır ama kzı bırakıp kavga edemez ya.

    sonucunda nolmuştur bilinmez ama zor dakikalar yaşatılmıştır erkeğe.
    0 ...
  22. sonu yorum ile biten tartışma programı

    1.
  23. bir kelime alıyorsun. örneğin düşün-mek... sonuna yor ve um zaman ve kişi eklerini getiriyorsun. oluyor düşünüyorum. buradaki yorum sesini de vurgulu yazıyorusun. düşünü"yorum". on numara tartışma programı oluyor.

    bu benim uydurduğumdu. ama trt'de gayet bi konuşu"yorum" programı var. bir kaç kanalda daha benzerleri de vardı. bitsin!

    kelime oyunlarını seven sayan çoğu zaman da elleriyle besleyip büyüten biriyim. ama aynı klişeyi kabak tadı vermesine rağmen yeni birşey yapmış gibi halkın önüne koymalarından da nefret ediyorum.

    bir de rock festivallerine ya da tv programlarına sonu rock ile biten isim koyma şeysi var ki... illallah! barışarock, savaşarock, konuşarock...

    böyle böyle her birimiz tek tek diyoruz ki "sıça"rock" sıçı"yorum"!
    0 ...
  24. tavuk götü tövbe tutmaz

    1.
  25. bekaret nasıl bir açmaza düştüyse artık anlayamıyorum. bekaretin ana kuralı delinmeden her türlü yolla zorluyorlar kendilerini.

    namus falan geçtim, herkesin namusu kendinedir, bunu yapmak da namussuzluk değildir. aslında bu gerekli şey serbest bırakılsa o zaman her şey daha da kolay olur ama...

    şimdi bakınca gördüğüm "kendimi gerçek aşkıma, evleneceğim adama saklıyorum" denilip son sınır hariç tüm kurallar yıkılıyor. üstelik de bir değil, iki değil. öyle olunca bu söz de gerçek anlama dönüyor pek çok atasözü gibi: tavuk götü tövbe tutmaz!

    kendini saklayacaksan gerçekten sakla ki bir anlamı olsun. ya da tamamen ver kendini. aslolan o içteki saflık yahu, içinde çoktan yırtılmış, dışında göstermelik kalmış bir ince duvar değil!
    2 ...
  26. deniz feneri dibine ışık vermez

    1.
  27. "deniz feneri" gerçek anlamda dibini aydınlatamadığından doğru bir önerme.

    ancak dernek olarak artık değil! dibi görünmediğinden, sadece uzağı aydınlattığını sandığımız derneğin dibindeki tüm pisliği görüyoruz artık. ucu ta türkiye'ye uzanıyor belki. ama inatla kapatılıyor bu konu, savcılar göreve başlamıyor, araştırmıyor.

    koskoca the economist bile diyor artık, zamanında ak parti'nin icraatlarını öven ekonomi dergisi...

    dibini görüyoruz artık, ışık tutuldu. fenerin kimseye ışık vermediği de öğrenildi.

    ama youtube gibi sanırım bu da... dibi hala bize karanlık, türkiye'de o paraları yiyenler hala koltuklarında! maalesef...
    1 ...
  28. şehirler arası otobüste recep ivedik izlemek

    1.
  29. istanbul'a yolculuğun ilk saati. otobüs tıka basa dolu, hatta basamakta bile oturan var. yaşlı teyzeler, türbanlılar, amcalar, çocuklar, delikanlılar...

    muavin recep ivedik cd'sini koydu vcd'ye. izlemeye başladı herkes.

    en edepsiz espriye bile gülüyor yaşlı teyzeler. şahan diyor "murat koyum da tur at" diye, herkes yaşına bakmadan kahkaha atıyor. ben utanıyorum o esprilere, herkes gülüyor. şahan el hareketleri yapıyor, ben utanıyorum türbanlı ablalar birbirlerine ekranı gösterip gülüyor.

