bugün

gençken söylenmesi gereken, orta yaşlarda unutulması gereken, yaşlanıp torun sahibi olunca tekrar ağzına pelesenk etmen gereken tamlama.
yaslan geriye iyice sen hilal bıyıklı, masasının üstünde che resmi olan devrimci , duvarın karşısına bir hadis asmış olan köşe yazarı yaslan arkana iyice.

bizim zamanımızda diye başlayan cümleler kurmaktasınız şu anda ben ve benim gibi birçoklarının hatırlamadığı bi çok olayın, ölümün , acının ve de haksızlıkların ekmeğini yiyorsunuz.

şimdiler de bakıyorum da malum hükümetin yaptıklaarı çok gücünüze gidiyor. sahi benim de gücüme gidiyor ama sizinle aynı sebeblerden ötürü değil. en az sizin kadar bende marksist lenininst sonuna kadar milliyetçi ve bir o kadar da müslümanım ama sizin sebeblerinizden ötürü değil gücüme gitmesi.

bizim zamanımızda diye başlayan cümleler kurarak birköşe yazarlığı efendime söyleyeyim gazete patronluğu ya da şirket ortaklığına saip oldunuz. ne kadar çok milli görüşçü olduysanız o kadar çok sermaye buldunuz. ne kadar çok uluduysanız okadar çok silah sattınız vs vs...

uzunca süren bir dava satışından sonra bu mevkileri elde ettiniz. iyi paralara da satınız üstelik hakkınızı teslim edelim. şimdilerde ise taşlar yerinden oynayacak aman kurulu düzenim bozulacak tekerime çomak sokulacak gibi şeyler yüzünden hop oturup hop kalkıorsunuz. neden bu kadar üzülüyorsunuz ki bir rüyaydı yaşadığınız hani hücre evinde hayalini kurduğunuz cinsten olmasa da esaslı bir rüyaydı yaşadığınız. şimdi yaşadığınız şey gerçeklerle yüzleşecek olmanız. çünkü siz uyanacaksınız ki sizin gibi tiynette olan bir başkaları -ha şimdilerde bilmem ne hükümeti olarak anılıyorlar- sizin uyanmak istemediğiniz o rüyayı görebilsinler.

hem belki uyanırsanız bu halk için birşeyler yapma fırsatı bulursunuz. hani yılın bilmam kaçıncı günü andığınız o halk kahramanları, devrim şehitleri gibi ya da ne diye isimlendiriyorsanız onlar gibi halkınıza milletinize ve devvletinize bir iyilik yaparsınız.

aslına bakarsanız biz de farkındayız ki siz de o yürek olsaydı zaten bu rüyaya takılıp kalmazdınız.

o yüzden bırakın bir başkaları da dalsın rüyalara vs şeylere...

ve o rüyayı beslemek için ezilen halk , mazlumlar ve ırkdaşlarımız artık akıllarını başına toplasa da

artık

bizim zamanımız gelse...
geçmişten dem vurmak.
* bizim zamanımızda buralar b*kluktu yaa
+ dayı o otluktu olmasın
* ha otluktu ha b*kluktu ne farkeder kerata
+ hıı@
* bizim zamanımızda araba yoktu yürürdük..
+ bizim zamanımızda var biz uçuyoz ben hava alıp geliyorum...
gün geçtikçe kullanmaya yaklaştığımı hissettiğim söz öbegi..
bir mezar taşında okuduğum yazı:

"bizlerde geziyorduk sizler gibi, sizlerde geleceksiniz bizler gibi."
bkm mutfak ekibinin en güzel skeçlerinden birinin adı. youtube'da "bizim zamanımızda" diye aratabilirsiniz.
Genelde nasihat cümlelerinin başlık repliği.
(bkz: hayata dair iç burkan detaylar)

bunun söylendiği zaman, anlaşılmalıdır ki söyleyen kişi artık yaşamadığını varsayıyordur; zira, geçmişe hitap ettikleri bu söz, şimdiyi kendi zamanları olarak görmediklerini gösteriyordur ve bu çok üzücü bir durumdur. ilgisizlik olsun, düşünülmemek olsun her türlü yalnızlığa işaret eder. bu nasihat görünümünün ardındaki hayıflanmanın sebebi fark edilmelidir.
-bizim zamanımızda ekmek aslanın ağzındaydı evladım...

-o da bir şey mi dede? o zamanlar yine ağzındaymış, şimdi midesinde...

-ya siz ne gördünüz konuşuyosunuz? aslan şimdi çoktan sıçmış biz tezeğini arıyoruz.
söze bu cümle ile başlanıyorsa yaş kemale eriyor yavaş yavaş demektir. eyvahhh.
(bkz: internet yoktu)
Benim de artık kurmaya başladığım cümle bu. Yaşlandık mı nedir?
küçük ibo küçüktü. *
buralar dutluktu hep.
(bkz: sene geçen sene)
kokulu kağıt koleksiyonları vardı.
mahalleler vardı,
mahalle içinde bağırış çağırış sabah 9 akşam 8 mesai halinde koşuşan, binbir çeşit farklı oyunu peşi sıra organize edip,
aynı zamanda kavga çıkmadan oyunları tamamlayı sağlayan birbirinden zeki, birbirinden güzel çocuklar vardı.
bilyeli arabalar vardı, yaparken çekiçle defalarca elimize vurduğumuz, binerken defalarca düşerek kafayı gözü yardığımız,
misketlerimiz vardı hepimizin,bir sürü farklı renkte, büyüklü küçüklü...
ezan okunduğunda " allah canını almaya saat kaç oldu çocuk, hadi evee!" diye bağıran, şimdiki gibi pek fazla çocuk gelişimi üzerine daha çocuk doğmadan aylar önce eğitimini almış anneler değil de, daha sert görünen fakat herşeyinizle kendisi ilgilenen anneler vardı.
bakıcıların yerine komşularımız vardı akşam anneler evde olmayınca kapıyı çalıp zırt diye mutfaklarına kadar gittiğimiz.
yücel amcanın bakkalı vardı, bakkallar vardı erdal bakkalı aratmayacak, içinde sarı zeminine siyah kalın çizgiler eklenmiş plastik toplar...
tasolar biraz daha sonra çıktı ama bir sürü tasomuz vardı, taso olmadığında gazoz kapaklarını taşlarla düzleyip ortasını delerek ip geçirmek sureti ile yaptığımız manuel testereler...
tüftüf dedikleri, bizdeki adı boru olan askerlikten evvel talim yaptığımız ve bizi askerliğe hazırlayan, heyecanla ve hırsla oynadığımız, bir sürü keyifli oyunlar vardı.
mahallenin abisi vardı hakikaten, şimdilerde kulağında ipad kulaklığı elinde kocaman telefonla dolaşan o abinin elleri boştu o zamanlar, cebinde gezerdi, malum telefon yok, müzik dinlenecek bi alet yok. gerçi sonraları dayım almanyadan ortalama bir kedi büyüklüğünde bir walkman getirmişti.
bisikletlerimiz vardı her bozulduğunda tamir ede ede, neredeyse sıfırdan bir bisiklet yapacak konuma geldiğimiz, bizi sırtında nerelere nerelere götüren...
bahçelerimiz vardı teorik olarak hiçbirimizin olmasa da, pratik de parsel parsel bölüşüp talan ettiğimiz. *
leblebi tozu, pazar günleri uyku ile çizgi film arasında gidip geldiğimiz ve hiç bitmesini istemediğimiz saatler.
banyo günler, çamaşır yıkansın diye demir leğenler, biraz daha teknoloji ilerlediğinde alınan merdaneli çamaşır makinaları.
bizim zamanımızda her evin buzdolabının üzerin de davul fırın bulunurdu içinde alüminyum tepsilerin olduğu.
kocaman bir camekan vardı hiç mi hiç kullanmadığımız zibilyon adet çanak çömlek takımı ile beraber.
evde top oynarken kırılan eşyalar için her daim terlik, ağzımızın ortasında patlamak için can atardı resmen.
dedem vardı, gece yarısı bile su istesem kalkıp getiren...
arabaların arkasına asılırdık, bütün mahalleyi semti gezerdik bizim zamanımızda bu şekilde.
verilen sözler, buluşmak için kararlaştırılan saatler vardı, kimse saati şaşırmazdı, o saatte oradaydık, telefon yoktu mecbur sözleşirdik.
mahalle maçları vardı devre aralarında evden annelerin yaptığı yarım ekmek arası domates peyniri mideye indirdiğimiz.
tezahüratlarımız vardı mesela "fincanı taştan oyup, içine bade koyduğumuz", "hindi baba hindi olup, arabalara inip bindiğimiz"

bizim zamanımızda herşey hakikaten değişikti, akülü araba hayali ile ölürdü bütün çocuklar ama akülü araba o zamanlar normal bir arabadan daha pahalıydı, ulaşılması şu an ki adriana lima misali zordu. o zamanlar adriana lima da yoktu, haşmet hocanın kızları vardı aslı ile esra abla . * tabi bizim zamanımızda, şimdi büyük ihtimalle aslı ile esra teyzedir onlar. *

işte böyleydi bizim zamanımızda, aklımıza gelmeyen, hafızalardan silinmiş kim bilir daha neler neler vardı? dönülmek istenen ama bir hayal olarak yaşatmaktan ileri gidemeyeceğimiz.

böyleyken böyleydi bizim zamanımızda...
bir işe başlanıp kıdemlendiktenden sonra yeni gelenin umarsız tavırları görüldüğünde söylenen irdeleyici ve iğneleyici cümle başlangıcı.
verilen söz tutulurdu.
dayılar asansörde yiyişirdi.
çocuklar bu kadar gerizekalı değildi.