adil davranmadığından yakınan insanları okuyup "allah allah" çekerken, en sonunda ne demek istediklerini zorla bana anlatan sözlük.
kutuplaşmalar ve sanal yalakalıklar, yanlış anlamalar ve sünepelikler, daha yazmaya içimin elvermediği sahtecilikler yüzünden beni yazmadan, okumadan soğutmuş oluşum.
sürekli ekşiye laf söyleyenlerle dolu olmasına, oradan farklı olduğunu ima eden pek çok kişinin bulunmasına rağmen, buranın daha saygısız ve okunmaz hale getirildiğini görmek çok acı. (evet yeniyim ama ikisinde birden yazan biri olarak farkı görebilmek için çok zaman gerekmedi)
bütün entrylerimi silip gitmek istediğim yer artık burası... bana ne deyip trip atan uuser, senin başına geldiğinde anlayacaksın nasılmış. emek verdiğin, kastığın, belki de çocuğun gibi gördüğün ve korumaya çalıştığın bu yer seni ısırdığında, kalıplara sokmaya çalıştığında, suçlandığında, okudukların anlamsız gelmeye başladığında, cahillerle kapışmak zorunda kaldığında nasıl sıkılıyor canın göreceksin. sana bok atanın bok kadar değeri olmadığını bile bile ağlayacaksın belki de, çamur atınca kalan izler kuruyacak üstünde. üstelik senin sözlerin ok gibi delip geçince silinecek. kimin gücü kime yeterse! çok değil kısa bir süre sonra balçıkla sıvamaya çalışacaklar güneşi, dur o zaman seyret. böyle bana ne diye omuz silkersin sen yine...
korumaya çalıştığım şeye ait olmadığımı hissettiğim şu andan itibaren yazmayacağım yer.
zekası 220 kabul edilen, ölçülemeyen dahi sınıfında incelenen çok yönlü kişilik.
ölümünün üzerinden yüzyıllar geçmesine rağmen saygı uyandırması ile zamanında hem ibne, hem piç olarak damgalanması arasındaki derin ironi gözlerden kaçıyor aslında. mezarı fransız devrimi esnasında yok edilmiş bu anatomi takıntılı harika bilim adamı, zamanında biraz daha teşvik edilseydi, daha ne gibi eserler çıkarırdı acaba diye düşünmekten kendimi alamıyorum...
aslında kesin çözüm için motorlu taşıtların trafiğe çıkışı yasaklanacak. o zaman trafik diye bir şey kalmayacağından toptan halolur konu. yok bu çok radikal geldiyse şunlar var:
1) sürücü belgesi almak, tereyağdan kıl çekmenin 534827** adım ötesine geçerek nitelikli eğitim isteyen bir olay haline gelsin.
2) belirli aralıklarla sürücü belgesi sınavları tekrar uygulansın.
3) yayalara yolda yürüme ehliyeti verilsin.
4) ahmaklara kurallara uymayıp yakalanmamanın övünülecek değil utanılacak bir şey olduğu zorla idrak ettirilsin.
5) insan ahlakına güven olmadığı anlaşıldığından, kurallara moda mod uyan taşıt üretilecek; mesela makas atamayan lastik, zorla baktıran aynalar, ihtiyaç dışı basmayan korna, köklenemeyen gaz pedalı gibi donanımlar geliştirilsin. ( bu konuda japon ya da isviçreli bilim adamlarına güveniyorum )
6) metro ağı yaygınlaştırılsın, her evin ve iş yerinin giriş kapısında bir durak olsun* üstelik bu hizmet bedava verilsin.
7) yapanlar için: dolmuşlar, dolmuşçuların bir tarafına sokulmak suretiyle 'da da da daaat' sesini kessin ve trafikten kaldırılsın.
8) taksiciler ve otobüs şoförleri ayda bir trafik kursu alsın, terapi görsün.
9) trafik cezaları illa ki ağırlaşsın. iğne, giyotin ve idam sehpaları köşe başlarına, kazalı araçların ve trafik canavarı yazılarının yerine konulsun. trafik polisleri ceza yazmak yerine direkt elektrik şoku vererek titretip kendimize getirsin.
tüm bunlar uygulanır uygulanmaz trafik sorunu diye bir şey kalırsa adam değilim! ortada araç kullanacak birileri kalır mı onu bilemiyorum...
annemin "o lokmalar seni kovalar, tabakta kalmasın haa" şeklindeki telkinleri yüzünden, çocukken karabasan görmeme neden olmuş olaydır. şimdi akıllandım, çözüm buldum tabii; ya hiç yemek yemiyorum* ya da tabak kullanmıyorum. dönem dönem değişiyor seçimim.