    hani bizdeki o edep duygu falan filan? ne türbanlısı utanıyor, ne sarıklısı, ne de entel kılıklısı...

    biz resmen namıkla başlayan ankara pavyon kültürünün üyeleri olmuşuz. "ne kadar sallarsan salla..."
    10 ...
  30. allah diyen salihli

    ?.
  31. manisa salihli'ye bağlı allah diyen kasabasının belediye otobüslerinde yazan yazı.

    allah diyen aslan, karga, arı ve benzeri türlü şeyden sonra bunu görmek aynı hissi uyandırıyor. biraz da akp'nin sol yerleşim yerlerini, kaleleri fethetme politikasının sonucu bir metinmiş gibi: allah diyen salihli, bir ilçe daha allah dedi!

    e ozaman hadi oynayalım bugün bayram yeri: salihli'lililililili yaaar!

    halimiz trajikomiks... metnimiz ironiks...
    4 ...
  32. duvara kahrolsun fasizm yazip imza atan devrimci

    1.
  33. bir türlü gerçek bir devrimci olamamış kişidir. bu kişi yaşamış bir kişidir.

    bir arkadaşıyla birlikte duvarlara yazı yazmaya çıkar a.ş. tüm sokaklara "kahrolsun faşizm" yazarlar. ancak tek farkla, arkadaşlardan diğeri tüm yazdığı sloganların altına isminin baş farfleri olan a.ş.yi ekler.

    sabah mahalleliler kalkıp bakınca yazılara çok şaşırırlar. çünkü herkes a.ş. isimli yeni bir örgüt kurulduğunu sanmaktadır.

    diğer arkadaş a.ş.ye kızarak niye böyle yaptığını sorar. o ise bu işi kendi yaptığına göre imzasını da atmasının gayet normal olduğunu söylemiştir.

    a.ş., sokaklara emperyalizm karşıtı yazılar yazan bu adam şimdi gerçekten baş harfleri gibi a.ş. olmuştur, emperyalist olmuştur.
    1 ...
  34. yufka çömlek peyniri dut üçlemesinden oluşan dürüm

    1.
  35. çocukluğumun en tatlı zamanlarına götüren bir zaman makinesidir bu dürüm.

    peynir yemeyi sevmediğim, dut ağacından inmediğim haziran ayları. avlunun her yanına dutlar dökülüyor sürekli. ama yerdekini görmüyor gözüm, hep en güzelini yiyeceğim. annem bir yandan düşmemden korkuyor, bir yandan ekmek yemememe kızıyor. sonunda çözüm babannemden geliyor. yufka ekmeğin içine babannemin bastığı çömlek peyniri konulurken dut da konuluyor. dut-peynirle dürülmüş dürümün tadını hiçbir şey tutmuyor. vay be, diyorum o vakit. "ne inatçıysam, benim için yeni yemek icat ettiler!"

    yıllar sonra anlıyorum ki gayet işini bilen her anadolu insanı yermiş böyle. tarlada bir dut ağacı altında katığı olan peynir-yufka ekmek ve ılık karpuzun yanına dutu da eklermiş.
    1 ...
  36. o benim yanimda icmez diyen insan

    ?.
  37. arkadaş grubuna iki kişi beraber katılır. biri sigara ikramında bulunur. sonradan gelen iki arkadaştan biri sigara içmediğinden teşekkür edip kabul etmez. diğeri ise hemen bir tane alır, lafı da yapıştırır: "o benim yanımda içmez"

    kendine güveni yerinde olan, çevrenin sevdiği, esprili tiptir bu nedenle.

    diğeri ise hep sessiz kalan, içe dönük, hiçe dönük olan...
    1 ...
  38. kiz gurusu

    1.
  39. hangi kızın kız kurusu, hangisinin afet-i devran, hangisinin akıllı, hangisinin aptal olduğunu bir çırpıda anlayabilen eksper tipli kişinin olası adı.
    1 ...
  40. abidik

    1.
  41. rüşvet yerine kullanılan kelimelerden biri.
    0 ...
  42. para etmeyen tarlayi satin alarak milyoner olmak

    ?.
  43. tamamen gerçektir, uygulanmıştır.

