istanbul
335 (çok gezmiş çok okumuş)
üçüncü nesil yazar 3 takipçi 40.10 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    oral sökücü

    1.
  1. gaziantep diş hekimliği fakültesinde ortodontist doçent. 16-17 sene önce cumhuriyet üniversitesi diş hekimliğine ortodonti tedavisi ön muayeneye gittiğimde bu abi bakmıştı..dişlerimi kontrol edip elime bir kağıt yazıp tutuşturarak alt kata inmemi söyledi.. ben alt kata inerken tabi o minik kağıda baktım ne yazıyor diye..bişeler yazıyor ama anladığım tek şey sondaki ifade, o da "oral sökücü" aman allahım o da ne! ödüm koptu tabi..kan ter içinde ordaki görevliye kağıdı uzatıp korkuyla bu ifade ne ola ki deyu sorduğumda; "haa, o doktorun ismi" dedi..ben şaşkınlıkla kopma kıvamında bir hale geçtim tabi haliyle:))
    1 ...
  2. eau borique

    1.
  3. antiseptik amaçlı kullanılan, borik asit çözeltisi.
    1 ...
  4. adıgüzel

    1.
  5. zavallı amcamın "tamam adın güzel de, adın ne" diye sorgulamalara maruz kaldığı ismi. tahminime göre bu ismin ilk çıkışı peygamberimizle bağlantılı olabilir.. adı güzel kendi güzel muhammed. ismi didikle sitesi verilerine göre de:

    --spoiler--
    Ülkemizde yaklaşık her 29,448 kişiden birinin adı ADIGÜZEL ve ismin yaygınlık oranı binde 0.03. ADIGÜZEL adının yaygınlık oranının Türkiye'nin resmi nüfus sayımı sonuçları ve günlük ortalama nüfus artış hızına orantılarsak ülkemizde 16-03-2010 13:30 itibariyle yaklaşık 2,196 kişinin isminin ADIGÜZEL olduğu ve ADIGÜZEL isimli kişi sayısının her yıl ortalama 36 kişi arttığı tahmini yapılabilir.
    --spoiler--
    0 ...
  6. biopro

    1.
  7. elektronik cihazların radyasyonundan kaynaklanan zararları en aza indirerek insanı koruduğu iddia edilen ürünlerin markası. kolyesi filan var bunların. eğer gerçekten işe yarıyorsa herkesin saldırması lazım bu ürünlere. hele ki cep telefonu olmadan yaşayamayacağımızı sandığımız şu asırda..
    web sitesi: http://biopro.com.tr/
    0 ...
  8. mahinur özdemir

    1.
  9. belcika'da hıristiyan demokrat parti'den aday olup belçika'nın en büyük belediyesine meclis üyesi seçilererek başörtüsüyle özgürlüğünü ifade eden 23 yaşındaki kadın.

    (bkz: basörtüsü ile özgürlüğünü ifade etmek)
    0 ...
  10. kemalistabu

    1.
  11. kemalist ve tabu kelimelerinin kesişmesi ile türetilebilmiş kelimedir. her olayda, her durumda atatürk ile bir bağlantı kurma girişimi de bu tabunun bir yan etkisidir.
    (bkz: ataturk un ruhunun rte nin icine girmesi/@istanbul)
    0 ...
  12. betaserc

    1.
  13. vertigo tedavisi için en çok kullanılan ilaç.
    2 ...
  14. vasoserc

    1.
  15. meniere hastalığı tedavisi için verilen ilaç. vertigo teşhisi konulduğunda da verilebiliyor.. betaserc ilacı ile eşdeğer..
    1 ...
  16. meniere

    1.
  17. oglene kadar uyumak

    1.
  18. istemdışılaşmışsa ve sonrasında ne kadar pişmanlık duyulursa duyulsun bir gün sonra yine aynı şekilde hüküm sürüyorsa bedene, çileden çıkaran ve akşam yatınca uyuyamama yan etkisine sebep olan eylem..
    2 ...
  19. savas tuneli

    1.
  20. boşnakların savaş sırasında havaalanı ile irtibat sağlamak için 4 ayda açtıkları 800m'lik hayat tuneli*.

