Bakunin askere gidip gelmiş, sigortalı bir iş bulmuş şimdi evli barklı üç çocuk sahibi,
Marx bizim oralara pilastik fabrikası açmış, sigortasız işçi çalıştırır,
Nietzscheyi en son Tanrıya kalp masajı yaparken görmüşler sevgilim
Ben ise seni sevmemeye devam ediyorum, ve sevmeyeceğim
bu tür mevzular gülücüğe odaklanarak başlar. sonra seversin, o da sever ve buraya kadar herhangi bir problem olmaz. sıkıntı bundan sonrasında olur. mesela ayrılırsın? ardından yemekten kesilirsin, uykudan olursun, en kırmızı renkler dahi seni mutlu etmez, sık sık gözlerin dolar, şiire başlarsın, belki sakıza başlarsın, belki her gün üzüme vurursun ilkel beynin bu modern hastalığı kaldıramaz ve şunu dersin bazen;
"ulan ne kadar eşekmişim, keşke elimde zamanı geri getirebilme fırsatı olsa"
"ben bir daha onu sevdiğim gibi bir başkasını sevemeyeceğim"
"şimdi ne yapıyordur acaba?"
"bir başkası asla onun yerini dolduramaz, bir başkasıyla yapamıyorum"
bunlar senin bir depresyon halinde olduğunun belirtileridir, her resim, her kitap, belki en çok dinlediğin enstrüman üzerine gelir.
önce ondan kalan resimleri silersin, belki yakar belki yırtar?
sonra ondan kalan materyallere gözünü dikersin, onları da bir güzel gömersin toprağa belki? belki de fırlatırsın da sabahına kadın anan getirir "yüzüğünü buldum" diye? soran eden olur animallah kitlenir kalırsın sayın çok sevici? materyaller tükendikten sonra geriye onunla kalan yaşantıların kalır, o dört duvar mesela? yıkamazsın, yakamazsın, gömemezsin...
tüm bu davranış bozuklukları ve zihinsel travmalar birer savunma mekanizmasıdır. nasıl akyuvarların virüs ve bakterilerle savaşıp gribi yeniyorsa bu kez beynin savaşır ve sana bu denli acı gelmesinin sebebi de savaşın verildiği alanı görmen, duyman, işitmen, hissetmen ve tatmandan kaynaklıdır. aşk dediğimiz modern hastalık, aslında ilkel beyinlerimize karşı son zamanların en etkili modern virüsüdür.
peki ben bununla çocuğu nasıl yapacağım? diye bir vizontele repliğinden yola çıkarak nasıl geçer diye soracak olursan. maddeliyorum bebeğim kağıt kalem alma anla.
1. elinin altındaki materyalleri ister istemez uzaklaştırıyorsun kendinden, bunlar koşullu uyarıcılar olarak bir güzel kayboluyor ve sendeki davranışın sönme hızını arttırıyor. eğer uzaklaştırmadıysan uzaklaştır, bu seni yeniden eskisi gibi pembe yanaklı tombul bir bebek gibi görmemizi kolaylaştıracaktır.
2. alkol ve sigara gibi cesaretlendirici maddelerden uzak dur bebeğim, bunlar unutmanı değil hatırlamanı sağlayacaktır.
3. (en karamsar madde, aynı zamanda en kritik)eğer ben son kez bir mektup yazıp, onu sevdiğini ve yeniden birlikte olmayı istiyorum diyecek olursan onun vereceği olumlu, olumsuz ve nötr tepkileri düşün derim. nitekim şayet o senin kadar sevse senin yazmanı beklemezdi, şayet o seni senin kadar sevse ayrılmazdınız. haklısın dostum ve haklı kalmaya devam et, pişman olacağın konuşmalar seni daha da değersiz kılacaktır.
4. ona ait materyallerden uzaklaştığına göre, direkt ondan da uzaklaş numarası veya sana ulaşabileceği bir adres kalmasın. bunu derken ki asıl amacım ona ulaşabileceğin bir adres kalmasın!
5. onu hatırlatan ortak arkadaşlardan uzaklaş bebeğim, bu "adamın amına koyan sorular" faslını es geçmeni nitekim ona ait uyarıcıları hastalığından uzak tutacaktır.
6. yangına körükle gidip duygusal temalı filmlerden ve arabesk temalı şarkılardan uzak dur bir süreliğine klasik müzik (dinlendirici) veya eğlenceli şarkılar dinle.
7. bir başkasıyla denemeye kalkma, zira bir süre sonra "sevginin ölçütü ..... ise ben hiç kimseyi sevemem" deyip daha da pişman daha da karamsar olacaksın. bu tam da içindeki enfeksiyonun istediği bir gelişme! sen geliştirmeyeceksin, gelişine vuracaksın bebeğim.
8. bu süreci olduğu gibi kabullen ve yaşadığın acı sana acı verse de bir süre sonra son bulacaktır. nitekim bir süre sonra telefonuna karşı cinsten gelen bir mesaja karşılık yazdığın cevapta da ne kadar uzak kaldığını anlayacaksın. unutma bu yaşadığın normal ve sen bir hastalığın etkisindesin.
9. kendini iyi hissettiğin aktivitelere yönel (şaraba vur demiyorum!). mesela spor yapabilirsin bebeğim? veyahut mizahi, eleştirel, şiir çalışmalarını diğer insanlarla paylaşıp aslında çok ta fena bir herif olmadığın fikriyle mutlu olabilirsin. ve bu hastalığı yenmenin bir yolu var, elinden geldiği kadar mutlu olacaksın.
10. son olarak aşk diye bir şey kalmadı azizim, en son biz içine sıçtık üstünde de bi güzel güreştik ve bataklıktaki her çırpınışın seni daha da derine götürüyor. bu 9 maddeyi uyguladıktan sonra öğrenilmiş çaresizliğini alışarak yeneceksin, duygusal tepkilerini sistematik olarak duyarsızlaşarak yeneceksin, geriye ket vurmalarını söndürerek yeneceksin. ve gün gelecek bu hastalık sürecinde yaptığın her şeye gülüp geçeceksin, şimdiden geçmiş olsun dileklerimi iletir iyi kahkahalar dilerim, unutma sen çok da hafife alıncak biri değil aksine çok kıral bi herifsin.
Maç berabere bitseydi: Dostluk kazandı "ama yine yenemediniz eheheheh"
Yenildik: Yoldaşlar spor kendini kapitalizme teslim etmiş durumda, bu şartlar altında spor ruhunu bulmak imkansız. 0rantısız maddiyat, doping ve militarizm varsa ben yokum. Bir devrimci homofobik olmamalı, tezahüratlarda yoğun küfür var bu da sporun yozlaştığının bir diğer göstergesi. Sahiden düşündünüz mü bir müsabaka için harcanan paranın kaç asgari ücret maaşına denk geldiğini?
Özet: Deniiğğzz koooğğyydum aaağdııınııııı
Forza Lukaretti, forza ivan Ergiç, forza Adanademirspor forza Karpin!
gönül bu oka da konar boka da diyorsun. egon rahatlıyor böyle, everestten tüm pisliklerin üzerine işeme hazzı... sonra dönüp dolaşıp aynı yere geliyorsun "en çok sevdiğin şeyin bok" olduğunu anlayarak...
güncel hayat içerisinde, en olmadık yerde, hiç beklemediğimiz anda karşımıza çıkan mutluluktur efendim.
Örnek olay
Babam odamdan içeri girdi, alkollü, gergin, hüzünlü ve dalgındı. Annem uykudan uyandı, telaşlı gözlerle odama doğru koştu, ikiside sadece beni seyrediyordu. Babam yanıma geldi başımı okşadı göğsüne dayadı, annem sessiz sessiz ağlıyordu duruma bi anlam veremedim. Sanırım şüphelendiğim şeyi söyleyeceklerdi "biz seni evlatlık aldık..." Kendimi iyice bu psikolojiye hazırladım, son zamanlar bunu bariz hissediyordum fakat bu utanılacak bir durum değildi, neden bu duruma saplandıklarını anlayamadım...
Baba: Ne lan o içtiğin?
Maymın: Bira
Baba: Bira içme oğlum içme, gereksiz işi.
Maymın: Geçen senin rakıdan hacıladıydım haklısın, sidik gibi ne pimpis bişey.
Baba: Meze var mı meze?
Maymın: Sigara var yakiym mı?
Baba: Al bundan beraber iç -5 tuzlu fıstık, 4 fındık-
Kadın anam:-Koşarak- Havarrr komşılar havarrr, emerimide kendine benzetti bu boyu devrilesice
Maymın: Yazık lan ehehehehe
Babam: ehehehe
ıssız bi adaya düşsem ve üç şey isteme hakkım olsa, ilk olarak bi buçuk metrelik bi pota, bi spalding top bi de maykıl jordın forması isterdim. smacı vurup vurup moda girerdim, çok mutlu olurdum lan.
Son on yılda şehit olan asker sayısı 818 iken, son on yılda intihar eden asker sayısı ise 934.
Medya şehit haberlerini tıraşlayarak da olsa gösteriyor iktidar baskısından. Yandaş medya ise bu haberleri "Mekanı cennet olsun, Yakınlarına baş sağlığı Şehit'e Allah'tan rahmet" diye sunup ölümün gerçekliğini yaygın inanç üzerinden kapatmayı çalışıyor. Yaygın inanca göre şehit olan cennetlik olduğu için, halkın üzerindeki karamsarlığı bu yolla atmaya çalışırken dahi ortaya tembel miskin bir tablo çıkıyor. Birisi de çıkıp "neden ölerek cennete gidiyor bu adam, yaşayıp kendisi kazansa ahiretini?" diye sormuyor...
Emir komutanın getirdiği baskıdan, işkenceden, hakaretten bunalan er, insanın ne kadar değersiz olduğu hissine kapılıp intihara yöneliyor . Bunun yanında medyada intihara yönelen erler içinse hiç bir habere rastlamıyoruz. intihar edenin sonu cehennemlik olduğu için mi? Yoksa, memleketini seven insanları dahi memleketinden soğutan baskıcı askerlik terörünü kötü göstermemek için mi? "Bu erler neden intihar etti?" Sorusu üzerinde durulması gereken en önemli husustur zorunlu askerliğin olduğu ülkelerde.
Vatan borcu şehit olarak ödenmemelidir, eğer barış isteniyorsa.
Vatan borcu intiharla ödenmemelidir, eğer vatan sevilmek istiyorsa.
Vatan alacağı borcu can olarak alıyorsa, eli kanlı bir teröristtir vatan
Vatan yaşamak istiyorsa en önemli işlevi yaşatmak olmalıdır.
Düşünce özgürlüğü bizim memlekette 6 sıfırlı eski Türk Lirası gibi, basamakları daralıyor fakat bu durum günden güne paranın değer kaybına engel olmuyor. Bu kavram o kadar itibarsızlaştı ki, iktidardaki siyasetçiler sadece cümleyi zengin ve kalabalık göstersin diye kullanır durumda. Biz iktidar olarak ülkede düşünce özgürlüğü ortamını oluşturmak için çalışıyoruz cümlesinin devamı bizim değer yargılarımıza dil uzatanları lanetle kınıyoruz ile bitiyor. Düşünce özgürlüğü çıkınca, ortadaki düşünce özgürlüğü Polyannaiken arabesk müptelası bir ergene dönüşüyor.
Çevirdiği kitap için yargılananlar, iktidar gibi düşünmediği için okuldan atılan öğrenciler, uzaklaştırılan akademisyenler, tutuklanan gazeteciler, beğendiği bir sözü paylaşan sanatçılar, konser bileti satan öğrenciler bir bir Sıfırmış gibi düşünce özgürlüğünden atılıyor. Bu kavram öyle tıraşlandı ki banknotun üzerine sadece iktidar ve onun gibi düşünenler sığacak duruma geldi.
Başbakan Muhteşem Yüzyıl dizisi için O dizilerin yönetmenlerini de o televizyonun sahiplerini de milletimizin huzurunda kınıyorum. Ve bu konuda da ilgilileri uyarmamıza rağmen yargının da gerekli kararı vermesini bekliyorum çıkışını yaptı. Peki gerekçe nedir? Bu dizi padişahları itibarsız gösteriyor. Bu durumun 21. yy Türkiyesi ile alakası nedir? Başbakan 500 yıl öncesi ile yatıp kalkıyorsa, şimdi de 500 yıl önceki padişah gibi olma ideallerinden dolayı olsa gerek. Bunun yanında bir demokrasi incisi olarak şanlı tarihimizdeki 44 vezir ve 14 padişahın nasıl tahttan indirilip idam edildiği bilinmiyor. Sansürcü gelenek diyorum, elde ne yargılanma sebebi ne de akıbeti gösteren bir kayıt var. Bu başbakanın örnek aldığı düşünce özgürlüğünün kaynağını gösterir durumda.
Senaryo olarak ele aldığımız metinler yazarın hayal dünyasını yansıtabilir. Nasıl Başbakan yıllar önce yazdığı Mas-Kom-Yah adlı oyunda Komünistleri Mason kaynaklı gösterip üzerinede Yahudi düşmanlığını serptiyse, bugün konuştuğumuz saray entrikalarında da kurgu bulunabilir. Bunun yanında bir başbakandan çok padişaha yakışır Ecdadumuza dil uzatan bu deyyusun tez kellesi vurula çıkışı. Burada yargı etki altına alınmıştır, dizi ve oyuncuları hedef gösterilmiştir, diğer yayınlara göz dağı verilmiştir ve evet biz demokratik, ifade özgürlüğünün olduğu bir ülkede yaşamamıza rağmen olmuştur bu gelişmeler. Gelinen durumun en acı noktası ise 80 darbesi sonrası otorite tarafından okumaktan, bir siyasi düşünce benimsemekten, sanattan, bilimden uzaklaştırılan halk şimdi bir diziyi tartışacak duruma gelmiştir.
efendim aşağıdaki haberde de görüldüğü gibi, aids farkındalığı yaratmak için bir araya gelen 8 porno yıldızı japonyada bağış karşılığında memelerini feda etmiştir.
"Bizimkiler ilk büyük ablamı yapmışlar, olmamış. -Potasyum eksik-
Sonra küçük ablamı yapmışlar, o biraz olmuş.
En son beni yapmışlar ulan bu kadar mı olur tam olmuş tam.
daha sonra en iyi üzerinden yola çıkıp ortak bir karar almışlar. 23 yıldır kısır la bunlar."
bunu feysbuk sayfamda paylaştım, 1 saat sonra ablam aradı.
-yarım mı olmuşum lan ben? hayvan herif, ben gittim hepiniz depresyona girdiniz lan en çok beni özlemiyor musunuz! en çok beni seviyorlar olum en çok beni
-saksı değilsin ama bi erol büyükburç da değilsin ehehe kıhh kıhh kıhhhh.
-laaaaan!
Mesela siyasi bir duruşun olmayacak, çünkü bu sana gelecek adına kaygı, sorumluluk ve adanma davranışlarından başka bir şey kazandırmayacak. Gerizekalı olacaksın, bunun için dayatmalar senin sığınağın olabilir en güvendiğin kaynak televizyon olacak.
Mesela edebiyattan anlamayacaksın. ironileri, mübalağaları, kinayeleri, teşbihleri anlamayacaksın. Mutlu olmak istiyorsan en güzide şiirleri anlamayacaksın. Mesela ince döşenmiş akıl ürünü bir şaka yerine "cenevarında emınakoyyim seninde eminakoyyim" deyip güleceksin. "aq"ı gördüğün yerde güleceksin.
Mesela müzik kulağın olmayacak, ince ince işleyen kanunu, kulağına ıslık çalan flütü, gönlüne doğan kemanı dinlemeyeceksin. Mutlu mu olacaksın? Demet Akalın dinle.
ocuk olur terli terli soğuk su içer şifayı kaparsın, bi de böyle orlon kazakla silince burnunu ne sızlatır lan hani?
sigarayı bırakma kararı alırsın, sonra kedin ölür mesela
kaldırım mı piçtir belediye mi? giderken sol kulağına, dönerken sağ kulağına tükürür böyle hani bi deyişik olursun
mahallede maç yapan çocuklara "hele bi şut çekiiim geçin lan kaleye ehehe" dersin de sen topa vurunca cıncıktan osurur top, mal gibi kalırsın hani
erkenden açarsın dükkanı aga, sağı solu temizler beklersin ama müşteri de gelmez ya hani zabıta gelir, elektrik faturası gelir, alet edevat bozulur eve de gidip mal gibi yatarsın ama uyuyamazsın ya hani böyle.
bu baş ağrımı tanımlayamıyorum, kız istemeye çorapsız giden güvey gibi, boş turnikeyi kaçıran bi zenci gibi epey bi deyişik bişiyyy
arkadaş rüyamda bi düğün salonunun ortasındayız, en samimi iki arkadaşım karşılıklı oynuyor ulan bunlara gülmekten böbreklerim düşüyor, gülüuyorum gülüyorum gülüyorum yerlere yatıyorum...