    önce para etmeyen bir arsa alınır ankara eryaman'a yakın bir yerlerden. sonra belediye başkanı i melih gökçek'e söylenir. o da bu tarla vasıflı araziyi imara sokar. sonra da eryaman'ın bilmemkaçıncı etabına katar. arsanın üzerine imara göre 10-15 katlı binalar dikilir. arsa sahibinin ettiği karın yarısı kendine kalır, yarısı i.melih gökçek'e. böylece her şeyi resmi olan bir vurgun yapılmış olur.

    bunu yapanlardan birinin son seçimde eski akp'li bağımsız milletvekili adayı bülent sungur olduğu düşünülmektedir. milyon dolarlık servetlere böylece ulaşmıştır sungur.

    bu şekilde siz de milyoner olabilirsiniz. yeter ki belediyede bir dayınız ve cebinizde verecek abidik olsun
    3 ...
  44. eskiden soyadi yerine lakap kullaniliyor olmasi

    1.
  45. soyadının kullanılmadığı dönemlerde aynı isimli olanları, sülaleleri ayırmak ve sınıflandırmak için kullanılan sözlerdir. mahallelinin olaylar karşısında "bundan sonra buna x diyelim" dercesine bir anda ortaya attıkları sözlerdir.

    ahmetler, çopur hasanlar, topal memetler, hacıhasanlar vb...

    ...
    ama en sevdiğim "bokubüyüğün ismail" lakabıdır.

    ismail adlı zat bir gün bahçedeki tuvalete gider. o çıkınca çocuklar tuvalete üşüşür ve ismail'in bıraktığı dışkıya bakarlar. "amma da çok zıçmış", "kocaman da boku varmış" gibi laflar edilirken aniden birinin aklına gelmiş lakabının bu olması. sonunda tüm mahalleli duymuş ve adamın adı bokubüyüğün ismail kalmış.
    ...

    işin kötü yanı lakaplar babadan oğula geçiyor çoğu zaman. biri çıkıp soruverebiliyor "sen bokubüyüğün ismail'in ahmet değil misin?" diye.
    2 ...
  46. klozette japon balığı beslemek

    1.
  47. genelde türk evlerinde klozet bulunmasına rağmen kullanılmaz, yerine hep alaturka tuvalet kullanılır. klozetler evi yapan müteahhit'in ev hediyesiymişçesine kullanılmadan, kapağına bir kılıf geçirilerek banyoda sergilenir.

    hal böyle olunca da bir japon balığı rahatlıkla bunun içinde rahatlıkla yaşayabilir. nasıl olsa içine hiç edilmemekte, hiç sifonu çekilmemektedir.

    ayrıca suyu değiştirmek gerektiğinde balık alınır, sifon çekilir, yerine gelen suya balık yeniden bırakılır.
    5 ...
  48. ickin sigaran kumarin boynuma gel gir koynuma

    1.
  49. çingene adetlerine göre düğünden önce damat bir çukura girer, üstü bir bezle örtülür, gelin etrafında bu sözleri söyleyerek yürürmüş.

    yani kadının her şeyi kendinin yapacağına, erkeğin yan gelip yatacağına dair bir yemin. (malum yapacakları da dilencilik, hırsızlık, cepçilik...) erkek kabul eder, olay da yatak odasında bitiverirmiş.
    2 ...
  50. ormanda yangin cikarmak icin kedi kullanmak

    ?.
  51. mafyacı amcalar malumunuz üzere orman arazilerini yakıp kendilerine arsa çıkarıyorlar.
    e ama o orman öyle bir anda bir sürü bölgeden nasıl yanacak? elbette bu işin de bir kolayı var.

