ben baktığımda listenin başında yer alan kadının bekar olduğunu gördüm. sonra biraz düşünunce beynim durdu. yani nasıl benim büyük büyük büyük... anam bekar ise kızınerden geliyor ben nereden geliyorum. sonradan kafama dank etti sayın uludağ yazarları. anladınız işte söyletmeyin yahuu.
Bizi izliyorlar,
Ama nereden?
Şu yırtık kırmızı perdenin arkasından.
Ama nerede?
Şu siyah giyimli adamların gerisinde
Bizi izliyorlar.
Kimi, bizi mi?
Yok ya, bilemedim şimdi.
Bakıyorlar. Baksana!
Hani hani nerede?
Şu kırmızı perdenin arkasında dedim ya!
Kapat o zaman ışıkları. Göremesinler bizi.
Kapatın ışıkları.
Siz de bizi izlemeyi bırakın artık
Tamam be kestik!!.
kitap okuma ama heryerde her durumda kitap okuyabilme alışkanlığı. metrobüste tek eliyle direğe asılıp diğer elindeki kitabı okuyanlara hayretle bakıyorum:(
acaba niye sevdiğimizi ya da aşık olduğumuzu düsünüyoruz? daha önemlisi niye spesifik birini sevme ihtiyacı duyuyoruz?
acaba biraz da bu sorular hakkında mı düşünsek?
hemen iki yapıbozum yöntemini heideger in varlığa iniş erkiyle harmanlarsa yolumuz bir yerlere çıkıyor gibi.
ne dersiniz?
-beni seviyor musun?
+...
-seviyorum desene be!
+seviyorum be!
-yalan söylüyorsun.
onur ünlü nün iki filminden neredeyse aynı sahne, aynı replik ve oyuncular...
ulan bazen aynanın karşısına geçiyorum bakıyorum. insan içine çıakabilecek halim yokmuş gibi hissediyorum. bi de bu aralar sorumluluklarımi doğru duzgun yapmıyorum. neyse sözlük senin de canıni cok sikmayayım.
iyi geceler be sözlük.
hakkında çok fazla okuma yapmadığım ama felsefede önemli bir yere sahip olan bir filizoftur. önemi de şudur ki sezgi diye bahsettiği kavram idealistleri ve materyalistleri ortak bir yolda buluşturmuştür böylece felsefede çığlık niteliğinde yeni bir yol çizmistir. sezgi doğruda ulaşılan bir şeydir.
teşekkürler bergson.
felsefede bir dönüm noktası, onu antikitedeki tümdengelimsel düşünceden kurtatmayı amaçlayan temelci bir düşünce yapısına sahip olan bir düşünür filozoftur. ayni zamanda bunu yapmayı kartezyen dualizm adı derilen dualistik düşünceyi ortaya atarak başarmıştır. bütün modernite ya descartesçılar ya da descartesçı olmayanların bir çatışması halinde geçmiş ama hem rasyonalistler hem de ampristler arasında ortak olan düşünce mantıkçılık ve hakikate ulaşma aşkıdır. bu günumüz postmodernistleri tarafından pek hoşgörülmez ve büyük bir eleştiriye maruz bırakılırlar.
ama yine de felsefeye bu katkın için teşekkürler descartes.
en büyük kabus en korkunç şey umursuzluk mutsuzluğu aşmış ermiş olma anıdır. o andan sonra size ulaşan düşünce beraberinde yüceliği getiri ilyadadan musa dağına kadar tüm evrenin gerçeğini hakikatini çözmenizi sağlar.
teşekkürler ıslak terlik.
edit: yazdıktan sonra başıyla sonunun uyumsuzluğunu fark ettim ama değiştirmeme kanaatındeyim.
kendisi bugün akbank sanatta bir seminer vermiştir ve cerrahpaşa mezunu ama psikanaliz konusunda türkiyede en çok tanılan isimlerden birisidir. seminerine yorum olarak ilk 45 dakikası dışında çok zevkli bir seminerdi.(çünkü çok fazla tıp terimleri vardı ve tıp benim alanım olmadığı için biraz sıkılmam doğaldır sanırsam.
teşekkürler saffet murat tura.
yaratılan mahluk
gökyüzüne kurduğumuz medeniyetler,
yavaş yavaş boğar bizi göğün anlamsız kızılında.
bir kuyunun tekinsiz sularında,
tüyleri ürperten ayın yansıması,
kendisini gösterir bütün dehşetiyle.
kuyunun başında
karanlık gözlerini kaybetmiş bir yaratık
tüm gücüyle çeker kovanın iplerini
köprü direklerine asılmış kolsuzların elleri
sımsıkı tutarlar bu karanlık kuyudan yükselen hiçliği
yarattığımız şu anlamsız dalgalar
kayalıklara atar o bilinmedik elleri.
kuyunun soğuk taşlarına,
ana kucağında bir bebeğin görünmeyen dokunuşları,
varlığı hissettirir canavarın kalbine.
medeniyetler boyu yükselen kızıl bir çığlık kurtarır kalın zincirlerinden bu ürkünç yaratığı.
köprüler hiçliğe açar kollarını
dalgalar af diler tanrıdan
kapanır gözleri kendini varlığa adamış olanların.
not: bu siirin onemi bugün 34 as metrobüsünde gelen ilham mı dersiniz yoksa baska bir sey vesilesiyle bu siirin hayat bulmasıdır.
yourumlama sanatı diyebileceğimiz bir açımlama yöntemleriyle ilgilenen ve felsefeyle ilgilenen herkesin neredeyse her dönemde, antikitenin bir bölümü ve sokrat öncesi dönem dışında karşısına çıktığı söyleyenebilecek olan bir alandır.
herkesin alamayacağı rollerdir. bu yüzden fazla hayal kurmamak gerek. bazıları açısından da edepsiz olmasının sebebi bazı kendilerinin apriori olduğunu zannettikleri tahayyüllerinden ileri gelmektedir.