31 Ekim akşamı eşim ile birlikte akşam yemeği için 21:00 sıralarında mekana geldik. Aracımızı, mekanın kapısında müsait park yerleri kukalarla kapanmış olduğu ve önümüz valeler tarafından adeta kesildiği için valeye vermek durumunda kaldık.
Yemeğimizi yedikten sonra 22:00 civarı mekandan çıktık. Kapının 5 metre uzağına park edilmiş olan aracımızın anahtarı bir görevli tarafından elime tutuşturuldu, arkadaş bu sırada arkasına dönerek ücreti alındı mı diye seslendi ve ben kapının önüne kendim getirdiğim aracıma yine kapının 5 metre önünde kendim binebilmek için 15 tl ödedim.
Buraya kadar herşey, görgüsüzlüğün tavan yaptığı, milletin "para bende" havasını atabilmek için ederi 5 olana rahatlıkla 50 vereceği bu ülkede normal. Mekan işimize ve evimize yakın olduğundan genelde tercih ettiğimiz, menüsü çok uygun fiyatlı olmasa da lezzeti benzerlerinden nispeten iyi olan orta halli bir mekan, vale hizmeti de anlaşılır ancak bu hususta ciddi bir sıkıntımız oluştu şöyle ki;
Aracımın sağ ön tarafında gün içinde benim kullanımımda oluşmadığına emin olduğum bir hasar oluşmuş bunu ancak eve gelip aracımı evimin kapalı otoparkına parkettikten sonra farkedebildim. Ertesi sabah mekanı arayıp hem işletme müdürüne hem de onun vasıtası ile vale şefine ilettim. işletme müdürü daha yapıcı olmakla birlikte her ikisi de netice itibari ile sorun bizde olmayabilir biz aracınızı restoranın önüne parkettik ama siz mağdur olmayın aracınızı yaptıralım minvalinde söylemler kullandılar. Özel işlerim olduğundan bir sonraki gün mekana gidebildim yaklaşım aynen şu özetliyorum;
Vale çocukların başında bir şef var, gittiğimde bu hasarın burada olduğuna nereden eminsiniz, siz yapmış da olabilirsiniz ama bizim bir usta var ona gidelim ben cebimden vereceğim (burada gelin arabanı yaptırayım meselesi şu hale dönüşüyor bu kadar ağlama madem kendin yaptıramıyorsun gel ben cebimden yaptırayım) bu cebinden kelimesine ben taktım. Neticede belli bir seviye hizmet beklediğin bir mekana gidiyorsun başına öyle veya böyle bir iş geliyor sonra muhattap olmak zorunda kaldığın adı sanı titri belirsiz bir adam sana hesapta kıyak geçip "ben cebimden vereceğim parasını bunlar benim için leblebi çekirdek" tarzında söylemlerde bulunuyor.
Ben herhangi bir ücret veya tamir talep etmediğimi yalnızca kazanın tutanak altına alınmasını istediğimi bu şekilde kendi başımın çaresine bakabileceğimi ilettim. Kamera kayıtlarımız var bu kaza burada olmadı dendi.
3e 2 bir kulübenin içine 5 kişi (4 vale bir ben) doluştuk ve görüntüleri izledik.
Görüntülerde Vale aracımı alıyor ve kamera menzilinin olmadığı aracımın da son park edildiği (kapının 5 metre önü) yerde olmadığı başka bir yere götürüyor. Daha sonrasında (takriben 20-25 dk) son park halinde olduğu yere getiriyor. Sis farları da dahil olmak üzere tüm farlar açık olduğundan cepheden gelen aracın ön tarafı tam olarak görülemiyor bu esnada, zaten hasar o mesafeden anlaşılacak bir hasar değil.
Ben kamera görüntülerini izledikten sonra, "ilk başta araç kapının önündeydi zaten kamera görüntüleri var" diyen arkadaşın zaten yalan söylediğini anladım ve bu görüntülerde aracın burda hasarlanmadığını iddia edemezsiniz aracın nereye götürüldüğü gözükmüyor dedim.
Netice itibari ile ne Big Chefs yönetimi ne Vale adı altında çalıştırılan mafyavari oluşum olayı hukuki şekilde üstlenip yapması gerekeni yapmak yerine yarım ağızla lütüfta bulunur gibi üstelik de bir şirket aracını sorumluluğunu alacak şekilde bir misafiri ağırlamaya yetkin değil bunu anladım.
