moz'un vokalde coşturduğu, 1990 tarihinde yayınlanan bona drag isimli albümde bulunan eser.
Dear hero imprisoned
With all the new crimes that you are perfecting
Oh, I can't help quoting you
Because everything that you said rings true
And now in my cell
(Well, I followed you)
And here's a list of who I slew
Reggie Kray - do you know my name ?
Oh, don't say you don't
Please say you do, (oh) I am :
The last of the famous
International playboys
The last of the famous
International playboys
And in my cell
(Well, I loved you)
And every man with a job to do
Ronnie Kray - do you know my face ?
Oh, don't say you don't
Please say you do, (oh) I am :
The last of the famous
International playboys
The last of the famous
International playboys
In our lifetime those who kill
The newsworld hands them stardom
And these are the ways
On which I was raised
These are the ways
On which I was raised
I never wanted to kill
I AM NOT NATURALLY EVIL
Such things I do
Just to make myself
More attractive to you
HAVE I FAILED ?
Oh... .
Oh, the last of the famous
International playboys
The last of the famous
bildiğimiz keane şarkıları gibi olmayan bir keane eseri. night train'in 3. şarkısı. k'naan adında bir rapçi konuk vokal olarak yer almış. sanırsam şarkının en* güzel yeri nakarat kısmında hoppalaa eller havaya diye girildiği kısım olmuş.*
karakterden, haysiyetten yoksun, hayvanlar aleminin yüz karası zebradır. sallandıracaksın birkaçını böyle taksim'de, bak bir daha yapıyorlar mı? (bkz: ben sana zebra olamazsın demedim)
nokia'ya ait bir zil sesi. pek ilgi duyulmayan tekno müziğe sıcak bakma sebebi, öyle güzeldir.
sözlerini de yazalım tam olsun.*
"Circling round the star,
Like satelites we are
A light to guide my way,
No matter where you are,
You are always here."
morrissey'in sesinin, Johnny Marr'in gitarının çılgın attığı, gün boyunca "vilyııhıhııım vilyım it vaahaahz riiğlı nating" diye dolaşmanıza sebebiyet verebilecek, bünyeye inanılmaz neşe ve enerji enjekte eden the smiths güzelliği.
The rain falls hard on a humdrum town
This town has dragged you down
Oh, the rain falls hard on a humdrum town
This town has dragged you down
Oh, no, and everybody's got to live their life
And God knows I've got to live mine
God knows I've got to live mine
William, William it was really nothing
William, William it was really nothing
It was your life ...
How can you stay with a fat girl who'll say:
"Oh ! Would you like to marry me?
"And if you like you can buy the ring"
She doesn't care about anything
Would you like to marry me?
And if you like you can buy the ring
I don't dream about anyone - except myself!
Oh, William, William it was really nothing
William, William..
muhtemelen dayak yemeden önceki son dakikalara maruz kalacak kişi hareketidir. indir lan o eli cümlesinin hemen akabinde karşılıklı bayramlaşma seansına geçilecektir.
artık isyan etmiş bünyenin yapacağı eylemdir. kaybolmayı hobi edinmiş çakmağın hakkından gelmenin tek yoludur kimi zaman. ihtiyaç duyulan her vakit, geride iz bırakmayarak kayıplara karışan bu aleti teknolojinin güzelliklerinden yararlanarak alt etme durumudur. **
yıl olmuş 2010, böyle bir albümün başlığı yoksa vay sana vaylar sana sözlük efendi diyerek sitemkar bir açılış yapalım.
1986 çıkışlı, müzik tarihinin en sağlam, boş yok albümlerindendir. grubun 3. stüdyo albümüdür ve the smiths denince ilk akla gelendir. kapağında alain delon yer almaktadır. daha sonraları "the smiths is dead" şeklinde tribute album konseptiyle karşımıza çıkmıştır. bünyeye baştan sona müzikal orgazm yaşatmaktadır geçen onca yıla rağmen.
basit ve vurucu sözlere sahip, melodinin de aynı şekilde eşlik ettiği melankolik longview eseri.
You know what they say,
At the end of the day,
But days fade away,
And where does time go please,
Is it moments like these,
And I dream of one
Daytime tv,
Unhappy families,
Say nothing to me,
And so it goes,
I guess I suppose,
For after all agreed,
Can't explain
Waiting for hours,
Hours turn to days,
Days turn to years,
I'm still here
Waiting for hours,
Hours turn to days,
Days turn to years,
I'm still here
Driving down showers,
Box got no flowers,
The sun is going down,
And I wish I could go,
To where I don't know,
But I'd like to go,
Can't explain,
Just the same,
Just the same,
Same again
Waiting for hours,
Hours turn to days,
Days turn to years,
I'm still here,
Waiting for hours,
Hours turn to days,
Days turn to years,
I'm still here
Can't explain,
Just the same,
Just the same,
Same again
Waiting for hours,
Hours turn to days,
Days turn to years,
I'm still here,
Waiting for hours,
Hours turn to days,
Days turn to years,
I'm still here
ilk albümlerini 1997 yılında yayınlayan, oxford çıkışlı brit-pop grubu. 1999 yılında ikinci albümlerini piyasaya sürüp, son olarak da 2004 yılında hit şarkıların, b-side ve remixlerin bulunduğu derleme bir albüm yayınlamışlardır. tarz olarak oasis'i andırmaktadırlar. zaten grubu kuran andy bell kişisidir. vokal Alex Lowe'un ses tonu liam gallagher'a benzemektedir. dinlenesi iki albüm* bırakmışlardır müzikseverlere.
tırs tırs tırstıran, geceleri üç buçuk attıran hadisedir. gözün biri kasada "duman çıkıyo mu lan" diye tedirgin bir şekilde vakit geçirme sebebidir.*
özellikle kış aylarında hemen hemen her bilgisayar kullanıcısının başına gelen malum bir olay vardır. soğuktan bir tarafları donan bu mucizevi alet, açıldığı andan itibaren ağlarken ses telleri parçalanacak çocuk misali bir feryada başlar. iki şarkı dinlemek için açarsın bir şeyler, hem şarkı piç olur, hem keyif. ayrıca deney ve gözlemlere dayanarak konuşacak olursak, havaların ısınmasıyla beraber inzivaya çekildiği görülmüştür.
sanki odanın içinde arkeolojik kazı çalışması var, neyin nesi bu gürültü arkadaşım. derdin neyse söyle bilelim. sessiz, sakin çalışsana. hem beni, hem kendini yoruyorsun yahu. bu homurdanmaya "formatı gelmiş kardeş", "hacı alet gidici" diyenler olacaktır, kendilerini de black smoke'a havale ediyorum bu arada.
1995 çıkışlı, gelmiş geçmiş en güzel albümlerden. albümde bulunan bütün şarkıların sözleri jarvis cocker efendiye aittir. ayrıca grubun en harika albümü de desek yanılmış olmayız sanırsam. pulp bu albümde brit-pop bahçesine en güzel hediyesini vermiştir.
the charlatans'ın son yayınladığı albümü You Cross My Path'in kapanış şarkısı. çok neşeli bir son sunmuşlardır bize bu şarkıda. albümü de böyle güzel sonlandırırız işte dercesine.
This is the end
I'll take a bow
With one reprise
Where I come from I don't see the sun
With friends I've followed
I wandered lonely as a cloud
oooh
cause I never with
I looked
through the stars
This is the end
This is the end
of all I know
Can't let you tell me what to do
Oh I will never be put down
Oh I will never be put down
Oh I will only be set free
This is the end for You and me
This is the end
I'll say goodbye
The final curtain
I look at all the amputees,
on the strip
And think, this is the end
This is the end of all I know
Can't let You tell me what to do
Oh I will never be put down
Oh I will never be put down
Oh I only want to be set free
This is the end for You and me
This is the end
I'll take a bow
With one last reprise
genel olarak güzel bir konser albümü olmasının dışında, dillere destan bir don't look back in anger performansı vardır ki koca albümü tek başına taşıyabilecek cinstendir.
different class albümünden şükela bir pulp şarkısı. gün batımı tadında melodisi, jarvis cocker'ın muhteşem vokaliyle insanı alıp terk-i diyar eyletmektedir adeta.
i wrote the song two hours before we met
i didn't know your name or what you looked like yet
oh i could have stayed at home and gone to bed
i could have gone to see a film instead
you might have changed your mind and seen your friends
life could have been very different but then
something changed
do you believe that there's someone up above?
does he have a timetable directing acts of love?
why did i write this song on that one day?
why did you touch my hand and softly say
stop asking questions that don't matter anyway
just give us a kiss to celebrate here today
something changed
when we woke up that morning we had no way of knowing
that in a matter of hours we'd change the way we were going.
where would i be now if we'd never met
would i be singing this song to someone else instead
i dunno but like you said
something changed.
inanılmaz derecede şanslı bir insan olduğunuzun göstergesidir.*şahsın ortamda bulunmaması ve küfür ettikçe alınan gazla, verdikçe veriştiren bünyenin, aynı saniyeler içinde tam manasıyla göte gelmesidir. *kişinin kim olduğu ve şahsın hayatında hangi rolü oynadığı oldukça önemlidir burada. misal bir arkadaş, tanıdık falan gibisinden birileriyse, çeşitli çıkış yolları bulunabilir bir ihtimal. lakin diğer alternatifler düşünüldüğünde direkt ve acımasız bir biçimde göte girebilecek durumdur. bir patron ise; işten kovulmaya, bir öğretmen ise; okulun uzamanasına kadar gider bu.
