faşizmin tanımının bilinmesiyle çözülebilecek sorunsal.
Dimitrov'un Komintern'in 7. Kongresi'nde resmi olarak kabul edilen tarifinde, Faşizm, finans-kapitalin en gerici, en şoven ve en emperyalist unsurlarının açık terörcü diktatörlüğüdür. denir. finans kapitaliyle tekelci burjuvazi kastedilmektedir. mustafa kemal zamanında tekelci burjuvazi olmadığından da faşizmden bahsedemeyiz.
yapmayı düşündüğüm evlilik. ama burada galiba mühendisin erkek, öğretmenin kadın olması gerekiyor. bizde durum tersi lan ne yapacağız şimdi, ideal bi evliliğim olamayacak mı? amaan neyse, öğretmenle evleneceğim ben banane işten erken çıkıp çocuklara falan bakar işte.
zekice bir davranıştır. çünkü, bu eylem sonucu başarıya ulaşırsa, çok iyi psikolog olacaktır ve deneğimiz- böyle demeseydim iyiydi lan ama hasta da desem bi tuhaf oluyor. ne diyim mahmut mu diyim? evet evet mahmut diyim- hah! nerde kalmıştık; mahmut'umuz onu bütün eşine dostuna anlatacaktır böylece tanınacaktır. yok efendim mahmut geri çevrilirse de o terapilere bi süre - mahmutcuğumuzun aşk acısının büyüklüğüyle orantılı bi'süre- devam edilecektir.
üzüldüm lan mahmut'a.
koridor tarafında oturan kızın, cam kenarı boş olduğunda-boşalmak demedim, çok ayıp *- yapacağı eylem.
-durun len tamam o kadar da kötü değilsiniz, hayır annecim sana öyle söylemek istemedi. bak beni de ağlatacaksın, şşşş tamam.
sorunu yanlış yerden ele alan akımdır. kadının ezilmesinin nedeni erkekler değil, onları bu hale getiren ve erkliği dayatan sistemdir.
meselenin özü; y kromozomunda değil sıkıntı, az geniş bak anacım.
okuması büyük dert olan bölüm. bu bölümün öğrencileri nalburcu falan da olmayacaklardır tamam mı? nalburcu diyenin ağzını burnunu kırarım. mal müdürü de olmayacaklar okulu bitirince. şimdi fark ediyorum ki çok dolmuşum ben, sinirlerim alt üst olmuş, elim ayağım boşalmış. Çok yükleniyorlar ama malzeme mühendisliği öğrencilerine ben ne yapayım. statik, katılaşma, diferansiyel bi taraftan termo, çimento-beton diğer taraftan. çok yalnızız oğlum biz tek dostum casio fx-82ms.
kendisine hafiften bir kıskançlık beslediğim insan. tamam tamam hafiften değil aslında baya baya kıskanıyorum onu.
yanılmıyorsam kafka ona duyduğu hisleri, "hastalık derecesine varacak kadar büyük bir takıntı" olarak tanımlıyordu.
milena, milena olduğu için sevilmiştir hemde kafka'nın içini deşen bir bıçak olmasına rağmen.
sanki dünyamıza ait değilmiş gibi geliyor bu hisler. Gerçek şu ki kimsenin milenası olamayacağız biz. neyse kalkıp çay demleyeyim en iyisi ben.