adaletin yerini bulmasıdır. meslek liselilerin ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmesinin önüne geçilmesi için güzel bir adımdır. yıllardır beklenendir, olması gerekendir.
artık tüm meslek liseliler, diğer liselilerle eşit muamele görecektir.
edit: tahammülsüz arkadaşım, tahammülsüzlüğünü şuan çok iyi anlayabiliyorum, zira imam hatiplilerin önünü artık açıldı. sen de haklısın eksilemekte...*
ama, nazar etme ne olur, çalış senin de üniversiten olur...
kur'an-ı kerim'in fâtır suresinin 28. ayetinin mealen açıklanmasında geçen ifadedir.
Allah'a ancak kullarından, bilenlerin saygı duyacağını ifade eden mealdir. ayetin devamında, ''haberiniz olsun ki allah, çok güçlüdür, çok bağışlayıcıdır.'' ifadesinin yer alması, hâlâ âlim olmak, yani bilmek, tanımak, öğrenmek için şansımızın olduğunu hatırlatır cinstendir.
okuyucunun ,düş ve düşünce alışkanlıklarını aşması için yol gösteren, geçici olanla , gerçek dünya arasında ince geçişleri okuyucuya yaşatabilen, zihinsel dünyamızın zenginleşmesine zemin hazırlayan kitaplara imza atan üstad.
m. heidegger tarafında tanımlanmış kavram. heidegger das man kavramını, kitle insanı için kullanılır. das man yani kitle insanı, amacı,gayesi olmayan sistemin yönettiği, sistemin parçası olan insandır. eylemi ve amaçları bu sistemin amaçlarına tabi olan kendini yenilemekten yoksun olan pasif insandır..
heidegger'e göre, nihilizm, bu insan tipinin en derin karşılığına gelir.çünkü bu insan tipinde, varlığın unutulmasının da unutulması söz konusudur. bu insan tipinde, varlıkla bağlantının bütünüyle koptuğunu görürüz. modern yaşam nihilizmin en yoğun şekilde deneyimlendiği yaşamdır. modern dönemde insan, hesaplayıcı aklın bir nesnesi haline geldiği için, bu insan tipini nitelemek için das man kavramını kullanır. bu insan tipi, kendini gerçekleştiremeyen, sistemin yönettiği başka bir ifadeyle sistemin içerisinde erittiği insan tipine dönmüştür.
türkiye'de istanbul, adana, antalya, bursa, diyarbakır, eskişehir, izmir,kocaeli, mersin, adapazarı büyükşehir belediyelerinin yerel gündem 21 programına ortaklık ettiği oluşumdur.
genar araştırma şirketinin yaptığı türkiye toplum ve siyaset araştırmasının 2009 yılı 1. çeyrek raporu, halkın hem genelde hem de siyasi tercihlerine göre en çok güvendiği televizyon kanalı ve gazetesiyle en çok izlediği haber kanalını ortaya koyuyor.
türk halkı toplamda %14.9 ile kanal d'nin haberlerine güveniyor.
siyasi tercihlere göre akpliler kanal 7, chpliler cnntürk, mhpliler habertürk'e güveniyor..
siyasi tercih olarak sözü edilen kanalların tercih edilmesi anlaşılabiliyor ama kanal d'nin haberlerine güvenilmesi ilginç tespitlerden.yüzde 14.9 oranında güveni işaret ediyor.neden acaba?
lojik, düzen , mantık anlamına gelir.
alojik, düzenli olmayan, bir mantığa sahip olmayan anlamındadır.
foucault'nun özellikle yapmış olduğu son çalışmalarında benlik anlayışını temellendirmekte kullandığı bir kavramdır.benlik yani varlık, foucault'a göre belli bir düzene, mantığa sahip değildir.
benlik belli bir düzene ya da mantığa sahip olursa, yani standart bir benlik anlayışı olursa, bu farklı benliklerin ya da varlıkların dışlanması anlamına gelir.varlığın alojik olmasıyla, farklılıklar ve çoğulculuk arasında olumlu bir ilişki söz konusu olur.
yeni yeni sözlüklerin giderek piyasaya çıkmasıyla sözlükler arasında meydana gelen savaştır.savaşın şiddetini artıran da sözlük yazarlarının sözlükleri acımasız eleştirilere tabi tutmasıyla oluyor..kıskançlık mı, yoksa olması gerek olağan birşey mi sorusunu da akıllara getiriyor...