"var ya adam değil lan o. onun ben gelmişini geçmişini...." diye yardırırken, şahsın olaya dahil olduğu anda gayet yavşak bir şekilde "hah geldi işte piç ehehe" diyerek "bir sevgi gösterisi olarak piç demek" yolu izlenebilir gayet. böyle direkt boyuna sarılarak da desteklenebilir durum, karşı taraf bunları yerse.
dönülmez akşamın ufkundaysanız, kaçınılmaz sona yaklaştığınızı hissediyorsanız, kesinlikle ilk yumruğu siz atın efendim. bekleme yapmayın katiyen ve belden aşağı çalışın. şahıs yere serildiği anda koşar adım bir taksi çevirip, olay mahalinden uzaklaşın ve 2-3 gün ortalıklarda gözükmeyin.
her bireyin çocukluğunda en azından bir kere yaptığı*, ebeveyn kandırma amaçlı,* meşhur okula gitmemek icin hasta taklidi yapmak numarasının bir tarafta patlaması durumudur.
yaygın olanı, karın ağrısı ya da öksürük, tıksırık türü şeylerdir bilindiği üzere. ateş çıksın diye tebeşir tozu yemeler mi dersin, daha neler neler.
neyse efendim, sabah uyanılır, o gün gidilmek istenen son yer okuldur. plan bellidir, yataktan kesinlikle çıkılmayacaktır. biraz acıtasyonla anne kandırılacak ve ağa düşürülecek, öğlen saatlerine doğru iyileşme belirtileri gösterilecektir.
- çok kötü karnım ağrıyo anne ya. ateşim de var sanki biraz..
+ soğuk almışsındır. ah ah hiç dinlemiryosun ki insanı.
- of çok kötü ya..*
+ neyse, bugün gitmeyiver bakalım. yat, iyice dinlen. olmazsa doktora götürürüz artık.
- öhöhhhö !!*
al pacinovari oyunculuk yeteneğinin de yardımıyla, yolun yarısı tamamlanmış, ikinci adıma geçilecektir. önce keyif uykusu yapılacak, akabinde bir anda iyileşilecek, günün geri kalanında yeni elde edilen 3 in 1 atari kasetleriyle eğlencenin dibine vurulacaktır.
an gelir, gözler dayanılmaz bir ağrının da etkisiyle açılır hafiften. ava gidilirken avlanılmış gibi hissedilir ve içten içe "bana kaderimin bir oyunu mu bu lan?" diye sayıklanır. en acı ve en mide bulandırıcı ilaçlarla arkadaş olunur o gün ve son soluk hastanede alınır.
insanı çok hızlı ve etkili bir biçimde hayattan soğutabilen kapaktır. geceleri avlanır, bu sayede kişinin görüş yetersizliği ve muhtemel uyku sersemliğinden yararlanır, akabinde ansızın kafada çotanak diye patlar.
olacaklardan habersiz, bir o kadar savunmasız ve gayet masumane duygularla, gece yarısı bastıran çiş veya su içme isteğiyle uyanır bünye. sersem bir şekilde, paytak paytak yürünürken, gözler hiç açık değildir neredeyse. lakin hesaba katılmayan başka bir şey vardır. o da birazdan kafaya dank edecektir.
en yaratıcı küfürleri hakedendir. ve yıllardır süregelen, meşhur "kapıya çarptım" yalanı yüzünden kimsenin inanmayacağı kapaktır.
- noldu lan, o morarıklık ne? kimin sevgilisine sarktın, ehehe.
+ olm dolap lan.. kapak..
- hadi bırak bırak, soğuk bir şeyler içelim, iyi gelir ahah.
+ ?!½$#
öğrenci şahsının içler acısı durumunun göstergesidir. tamam, bir nebze çocuğa da yazıktır. ama o çocuk, o an kaderine razı olmak zorundadır, belki büyük travmalar geçirecektir. ama olan olmuştur bir kere, yanlış zaman, yanlış mekandadır ve olaylar gelişir.
- tak tak tak!
+ aha?
- * iyi bayyamlay abiley.
+ rıfat, şükrü sar etrafını sar sar!!
- ühühüüü?!
+ kap abi kap, al içeri hemen kimse görmeden.
..
+ evet abi, hasılat nedir şimdi?
+ olm iyi mal kaldırmış velet ya.
- ühühüü!
+ bak ufaklık, bir gün bunu neden yaptığımızı anlayacaksın.. biz de böyle olsun istemezdik, buna şartlar zorladı.
- payamı veyin mna koduklayım!?!
+ oha piçe bak lan, atın abi dışarı bunu. ehehe neyse, akşama ziyafet var ha.
- ühühühü..
...
+ olm bu fikirden sonra bayram gerçekten bayram gibi geçer oldu be. her gün bir çocuk gelse yaşadık. çok sık uğramıyorlar ama, olsun yani.
- abi, ama o eski bayramlar yok be..
+ sus rıfat sus. geçen sefer de bu muhabbetten açıp, hasılatın yarısını cukkaya indirmiştin. bu sefer yemem.
- ehehe..