Vale hizmeti dünyanın her yerinde belirli bir seviyenin üzeri hizmet beklenen, ayrı bir otoparkı olan ve belli bir limitin üzerinde aracı almayan bir hizmettir. Big Chefs ataşehir şubesi valeleri araçları restaronın yanında bulunan inşaatın hemen yanına cadde üzerine park etmektedir. Güvenlik anlamında ciddi bir sorun olan bu durum aracınızın hasar almasına bir iş makinası ile çarpışmasına veya çalışmakta olan bir işçiye zarar vermesine yol açabilir.
Bu bilinçte araçlarını valeye vermeden önce düşünerek benim düştüğüm yanlışa düşmemenizi öneririm.
yazar arkadaşlarımın haklı "valeye araba mı emanet edilir" yorumları üzerine edit: Bazen öyle bir durum oluyor ki aracı vermezsen trafiği kitliyorsun, arkamdaki trafikte başka bir araca engel olmamak adına, kukalar da kaldırılmadığından ve yer gösterilmediğinden bazı şeylerin bilincinde olsam da o durumda aracı teslim etmek durumunda kaldım bu durumda mutlaka kalmışsınızdır.
Gerek kısır futbol yeteneği gerek cenabetliği gerekse artan taraftar baskısının altında zaten berbat form düzeyini artıramayacağından hareketle yönetimin haberdar olmasını istediğim ve başlattığım kampanyadır. Ben pektemeğin oynadığı bir takımı izlemek istemiyorum
Bugün itibari ile 2010 yılında kullanmış olduğum bir ihtiyaç kredisine istinaden benden tahsil edilen dosya masrafının dekontunu almak üzere ilgili bankanın erenköy şubesine gittim. Sıra numaramı alıp bir süre bekledim, amacım dosya masrafını geri almak için hakem heyetine ilgili dekont ile başvuru yapmaktı. Bireysel bankacılık bölümünde görevli bir arkadaş dosya masrafının dekontunu almam için gişeden tekrar sıra numarası alarak işlem yapmam gerektiğini ve bu işlemin ücretinin de 50 TL olduğunu belirtti. Hukuksuz olarak tahsil edilen bir ücretin geri alınması için işten güçten fırsat yaratıp bir ton sıra bekle haksızca aldıkları paranın makbuzunu vermek için 50 lira haraç kessinler. Bu banka bozuntusu bir daha ki kampanyası için slogan aramasın, ben biliyorum o sloganı beni arasın onlara laflar hazırladım.
Tasmalı köpekler gibi hiçbir işe yaramadan mal mal dolaşırlar mağazada it gibi peşinden gezmeleri de cabası. Komple kaldırılmaları gerekiyor avrupada bir tane örneği yok. (bkz: Mallık)
şimdi padişahlardan örnek vereyim; mesela 1. Selim doğuya seferler düzenlemiş Yavuz denmiş Selime Yavuz Sultan Selim olmuş. 1.Süleyman Uyguladağı kanunlar ile olmuş sana Kanuni Sultan Süleyman Han. Hah işte bizimki de* bugünden sonra jandarmayı askeri polisi kıçını kollasın diye yanına alıp değerlerimize10 yıldır hakaret ederken böyle bir tepki görünce pıstığı için artık YUSUF YUSUF RECEP TAYYiP ERDOĞAN.
çok daha dengeli bir siyaset alt yapısını gerektirir. Rüzgara göre değişen koşullarda bu mümkün değil. Ayrıca eğer bir azınlık hakkından bahsedilecekse bu artı maliyet, yüktür. Bir kürdistan varsa ve kabul edilen bir sınır varsa bu azınlık vatan içinde kabul edilebilir veya red edilebilir. Aynı şekilde ben lazım ben çerkezim ben boşnağım diyip soyu konusunda değişkenlik gösterenlerde bu vatanın kaynaklarını daha fazla sömürmeyip siktirip gidebiirler. Yok eğer kalacaksa bu adamlar ilk önce ulus devlet anlayışını be nim se ye cek! Adam olun
bir beşiktaş taraftarı olarak beni bile sinir eden durumdur. ne oldu mna koyim neyi hakettiniz? isyanınız neye? bi afralar bi tafralar. (bkz: fatih terim tripleri)
çoğunlukla orta doğu coğrafyasında ve anadolu topraklarında yaşayan işsiz güçsüz herhangi bir dünya görüşü olmayan kültürsüz insanlardır. tek dertleri annelerinin de dahil olduğu "kadın" metasının cinsel organı ve hayatlarıdır. çükleri genelde küçük olan bu tebanın dini genelde islam olup,kendi dinini dahi araştıracak öğrenecek bir beyni kendi deyimleriyle sikilmiş olduğu için kalmadığından olaylar insanlar ve yaşamlar hakkında atıp tutar çünkü laf da bedavadır, akıl sahibi olmadan fikir sahibi olmakta. bu ülkenin en büyük sorunu bu değildir elbet ama ben bu kadar sıkıntı arasında sorgulanacak bu kadar olayı olan bu ülke için,genelde genç ve düşünmesi gereken insanlarının üye olup tartışmasını beklediğim bu sözlükte bunları gördükçe sinirleniyorum.beyninizi sikeyim.
