dil kursundaki ingilizce öğretmeni kadının, önümde görünce nasıl bir kitapmış bakayım diyerek eline alıp sayfaları karıştırmaya başlamasıyla, hocam bayanlara göre bir kitap olmayabilir hiç ellemeyin desem mi demesem mi diye düşündürten kitap.
çalıştığı gazetenin patronunun sistemine ayak uydurmuş yazar. daha önceki kendisiyle ilgili entry girmiştim, beğenerek okurdum ancak kendisini kaybettik. birkaç aydır yazılarını takip edin. sadece o hafta oynanan 3 büyüklerin maçlarıyla ilgili yazıyor. maçların tiyatro olduğunu bile bile okuyan herkesi aptal yerine koyarak maçı özetliyor. metin tekin'den hiçbir farkı kalmamış artık. kendisine bugün facebook sayfasından mesaj gönderdim, olur da okur diye buradan da yazıyorum aynı mesajı.
"uzun zamandır bütün yazılarınızı okur ve sizin ülkede Mehmet Demirkol ile birlikte okunmaya değer sadece 2 isimden biri olduğunuzu düşünürüm. ancak son 1-2 aydır fark ettim ısrarla her lig maçını yazıyorsunuz. her lig maçı sonrası o maçı (sadece 3 büyükler) özetliyorsunuz. ısrarla futbol yazıyorsunuz. benim anlamadığım sizin gibi biri nasıl olur da bu ortamda ısrarla futbol konuşmaya, oynanan tiyatro eseri maçları yorumlamaya çalışır! bu oynanan şeyin futbol olmadığını, ortada tam bir tiyatronun döndüğünü ve bu tiyatronun başrol oyuncularından birinin sizin çalıştığınız gazetenizin sahibi olduğunu siz de biliyorsunuz. yaşanan bunca pisliğe hiç değinmemeniz, hatta özellikle uzak duruyor olmanız enteresan ve sizin bugüne dek göstermiş olduğunuz tavır ile tamamen ters. sizi de mi kaybettik? zaten beş para etmez medyamızda kalan 1-2 kişinin de bu şekilde sisteme boyun eğdiğini görmek üzücü. belki umrunuzda olmaz, ülkenin koyunları okumaya devam eder ancak ben yazılarınızı bundan böyle okumayacağım. gerçekten futbolu seven, futbolu bilen, mahalledeki çocukların taştan kalelerle oynadığı maçları bile izleyen insanların da sizi artık okumayacağına eminim."
bizim halil altıntop, henrique, janko ve vittek adlı 4 adet santraforumuzun 1 sezonda attığı/atacağı toplam gol sayısına 5-6 maçta ulaşabilecek futbolcu.
dönüşüm ve dava adlı kitaplarından sonra bir kitabını daha okumayacağım yazar. bunun yerine dostoyevski'nin herhangi bir kitabını 2.veya 3.kez okumak daha zevkli kanımca.
dönüşüm'ün ilk cümlesi dışında enteresan hiçbirşey yok hikayede. çok kısa bir kitap olmasına rağmen sıkıldım bitirene kadar.
çevresindeki lokantalarda 1 porsiyon iskenderin 45 liraya, 1 porsiyon tavuk şişin 35 liraya satıldığı semt. en büyük gelir kapısı turistler olan esnafın turistlere sıfır saygı göstermesi de ayrı bir husus.
çünkü gazetelerinde hergün boy boy ekonomi süper muhteşem 10 numara şeklinde haberler okuyorum,bunlara inanıyorum ekonominin zerresinden anlamadığım için ak partisine oy veriyorum.
hayatımdan 2 saat, 33 tl ve en azından 4-5 litre benzin çalan film. evde oturup hababam sınıfını 850.kez izlesem daha iyiydi hiç olmazsa gülerdim. tolga çevik'in sen kimsin adlı iğrenç ötesi filmiyle yarışabilecek tek film.
28 kasım çarşamba günü sipariş verdiğim ancak 5.iş gününde halen siparişimin temin aşamasında olduğunu söyleyen site. 5 adet kitap siparişi verdim. 1 tanesinin temin edilme süresi 2 iş günü olarak belirtiliyordu. diğerleri stokta var diye görünüyordu. yani sadece 1 kitabı 5 iş günü artı 2 haftasonu günü içerisinde temin edemediler.
edit: 6.iş gününde kendilerine mail atmam üzerine 7.işgününde bana mail atıp ürünlerden birinin temin edilemediğini, diğer 4 kitabı gönderebileceklerini , diğerini de temin edilince göndereceklerini bildirdiler. yani ben onlara mail atmasam umurlarında değil. 2 işgününde temin edileceği yazılan kitap 2 hafta geçmesine rağmen halen temin edilemedi. neticede 4 kitap 8.işgününde elime ulaştı.
artık gündemi değiştirmek için ne yapacağını şaşırmış başbakan söylemi. bakalım asıl konu ne olacak, bize nasıl geçirecek biz muhteşem yüzyılla uğraşırken!
yok hayır nominal faiz oranı yüzde 7ye bakmayın reel faiz oranlarına bakın. o kadar başarılı bir ekonomiye sahibiz ki görünen reel faiz oranı yüzde 1 seviyelerinde (görünmeyen reel faiz oranları eksi 15lerde) çünkü enflasyon hesapta yüzde 6lara indi. doğalgaz, petrol, elektrik gibi tüm sektörlerdeki maliyetleri doğrudan etkileyen unsurların fiyatları her yıl yüzde 30 artarken bizim enflasyonumuz ne hikmetse yüzde 6larda. maaşlarımız enflasyon oranında artıyor. satınalma gücümüzün de bu enflasyon seviyesinde aynı kalması gerekir değil mi başarılı hükümetin başarılı sempatizanları. sizi bilmem ama benim satınalma gücüm her yıl yüzde 20den fazla eriyor.