bazı orospu evlatlarına dert olmuştur. bu orospu analılar, çocukların tecavüze uğramasına göz yummakla kalmayıp bir de buna ses çıkartıldığında ömö fötöcölör, cöhöpö, pökökö bözö dönyöyöy rözöl ödöyörlör diye götünü yırtarlar. buna karşı çıkan muhtemelen yengesinin külotlarını kokluyordur.
siktiğimin pedofilleri. insan olmayı öğreneceksiniz!
bak bak hele ya. bir de diyor ki kirli çamaşırları ortaya dökmeyin. tabii amk rahat rahat tecavüz edin değil mi? sizin götünüze kızmış demir sokup bağırtmak lazım ya neyse.
geçmişiyle övünmekten başka bir sikimi bilmeyenlerin zoruna giden gerçektir. realite bu. anlatıldığı kadar güçlü bir ordu maalesef yoktur. hala yok çanakkale şu bu. adam senin üzerine nükleeri saldığı zaman şanlı geçmişin kurtarmayacak. bugün mahalle serserisinden hallice kim reis bile nükleerin gücünü anlayıp üretmiştir. yıllar boyu ambargo altında olan iran bu gücün farkına varıp kendini kapalı devre geliştirmiş pek yakında ortadoğu'nun mutlak hakimi olacaktır. elalem bunları yaparken sen götünü büyütüp şanlı geçmişinden bahsetmekten başka ne yaptın? he yavrum he. iman dolu göğsünde yumuşatırsın nükleer füzeleri. dikkat et çok fazla yumuşatma ama. dış politika facialarıyla el ele verip daha sınırından kimin girip çıktığını kontrol edemeyen bir ordudan bahsediyorsun ama dünyaya kafa tutabileceğini falan iddia ediyorsun.
çok istiyorum bu milletin bir bedel ödemesini. içinde bende varım. bir bedel ödensin ki, sığır gibi halifecilik oynamak, padişahçılık oynamak neymiş anlasın çomarlar.
askerliğimi acemi eğitim birliğinde yapmıştım. komutan tüfek zimmeti yaparken kız gibi tüfek veriyorum hakkını ver demişti de, üzerinde imal tarihi olarak 1979 yazıyordu. kız gibi tüfek. yanlış olmasın... öyle savaş gemisinin silahını montajı ülkende yapıldı diye çok güçlü olmuyorsun onu sanayideki usta da yapabiliyor demek ki sanayideki usta da güçlü. allah tez zamanda belanızı versin de, gerçekten doğru düzgün bir türkiye ortaya çıksın küllerinden.
islamı yozlaştırmak istiyor denen kamillerin %98'i arapça bilmiyor dolayısı ile namaz kıldığını iddia ederken okuduğu cümlelerin ne anlama geldiğini de bilmiyor. ezberden iş yapıyor. sosyolojik bir vak'a. gerçekten bilenleri tenzih ediyorum... ki onlar da zaten bu tür saçma sapan şeylerle ilgilenmiyor, kendi hallerinde inandıkları dini yaşamaya çalışıyorlar. orada burada din tüccarlığı yapmıyorlar.
bunların bir de "dedelerimiz bir gecede cahil kaldı"cıları var. ulan pezevenk, o dönem toplumun yüzde kaçı okuma biliyordu bir aç araştır, oku. he diyorsan ki benim dedem abdülhamid, o ayrı. harfler değişti diye cahil kalmadı kimse, zaten okuması yazması olmayan bir toplumdu. aksine okuma yazma öğrendi.
türkçe olmamasının nedeni bazı şüpheli algılanabilecek ayetlerin önüne geçmek. mesela geçenlerde öz kızına şehvet duyma mevzuu, birtakım fıkıh kitaplarında yer alan bir durum. bunu kimse bilsin istemezsin değil mi din satıyorsan?
Baylar!
Bin dokuz yüz seksen birdeyiz
Karşınızda eylülün sesi
Ağustosa çekildi, eylülün sesi
Birazdan konuşacak
"Bu dünyada yaşamak can sıkıcı bir şeydir baylar."
