söz ve müziğin serdar ortac a ait olduğu nil özalp şarkısı. bugun inandığım tek bir aşk yok bunun için kalp boş şeklinde hoş sözlerin melek misin gümüş söğüt dalı mı diye şarkı sözü yazan bir ağızdan çıkması hayli şaşırtıcı olmuş. ancak müziği klasik serdar şarkısı olduğunu belli ediyor kanımca.* sözleri içinse;
adını andığım bir belasın sen
hep inandığım kalpte sarhoş
bugun özenilecek tek bir aşk yok
bunun için kalp boş
gel de duvarlara yaz süslü yalanlarını
ben tahammül ederim bozma kurallarını
sence ne önemi var eski zamanlarının
sanki bir değeri var bende kalanlarının
adını ister ölüm ister zulüm ister kader yazıver
ya da bu ilişkiyi, bu çelişkiyi apar topar çözüver
adını andığım bir belasın sen
hep inandığım kalpte sarhoş
bugun özenilecek tek bir aşk yok
bunun için kalp boş
ne kadar istedim mutlu ol benle
hep güzel göründüğün yerde
bugün inandığımm tek bir aşk yok
bunun için kalp boş.
tahsin yücelin can yayınlarından çıkan romanı. yargının bile özelleştirilmesi fikrini dile getiren yazar yergi konusundaki ustalığını konuşturmuştur kanımca. okurken acaba 2073 e kadar dayanabilir miyiz diye düşündüm. kendinizi kaptırırsanız korku ütopyası olabiliyor bi yerde. merak edenler için kitabın arka kapağından:
"gökdelen, her kitabıyla çok konuşulan, çok okunan değerli yazarımız tahsin yücelin yeni romanı. 17 şubat 2073 sabahı başlayan romanın kahramanı can tezcan, türkiye nin en önemli, en ünlü avukatlarından biri. can tezcan, istanbulu yalnızca gökdelenlerden oluşan, new yorka benzeyen ama ondan daha güzel, daha modern bir kente dönüştürmek isteyen zengin müşterisi temel dikerin yasal sorunlarını çözmek için bir tasarım ortaya atar: yargının özelleştirilmesini sağlayacaktır. yergi ustası yücelin son romanı gökdelen, cihangirde gökdelenler arasında kalmış son bahçeli evden yok edilmiş kedilere, dağda bayırda aç açık dolaşmak zorunda bırakılmış sefalet içindeki yılkı adamlarından, adına mekik dedikleri tek kişilik uçaklarından inmeyen zenginlere, hiç değişmeyen çıkarcı politikacılardan onların destekçisi medyaya kadar aslında bugün yaşadığımız çürümeyi anlatan, sürprizlerle dolu bir roman."
sadece türkiye'de yaşaması ya da müslüman olması gerekmeyen yalnızca insanı insan olduğu için sevebilenlerin oluşturduğu kitle olabilir pekala.ayrıca;
(bkz: yaratılanı severiz yaradandan ötürü)
bir insanı anladığından nasıl emin olabilirsin diye düşündürten başlıktır. bir kitabı, bir şiiri ikinci kez okuduğunda bile farklı şeyler algılarken ben orhan pamuku anladım demek özgüvenli olmanın da ötesinde. ki bahsedilen ne bir kitap ne bir şiir...
öldüm diyip kendini yere yatan ablayı hayata geri döndürmeye çalışmak, gerçekten öldüğünü sanıp ağlama krizine girmek ve gaddar ablanın kahkaha atarak ayağa kalkmasıyla böğürme katsayımın artması.
tüm doktorları potansiyel sapık gözüyle gören örümcek kafalı zihniyetin ürünüdür. yıllarca anatomi görüp, canlı vücudunu ismi kadar iyi bilen, tıp öğreniminin ilk yılında dahi üreme organlarını ayrıntılarıyla öğrenen adama tecavüzcü coşkun muamelesi yapmaktır bunun sonucu. hastanelerimizde bir doktora yüzlerce hasta düşerken, hastaların tedavi olmayı seçme şansı bile yokken doktor tercih etme şansı olsun demek komik olmaktan öteye geçemiyor.
konuşurken karşı taraftan hiçbir tepki alamamış olsa bile yalnızca 1-2 saniye ile kısıtlı kalacak anlardır. en kötü ihtimal dahilinde dedikodu konusu bulunur.
eğitim sistemimiz gereği zeki insanların zorla sayısalcı yapıldığı bir gerçektir. ancak bu sözelcilerin zeka seviyesinin düşük olduğu anlamına gelmez. aksine sözel bölüm okuyanlar genellikle yönetici olurlar ve zeki geçinen sayısalcılardan üst mevkilerde yer alırlar.
(bkz: yapamayan yönetir.)