çocukken iğrenç espriler yapan bir çocuk vardı bizim mahallede. biz şiir okurken dalga geçmek için "hazzretiii ataaatüürrrkk!" diye bağırıp, kendi kendine gülmüştü bir gün. yaklaşık bi 10 kişi dövmüştük kendisini. sonra annesi gelip bize kızmıştı. meğer çocuk geri zekalıymış. biz de üzülmüştük onu adamdan sayıp tepki verdiğimize...
iron yapacağım diye kasan, dünyadaki gelmiş geçmiş en başarılı liderlerden biriyle dalga geçmeye çalışan kişilerin kullanabileceği bir söz öbeği olmuş şimdi. yazık.
bir de şu var, çok serbest ve oturaklı çağrıştırdı bunu yapanlara:
anlamayana edit: iş bu entrydeki örnek olay ve kişiler tamamen hayal ürünüdür. entrynin anlatmak istediği terbiyesizlik ise günümüzden alınan bir gerçektir. düşünce tarzını, zekanın geri kalmışlığını dayak-deynek yerine getirmiyor kısmını anlayın, yeter. yoksa özürlüleri dövmüyorum, dövsem öğretmen olmam.
an itibariyle flash tv'de gözüme çarpan ve gecemi zehir eden haber ile olduğunu gördüğüm zihniyettir.
daha göbek kordonu kesilmemiş olan kız bebeği çöpe atan insanlar, pardon hayvanlar var efendim. hayvan da değil, hiç bir sınıfa ait olmayan yaratıklar bunlar. hiç bir beddua, küfür, dayak ya da cezanın paklamayacağı yaratıklar! kendilerine diyebileceğim tek şey şu: allah ıslah etsin.
gülümseten bir dolu anıma merkez üssü olmuş bu okul için artık bizim zamanımızda ile başlayan cümleler kuruyorum. görmeye gittiğim hiç bir hocamı bulamadım, kadrolaşma yüzünden kaçmış herkes. eskiden hocalarımızla gezindiğimiz bahçe hapishaneye dönmüş. türlü sosyal etkinlikler, öğle arasındaki müzik yayını, amatör öğrencilerin konserleri, ateşli basketbol taraftarları yokmuş üstelik; şaşırdım. eğlence, muhabbet ama bolca inekleme de yokmuş. eskisi gibi arkadaş değil, kardeş olduğun ortam; tatlı rekabet de kalmamış...
eski çamların bardak olduğu, bana sadece ah çekmenin düştüğü okul olmuş artık.
dünya üzerindeki tüm yaratıkların en şirin, en masum, en sevilesi hali...
ufaklık, mis gibi kokusuyla, tüm dünyadaki en güzel duygularla çıkageldiğinde ne hissedeceğini şaşırıyor insan. sanki bebekle yeniden doğuyor gibi tanıyor dünyayı, bambaşka gözlerle bakmayı öğreniyor! bebek bir nimet, bir hediye, yepyeni bir aşk oluyor yuvaya...
insan bebek beklerken hep ağzını, burnunu, gözlerini merak ediyor. tekmelerken minicik ayaklarını, ellerini düşünüyor. sonra çıkıp geldiğinde, henüz açamadığı gözleriyle ilk karşılaştığında değişiyor duygular. ilk inatlarını yaptığında, ilk bilinçli kahkahasını attığında algılıyor onun da insan olduğunu. kişiliği olduğunu anlamaya, o ufak tefek karamela sepetinin kendinden bir farkı olmadığını görmeye başlıyor...
bebek, küçük insan! tüm yaşamımı gözden geçirmeme neden olmuş mucize. hayatımın büyük bir bölümü 3 haftalık bir bebeğe bakıp "acaba ne düşünüyor şu an? ne hissediyor?" demekle geçiyor şu an. onu anlamaya çalışmakla... sarıp, koruyabileyim; öpüp koklayabileyim; hep yanında olabileyim istiyorum elbette ama hiç böyle bakmamamıştım bir bebeğe daha önce. insan olduğunu, kişiliğini kavrayarak; saygıyla. önce anlamak istiyorum seni bebek, anlayayım ki daha çok sevebileyim...