çok fazla abartıldığını dünüşüyorum, o kadar şiddetli eleştirilere gerek yok...hem uludag sözlük için hem de diğer sözlükler için bu denli ağır eleştirilerin gereksiz olduğunu düşünüyorum.zira sözlüklerin işlevlerinin dışına çıkmasına neden olabilecektir.
tanım:özellikle postmodern düşünceyle birlikte ortaya çıkan perspektifal bakış açısından yoksun olmaktır.
perspektivizm, perspektifal bakış açısı farklılıga açıktır.farklı bakış açılarını, farklı yaşam tarzlarını onaylar.
herkesi kendi gibi olmaya, kendi gibi düşünmeye zorlamaz.aman bunlar şöyledir, böyledir gibi etiketlemeye kalkışmaz.
kısaca 'öteki'nin varlıgını kabul eder, onu dışlamaz.
dar bakış açısına sahip yazarlarda gördüğüm en büyük özelliklerden biri de saldırgan tutumlarıdır.adeta kendileri gibi olmayanlara saldırmak için konu ararlar.
tahammülsüzlük devam ettiği sürece hazımsız bünyelerin dilinden düşmeyecege benzeyen söylem.
türkiye'nin geleceginde hiçbiz zaman şeriat olmayacaktır, korkmayınız...
türkiye artık eski türkiye degil, darbelerin de olması zor gözüküyor, ama şeriat asla gelmez bu ülkeye rahat olun, kasmayın kendinizi bu kadar!
paralel düşüncelere sahip yazarların bir başlık altında toplanmasıyla ortaya çıkabilicek durum.o başlıgı aynı düşünce etrafında parselledikleri çogu zaman görülmüştür.
felsenin soyut düşünebilme ve dünya görüşü olma özelliğini düşünecek olursak evet, 'felsefe bir risktir' dogru bir önermedir.sonra varlık ve bilim üzerinde kafa yormanın insanı nerelere götürecegi de belli olmaz. * hele hele dünya görüşünüz başınıza büyük dertler açabilir. ****
senin doğdugun yıl var yaaa diye başlayan hikayeleri dinlemeye başlamaktır.zira 1980 darbesinin getirdiği korku dolu günleri hatırlatır.milletin korkuudan tir tir titrediği günleri hatırlattıgından olsa gerek çokta iyi degildir sanırım bu tarihte dogmuş olmak.****
modern yaşam, toplumsal anlamda bir takım değişimleri de beraberinde getirmiştir.bunun en önemli göstergelerinden biri de modernin, getirmiş olduğu kurallar dizisidir.bu kurallar bir anlamda bireylerin hayatını şekillendirmeye dönüktür.
çünkü bu kurallar dizisi sizi kurallara uymaya zorlar ve nihayetinde tek tipleştirici, aynılaştırıcı bir işlevi üstlenmektedir.yani bu kurallar 'biz' den olan içindir, 'biz' gibi olanın hayatını düzenlenmeye dönüktür.bu kurallara uydugunuz müddetçe 'biz'in kapsama alanı içinde yer alırsınız...bu anlamda modernin herkesi 'aynı' varsaydıgı ortaya çıkar.
işte tam da bu nokta da 'öteki' ortaya çıkar. çünkü bu kurallar dizisine uymanlar 'biz' tarafından dışlanır.'biz' kendi gibi olmayanı, kurallara uymayanı dışlar ve nihayetinde 'öteki'ni yaratır.
toplumdaki farklılıklar bir anlamda bastırılmak istenmektedir.kısaca dikotomi * devreye girer.burada 'biz' kendi gibi olanı benimseyip 'öteki' yadsımaktadır.
postmodern düşünce ise farkılılıkların, farklı yaşam tarzlarının yadsınmaması gerektiği düşüncesini beraberinde getirmiştir.farkılıkların görmezden gelinmesi yani 'öteki'nin görmezden gelinmesi politik çözümsüzlüğü de beraberinde getirecektir.politik alanda çözüm, farklılıkların da göz önünde bulunduruldugu politikalarla gerçekleşecektir...