    (bkz: sarajevo/@istanbul)
    0 ...
  21. begova çorba

    1.
  22. cevapi

    1.
  23. dobrodosli

    1.
  24. kiseljak

    1.
  25. sarajevo nam-ı diğer saraybosna'nın kuzeydoğusunda yer alan bir ilçe..
    bosna'da iken bol bol etrafta bu ismi görürsünüz, zira oradan çıkmakta olan bir maden suyu markalaşmıştır ve dört bir yanda reklamı mevcuttur..
    0 ...
  26. dizilerimiz islam dunyasini soke etti

    1.
  27. yeni asya gazetesinin 26 temmuz 2008 manşeti.
    abuk subuk dizilerle islam dünyasına yaptığımız negatif etki ve bu dizilerin türk aile yapısı hakkında yanlış fikre kapılmaya sebep olması irdelenmiş haberde:

    --spoiler--
    Londra'da Arapça yayımlanan El Hayat gazetesi yazarı Ziyad Bin Abdullah Elderis, son zamanlarda Arap ülkelerinde yayınlanan Türk dizilerinde çoğunlukla gayri meşru ilişkiler etrafında döndüğüne dikkat çekerek, bu dizileri izleyen Arapların Türkiye hakkındaki düşüncelerinin olumsuz etkilendiğini yazdı.

    GAYR-I MEŞRU iLiŞKiYi NORMALLEŞTiRiYOR

    Elderis yazısında şu soruları soruyor: "O halde Türk dizilerinin bu küçük tabloyu büyütmesine yol açan sebep ne? Bu sadece dramatik bir ihtiyaç mı, yoksa belirli bir grup için turizm pazarlaması mı? Yahut bizdeki Türk imajının lekelenmesi mi?"

    Diziler imajımızı bozuyor

    LONDRA'DA Arapça yayınlanan El Hayat gazetesi yazarlarından Suudi asıllı Ziyad Bin Abdullah Elderis 16 Temmuz 2008 tarihli yazısında Türk dizilerini izleyen Arapların Türkiye hakkındaki düşüncelerinin olumsuz etkilendiğini öne sürdü. Elderis'e göre Arap ve Körfez ülkelerindeki izleyicilerin genci yaşlısı, erkeği kadını, şu an MBC ekranlarında gösterimde olan iki Türk dizisini, 'Kaybolan Yıllar' (Ihlamurlar Altında) ve 'Nur'u (Gümüş) izlemekle meşgul olduğu kadar, hiç bir şeyle meşgul olmamıştı.

    Ntvmsnbc sitesinde Türkçesi yayınlanan makalede, Türkiye’nin Arap dünyasındaki imajı ile dizilerdeki durumun çatışık bir durum sergilediğine dikkat çeken Elderis haklı olarak şu soruyu soruyor: "Türk dizileri, en azından Türk toplumuyla ilgili alışılmış veya kültürel olarak sanılandan farklılık arz eden bir Türk ailesinin soysal yapısını sunuyor. Acaba hata Türk toplumuyla ilgili yanlış kanaatimizde mi saklı, yoksa dizilerde sunulan yanlış tabloda mı?" Elderis yazısına şu ifadelerle devam ediyor: "Adı geçen iki dizi çoğunlukla meşru olmayan cinsel ilişki ve evlilik kurumu dışı hamilelik etrafında dönüyor. Bu evlilik dışı hamilelik, babanın yemek masasında basit bir azarlamasıyla geçiştiriliyor. ...Peki araştırmacıların dediği üzere, doğulu adet ve geleneklerini sürdüren Türk toplumunun gerçek tablosu bu mu?" Bu tür bir durumun Türkiye'nin imajını olumsuz etkilediğini belirten Elderis yazısında şu soruları soruyor: "O halde Türk dizilerinin bu küçük tabloyu büyütmesine yol açan sebep ne? Bu sadece dramatik bir ihtiyaç mı, yoksa belirli bir grup için turizm pazarlaması mı? Yahut bizdeki Türk imajının lekelenmesi, Türkiye'nin AB'ye üyeliğinin kabulüne hazırlık bağlamında AB nezdindeki imajının iyileştirilmesi için mi?"

