Siyah beyaz. küçük beyaz bir kağıda düşülen nottaki siyah kalem kadar tezat. Bu küçücük nottaki yazılan adrese bakar elyazisindan kimin olduğunu hemen anlarsın. Odur iste özlediğin. Bu saçma adres notu getirir gözyaşlarını birden. Beyazliktan taşıp göze batan kara kaleminki kadar kopkoyu bir renk bir yandan içinde uyuyan o pınarı uyandirir diğer yandan da sinirini hoplatir. Işte böyle tezat bir renktir özlem.
Duvarlar sarmis dört bir tarafı;
asilamayan yikilamayan duvarlar...
Kime dost diye gunenip anlatsa bu garip Gönül?
Nasıl dile döker hislerini bu deli gönül?
Duvarlar daha da buyurken biçare gözlerde,
takati kalmaz artik bu devasa engellere;
Döker incilerini yastigimin oyalı köşesine,
Sessiz ve sakince...
Duvarlar: kişilerin arasındaki görünür görünmez engeller...
Farklılıklar, değişik hayatlar, garip karakterler, türlü diller, lüzumsuz hareketler...
Ayırır ademi beseri,
ortak payda bilmeden!
Gün şafakta usulca sökerken, tavanı seyrederken bulurum yorgun gözleri;
tek tek döker etegindeki tüm dertleri...
Sanki karanlık bir kuyuya taş atarmis gibi...
Duvarlar dostu olur mu insanın?
Söyle ey akıllı, âlim kişi!
bu garip gönlün bulunur mu bir çaresi?
Var mıdır ufukta bir hayrın haberi?
Yoksa eğer,
kimsenin ruhunun bile duymadigi bir alemle kucaklasabilir mi beşer?
Yoksa şaşırtır mi beseri bu dertler?
bahçede hanımeli
gökyüzünde yıldızlar
yağmurun narin sesi
şimdi bir anlamı var
Ama 'Aşk nasıl da kırılgan?' belki de bunun sebebi bir insana gereğinden fazla önem vermek, başınin tacı yapmak ve gözbebeği gibi korumaktan kaynaklanıyor. Bazen Ne kadar onemserse o kadar Az onemsenir ya insan, o vakit acı dolu ve kırılganlasir aşk. Sonra bu acıya son vermek için laf anlatmaya calisirsin kalbine: "sus" dersin ama olmaz işte. Aşk mantığı bir kez daha yener ve sen yine de o vefasizi seversin:
"kalbimden ismin geçti
Kimseler duymadı"
Ama bazen de hislerini duyurmak istemezsin elaleme, Sirf ne kadar avanak aşık olduğunu caktirmamak için.
Ey yiğit!
Yazgıya bahane bulma,
Yükleme kendi suçunu başkasına.
Suçunu gör, dönüp de etrafında kendinin.
Kendindendir, gölgeden değil çektiklerin.
Ne yaptın da sana dönüşünü görmedin?
Ne ektin de ektiğini biçmedin?
Eylemlerin ruhundan ve bedeninden doğar,
Çocuğun gibi sonra gelip eteğinden tutar.
Bazen isteksizce de olsa, içinde kendimi bulduğum durum... Can sıkıcı bir his.. sanki geçmişte ebeveynlerim tarafından yapılan hataları duzeltsem şimdikinden çok daha farklı bireyler olurmusuz gibi geliyor kardeslerimle.
(bkz: geçmiş geleceğin referansıdır) Sanki onlar da okuyabilseydi simdi hepimiz aynı dili konuşabiliyor olacaktık, sorunlarimizi daha akılcı bir tavırla ele alabilirdik..birbirimizi daha iyi anlayıp destek olabilirdik.. Heyhat! Hepimiz farklı tellerden çalıyoruz çünkü Yapılan hatalar yapildi ve geç farkına varıldı... Velhasil Geçmiş geçmişte kalmadı bugün de sorunlarıyla bizi başbaşa birakti...
(bkz: geçmiş ola)