Tepelerde bulamaçların kahverengi eridiği
Eriyip sarı sarı aktığı bir mevsim
Bir saat gibi işlerken avucumdaki güz çiçeği
Yosunların kapılara usulca
Tırmanıp yerleştiği
Yani eylülün sesi, buysa çok iyi baylar.
Yaz geçti, sözgelimi midyelerden yorulduk
Eni boyu belirsiz bir ıslaklıktan
Upuzun gündüzlerden, sevimsiz otellerden
Eylül ki, sorabilir mi
Hüzünler iç kamaştırıyor, aşklarsa niye yoksul
Bir asfaltın kuru sıcak soğuğundayız
Oysa bir deniz feneri mevsimsiz ölür baylar.
Dahası
Bu düğmesiz giysileri şöylece giymek
Bir boşluuğu giyinmek mi olur
Olsun
işte karşınızda ekimin sesi
Kasımın sesi sonra
Yağmurun eşliğinde -çocuğunu emziriyor yaz-
Bundan böyle günlerimiz nasıl geçecek baylar.
Her şey o kadar dokunaklı ki
Eylülsem, istemeden kırılıyorsam bazen
Dağınık, renksiz bir mozayık gibiysem
Üstelik yalnızsam bir de -telefonda kuş sesleri-
Aynalardan duvarlara bir üzünç akıntısı
Bu dünyada çekingen olmak çok iyi bir şeydir baylar.
Sonra bir kır kahvesi kendini okurken
Masaları toplanmış, bardakları toplanmış
Tam kendini okurken
Derim ki bir semti iyi tanımak kadar
iyi tanımal dünyayı
Açın radyolarınızı: eylülün sesi
Bu dünyada can sıkıntısının bir başka anlamı var baylar.
Elmalar silik silik kırmızı artık -olsun-
Gözlerimiz tozlanmış, kirli
Gizlisi yok, bu dünyada böyle sıkılmak iyi
Sıkılmak iyi baylar
Biz hazır tuttukça böyle
içi yangından alev alev
Dışı buz tutmuş kalplerimizi.
kurşun geçirmez mübarek bir zatın arkadaşları arasındaki lakabıdır. bu zat mübarek biri olduğunu bağırır. her olayda olduğu gibi kendisinin dahi olduğunu iddia edenler de mevcuttur, deli olduğunu iddia edenler de.
mehdi olduğunu iddia eden spermden değil kurşun geçirmez bir malzeme olan kevlardan yaratılmış bir zat.
halüsinojenik bir takım maddeler kullandığını düşünüyorum çünkü apaçık vahiy yolunun kesildiği belirtilmesine rağmen, anlattıklarının vahiy yoluyla bildirildiğini ima eder. kurşun geçirmez demiş miydim? zehir de işlemiyor kendisine. marvel karakterlerine ilham vermiş olabilir, araştırılsın.
dünyada sadece türkiye'de olduğuna inanılan ve sahiden varmış gibi davranılan sözde edebiyat türü.
bu topraklara gelmeden önceki adı alt kültür oluyor. Edirne'den girdiği dakika böyle bir edebiyat türü çıkıyor.
bu coğrafyaya göre konuşalım ve varlığını kabul edelim, tamam.
yeraltı edebiyatı diyebilmemiz için kocaman sermayelerin, büyük patronlara ait yayımevlerinin bastığı kitaplar avmlerde satılıyor. nasıl yeraltı lan bu? türkiye'de karşılığı fanzinlerdir. o da birçok fanzin değil.
örneğin sen, eline alıp makası ve uhuyu, bir o dergiden, bir bu kitaptan kesip yapıştırıp geri kalanı fotokopi ile çoğaltıp dağıtıyorsan, yeraltı edebiyatı yapıyorsundur. geri kalan her şey bir pazarlama maskesi. özü bu bile değildir. iran gibi bir yerde yapılabilir. egemenlerin yasaklarını çiğneyip yapıyorsan el altından yayınını, budur. yeraltı bir kere edebiyata ait bir kavram değildir amk.
hem egemenlere karşı olacaksın ama egemenlerin kucağında oturacaksın sonra da yeraltı bikbikbik. oldu başka? ayıp lan. bu işi gerçekten yapmaya çalışanlara ayıp. alt kültürden gelip egemenlerin önüne dikilip karşı kültürü oluşturan adamlardır bunlar ulan. alt kültürü gözlemleyip otuz liraya istinye park d&r mağazasında satılan kitap yeraltı edebiyatı içeriyor olamaz. olmamalı.
kaldı ki bu coğrafyada en büyük yanlışlardan biri de sadece sikiş, uyuşturucu ve bir ton bok püsür ekseninde döndüğüdür. size güzel bir yeraltı örneği vereyim; bağcılar'da 900 lira maaşla tekstilde çalışıp 700 lira kira verip hayatta kalmaya çalışan adamın hayatıdır yeraltı ve bu da sosyolojiktir. kadıköy'de kilisenin orada oturup babasının gönderdiği harçlıkla bira içince anca yarrak kafalı olursun, yeraltı edebiyatçısı değil. ki öyle bir edebiyat da yok.
ya da torbacıdan gramına 200 lira verdiğin kokainle karaköy'den düşürdüğün sarışını gece sabaha kadar sikince yeraltı olmuyor bu. aç köpek.
canım kardeşim filmini izleyin mesela o mükemmel bir yeraltı filmidir.
ama güzel çakıyorlar türkiye'de bu işi...
sonuç olarak, öyle bir edebiyat yok. sosyoloji var.
gerçekten kendisine ilgi duyanlar ne demek istediğimi anladı zaten. özentileri sikeyim.
Korkmuyorum artık solmaktan
Solmaktan ve solgunluktan
Gelmişim nerelerden böyle
Kurumuş bir dere yatağı gibi
Ya da pek kurumamış da
Baygın, hasta ya da cançekişen
Çırparaktan yüzgeçlerimi dip sularında
Ya da yer tahtaları, muşamba, örtük perdelerin kasvetini
Yorgun düşerek taşımaktan
Ve ne çıkar ayırmasam kendimi
Suların büyük içkilere kavuştuğu koylardan.
terk etmediği iddia edilen gemisiyle birlikte bir fabrikaya jilet olmak üzere satılacaktır.
menderes yargılanırken en büyük destekçileri tankların üzerine çıkıp orduyu alkışlıyordu. tarih her zaman ders almayanlar için olumsuz bir şekilde tekerrür etmiştir.
güvenlik endeksinde ikinci sırada olması sanırım eğitimli insanları ve doğası ile ilişkilendirilebilir.
oralıyım diye demiyorum, cennetten bir yerdir. insanı da güzeldir çoğunluk olarak. okula, eğitime önem verilir. okumayan da genelde okumuşların arasında olduğu için cahil kalmaz, kalamaz kendini geliştirir.
biraz önem verilen bir şehir olsaydı, üzerine biraz düşünülse ve düşülseydi, yüzüklerin efendisi serilerinin çekilebileceği doğal platolar görevini görebilecek kadar güzel bir doğası var. son yıllarda yok edilmeye çalışılsa da. dünya'ya bu şekilde pazarlanılabilirdi diye bir teorim mevcuttur.
Türkiye'nin hatta dünya'nın sayılı doğal güzelliklerini barındıran bir şehirdir.
troll kavramının ırzına geçen, takla attıranlarla dolu bir sözlük. ırzına geçilen sadece kavram değil, sözlüktür de aynı zamanda. gerizekalının bile kalitelisi olsa keşke.
insana kendini sorgulatan ilandır. az biraz restorasyonla harika bir eve dönüşebilir. tek problem evin hangisi olduğu, nerede olduğunu bulmaktır. sanırım fiyatı da bu yüzden bu kadar uygun. fotoğraflara bakarsanız görürsünüz.
son albümü daha doğrusu geri dönüş yaptığı albümü güzel olan insandır. kendisi de güzel adamdır. mikrofon bizness, yolu yok ve badman şarkıları iyi gaz verir insana.
huzursuz bacak sendromu olarak bilinen ama yanlış bilinen bir hadisedir.
ayak sallamak, ne ile ilişkilendirilebilir bilmiyorum ama stres kaynaklı aşırı enerji birikimi olabilir.
bildiğim şey, bunun bir huzursuz bacak sendromu olmadığıdır. üç beş ay öncesine kadar aynen böyle biliyordum fakat doktora gittiğimde bunun öyle bir durum olmadığını öğrendim. huzursuz bacak sendromu daha çok uyuşma, hissizleşme ve karıncalanma ile ifade edilebilir bir durum. ayağınızı aşağı yukarı sallamak huzursuz bacak sendromu değil*.
bazan öyle abartı oluyor ki bu şey, yanımdaki insan uyarıyor yapma diye, neyi? sorusundan zaten bir boktan haberin olmadığı belli, ayağını sallamaman gerektiğinden bahsettiğini anladığında ise "tamam" deyip birkaç saniye sonra yine istemdışı, farkında olmadan devam ediyorsun eyleme...
bugün dünya düzenine baktığımızda bütün üst düzey bilim adamları, sanat erbapları ve daha nice başarılı kimseleri çıkartan eğitim sistemimiz, ne hale gelir sonra? anadilde eğitim olursa, dünyaya bilim insanı ihraç ettiren sistem bir anda ithal etmeye döner mazallah. hiç kimse kusura bakmasın yani bunlar hep israil'in çizdiği büyük resim. çok şükür ki gördüm ve hepsinin ağzına sıçtım işte. koz ver!
hele ki güzel manzaralar sunan bir mevsimde yapılıyorsa bu...
bir takım illegal şeyler bulundurmakta fayda var. ve bu illegal şeyleri amacına uygun dölleyecek güzel müzikler. biraz da şiir kitabı. öyle sürükleyici, kafanı kaldıramayacağın türden romanlar değil. sadece akıp giden manzaraya uygun olacak şekilde şiirler. kitaba gömülürsen manzaranı kaybedersin ve tren hızlıdır, göremezsin bir daha aynı şeyi.
hayalimdir, iskoçya'da bunu yapmak. sanırım dünyanın en güzel hadisesine ait en güzel manzaralar, oradaki yollarda.
ya bu adamın futbol yorumlarına bir ben mi hastayım amk.
oğuz atay romanı okuyor gibi oluyorum lan. yeni yazı yazmazsa uzun zaman açıp arşivden eski yazılarını okuyorum. ve herifin yaptığı analizlerin bir çoğu doğru ya da ilerleyen zamanlarda gerçekleşen olaylar analizlerini doğruluyor. hiçbir futbol kulübü görmüyor olamaz bu adamın bu olayını. sanırım kendi istemiyordur o toplara girmek. her zaman diyor zaten bunu keyif için yapıyorum, hobi olarak. normal şartlarda kendisi bir doktormuş. bence futbola daha ağırlık vermeli.
o değil de bizim insanımızın gevşekliğini göstermiş gaspçıdır aynı zamanda. ulan adam gaspçı. gülmüşmüş de ceza almışmış da. az almış avradını sikeyim. bu kamilin yarın öbür gün içimizden birinin bağırsaklarını dökmeyeceği ne malum? o zaman da gülecek misiniz böyle, az ceza aldı diye üzülecek misiniz? vay amk.
benim bu a.k ak koyun değil amına koyim demek istedim.
kendimi iyi hissetmek istediğim zaman açıyorum a haberi, alıyorum kahvemi sigaramı, oturuyorum cam kenarına. gözümü kapatıp haberleri dinliyorum. türkiye değil isviçre'nin en güzel kantonundayım anasını avradını sikim. madem devir her şeyi algıyla yapma/yaptırma devri, ona uygun yaşıyorum.
her şeye zammı, öldürülen insanları, yolsuzlukları, bu kokuşmuş yobazlığa katlanmak zorunda kalan sizler salaksınız asıl lan.
olm var ya az önce kediyi kurtarmaya geldi itfaiye, bütün ülke bir ay boyunca bunu konuşuruz artık. neyse bi tütün sarayım ben en iyisi.