yeni yayına giren dergi, sade bir arayüzde fotoğraf serileri ve söyleşiler paylaşacağını söylüyor. yayınladıkları fotoğraf projelerini özellikle seçen, üzerine araştıran ekip işin tekniği yerine anlamına dem vuruyor. söyleşilerde de benzer bir tarzda ilerleyeceğini söyleyen orta format, var olan internet çöplüğünde aykırı ve seçici bir horoz olacağa benziyor.
internet sitesinin kayıt bölümü aktif olduğunun ilk dakikasında 60 online ziyaretçiyi sitesinde gördüğümüz çılgın proje.
kayıtların ilk saatinde başvuru sayısının yüzü bulduğu söyleniyor.
Facebook ve Dailymotion'dan videolar da paylaşan, hazırladıkları grafik ve tasarımlarla diğer festivallerin yanında oldukça estetik bir çizgiye de sahip olan fotoğraf festivali.
Ytüfok'un düzenlediği 24-28 Mayıs 2010 tarihleri arasında YTÜ Yıldız Kampüsü'nde düzenlenecek fotoğraf haftasıdır.
Bu yıl "Onlar Geliyor!"; sloganıyla duyurulan etkinliğe 13 üniversite fotoğraf kulübünün üyeleri sergileri ve gösterileriyle, 15 fotoğrafçı da söyleşi ve atölye çalışmalarıyla katılacaktır. fotoğraf bakmayanın kalmayacağı bir hafta olmasını hedefleyen etkinlik Yıldız'ın bir hafta boyunca fotoğraf merkezi olması ve binlerce öğrencinin fotoğrafla bir araya gelmesini amaçlamaktadır.
10.Amatör Fotoğraf Günleri tanıtım sloganı “Onlar” şöyle tanımlanıyor: "Onlar; sergi ve gösterileriyle katılan üniversite fotoğraf kulüpleri, yapacakları söyleşilerle fotoğrafçı ustalarımız, organizasyonu yapan 'Ytüfok'lular, fotoğrafseverler ve biraz olsun emeğini ya da vaktini Amatör Fotoğraf Günleri'ne harcayan herkestir."
Onlar’ın içinde bu yıl yer alan fotoğrafçılar Ahmet Elhan, Ali Taptık, Aslı Narin, Melisa Önel, Murat Durusoy, Murat Germen, Orhan Cem Çetin, Ömer Orhun, Refik Akyüz, Selim Süme, Serdar Darendeliler, Serkan Taycan, Sevim Sancaktar, Yusuf Sevinçli ve Yücel Tunca'dır.
Fotoğraf kulüpleri Balıkesir Üniversitesi Fotoğraf ve Sinema Topluluğu (SiFOT), Boğaziçi Üniversitesi Fotoğraf Kulübü (BÜFOK), Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Fotoğraf Kulübü (ÇOMÜFOT), Çankaya Üniversitesi Fotoğraf Topluluğu, Dokuz Eylül Üniversitesi Fotoğraf Topluluğu (DEFOT) Dokuz Eylül Üniversitesi IIBF Fotoğraf Topluluğu (DiFOT), Hacettepe Üniversitesi Fotoğraf Topluluğu (HÜFOT), Konya Selçuk Üniversitesi Fotoğraf Topluluğu, Mimar Sinan Üniversitesi Fotoğraf Kulübü (MSGSÜ-FK), Sabancı Üniversitesi Fotoğraf Kulübü (SÜFOK), Uludağ Üniversitesi Fotoğraf Topluluğu (UFAT), Yeditepe Üniversitesi Fotoğraf Kulübü (YÜFOK)ve Portekiz Coimbria Üniversitesi Fotoğraf Kulübüdür. (Katılımcılar o tarihler arasındaki ani iş/ders durumlarına göre değişebilir.) Nikon ana sponsorluğunda gerçekleşecek olan Ytüfok 10. Amatör Fotoğraf Günlerinin hizmet sponsorları ise Sarıyer Belediyesi ve Kurukahveci Mehmet Efendi oldu.