bugün, türkiye'de ve belki de pek çok yerde 'öteki' görmezden gelinmektedir.oysa 'öteki' ni içselleştiremeyebilirsiniz ancak 'öteki'nin varlığını kabul etmek zorundasınız.belki 'biz'im gibi olmayanı sevmeyebilirsiniz, hatta nefret edebilirsiniz, ama onun varlığını görmezden gelmek çözümsüzlüğü de beraberinde getirecektir.herşeye ragmen varlığını kabul etmek ve politik alanda çözüm üretmek zorundasınızdır. aksi halde farklı yaşam tarzlarınıni farklı kimliklerin yadsınması, bastırılmaya çalışılması toplumdaki huzursuzlukları da beraberinde getirecek, bu huzursuzluk kaosa kadar gidecektir.
hepimizin çok sık içine düşme tehlikesi yaşadıgımız, ırk, cinsiyet, kılık-kıyafet,din ayrımcılıgını bir kenara bırakmak gerekmektedir.kısaca toplumsal huzura erişmenin yolu farklı yaşam tarzlarının, farklı kimliklerin aynı toplum içerisinde birarada kardeşçe yaşamasından geçmektedir.bugün yaşadığımız problemlerin bir çogu farklı yaşam tarzları , farklı kimliklerin problem edilmesinden, çatışmaya sürüklenmesinden yaşanmaktadır.
özellikle türkiye'de tüm bu nedenlerden ötürü, ortaya çıkan huzursuzluklar ekonomik gelişmenin önündeki en önemli engellerden biridir.zira didişmekten, dönüp ekonomiye bakmayı unutan bir toplum ortaya çıkmaya başlamıştır.
kısaca, saygının, sevginin, tahammülün oldugu bir toplumla ancak çatışmaların olmadıgı, daha rahat bir yaşama kavuşmak mümkün görünmektedir.
söz de değil gerçekte işler yapılması gerektiğinin göstergesi.neler yapılabileceği tartşılır fakat, bu işler öyle sadece ben genç sivilim, sivil toplum kuluşlarına üyeyim demekle olmuyor demekki!herhangi bir sivil toplum kuruluşuna üyeysen gereklerini ya yaparsın ya da hiçbir şey yapamayacaksan üye olmazsın...
iş bu başlık uludag sözlükte yazarlıgımın şu aşamasına kadar edindigim tecrübenin bir yansımasıdır.*
buraya kadar ki yazarlıgımda;
sol framede, cinsellikle ilgili konuların zirve yaptıgını,
haklar ve özgürlükler, din gibi hassas konularda yazarların sürekli olarak birbirleriyle yarış içinde oldugunu,
verilen eksi ve artı oyların çogunlukla objektiflikten uzak oldugunu yazarların birbirlerine duydukları gıcıklıkla paralel oldugunu,
sözlüğün sagcı , solcu, cemaatçi, cemaat düşmanı, dincisi ,dinsizi gibi genel olarak 2 ye ayrıldıgını,
yazarların entrylerinin genel olarak 'yiğidi öldür ama hakkını ver' anlayışından uzak bir oylamaya tabi tutuldugunu gördüm.
bunun dışında istisnalar olabilir.şuana kadar ki gözlemlerimden yola çıkarak tüm bunları yazıyorum.bazı konularda eksik tespitlerim olabilir ya da yanlış anlamalarım olabilir ama şuana kadar ben bunları gördüm...
sözlüğün içine düştüğe durumdur.zihnini özgürleştirememiş beynin takıntısı haline gelmiştir.kılık kıyfetle zihnini sınırlandıran beynin üretimi olan entrylerden başka bir şey degildir.
beyin kılık kıyafete takılmakta kendini sınırlandırmakta ve özgürlüğün birilerinin nasıl giyineceginin tek merkezden yönetilmesiyle olacagında sanmaktadır.siz ısrarla herkesin dilediği gibi giyinebilecegini savurnusunuz, bakış açılarını daha da genişletmeyi savunursunuz ama problemli zihin sizin yazdıklarını eksilemeye devam eder.
kısaca tahammülsüz beynin işidir...'öteki'ne tahammülsüzlüğü zirvededir.hem bütün dışamalarıyla 'öteki'ni var etmeye devam eder, hem de kendi yarattıgı bu 'öteki' ne bi o kadar tahammülsüzdür.
kısacası aslında çagdaşlıgı, yobazlıgı, özgürlüğü yeniden gözden geçirmesi gereken zihniyettir.verdiği eksilerle ve kıyafet odaklı entrylerle tam olarak çagdaşlıgın, özgürlüğün ne anlama geldiğini anlamadıgını ortaya koymaktadır.hazımsızlıgı eksi oylarına vurmaktadır..!