    ormanı bir noktadan yakıyormuş bu herifler. sonra da yanlarında getirdikleri kedilerin kuyruklarına deldikleri içinde benzin olan bir kutuyu bırakıp salıveriyorlarmış ormanın içine. kedi, arkasından onu takipeden ateşten kaçabilmek için koştukça orman da yanıyormuş. sonunda haliyle kedi de...

    böylece orman yangını aniden bir sürü alana sıçrayıveriyormuş.

    ek: bu canileri uludağsözlük kediler birliğine de şikayet ediyorum buradan.
    2 ...
  52. zarfin zaafi

    ?.
  53. Sevgilisine yazdığı aşk dolu mektubunu zarfın içine koydu. Zarfın ağzını bir güzel yaladı, kapağı kapattı. Tutsun diye iyice de bastırdı ki aman meraklı eller uzak dursun, açamasın, hasetlerinden çatır çatır çatlasın.

    Zarfı kıza götürmesi için sokakta oynayan afacan bir çocuğa bir lira ile birlikte verdi. Çocuğa iyice de tembihledi ki, aman maazallah o anası olacak şirret karı çıkarsa hemen toz ol.

    Çocuk kapıyı tıklattığında kapıyı açan kız oldu. Eşikteki duran kız, zarfı kimse görmeden koynuna soktu. Çocuğun eline bir lira sıkıştırıp konuşurken iyice tatlı dilliydi ki, aman bak bunu kimseye söyleme, parayla da kendine gazozla gofret al.

    Kız mutluluktan uçarak, yüzünde geniş bir tebessümle odasına girdi. Zarfı önce kokladı, sevgilinin kokusu vardı. Sonra kenarından hemen ama iyice de dikkatli yırttı ki kağıda zarar gelmesin, anası gelmeden içindekini okuyabilsin.

    “Sonra kenarından hemen yırttı ki...” Bir kapak neden bir daha hiç açılamamacasına kapatılır ki? Bir zarf neden kendini kapaksız bırakır? işi bitince atılacağını bile bile zarf olmak ister?

    Aşklarını yazdıkları kağıtları yaban ellerden koruyan zarf neden aşıkların gözünde bu kadar değersizdir?

    Aşk...

    Aşk için ölmeli aşk, o zaman aşk... Zarf gibi... Öyle mi?
    1 ...
  54. rakı şişesi kapağı

    1.
  55. Sıkı sıkıya kilitlediğim dairemin kapısını güçlükle açtım. (Uyduruk çelik kapı, sürekli tutukluk yapan dili, içimi rahatlamak için her gün çevirdiğim iki anahtar...)Hemen mutfağa girdim, elimdeki poşeti masanın üstüne bıraktım. (Sağlık adına beyaz poşet, içinde gazeteye sarılı ölüm adına bir şey...) Sonra buzdolabının kapağını açtım. (Zoraki açılıyor, tutuyor lastiği, pudralamak lazım sanırım...) içinden mezeleri çıkardım. Bir şişe de buz gibi su. (Zaten başka ne var ki dolapta...)

    Hepsini yerleştirdim masanın üstüne. (Katlanabilir kare bir masa, üstü çıplak kalmasın diye serilmiş gazete...) Pilakinin, sarmanın, konservenin, ton balığının kapaklarını açtım. (Hepsi konserve, hepsi hazır, bir süpermarketin reyonundan gelme...) Su şişesinin kapağını açtım. (Sodyum miktarı düşük memba suyu... Sağlıklı yaşam adına...) Poşet içindeki gazeteye sarılı ufağı çıkardım, onun da kapağını açtım. (Halis Tekirdağ... Sağlık adına...) Mutfak dolabının kapağını açtım, çay bardağımla su bardağımı çıkardım. (Olmazsa olmazlar...)

