aynı şekilde bu elemana yok belgelerle konuşuyor, yok bilmem birilerini üzüyor, yok adamın bilmem bişesidir, yok ezber bozdurandır, yok bütün entrylerini takip ediyorum şahane diyen diğer bilumum o avaneden olan arkadaşların da arasında paylaşmasını istiyorum.ilk önce okusunlar. akı karayı görsünler.
sonra yine herkesin tuttuğu kendine. haa kimsenin ezberi falan da bozulmasın. herkes aklındakini değişmez bir yargı olarak kabul etmeye devam etsin.
iftira her insanı çok incitir. ama böyle insanın yalanını bulup da herkesin gözü önünde yüzüne pervasız bir şekilde vurup, ortaya çıkarmak adamı büsbütün toplum önünde neredeyse konuşamaz hale getirir. çok incitir, çok daha fazla alçaltır.
en azından biri beni böyle toplum önünde yalancı durumuna düşertse ben çok utanırdım. bilmem ki sonra çıkıp özür dileyecek yüzüm olur muydu?
şimdi bu hızla nereye gidiyorsan git, almış olduğun hız ve gazla ne halt ediyorsan, hangi kutsalla hangi inanç ile alay etmek istiyorsan et, nereye saldırıyorsan saldır. ama önce birazcık araştır, doğruluğunu teyit et ki sonra böyle şamarlamasınlar.
bir kişiyi hiç kimse sevmek zorunda değil. böyle bir tahakküm olamaz. yaptıklarını tasvip etme gibi bir zorunluluğu da yok. sevmeyebilir tasvip etmeyebilir. görüşlerini tasvip etmemek, fikirlerini doğru bulmayıp, kendisinden zerre kadar hoşnut olmamak, bu kişiye iftira atma gibi bir lüks ve hak vermez veremez.
bunları bunları yapıyor dersin ve de sevmiyorum ben bu kişiyi diye bitirirsin cümleyi. ama iftira atamazsın. kişiyi yapmadığı bir şeyle suçlayamazsın. cımbızla kelime seçip, şark kurnazlığı yapamazsın.
kişi kendini bu kadar alçaltmamalı.
gelir sonra birisi bunları alır yüzene böyle çarpar. haa yüzüne çarptığı kişi utanır mı? asla. o bildiğinden ve öğretisinden şaşmaz.
ama aslolan; çamur at, izi kalsın döneminin çoktan sone erdiğidir. hazin olan ise hala eski düzen dünya da yaşamak isteyen geri kafalı yobaz bir güruhun inatla bu düzeni yaşatma arzusudur.
ne dersiniz savcı hala pennsylvania'ya uğrar mı? yoksa bazı yazarlar utanıp sıkılmadan hala yazmaya devam ederler mi?
fetullah gülenin kanal d'de yalçın doğan'a verdiği mülâkattan kesilip cımbızlanarak servis edilmiş bir pasajtır.önyargı ve nefretinin esiri olmayanlar paragrafın tamamını okuyabilir.
türk toplumunun çok uzlaşmaya anlaşmaya ihtiyacı olduğu bir dönemde yaşıyoruz. bütün güçler ve kuvvetler türkiye'de, hatta gücü temsil edenler demokratik davrandıkları zaman bu gaileleri aşabileceğimize inanıyorum. ancak demokrasi ile, ancak türkiye'deki mevcut hayata hakim bazı kriterlere saygılı olmakla bu badirenin aşılacağına inanıyorum. hislerimize kapılarak ister medya açısından, ister devleti idare eden insanlar, ister partilerin başındaki liderler açısından hissi, mantığın, muhakemenin önüne geçirirsek şayet eğer çok yanlışlıklar yapılabilir. hele bazı kimseler kuvveti temsil ediyorlarsa şayet. genelde kuvvetin temsil edilmesi de kuvveti aklın, mantığın, muhakemenin önüne çıkarır. nasıl olsa kuvvetle bu meseleyi çözüyoruz dedirtir onlara ve bu da türkiye'de dengelerin alt='*' üst olmasına sebebiyet verebilir. herkesin herhalde çok dengeli olması lazım. ben türk toplumuna tavsiyede bulunma durumunda, konumunda değilim ama, düz bir vatandaş olarak hislerimi ifade etmede de bir beis görmüyorum. sayın cumhurbaşkanımız bu mevzuda kendi sorumluluklarının şuurundadır. zannediyorum dengeye çok hizmetleri olacaktır. askerlerimiz bir yönüyle yaptıkları bazı şeylerden ötürü bazı çevrelerce, belki antidemokratik davranıyor sayılabilirler. ama onlar konumlarının gereğini anayasanın kendilerine verdiği şeyleri yerine getiriyorlar. hatta dahası, ben zannediyorum, onlar, bazı sivil kesimlerden daha demokrat. biraz evvel arzettiğim mülahazalar açısından herhalde onların temsil ettikleri kuvvet şu partiler arasında birbirini istemeyen insanların elinde olsa bir gece hızlı bir baskınla gelirler hasımlarını bertaraf ederler onun yerine otururlar. kuvvet ellerinde olduğu halde. fakat çok mantıki davranıyorlar. çok muhakemeli davranıyorlar. epey zamandan beri. his öne çıkmıyor burada ve kuvvet, güç gösterisi şeklinde öne çıkmıyor. bana demokraside daha dengeli geliyorlar, o açıdan. öyle bir tehlikenin var olup olmadığını da söyleyemeyeceğim. başta bahsettiğim ustura sırtında yaşanıyor. bir kriz var, geçmiş krizlerden daha büyük bir krizdir. ne olacağı belirsiz. eskiden işin neyin ne olacağı biraz belirli idi. şimdi belirsiz olduğundan dolayı belki hepimiz birer kaos yaşıyoruz. inşallah neticesi hayırlı olur.
sağdan soldan eşşeğin kulağına kaçırılan su misali internet sitelerinden araklanan, duyup gördüklerini okumadan araştırmadan yazıp çizmek kopyala yapıştır gibi kendine bir misyon eda edinen bir muhteremin kötü niyetli halidir.
falanca kişilerin ve zihniyetin yüzüne haykırılmış klasik bir çarpıtma örneğidir. röportajın aslı tabiî ki de bu değildir. kendi resmi sitesinde, isteyen önyargısı olmayıp araştıran kişilerin ulaşabileceği orijinal röportaj da geçen ifadeler aynen şu şekildedir.
röportajdan çımbızlanmadan alıntıdır.
--spoiler--
askeri müdahaleye, hiçbir ülkenin hiçbir zaman tahammülü olmamıştır. askeri müdahaleler demokrasinin inkıtaına sebebiyet vermiştir. ülkede karmaşa yaşanmıştır. devlet idaresinin başına büyük ölçüde bilmeyen insanlar gelmiştir. öğrenecekleri ana kadar o gitmiş, demokratik yeni bir seçim olmuş yerine başkaları gelmiştir. onu genel yapısı itibariyle tasvip etmek mümkün değildir.
--spoiler--
bu kişiye her şeyi diye bilirsiniz. tabiî ki eleştirmek haktır, benimsememek özgür iradenin bir tecellisidir lakin eleştirirken darbe sevdalılığı ve postal minvalinden saçmalıklarla suçlamak, akıl tutulmasına uğrayan, önyargılı ve köhneleşmiş fikirlerin yapabileceği bir şeydir.
--spoiler--
bizim peygamber ocağı, güzide asker müessesesine karşı bir tavır değildir. ama askerin bir konumu vardır. parlamentonun bir konumu vardır, demokrasiyi onlar temsil ederler. askeriye hayatî önemli bir müessesedir. kendine ait bir misyonu vardır, onu yapar. o kışlada kalmalı eğer çıkmayı bazıları -bazıları diyeceğim, askeri karalamadan allaha sığınırım, askeri rencide etmek istemem çünkü fakirde o ruh vardır, askeri çok severim- o düşüncede olabilir, çıkmak istiyorlardır. ve bunlar bir taraftan potansiyel bir tehlike dedikleri bu dinin ister siyasi, ister gayr-i siyasi gelişmesini bu mevzuda bir vesile sayabilirler. ekonomik tutarsızlığı, yetersizliği de bir vesile sayabilirler. dünya karşısında hususiyle harici politikada çok iyi bir politika izlenmemesini de bir vesile sayabilirler. değişik vesile sayıp gelebilirler. evet, gelebilirler endişesini taşıyoruz. ama gelirlerse kendilerini de yıpratırlar. ve bundan sonraki de diğerleri gibi olmaz. daha farklı olabilir. bazı büyük yanlışlıklar yapılabilir. dilerim olmasın. i̇lahiyatçı kendi çevresi içinde, asker kışlasında, cemaat camide kalsın.
cımbızlanıp çarpıtılan ve yüze vurulan şamar veya iddia edilen demecin orijinalparagrafı;
--spoiler--
bir de doğrudan doğruya darbe olsun diyebilirler. bir kriz, bir bunalım varsa bence çok defa darbenin kendisi de krizdir. darbe beraberinde bir kısım krizler de getirir. darbenin getirdiği krizleri çözmek için yeniden kriz masaları kurulur. darbeciler hep su-i niyetli olmamışlardır. güzel şeyler olmuştur. fakat darbede çok önemli kayıplar da olmuştur. bunların başında demokrasi inkıtaa uğramıştır. bir sürü tecrübe, birikim heba olmuştur. o ölçüde tecrübe ve birikime sahip olmayan insanlar başkalarından beslenmek, sistemi çürütmek hevesine sahip olmuşlar. oysa ki bu da bir uzmanlık sahasıdır. o açıdan darbe tam bir çözüm değildir. darbe, çaresizlikte hekimin neşteri gibi, komplikasyonları da nazar-ı itibara alınarak yapılan bir mualecedir. arap atasözü vardır; dağlama en son çaredir. bütün mualeceler kullanılır, en son demir kızdırılır, basarlar. bu bir yönüyle kader-denk noktasında bir değerlendirmedir. bu götürebilir de, yerinde bırakabilir de.`
--spoiler--
bir insan kendi kendini meth etmemeli. bu narsistliktir. narsist bir insana değil laf anlatmak onunla konuşamazsınız bile. sözleriniz hep havada hep hükümsüz kalır.
kendisini aşırı derecede olan bağlılık ve tutkusundan dolayı değil karşısında ki kişiyi anlamak, buna yanaşmayacaktır bile. kendisini muhatap alan kişilerin bir kez daha bunu gözden geçirmesini ve benimle aynı hataya düşmemesini temenni ediyorum.
kendisine tavsiyem kibrinden sıyrılması ve daha fazla itici olmaktan vazgeçmesidir.
bu yazıyı, peygamberimizin, dünyanın yarısından fazlasının gayrimüslim olmasından dolayı, gayriüslimlerin peygamberimizi yalancılıkla itham ettiği iddiası üzerine kaleme alan yazardır. entry silinmiştir.(#15102548) ona bir benzeri veya önceden daha yumuşatılmış olarak yazılan (#13743326) dir;
bir kişiye dürüst demek, o kişinin yaptıklarının doğru olduğu anlamına gelmeyeceği gibi bir kişinin dürüst olması da herkesin o kişinin düşüncesinde olduğu, yaptıklarını tasvip ettiği anlamına gelmez,gelemez.
ben nasıl ki bana gereksiz diyen bir yazara sırf aynı görüşte olmadığım için yalancı demiyorsam, diyemiyorsam; dünyanın yarıdan fazlasının da gayrimuslim olması peygamber efendimize karşı onların yalancılık gibi bir iddiaa da bulunmalarını gerektirmiyor, bunu doğrulamıyor.
kaldı ki birçok gayrimuslim peygamber efendimiz hakkında övgü dolu sözlerle bahsetmiştir ve bahsetmeye de devam edecektir. bu sadece iyinin güzelin takdir edilmesidir. hazımsız insanlardan ziyade ortak aklın, sağduyunun ölçüsüdür.
hindistan ruhani lideri mahatma gandhi;
ben şu kanaate vardım ki, islâmiyetin süratle yayılması, kılıç yüzünden olmamıştır. aksine her şeyden evvel sadeliği, mantıkî olması ve peygamberinin büyük tevazuu (alçak gönüllülüğü), sözünü daima tutması, yakınlarına ve müslüman olan herkese karşı sonsuz bağlılığı yüzünden, islâm dinî birçok insan tarafından seve seve kabul edilmiştir.
dünyaca ünlü almanyanın kurulmasına öncülük etmiş alman devlet adamı otto von bismarck;
sana muasır bir vücud olamadığımdan müteessirim ey muhammed!
muhtelif devirlerde, beşeriyeti idare etmek için taraf-ı lahutîden geldiği iddia olunan bütün münzel semavî kitapları tam ve etrafıyla tetkik ettimse de, tahrif olundukları için hiçbirisinde aradığım hikmet ve tam isabeti göremedim. bu kanunlar değil bir cemiyet, bir hane halkının saadetini bile temin edecek mahiyetten pek uzaktır. lâkin muhammedîlerin kuranı, bu kayıttan azadedir. ben kuranı her cihetten tetkik ettim, her kelimesinde büyük hikmetler gördüm. muhammedîlerin düşmanları, bu kitap muhammedin zade-i tabı olduğunu iddia ediyorlarsa da, en mükemmel, hattâ en mütekâmil bir dimağdan böyle hârikanın zuhurunu iddia etmek, hakikatlere göz kapayarak kin ve garaza âlet olmak manasını ifade eder ki; bu da ilim ve hikmetle kabil-i telif değildir. ben şunu iddia ediyorum ki; muhammed mümtaz bir kuvvettir. destgâh-ı kudretin böyle ikinci bir vücudu imkân sahasına getirmesi ihtimalden uzaktır.
sana muasır bir vücud olamadığımdan dolayı müteessirim ey muhammed!
muallimi ve nâşiri olduğun bu kitap, senin değildir; o lâhutîdir. bu kitabın lâhutî olduğunu inkâr etmek, mevzu ilimlerin butlanını ileri sürmek kadar gülünçtür. bunun için, beşeriyet senin gibi mümtaz bir kudreti bir defa görmüş, bundan sonra göremeyecektir. ben, huzur-u mehabetinde kemal-i hürmetle eğilirim.
muhammed her zaman evangelizmin (hıristiyanların) üstüne çıkıyor. o insanı allah saymıyor ve kendini de allah ile bir tutmuyor. müslümanların allahtan başka ilahı yoktur ve muhammed onun peygamberidir. burada hiçbir muamma ve sır yoktur. eğer insan seçme hakkına sahip olsaydı, aklı başında olan her hıristiyan ve her bir insan şüphe ve tereddüt etmeden muhammediliği, tek allahı ve onun peygamberini kabul ederdi.
dünyaca ünlü iskoç asıllı yazar ve filozof thomas carlyle kahramanlar adlı kitabında;
şayet gayenin büyüklüğü, vasıtaların küçüklüğü ve neticenin azameti insan dehasının üç ölçüsü ise, modern tarihin en büyük şahsiyetlerini dahi, hz. muhammed ile mukayeseye kim cüret edebilir ki?
insanlar her şeyden daha fazla muhammede kulak vermelidir. diğer bütün sözler, onun karşısında boş sözlerdir.
hz. muhammed 'in muvaffakiyetinde olduğu gibi, hakikat her tarafa nur saçabilmelidir; tek ve eşsiz allah'ın mevhumunu aşılamakla o bütün dünyayı yenmiştir.''
hiç kimse hz. muhammedin kurallarından daha ileri bir adım atamaz. biz avrupa milletleri medeni imkânlarımıza rağmen hz. muhammedin son basamağına varmış olduğu merdivenin daha ilk basamağındayız. şüphe yok ki bu yarışmada kimse onu geçemeyecektir.
arapların yanına sokulan aryenler, hakikî isa dinîni bozarak onlara allâh, allâhın oğlu, rûhul-kudüs gibi, üçlü, kimsenin anlayamayacağı akîdeleri [teslîs akîdesini] yaymaya çalışıyor, şarkın sulh ve huzûrunu tamâmen bozuyorlardı. muhammed onlara doğru yolu gösterdi. araplara, yalnız bir tek allâh olduğunu, onun babasının da, oğlunun da bulunmadığını, böyle birkaç allâha tapmanın, puta tapmaktan kalan saçma bir âdet olduğunu anlattı.
maneviyata ve manevi değerlere saldırmanın cazibesine kapılmaktır.
kendisi için maneviyat, manevi değerlerin pek bir önemi olmadığı için, bu hassasiyete sahip kimseler de haliyle umrunda değildir bu güruhun. dilleri yettiğince, zeka ve karakterlerinin ölçsünde alay etmeye çalışırlar. inanca, inanan insanlara saldırmadıkları zaman rahat edemezler.
bir eroinmanın eroin krizi gibi mutlaka her gün böyle bir krize yakalanırlar. kriz geçene kadar zeka parıltısı esprilerini sol framede endam ettirmeden çekinmezler. ellerinde klavye kendileri çalar kendileri oynarlar. eğlenirler garipler.
fikir dünyaları, dünya görüşleri o kadardır. birine hakaret etmekten büyük haz alırlar. ama kendilerine en ufak bir lafta çok fazla agresifleşebilirler. ve kendilerinde bu hakkı fazlasıyla görürler.
inançlı kesimin durumu ise daha farklıdır. çünkü malum güruhun sahiplendiği kayda değer herhangi er kişi olmadığı için bunu yapamazlar. çünkü alay edecek onlar tarafından sahiplenen kimseleri yoktur. bu onların zavallılığı olduğu kadar, sahip oldukları tek şey olan ellerinde ki klavye ve az buçuk zekalarından kaynaklanır.
toplumu bölmekten başka bir halta yaramayan yaptıklarından fazlasıyla da zevk alırlar. ve de çok doğru yaptıklarını sanırlar.
ama bilmezler ki "edepli edebinden "susar"... edepsizde onu ben susturdum "sanar"!!
sukunet asalettendendir. her lâfa verilecek bir cevap vardır. lâkin; bakılır lâf lâf mı diye , bir de bakılır söyleyen adam mı diye.
siz çalıp oynayın. dışarıda olmayan cesaretiniz geldiği klavyenin başında kriziniz geçene kadar tatmin olun. belki birgün büyürsünüz.
(#15102548) ile saçmalamış yazar. cahiliye döneminde bile kendisine değil yalancı demek "el emin" sıfatından dolayı arabuluculuk teklif edilmiştir.* sadece sihir yapıyor gibi haşa şeyler isnad edilmiştir kendisine. aynı şekilde şimdi değil dünyanın yarısı bir avuç dikkat çekmek isteyen insanın iddasından öteye gidemeyecektir.
ayrıca aynı entry daha kaç defa girip saçmalayabilirsin arkadaş. (#13743326) bir kere yazmış saçmalamışsın işte. daha fazla yazıp da iyice kendini rezil etme.
hayır oyu kullanan ve kullanılması için çırpınan chp-mhp ve bdp bloğunun kenan evren yargılanmaya başlandıktan sonra davaya müdahil olması ile sonuçlanan sorunsaldır.
arkadaş ya tükürmeyeceksin ya da tükürdüğünü yalamayacaksın. ya da en makul olan, sağlam ve ayakları yere basan siyaset yapacaksın.
yapacaksın ki, daha sonra kendini böyle yalanlamış gibi olup da, zor durumda kalmayasın.
(#15083763) bir megolamanın ifadeleridir ancak bunlar dediğim yazardır. sonuna da eklerim; sen kendini anlatma, bırak başkaları anlatsın. seni; yaptıkların, yazdıkların anlatsın ve de başkalarının anlatmasına içerleyip de iftira atmaya kalkma. bu kadar da nasipsiz olma.
kendisine baktığınız zaman kudurmuş bir insan nasıl olunurun cevabını alacağınız yazardır.
yazarken, insanlara hakaret ederek, aşağılayarak yazmaya özen gösterir. bu onun üslübudur.bunu belirtmeye özellikle ihtiyaç duyar. inanç ve kanaatlere kin ve nefretini kusmaktan hiç çekinmez. yazdıklarını okuduğunuzda bu nefreti kolaylıkla anlayabilirsiniz. adeta uslübuna işlemiştir kendi kişiliği.
insanları fikirlerinden, görüşlerinden ötürü hakir görüp, hakaret etmenin hazzını çünkü başka biryerde bulamaz. dışarıda dile getirmeye çekindiklerini çok rahat bir şekilde burada sağa sola salya akıtarak futursuzca ifade eder.
ama bilmez ki hakaret etmek kişinin kendisi ile alakalı bir durumdur. kişi kendi aşağılanmışlığını, kendi ezikliğini anca insanlara hakaret ederek bastırabilir. bu onu tatmin eder. ancak o şekilde bastırabilir bu psikolojik hezeyanını. ve sözlük, tam da onun için güzel bir platformdur.
çok mu kıskanç büyümüş veya çocukluğunda sevgi problemi mi yaşamış bilemiyorum, lakin ona diyebileceğim şey "keşke dedesi hiç elini bırakmasaymış" bir iç çekişinden ibarettir.
bazılarının inşallah veya hayırlısı olsun demesi ile aynı paradokstur. hayırlısı olsun dedikten sonra dediğinin farkına varıp "iyisi olsun" diye döndermeye çalışması daha iğretidir.
karşılıklı kin ve nefret duygularının tahrik edilmesini sağlamaktır. bunu demek karşı taraf için; o zaman bende sizin saygı duyduğunuz sevdiğiniz kişilere hakaret edip, onlarla alay edebilirim deme hakkını verir.
evet insanlar eleştirilebilirler, yaptıkları şeyler doğru bulunmayabilir. ve bunu ifade etmek herkesin hakkıdır. lakin hakaret edip alay etmeye çalışmak hiç kimseye bir fayda getirmeyecektir. sadece yapılan eleştiri haklı bile olsa bunun gözardı edilmesini sebebiyet verecektir. aynı şekilde bu toplumsal kutuplaşmayı da beraberinde getirecektir.
yaşından dolayı değil yaptıklarından, sayısız ülkede türk bayrağını dalgalandırıp kendi kültür ve terbiyemizin insanlara anlatılıp aktarılmasına vesile olmasından dolayı gereken hürmettir.
vurgulanması gereken akıllığından ziyade çok iyi bir backgroundunun olmasıdır. hadis bilgisi, küçük yaşlarda kuranı ezberlemesi, sahabi bilgisi gibi daha birçok saha da gerçekten çok üst düzey bir dini altyapıya sahiptir.
heralde akıllı olmasını da, inandığı şeyde kendini çok iyi yetiştirmesinden geliyordur diyebiliriz.
hiç bir zaman doğruluğu ispatlanamayacak önerme ve genellemedir. nereden biliyorsun okunmadan eksilenmediğni veya eksileyen herkesin şakirt olduğunu?
ayrıca ateist entry sahipleri* neden eksilenmekten bu kadar gocunuyorlar diye de o zaman karşı soru üretir.
arkadaş bir fikrin mi var? beğenen bunu ifade eder artılar. beğnemeyen de bunu ifade eder eksiler. gereksiz yere tartışmaya girmenin lüzümü yoktur.
dışarı da beyan edilemeyen fikirlerin burada özgürce söylenilme imkanı bulunmasından dolayı eksilenmeye dahi tahammmülün olmaması kişinin kendi kendini ele vermesidir.