Etkinlik Tarihi: 24-28 Mayıs 2010
Etkinlik Merkezi: YTÜ Yıldız Kampüsü Oditoryum Sergi Salonu
Açılış Kokteyli: 24 Mayıs 2010 Saat 17.00
Yer: YTÜ Yıldız Kampüsü Oditoryum Sergi Salonu Beşiktaş/istanbul
üniversite fotoğraf kulüpleri arasında en eski festivale ev sahipliği yapan kulüp.
bu yıl 24-28 Mayıs tarihleri arasında 10. Amatör Fotoğraf Günleri'ni düzenliyorlar. Onlar Geliyor! sloganıyla yola çıkan grup "Onlar" temasıyla tüm fotoğrafseverleri fotoğraf festivallerine dahil etmeyi amaçlıyor.
görücü usülü evlenince sadece yüzünü gördüğü bir adamla evlenmiş bir kadının daha sonradan gerdekte görünce üzülme halidir. kendine mi üzülür, erkeğine mi tartışılır.
burdan yola çıkarak görücü usülü kavramının görme kısmı biraz daha açılmalıdır, saadet için gereklidir yargısına da çıkılmalıdır.
uygun balkon bulunur, takriben bir yada ikinci kattır.
uygun kedi bulunur, takriben sokak kedisidir.
balkondaki halıya kedi fırlatılır. kedi, halıya tutunur ve yukarım çıkmak için çırpınır. o çırpındıkça halı kayar ve düşer. siz de halıyı hiç bir çaba sarf etmeden çalmış olursunuz.
nerden mi biliyorum, gölgesi olduğum kedi böyle bir işe karışmış istemeden.
-deli mi sikti seni?
+eli sikti beni, elii ühüüü....
-ağlama olum, eliyse sorun yok. elle taciz o. teçhizatla tacizat tehlikeli.
+deli misin be adam?
-dili siktiyse o da dilleme olabilir. ama işte teçhizat. at fena...
yunan askerleri anadoluya girerken söylenir bu laf ilkin. sonuçta köyünü bırakıp kaçıyorsun, geride kalanları düşman yakıp yıkacak. en iyisi yiyebildiğini sen ye düşman yiyene kadar.
şimdi bu laf iç anadolu'da insanlar arada yaptığı anormal harcamalar ya da tüketimlerde birbirlerine gaz vermek için söylüyorlar. geleceği düşünmeden dilediğin gibi tüket bir sefer olsun anlamında.
otobüs bekliyorduk. yanımda o. hiç bir zaman beni sevgilisi olarak görmeyecek arkadaşım. zaten son görüşüm, amerikaya gidiyorum üç aylığına.
otobüse bakıyordu o, bense ona. "bana bak dedim, sen bana bak yeter ki..."
yeniden döndüğünde boynundan öptüm onu nazikçe. "sevgilin olursa lütfen bana söyleme" dedim ve önümüzde duran ilk otobüse alakasız bir yön olmasına rağmen bindim ve yanından ayrıldım. sonrası amerika yolculuğu.
...
gelince öğrendim bir arkadaşından. onu öyle öptükten sonra arkadaşına dert yanmış: "niye böyle yaptı ki sanki... kafamı karıştırdı... yoksa ben de ona aşık mı oluyorum? yoksa seviyor muydum onu... kahretsin amerika'da artık..."
anlaşılan bu kaçış işe yaramış. hiç beklenmedik şekilde kendini acabalara vermiş. benim zamanında ona olan hislerimi bir başıma kalıp kafamda kura kura büyüttüğüm gibi, o da içinden hisler çıkarmaya başlamış benimle ilgili.
-bence sen evlenilecek erkeksin.
+eee?
-evlenilecek erkeksin dedim, iyi bir şey...
+sağol da benim bundan anladığım "4 yıl üniversitede günümü gün ederim, eğlenirim, her haltı yerim, sonra da seninle evlenirim." demiş gibi oluyosun.
-nası ya...
+şimdi çıkma teklif etsem kabul etmezsin işte, çok efendiyim ya hani...
-...
+yaa, pek matah bişey değilmiş di mi "evlenilecek erkek" lafı...
böylece bir kız, benzer hisleri paylaşan kız arkadaş güruhu önünde dumur edilmiştir.
maalesef komiktir. eğer gerçekten evlenilecek erkek olarak görüyorsan beni, benim de seni hayatımın kadını olarak bulabileceğimi düşünüyorsan fört yıl başka koyunlarda gönüllerde sürtmenin anlamı ne? eğlenmeyi de, içmeyi de, sevişmeyi de, mutluluğu da şimdi birlikte yaşayabiliriz... şimdi yaşayabiliyorsak zaten sonra da evlenerek devam edebiliriz.
evlenmelik ve eğlenmelik ayrı kefelerde tartılacaksa, o zaman evlenmelik de olur mu gerçekten? boşversene...
orta anadolu'da "danadaşşağı" olarak da söylenen erik.
gerçi böyle danadaşşa deyince pek bişey anlamıyorsun, egzotik bişey sanıyorsun ama zamanla bunun anlamının farkına varınca fransızca söylenmiş küfür gibi geliyor kulağa. söylenişi güzel anlamını duyunca ağzının tadını alan birşey.
doğudan kırşehir'e göçenlerin kullandığı cümle. onlar için de şehirliler için de övgü olmayan cümle.
nedeni ise şöyle açıklanabilir:
maraştan ve dolaylarından gelmiştir adam ailesiyle. kırşehir'de rahatça iş bulur. istanbuldaki gibi herşey pahalı değildir, ucuzcadır. zamanında şehrin yerlilerinin kaldığı sahipsiz kalmış ahşap konaklar, artık şehrin dışında kalmıştır ve buralara yerleşilir. ev kirası ödenmez. çünkü ev sahipleri yaşlı amcalardır, artık dava falan açamayacak haldedirler. zaten tayyip baba da her türlü erzağı sunmaktadır. (bkz: çalışmayan vatandaşın kazancının 800 ytl olması)
öyleyse tabi ki der adamlar paris diye. onlara gitgide paris olan şehir, dışardan bakanlar için git gide yoz olur. o abdalların, erenlerin, aşıkların şehri; ahi evran, aşık paşa, hacı bektaş, cacabey, yunus emre'nin şehri orta anadoluda bir garip kalır.
evet, 500 yıl önce herkes için kültürel paristi kırşehir. peki ya şimdi? koca şehrin bir gecekondu mahallesinden ve çarpıklıklarından farkı kalmayacak neredeyse...
-ay kız nasıl yaşıyosun istanbulda?
+valla işte sütçü, manav, kasap falan evdeyken... akbilim bitince de şöför...
-ee zor olmuyo mu bu kadar?
+çok yoruluyorum. artık en azından bi iett bayisi bulup aylık taktırmayı düşünüyorum.
neşet ertaşın babası koca ozan muharrem usta bile sanmam böyle bir şey desin. oğluna verdiği en büyük şey genetik yetenek ve çocukken eline tutuşturduğu cura da olsa bunu diyemezdi eminim.
nil'in de tam olarak böyle söylediğini düşünmüyorum. ama cımbızsız kadın olmadığı gibi söyleşiden kelimeyi cımbızla çekivermeyen magazin de olamaz. bi şekilde o cümleyi başını ve sonunu atarak öne çıkarmışlardır.
neşet ertaş, barış olmasını dilediği bir dünyaya söylüyor hep türkülerini. "silahlar patlamasın, atomlar atılmasın" diyor türküsünün birinde. e öyleyse böyle şimdi nile, başka bir gün başkasına bu denli yüklenmek ne derece doğru?
belki sadece şunu demeli yine neşetten, "yolcu"yu hatırlamalı:
"garip bülbül gibi feryad ederiz
cehalet elinde küsmü kederiz
hep yolcuyuz böyle gelir gideriz
dünya senin vataninmi yurdun mu"
internet sitesi türkçe karakterler nedeniyle sanalkirsehir.com 'dur. internet sitesindeki sanallık hizmetine yansımıştır.
çok şey beklenmemesi gereken otobüs firması. zaten kırşehir'e çalışan iki firmadan biridir ve artık tekelleşmişlerdir. onun için de kimsenin umru değildir yolcular. evet, cıngar çıkarmak şarttır onlara sözünüzü geçrebilmek için. defalarca yaşadım şanal kırşehir seyahat yolcusu olarak, ordan biliyorum.
bir gün bir başlık açtım ve bütün hayatım değişti.
tüm hikaye bu ilk cümle ile başladı. cümle biraz yeni hayat'ın ilk cümlesini andırıyordu. ordaki adam da bir gün bir kitap okuduğunu ve bütün hayatının değişştiğini söylüyordu. kimin hayatı değişir ki bi kitapla. son okuduğum kitap sait faik'ten alemdağda var bir yılan'dı ama...
amaan be sözlük, kimi kandırıyorum ki! yine b.ktan bi başlık açtım işte...
türkiye'de mc donalds tuvaletlerinin sokakta bulunabilecek en hijyenik tuvaletler olduğu gerçeğinden dolayı kızların hep bu tuvaletleri kullandığı gerçeğini kabul edersek...
sokakta sevişilebililecek en uygun yerler olduğu gerçeğini de kabullenmek gerekir.
böylece saldıray abinin seviş domates lafı seviş ketçap olarak değişebilir, ezik ama ateşli olabilir.