Milli Sporcu, 4 tekerlek üzerinde bir sihirbaz, kendi dalında* bir dünya şampiyonu, çalışkanlığın, azmin simgesi milli gururumuzdur Ümit Kemal Yılmaz.
----alıntıdır----
Ümit Kemal Yılmaz;uzun yıllardan beri amatör branşlara gereken ilginin gösterilmemesinden yakınan sporculardan sadece biri. Fakat Ümit Kemal Yılmaz'ın diğer sporculara nazaran daha ilginç bir hikayesi mevcut. Daha önce karate ve güreşin bir çok dalında uluslararası müsabakalara katıldıktan sonra Kıbrıs'ta kazandığı güreşçi bursuyla Doğu Akdeniz Üniversitesi'nin yolunu tutan Ümit, Kıbrıs'ta bu branşta daha ilerleyemeyeceğini anlayıp yeni tanıştığı Riyu-jitsu branşında dövüşmeye başladı. Kendisine bu dalın en zor etabı olan ağır siklette teklifler gelmeye başladı. Fakat Ümit, başka bir ülkeye geçmeyi kabul etmeyip yavru vatanda kalarak hem Kıbrıs'ı, hem okulunu hem de ülkesi Türkiye'yi temsil etmek için mücadelesine devam etti.
Kıbrıs'a uygulanan spor ambargosuna rağmen uluslararası arenada 1 kez riyu-jitsu dünya şampiyonluğu 1 kez de Avrupa Şampiyonluğu yaşadı. Ve Dünya karate camiasının dikkatlerini üzerine çekti. Amatör branşlara gösterilen ilgisizlikten dolayı hatta okulundan yeterli ilgiyi görmemesine rağmen bütün ulusal müsabakalara, ambargoları yıkıp katıldı. En son geçen hafta itibariyle Bulgaristan'ın Shumen kentinde yapılan Balkan Şampiyonası'nda ülkemizi en iyi şekilde temsil eden Ümit Kemal Yılmaz, okulunun iç mimarlık bölümünden başarıyla mezun olmasına rağmen gönül verdiği sporu devam ettirmek için hala mücadelesini sürdürmekte.
----alıntıdır----
ama herşeyin öncesinde ve ötesinde adamdır, has adamdır. dosttur, kardeştir.
ona ve onun gibi yeteneklere sahip çıktığında bu vatan bir yerlere gelecektir
hz. muhammed e fiziksel açıdan benzeme çabası olan düşük iq lu insan. yalnız gelin görün ki kerameti olsa götlerinde çıkmayacağını hala algılayamadılar. (bkz: dinci) (bkz: yobaz)
Kişisel özelliklerinizi akademik bilgilerinizle geliştirir askerlik denen borcu ödedikten sonra, seçmiş olduğunuz mesleği ifa edebilmek, hayatınızı idame ettirmek amacıyla bir işe girersiniz; o da ne 1 yıl sonra "kriz var" denilerek kapının önünde bulursunuz kendinizi, sonra bir işe mecburen girer ve "yaşamaya" çalışırsınız üç otuz paraya razı olursunuz. ama gelin görün ki o iş öyle bir noktaya gelir ki artık iş yapamaz olursunuz çünkü eğitimini aldığınız istediğiniz iş değildir o kendinizi sorgularsınız, aldığınız eğitimi, okuduğunuz kitapları, zevklerinizi, hayat görüşünüzü, hobilerinizi...acıdır hayat bizim ki ülkelerde seçmediğimiz yaşamak için mecbur olduğunuz şeyleri bile yaşatmazlar. iş ararsınız, öyle zannedersiniz, aslında kaybettiğiniz şey kendinizdir.
eskiden trabzonspora ait güzide tesis karayemişin olduğu yerde faaliyet göstermekte olan yemekleriyle, ses sistemiyle hizmetiyle yerlerde sürünen aklı başında kimsenin (hele sevgililer gününde asla!) gitmemesi gereken restoranımsı.
