bir çay reklamı karakteri. reklamda kendisinin türk kültürüne ne kadar aşina olduğu ve sevdiği vurgulanıyor. kadına niye kadriye adı verilip de asimile edilmeye çalışıldığı ise merak konusudur. seviyor diye oralı mı olması gerekiyor. kaldı ki ingilizlerin de hatrı sayılır bir çay kültürü var yani. ayıp.
Hollanda'nın Tilburg şehrinde özellikle ekonomi bölümüyle iyi bilinen üniversitedir. Son zamanlarda meşhur bir psikoloji profesörünün 10 yıl boyunca sahte veriyle makale yazdığı iddiasıyla çalkalanmaktadır. iddia kısmen kanıtlanmış (iddialar göre eksiği değil fazlası varmış.), söylenene göre profesör performans kaygısıyla böyle bir işe kalkıştığını açıklamıştır. Kendisinin uydurduğu verilerle doktorasını alan akademisyenlere ne olacağı ise merak konusuydu. Hala meraktayım.
yağsız mısır patlağı, kırıkırak türevinden yiyeceklerdir. Bir tat almazsınız, niye yediğinizi bilmezsiniz, öylece yersiniz. Çoğu zaman yerken harcadığınız enerji, aldığınız enerjiden daha fazladır.
kaçıncı sınıftasın sorusunun yanıtı.
ukte verene not: "birde şu var gibi..." diye kullanılırsa yazım yanlışı olur, hata olur, sözlük formatına aykırı olur, kahvekremasi eksiler.
özellikleri sebebiyle söylemesi çok elit duran sigara. sanki kaliteli bir viski, çok özel bir markanın tanıtımı için bir model tanımlanıyormuş hissi uyandırıyor. *
amsterdam'da bulunan turistler tarafından bulunamasın diye özel olarak saklanmış orjinal yapıt. bulanlar hemen bir harfin içine girip fotoğraf çektirme zorunluluğu hisseder.
her şehirde bir tane bulunan liselerden ankara'da olanı..
adında belirtilmemesine ramen anadolu lisesidir. yüzlerce kontnjanı vardır. metrekareye düşen mezun oranı en yüksek okuldur. her ortamda onlardan birine rastlamanız mümkün ve yüksek olasılıklıdır.
(bkz: döner günü)
(bkz: kemal özbek)
(bkz: aal)
"amerika yanlısı" anlamında kullanılmasına rağmen akıllarda "almancı" gibi amerikaya göçmüş kişi izlenimini uyandırıyor. yanlış bi kullanımmış gibi geliyor. genelde ciddi konuların ifadesinde yer verildiği için de ciddiyeti bozuyor. *
tatillerde bazen angaryaya dönen bir eylemdir. dur şurda da çekelim du ikimiz de çekelim ay üçümüzü kim çeksin derken gezmekten çok bir taşın başında vakit geçirilmesine sebep olan, hele dijital makineler çıktıktan sonra daha da zorlaşan bir eylemdir. bir de işin içine beğenilmeyen fotoğrafların silinip, yeniden çekilmesi girmiştir.
(mola yeri)
biri: aa ne güzel manzara...
kahvekremasi: aa fotoğraf makinemi unutmuşum
biri: nasıl yaa?! bakmadın ki?
kahvekremasi: yok koridorda unuttum ben hatırladım.. walla yok!
ankara gibi denize uzak şehirlerde, çocuklarına yüzme öğretmek isteyen ebeveynlerin tavrıdır. ya da bir dakika sadece çocuklar mı yüzme kursuna gider? aslında evet yüzme kursuna giden bir yetişkin pek görülmemiştir.
bir kenara işetilen çocuk, efendim bir piknik tüpü gibi bir piknik klasiğidir. şortla gezen kızın olmadığı bir piknik alanına denk düşerseniz tereddüt edin!
Hollandada bir süpermarket zinciridir. içerisinde kabuklu bildiğimiz patates, soyulmuş patates, haşlanmış patates ve son olarak patates salatası ayrı ayrı -fiyatları bu sırayla katlanarak- barındırır. istasyonlarda bu her türlü marketin en geç 6da kapandığı bu ülkede, haftanın her günü gece 11'e kadar açık olarak bulunabilir. pahalıdır, başka marketten yarı fiyatına alabileceğiniz ekmeği, alışverişi pazara bıraktığınız için kendinize küfrede küfrede alabilirsiniz.
piya isimli dergiyi çıkartabilmek için çırpınan hoş, sevimli, sıcak bir topluluktur. pek çok topluluktan farklı olarak sıfır hiyerarşiyle, iş yapmak isteyen ya da sadece dinlemeye, katılmaya gelen herkese açıktır.
tarz yapma kılavuzunda en kolay stil olarak yerini alacak tarzdır. normal bedeninden iki-üç büyük beden bir-iki t-shirt ve pantlon satın alınır. bir de zincir kolye ucuzundan. herhangi bir spor ayakkabı kurtarır nasılsa. o kıyafetleri giyince göbek filan kalmaycaktır ortada. hep istediğin o kaslı vicut var mı yok mu onun da bir önemi yok. hem tarz yaptın, hem vicudunu iyi gösterdin. nasıl? iyi hissettirdi di mi?
evden çıkılması zorunlu ve acil anlarda anahtarı arayamadan/bulamadan veya unutkanlığın tavan yaptığı bir dönemde anahtarı almadan dışarı çıkma durumudur. Bir kaç kez tekrarlanıldığında akıllık edilip yakın bir arkadaşa yedek anahtar bırakılarak telafi edilebilir. Veya apartmanınıza güveniyorsanız, kısa süreli bir iş yapacaksanız, hele de sigaranız bitmişse ve anahtarınız yoksa kapı arasına ev arkadaşınızın hayvani büyüklükteki basket ayakkabısını koyup gönül rahatlığıyla çıkabilirsiniz. aceleyle bakkala koşarken apartmanın giriş kapısının da anahtarla açıldığını unutmayın yalnız ve o kapıyı nazikçe geri dönecekmiş gibi kapatın. Yoksa aylardır muhatap olmadığınız komşunuza megafondan kendinizi tanıtıp, şaşkın ve paranoyak kadına neden kapıya ayakkabı koyup dışarı çıktığınızı anlatmak zorunda kalabilirsiniz.
kahvekremasi: evet şimdi koşarak bakkala gidiyorum. Kimse farketmeden eve geri dönüyorum.
(apartmanın çıkış kapısı gürültüyle kapanır. kahvekremasi kalakalır)
yoldan geçen adam: iyi misiniz hanımefendi?
...
kahvekremasi: ayten teyze ben kahvekremasi... hani karşılşıyoduk ya sabahları staja giderken. kapıyı bi... tamam ayten teyze ben bıraktım ayakkabıyı. valla hırsız değilim ayten teyze (keşke ateş de alaydım yanıma) yukarı geliyim görürsün bak...
Şimdiye kadar tarihte sadece bir kere gerçeklemiş olaydır. Karda Odtüye gitmenin ötesinde kar içerisinde Odtüde hayatta kalmanın temel sorun olduğu hala göze batmamıştır. Geçtiğimiz senelerde bir kere gerçekleşmiş olan bu olay, günümüzde * Ankarada kar sebebiyle tatil olmayan üniversite kalmadığı halde resmi kaynaklarca Odtüye hala uğramamıştır. ileride Odtüye girmek için Öss ve Yök başkanımızın önerisi doğrultusunda bolca para ile birlikte izcilik sertifikası da istenebilir. Zira karlı buzlu yollarda yürümek yolunu bulmak karnını doyurmak gittikçe zorlaşmaktadır.