    Doldurdum rakıyı, suyu. Rakının renk değiştirişini gördüm. Kapayıp gözlerimi bir yudum aldım bu mucize karışımdan. (Bilinenin aksine gündüz dağıtılan kafanın toplanmasını sağlayan şey, haliyle mucizevi...) Soğuk su, ılık rakı karışımının mideme doğru gidişinin her salisesini hissettim. Alkolün damarlarıma girişini, kanımda dolanışını, sol kulakçıktan sol karıncığa giderken kalp kapakçılarını geçişini.... Hissettim.

    Mutluluk bu anlaşılan... Kafayı toplayabilmek, içten içe hükmedebilmek, dış dünyadan soyutlaşabilmek. (Düşüncenin tüm kapaklarını açmak, dış dünyaya açılan vücudun tüm kapaklarını kapatmak....) Mutluluğun formülü basit: Kapakları açmak yeterli... (Başta rakı şişesinin kapağı olmak üzere tabi...)
    1 ...
  56. dunyanin hareketli kapaklari

    ?.
  57. Her adım atışımızda, toprağa her ayak basışımızda dünyadan bir parçayı kapatıyoruz. Dünyaya kapak oluveriyoruz.
    Biz insanoğlu, sürekli hareket ederek dünyanın farklı bölgelerini kapatan hareketli kapaklarız.
    1 ...
  58. kitap okuyorum fazlaligini hissediyorum

    ?.
  59. galiba ilk kitap sevgisini ilkokul başında almıştım. küçük şehrin sakin kütüphanesini ziyaret eder olmuştum. ortaokuldaysa kitap sevgim tavan yapmıştı. hayatın can sıkıcılığından kurtulup kendime bir düş dünyası kurmuştum. bu böylece devam etti ve gitti. şimdi normal bir türk ailesine göre çok sağlam bir kitaplığım var.

    odama her giren soruveriyor: "sen şimdi bu kitapların hepsini okudun mu?" bu soruya büyük bir özgüvenle "evet" diyemiyorum. hep korkarak, geri adımlar atarak... çünkü içlerinden söyledikleri şey belli "vay mal vay, ulan ders çalışmamış bunları okumuş bi halta yarar gibi!"

    sevgili edinmek güç iş, okuduğunuz gibi bir d yazarsanız... entel oluyorsunuz, ki insanların gözünde onlar komik olmayan, sevimsiz, ciddi, bi acayip yaratıklar gibi oluyor. bir kumsal kenarında "akdeniz akşamları" söyleyemiyorsanız, gitar çalamıyorsanız, romantik kelimeler söyleyemiyorsanız yüzüne karşı; kitap yazmışsınız, ödül almışsınız ne fark eder? "ne güzel, kitabın yayınlandı demek... sonra görüşürüz..." bitti, gitti işte.

    en önemlisi kitap okudukça fazlasıyla düşünmeye başlıyor insan, fazlasıyla düşlemeye başlıyor. zihinde bir düş yelkenini şişiriyor düşünceler. alıp başını türlü yerlere gidiyor beyin. o kadar dolu oluyor ve dünyanın gidişatının o kadar farkına varıyor ki... "çok düşüncelisin" sözünü duyuyor daima.

    ama ben düşüncesiz olmak istiyorum. dertsiz, tasasız olayım ha, ne var! stresten saçım erken ağarmasın ya da dökülmesin, bir sürü hastalıkla uğraşmayayım. gamsız hayat yaşayayım ben de bir manken edasında.

    fazla düşünceli kılıyor kitap insanı. ve okudukça bu fazlalığı hissediyorum. bırakabilir miyim, hayır: ben müptelası olmuşum bir kere!

    ama öneririm başlamayanlar eksikliğini hissetmesin. amerikan toplumu gibi olsunlar. ülkelerinden bi'haber, haber bülteni izlemeyen, aptal programlara tav olan, sadece "10 adımda bilmemne" kitapları okuyan biri olun.
    0 ...
  60. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük