kimsenin kimseye reel hayatında geçtim, şurada oturduğu yerden sallamaya hakkı yok.
karşısındaki kişinin nasıl bir hayatı olduğuna, nasıl birisi olduğuna dair hiçbir fikri yokken ve karşısındaki kişiyi “asosyal” ve benzeri ifadelerle basitçe, beyinsizce tanımlamaya çalışıyorken. bunun yanı sıra kendisinin büyük bir tezatlıkla bu kişi hakkında bir çok şeyi çok çok iyi biliyor olması aynı ironi barındırıyor.
sen önce sözlükten çık bir dışarı bak, sonra gerçekten konuşabiliriz.
farisa.
veya artık onlarca farklı ismi olan yazardan bahsediyorum.
şimdi de; holipope adıyla dönmüş olan ruh hastası yazar.
şurası benim hayatımın içinde bir yer barındırmıyor.
bundan 6-7 ay önce evet barındırıyordu çünkü burada vakit öldürüyordum. tüm sıkıntılarımı stresimi bir kenara koyarak bir şeyler okuyor, bir şeyler karalamaya çalışıyordum.
sözlüğü kötüleyecek hiçbir cümlem yok, zaten bok çukuru.
biz de burada oynamayı seven kişileriz.
ben çok sıkıldım, yıldım. şunu yazsam ne düşünürler diye düşünmekten yıldım. zaten uzaklaştım soğudum. ve hiçbir şekilde bir şeyler karalayamıyorum. sırf 2-3 sevdiğim yazar için de hesabımın varolmasını istemiyorum.
burada insanlar her gün farklı hesapla gelip, mesajdan sallayıp seni çaylak yaptırabiliyorsa ben de canım sıkıldıkça gelir 2-3 kişiye mesajdan sallar, çaylak yaptırır giderim. madem sıkıntı böyle atılıyor madem burası bu kadar basit bir sistem içeriyor ve sıkıntı böyle gideriliyor. tamam ben de böyle yaparım.
gereksiz uzun yazdım ama hep doluydum şuraya karşı.
çünkü sistem kadınlık üzerinden işliyor.
iki fotoğrafa benim de dünya kadar mericim olabilirdi.
ama kusura bakmayın düzgünce yazmak için çabaladıkça olmadı.
burada kadın olarak barınmak ayrı zor.
kalan tüm kadın yazarlara sabır diliyorum.
iç dökmeli yazımla herkese iyi yazmalar.
edit: bir de şey yazmayı unutmuşum, burada çok sevdiğim yazarlar oldu geyiğini.
gerçekten oldu. *
beraber edebiyat parçaladığım, yok yere güldüğüm, “nasıl bu kadar gereksiz bilgiye sahip” diye düşündüğüm, karşılıklı biralarımızı yudumlarken onun susup benimse susmak bilmeden konuştuğum halde kibarca gülümseyerek alttan alan ve sevilmeyen yazar parçası.
arkadaşlar ancak böyle yaparak enflasyon oranlarını düşürebiliriz.
zincirimize katılım gösterin ki asgari ücret fazla zamlanmasın. sonrasında zaten zinciri kırar dağıtırız.
bunu yapmazsak ülkemiz üstünde büyük oyunlar dönmeye devam edecek.
zincir işe yaramazsa başka dualara falan başvururuz. en kötü ülkemiz için büyük günahlara girip dış güçlere büyü yaparız.
katılacaklar lütfen bildirsin ekonomimiz için çok önemli!!
öncelikle isim olarak düşünmesek mi mesela?
ünlü değil ve varlığından habersiz olduğumuz bir kadın olarak yola çıksak.
çünkü bir çok kadın var yaşadıklarından haberdar olmadığımız.
yazılanlara bakıyorum olay açısından bakılan taraflar kadının “keko” bulunması, başka bir açı, bambaşka cümleler. ama birisi dememiş ki, bu bir kadın ve hiçbir kadın ne fiziksel ne psikolojik şiddete maruz kalamaz. hatta hiçbir canlı.
ve bir canlının bir canlıya bunu yapışı hak değildir.
lütfen biraz vicdanınızla bakmayı öğrenin.
üzüldüğüm ve yaralarını sarıp sarmalamasını dilediğim kadın.
bugün içimden “akvaryumunda sana başarılar” kısmını söyleyerek, ne kadar anlam dolu olduğunu düşündüm.
sonrasında bir arkadaşımın bu şarkıyı paylaştığını gördüm.
şuan bu başlığın açıldığını görüyorum.
ve bu şarkının bugün bana bir şekilde döneceğini düşünüyorum.
saçma ama güzel enerji dönüşleri beklediğim şarkı.
bir yazarın kadın/erkek olduğunu bilmenin ve bu bilgiyi başka birisiyle paylaşmayarak “ifşa” adı altında bir girişimde bulunmamış olmak, neden o kişiyi harunlardan sorumlu yetkili yapar?
ben de harunlardan sorumlu bir yazarım o zaman.
ay size ne ya gerçekten?
aylar sonra bu kuyruk acısının çıkması yengeç burger harunluğunun ağına düşmeniz olabilir mi acaba?
hiç ummadığım kadar güzel bir tempo içerisine döndüm. günü güne sığdıramaz oldum.
yüzümde oluşan tebessümün sayısı sayamayacağım kadar çok.
ne bir korku ne bir endişe.. beni gerginliğe itecek bir şey yok. her günün sonunda yorgunluğu hissediyorum ama enerjim asla bitmiyor.
derin nefesler alıyorum.
yalnızca bununla meşgulüm.
hayat sunduklarının karşılığını güzel bir enerji ile insana geri veriyor.
sayın annakaremella, boş boş savunmalar yapmayı bırakır mısınız lütfen?
önce trollere bunu söyle bıkbık.
troller bile en azından kendi düşüncesini yazıyor ya ne diyim artık.
hala gelmiş alıntı yapılmasını savunuyorsunuz. ne diyebilirim ki.
ben sevmiyorum öyle boş beleş düşünce ve emek hırsızlığını.
o zaman trollerde twitterdaki komik tweetleri yazsın. bazıları duygusal olanları ayıklayıp yazıyor ya.
herkes arasında pay etsin arkadaşım.
bir adet yazar.
edit: et istersen özel mesajdan küfür, ne olduğun belli olduğu için bunu onaylayan bir davranış olur.
varoş o kadar üzerime alınmayacağım bir hakaret ki, ay yok bana uymadı be anna.
aynen özel hayatımda ne saygı görüyorum ne sevgi :) bu da iyice kavgaların klişe sözü oldu, senden beklemezdim.
hadi herkesi savunurken kolay gelsin.
bari umutlar (ç)alıntı olmasaydı.
benim için bu normal bir durum değil ya, kimse kusura bakmasın.
o yüzden ısrarla yazıyorum çünkü bu benim yüzsüzlüğüm ve emek hırsızlığım değil.
bir yazar.
edit: bir bir tüm entrylerden kurtulunca her şey bitmiş oldu sanırım. profilinden son 10 entrye bakmışımdır maksimum. dilersen tüm (ç)alıntıladıklarını tek tek sil, sonu gelmez gibi gözüküyor.
ek olarak, gerekli olan şeyleri yapıyorum. sözlüğü "ciddiye almayıp" (ç)alıntı entryler giren sen, istersen kimin ne yaptığına bak.
amacım seninle veya senin tanıdıkların/meriçlerin ile uğraşmak değil, senin yaptığının yanlış olduğunu göstermekti.
seni okumak için can atmıyorum zira yazdığın çoğu şey twitterda ilk elden karşıma çıkıyor artık.
istediği yerden istediğini yazabilir ancak başka bir yerden aldığını belirtse daha hoş olabilirdi.
bunlar son entrylerine göz gezdirdiğimde dikkatimi çeken "belirtilmemiş" alıntılar. artık nasıl yorumlanırsa.
ama kendisini severek okurken artık severek tweet okumam gerektiğini farkettim.
çekirdeğinden filizlendirmeye çalıştığım, bana minik bir filiz göstermesini dilediğim,
hadi nolur artık emeklerimin karşılığını alabileyim dediğim, sabah ona koşunca yüzümü güldürmesini beklediğim, hala iyi bitkilerin varlığına beni inandıracak olan bitki.
henüz karşılaşmadık kendisi ile ama umarım çok geç ve ileri bir yaşta karşılaşırız.
çünkü ben psikolojik açıdan yaş almayı bile kaldırabilen bir insan değilim.
doğum günlerim mutluluğun yanı sıra buruk bir hüzünle geçiyor çünkü biliyorum çabucak bitecek her şey anlayamayacağım.
bahsedince arkadaşlarıma "ay saçmalama" diyorlar fakat elimde değil.
ilk kırışıklık ile karşılaşınca bile minik bir yıkılma yaşayacağımı biliyorum mesela.
geciktirmek adına elimden geleni yapacak bir tipim. 2-3 sene içerisinde yüzüme, vücuduma ne kullanmam gerek şimdiden kafamda oturtuyorum.
off herkes kendisine bakabilir mi arkadaşlar? ruhen, zihnen ve bedenen genç kalalım.
başlığa kayıtsız kalamadım yaşlanma korkum tetiklendi kusura bakmayın. *
neşem yerindeyse ve karşımdaki kişi ile çok yakınsam kurduğum her cümleyi şarkı sözü gibi ritmik söylüyorum veya anlatacağım şeyden doğaçlama şarkı uyduruyorum. *