çok fazla ve çok hızlı okuyan insanların yakındığı şeydir. bütün boş vakitlerinizi kitap okuyarak geçiren, çocukluğundan bu yana hastalık halinde yazar ve kitap takip eden bir insan olarak benim de canımı sıkan olaydır. pek çok eski kitabı bulmak çok zor, yeni ve ilgi alanı dahilinde, iyi kitap çıkma olasılığı ise düşüktür maalesef.
an itibari ile başımın belası seda sayan'da şarkı söyleyen kadın. başarılı olduğuna inandığım, sevdiğim kadın aynı zamanda ama gün geçtikçe etekleri kısalıyor, giysileri açılıyor. ben kendisini giyinikken sevmiştim oysa. bir kayıp daha vermiyoruzdur inşallah...
maalesef son zamanlarda galatasaray, fenerbahçe, beşiktaş gibi türkiye'nin en büyük takımları hakkında camialara zarar verici ve destekleyen herkesi rencide edici entryler girme modası yaşanan sözlük.
öyle ki yazarlarından bazıları uyardığınızda ya da eksilediğinizde "ne oldu gücüne mi gitti ahah" tarzı edit notu koymayı marifet biliyorlar. yahu kardeşim neden rencide ediyorsun ki sen beni seçimimden ötürü? bu güzide futbol camialarına neden zarar veriyorsun kemiği olmayan dilini tutamayarak? sivri çıkışlar yapıp, akla hayale, dine imana, insanlığa sığmayacak şeyler yazınca için mi rahatlıyor? kompleksli misin o kadar? hayattaki tek ciddiyeti futbol olan acizin teki misin yoksa? kendi kulübüne de zarar verdiğini anlıyor musun acaba? önyargıları tetiklediğini, takımının başarılarına gölge düşürdüğünü, uludag sozluk'u kirlettiğini görüyor musun? senin inandığın hoşgörü dinine sığıyor mu söylediklerin bir düşün bakalım...
çok sevdiğim ama insanların anlayışsızlığını, gelişmemişliklerini ve hoşgörüsüzlüklerini gördükçe beni delirten oluşum olmaya başladı artık burası.
düğündeki davetlilerin telef olmasıyla sonuçlanan eylemdir. üstelik ben yapsam babaannem bastonu kafamda kırar ama önce metallica'yı dağıtır, kimse tutamaz valla.
bu ülkede kaç milyon insan aç, parasız, kıt kanaat geçiniyor biliyor musun sen? ülkedeki ekonomik krizden haberin var mı?hem ne yani ayıp mı parasızlık? saman altından su yürütüp kara para aklayarak, şike ile zengin olmadı diye mi afra tafran? git allah aşkına kardeşim. galatasaray'ın prestiji yeter...
insanların saydırmasına, hunharca eleştirmesine rağmen gerçekten başarılı bir club albümü yapmış kadındır. pek çok insanın kendisi hakkında dürüst davranmadığına inanıyorum. neden mi? sözlükte genel olarak olumsuz görüş bildiriliyor. pek çok açıdan kişiliğini rencide edici entry giriliyor ama buna rağmen albümü yok satıyor. konserleri tıklım tıklım dolu oluyor. haydi sözlükteki kimse bunları yapmadı... bir gece dışarı çıktın, emin ol nereye gidersen git* mutlaka çalıyor kadının şarkıları. o zaman da mı dinlemedin? heyecanla, gazla, belki de içkinin etkisiyle eller havaya yapmadın mı? hadi yapmadın da, ritmi duyunca şöyle bir için kaynamadı mı yahu?
"bu kadın şımarık. hareketlerine akıl sır ermiyor. şarkılarında hep bir kinaye var sanki geçmişine dair. üstelik bazı yönlerden itici." evet bunları diyenlere katılıyorum. fakat sonuç itibari ile kişiliğine, yaşayışına duyulan kin ya da öfkeden ötürü -ki ben de tasvip etmiyorum- yaptıkları güme giden kadındır. bu kadın, son yıllarda türkiye'de pek çok insanın yapamadığı kadar başarılı dans şarkıları çıkarıyor.