    Yeni Asya / istanbul

    26.07.2008
    --spoiler--

    (bkz: http://www.yeniasya.com.tr/2008/07/26/haber/h2.htm)
    2 ...
  28. bir yazar olarak istanbul

    1.
  29. sözlükte adına en fazla entry* girilmiş yazarlardan olmasına rağmen bu entrylerden neredeyse hiçbirinin yazarla ilgili olmadığı yazarın feryadıdır.
    3 ...
  30. turkiye buyuk bir tuzagin icinde

    1.
  31. zülfü livaneli'nin yeni asya gazetesine türkiye'deki kutuplaşma ile ilgili verdiği röportajın başlığı.

    (bkz: zülfü livaneli/@istanbul)

    röportajın tamamı için:
    (bkz: http://www.yeniasya.com.t...3/31/roportaj/default.htm)
    0 ...
  32. kuresel isinma tarihin en buyuk yalani

    1.
  33. doğru olması arzulanan bir yalandır.. *
    --spoiler--
    Bir çok ülke küresel ısınmaya karşı alarma geçerken, dünyanın en önemli hava durumu kanallarından Weather Channel'ın kurucusu John Coleman şok bir açıklama yaparak, "Küresel ısınma tarihin en büyük yalanıdır" dedi.

    Vatan Gazetesi'ndeki habere göre Coleman, IceCap adlı meteoroloji sitesinde yazdığı makalede şu ifadelere yer verdi: "Birkaç bilim adamı politik hedeflerini gerçekleştirebilmek için iklim verilerini taraflı şekilde yorumlayarak böyle bir fenomen olduğunu ileri sürdü. Washington'daki dostlarından büyük araştırma fonlarını da bu şekilde almayı başardılar. Küresel ısınma dedikleri şeye insanların yol açtığı da büyük bir aldatmacadır. Gezegenimiz tehlikede falan değil." Yazı iklim uzmanlarının büyük tepkisini çekti.

    10 Kasım 2007, Cumartesi
    --spoiler--

    (bkz: http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=611688)
    0 ...
  34. kar altinda kalan ayse ler

    1.
  35. kardelen ayşelerin alternatifi olan acı gerçek ayşelerdir..
    *
    Kar altında kalan Ayşe'ler

    Turkcell firması bugünlerde güzel bir reklâm yapıyor: "Kardelen Ayşe". Okuma imkânı olmayan Ayşe'nin elinden tutup okutmuşlar. Ayşe, öğretmen olmuş. O da şimdi başka Ayşe'leri okutuyor. Ne kadar güzel ve de hayırlı bir iş. Peygamber Efendimiz (asm), müşrik esirleri okuma-yazma öğretmeleri karşılığında serbest bırakıyor. Hazret-i Ali Efendimiz (ra) de; "Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum" diyor. iyi ve güzel faaliyetleri alkışlamaktan ve duâ etmekten başka ne yapılabilir? Allah daha nice hayırlar yapmaya vesile kılsın.

    Ülkemizde her şeyin böylesine güzel faaliyetlerle desteklenmesini ve bütün fertlerin huzursuz edilmeden birinci sınıf insan gibi yaşamasını çok arzu ediyoruz. Ama işin gerçeği maalesef böyle değil. ikinci sınıf olarak kabul edilip dışlanan insanlarımız var.

    Böyle güzel bir girişten sonra kimsenin ruhunu karartmak niyetinde değilim. Esas niyetim kar örtüsünü biraz sıyırarak altında kalanlara bir göz atmak ve ülkemizin kanayan yarası olan başörtüsü sorunundan zarar gören kızlarımızın hislerine birazcık olsun tercüman olmaktır.

    84. yılını idrak ettiğimiz Cumhuriyet Türkiye'sinde; devlet, babalığından vazgeçmiş, eşitlik, hak, hukuk ve din özgürlüğü gibi insânî değerlerimiz de memleketimizi yarı yarıya terk etmiş durumdadır. Devletin himaye meselesi ile hak ve özgürlüklerimiz yamalıklı bohça haline gelmiştir. Çoğu zaman varlığı ile yokluğu belli bile değil. Hiçbir kanuna ve nizama uymayan keyfî uygulamalar, günümüze damgasını vurmaya halen devam ediyor.

    Nefis ve enaniyetinin esiri olan makam sahipleri, milletin hizmetinde olduklarını unutup, çoğu zaman milletin emanetini millete karşı tehdit unsuru olarak kullanmaktadır. Bunu besleyen de eldeki imkânları kaybetme korkusudur.
    Korku, insana hayatını korusun diye verilmiş, başkalarına işkence etsin diye değil. Devleti koruyacağız diyerek devletin asıl sahibi olan millete işkence yapmanın ve devleti kutsallaştırarak tabu haline getirmenin bir anlamı olmasa gerek. Devlet yapısı korunmalı ama, devletin imkânları da milletin hizmetine koşturulmalı ve devlet kademelerinde hizmet edenlerin de emanetçi oldukları hiçbir zaman unutulmamalıdır.
    Dinî vecibelerini özgürce yerine getirmek her vatandaşın en tabiî hakkıdır. Bunlara mani olmak ise insanlık dışı bir olaydır. Dün kadınımızın örtüsüne uzanan düşmanın pis elini kıran Sütçü imam, bugün başörtüsüne yapılanlardan dolayı mezarında rahat yatamamaktadır.

    Başörtüsü, bugün maalesef ülkemizde mahkûm edilmiş durumdadır. Başının örtüsü ile okumak isteyen kız çocuklarımızın devlet eliyle kapı dışarı edildiğini ve okul kapılarının, aşılması imkânsız birer duvar haline getirildiğini acı acı seyrediyoruz.
    Okul ya da inancı arasında tercih yapmak zorunda bırakılan kızlarımızdan, inancını tercih eden Ayşe'leri, hiçbir vicdânî rahatsızlık duymadan kalın bir kar tabakası altında unutulmaya ve cehaletin pençesine iten sözde okumuş, ama her ne hikmetse cehaletten bir türlü kurtulamamış olanlar, yataklarında rahat uyuyabiliyorlar mı acaba? Hiç sanmıyorum.

    Reklâmda; Ayşe'nin etrafındaki kardelenlerin yanlarına birer de mezar taşı konularak üzerlerine de; "Bunlar da kurtarılamayan, yardım eli uzatılamayan ve cehalet mezarlıklarında ölüme terk edilmiş olan Ayşe'lerimiz" denmiş olsaydı herhalde Türkiye gerçeğini daha iyi yansıtmış olurdu.
    Kadir AYTAR
    07.11.2007
    (bkz: http://www.yeniasya.com.t...7/11/07/gorus/default.htm)
    0 ...
  36. nisanlilik

    1.
  37. evlilik öncesi aile(ler) sayesinde kimi zaman çok sancılı geçen ve "bi bitse artık" diye içten içe feryat ettiren dönem.
    3 ...
  38. seair

    1.
  39. doğrusu:şeair

    Alâmet; islâmın alâmeti olan şeyler. (Dînî kıyâfet, ezan, kurban gibi.)
    Toplumsal hayatta islâm dininin varlığını hissettiren, dini yükümlülükleri ihtar eden ritüeller bütünü. Kur'ân-ı Kerim'de "Şeair'illah" yani Allah'ın şeairleri (Allah'ın nişanları, alametleri) şeklinde geçen şeair, lügatte "alamet, nişan, eser, parola, sembol, alamet-i farika, işaret, iz" mânâsına gelen şiar kelimesinin çoğuludur.şeair-i islâmiye olarak da anılır.

    bu kavram üzerine oldukça açıklayıcı olan yazının linki:
    (bkz: http://risaleinurenstitus...26.09.2003&TextID=645)
    0 ...
  40. antidemokratik tavirlarin son cirpinislari

    1.
  41. yeni anayasa taslağının hazırlandığı şu dönemde demokratik hakların arttırılmasını hazmedemeyen bir takım şahısların ve dahi kurumların davranışlarıdır.

    bu çırpınışlara en uygun örnek;
    başörtüsünün üniversitelerde serbest olmasına karşı ortaya koyulan tepkiler..

    normal karşılanması gereken tepkilerden ibarettir, zira adı üstünde.. son çırpınışlardır..
    türkiye cumhuriyeti demokratik olacaktır..
    kim ne derse desin.. *
    4 ...
  42. tesetturdeki yozlasma

    1.
  43. bu yozlaşmaya sebep olan sözde tesettürlülerin hakettiği laf:
    "kıymetini bilmiyorsanız çıkarın be o örtüyü
    zulümdür örtüye
    yazıktır!"
    0 ...
  44. proantosiyanidin

    1.
  45. bilinen en etkili antioksidan. üzüm çekirdeğinden elde edilir.
    c vitamininden 20, e vitamininden ise 50 kat etkilidir.
    0 ...
  46. samed

    1.
  47. her şeyin kendisine muhtaç olduğu ama kendisinin hiçbir şeye muhtaç olmadığı yegane yaratıcı anlamındaki cenab-ı hakkın 99 isminden biridir.

    bu ismin abdussamed yani samed'in kulu şeklinde kullanılması gerekirken allahın böylesine zati bir ismini insanoğlunu çağırmakta rahatlıkla kullanmak anlaşılmazdır.
    hiç olmazsa samet denilerek bir derece bu hata bertaraf edilebilir belki..
    5 ...
  48. sivil anayasa

    1.
  49. türkiye'de olmayan, olması şiddetle * beklenen * anayasa türü.
    hasan cemal 22temmuz2007 tarihli yazısında gayet güzel ifade etmiş:

    Sivil anayasa!

    Türkiye'de anayasa sorunu, 'asker sorunu'dur! Çok mu basite indirgedim?
    Belki... Ama bu cümledeki gerçek payı ciddidir.
    Devam ediyorum.
    22 Temmuz sonrası nasıl bir Türkiye yazılarımın sonuncusu, sivil anayasa başlığını taşıyor.
    Bilemiyorum, belki de çok eskilere giden bir özlem bu.
    Türkiye'nin elbette bir anayasa sorunu vardır. Kendimi bildim bileli anayasa derdi çeker bu ülke.
    Anayasa uzmanı değilim. Ama idare edecek kadar siyaset bilimi okumuş, 27 Mayıs'tan bu yana askeri darbeler görmüş ve siyaseti yorumlayarak izleyen bir gazeteci, bir yazar olarak, hiç kuşkum yok, Türkiye'nin hem de kökleri bayağı derinlere giden bir anayasa sorunu var.
    Şöyle bir düşünün:
    27 Mayıs Anayasası...
    12 Mart Anayasası...
    12 Eylül Anayasası...
    Hepsi asker yapımı değil mi?
    Öyle.
    Hiçbiri sivil yapımı değil.
    Üçü de askeri yönetimlerin, darbelerin ürünü. Hiç kuşkusuz siviller de çalıştı bu anayasaların yapımında. Ama namluların ucunda, süngülerin gölgesinde yapıldı hepsi...
    Bir de ortak yanları var:
    Halkın oyuna ya da seçim sandığına dönük güvensizlik...
    Bu nokta otuz yıldır hâlâ kurtulamadığımız 12 Eylül (1980) darbesinin ürünü olan bugünkü anayasada fazlasıyla belirgindir.
    Peki, bu güvensizlik niye?
    'Seçilmişler'e güven yok da ondan.
    Bir başka deyişle:
    Bu güvensizliğin altında demokrasi korkusu yatıyor.
    'Fazla demokrasi'de seçim sandığı yoluyla Türkiye'de 'irtica'nın değirmenine su taşınacağı, bölücülüğün güçleneceği kaygısı yatıyor bu güvensizliğin altında.
    Sandıktan çıkanlar sonra askerin işine karışır kaygısı yatıyor bu güvensizliğin altında.
    Çankaya bu yüzden çok güçlü 12 Eylül Anayasası'nda!
    Cumhurbaşkanı-Anayasa Mahkemesi-YÖK üçgeni bu nedenle kuvvetli kılınmış. 12 Eylül askeri darbesi, sivil siyasetin alanını daraltmak için bu üçgeni anayasal açıdan sağlam kazığa bağlamış. Rejimin tepesinde bir asker-sivil bürokrat blok, sivil siyaseti kontrol altında tutmak için oluşturulmuş...
    Şöyle de söylenebilir:
    12 Eylül darbesi, millet egemenliğine karşı, Meclis iradesine karşı fazlasıyla kuşkulu bir zihniyetin ürünüdür.
    Asker, sivil siyasetin alanını daraltmak ve örneğin Kürt sorunu gibi bazı konuları kendi tekelinde tutabilmek için bu kuşkusunu kurumlaştırmış 12 Eylül Anayasası'nda.
    Son kez yaşadığımız, bugün de hâlâ bitmemiş olan Çankaya savaşları da askerin rejimi, cumhurbaşkanlığı dahil bazı bakımlardan kendi vesayeti altında tutmak istemesinden kaynaklandı.
    Çankaya-Anayasa Mahkemesi-YÖK üçgeni bunun için hareketlendi.
    Mitingler bu nedenle yapıldı.
    367 böyle ortaya atıldı.
    YÖK, 367'yi böyle savundu.
    Baykal, mahkeme yolunu böyle açtı. 27 Nisan Muhtırası böyle verildi. Ve Anayasa Mahkemesi'nde 367 kararıyla hukuk böyle eğildi büküldü, hatta siyasete alet edildi.
    Lafı uzatmak yersiz.
    Türkiye'nin sivil bir anayasaya, toplumsal mutabakata dayalı bir anayasaya gerçekten ihtiyacı var.
    Rejimin parlamenter yapısını güçlendiren, kuvvetler ayrılığını belirginleştiren, cumhurbaşkanının yetkilerini sembolik düzeye indirirken, doğrudan halk tarafından seçilmesini sağlayan, seçilmiş-atanmış dengesini yerli yerine oturtan, 'asker sorunu'nu anayasal düzeyde çözen yeni bir sivil anayasa yaparken, seçim ve partiler düzenini de yasal açıdan yenilemek...
    Ve bütün bunları, parlamento içinde varılacak iktidar-muhalefet mutabakatı sonrasındaki bir halkoylaması ile, toplumsal mutabakat ile gerçekleştirmek, Türkiye'nin ilk 'sivil anayasası'nı...
    Var mısınız, iktidarıyla muhalefetiyle tüm siyasal güçler elbirliği yaparak bu ülkenin ilk sivil yapımı olacak gerçekten demokratik anayasasını yaratmaya?..
    Böylesi, demokratik ya da özgürlükçü bir başkaldırı anlamına da gelirdi.
    Hayal mi?
    Neden hayal etmeyeyim?
    Hayal kurmadan yaşanmaz ki.
    iyi pazarlar, iyi seçimler!

    (bkz: http://www.milliyet.com.t...07/07/22/yazar/cemal.html)
    1 ...
  50. mehlika

    1.
  51. gary chapman

    1.
  52. bes sevgi dili kitabıyla ün salmış dr ünvanlı yazar.
    1 ...
  53. 5 sevgi dili

    1.
  54. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük