Uludağ psikolojiyi tercih etmeme sebebidir kendisi. Bu adam orada hocayken gidip de bölüm okumaya çalışmayın. Emeklerinize yazık olur.. Dünyada ileri gelen bilişsel psikologlar dan yazmış biri afedersin ama Bi tarafımla güldüm.
umarım o yoklukta malum vatandaşın kısa şortundan tahrik olup kendisine tecavüz etmezler. çünkü kendisi kısa etek giyenlerin tecavüzü hakettiğini söylüyordu zamanında.
söz konusu sonuçlar kılıçdaroğlunun mağlubiyeti olarak tanımlanamayacağı için geçersiz önermedir. bir deli kuyuya taş attı, bu adam da* herkes gibi deliye deli demiş ve haliyle taşkın hareketlerinin önüne geçmeye çalışmıştır hepsi bu. olayın çıkış noktasına baktığınızda ortada kılıçdaroğlu ile birlikte yarışılmak üzere yola çıkılmış bir iddia yoktu, birileri durup dururken "başkan olcam ben" diye başımıza iş çıkardı, kendileri yazdı kendileri oynadılar. kendi götlerinin keyfine bu projeye milyon dolarlar yatırdılar. hileyle hurdayla da zorla oylamaya sokup yine hile hurdayla yüksek sonuç elde ettiler. buna da galibiyet dediler. yersen.
ulan arkadaş şu sözlüğe bir daha entry girmeyeyim diyorum, ama gün geçmiyor ki bir cahil daha beni aydınlat beni aydınlat diye yırtınmasın.
öncelikle tanım: osmanlı yeniden kurulsa anca tebaa olabilecek çomar söylemidir.
birisi şu arkadaşa osmanlı yeniden kurulursa hayatının topkapı sarayının bahçesinde şehzade kardeşleriyle kaplumbağa yarışı yapıp akşama haremde o piti piti yaparak geçmeyeceğini anlatsın.
canım benim anlamadığın nokta ne biliyor musun? sen böyle şaşalı osmanlıya özeniyorsun, üstüne uzun padişah kaftanını kafana kocaman kavuğu geçiriyorsun ve işte benim şanlı tarihim diye sarayı anıyorsun ama senin atalarının çok üzülerek söylüyorum ki kaftan veya kavuk giymekle pek alakası yoktu. bırak haremi, sarayı; bir dönüm arazisi varsa ona da devlet el koymuş, üzerinden istediği kadar maaş veriyordu kendisine. aç bilaç yaşıyordu. bir haksızlığa uğrasa hakkını arayacak doğru düzgün kimse yoktu. bir davası varsa ve kadı taraflıysa ya da cebi yağlandıysa seni çok kolay bir şekilde haksız gösterip kelleni koltuğuna koyabilirdi. çünkü hukuk sistemi denen şey yoktu. o şanlı, yüce padişahının huzuruna çıktın diyelim o da sana acımazdı emin ol. o anki ruh durumuna göre alın kellesini diyip seni de sülaleni de idam ettirip akşama ziyafet sofrasında keyfine bakardı.
şimdi siz bu tarihi döneme hayransınız, dış görünüşe aldanıp bunları yaşayıp görmediğiniz için. ama emin olun o zamanki atalarınız yani tebaa, "padişahım çok yaşa" "padişahım çok yaşa" diye yalanıyorduysa padişahı çok sevdiğinden değildi, korkusundan veya padişah bize zulum etmesin derdindendi.
bu mu özlediğiniz hayat? düşünün bir sistem var size özgürlük, seçme seçilme hakkı veriyor, seni skene dur bakalım deme hakkı veriyor ama sen yok ben skilmeyi seviyorum diyorsun. bu kadar mı aşağılık duygusuna sahipsiniz?
osmanlı bi taraflarınıza girsin alın. ne osmanlıymış.
şu an bu entry ile yaptığım eylemdir. 8 yıldır burada güzel kaliteli entryler gördüğümüz oldu. ama sonra bir sabah uyandık ki burası adeta bir sürü ergen ve yetişkinin(!) mastürbasyon yapmak üzere kullandığı, inci sözlük tadında bir porno sitesi olmuş.
aklı başında olan tüm yazarların (ki bu küçük bir kesim demek oluyor) bu (bkz: id) yuvasından kurtulması dileğiyle.
kendine napıyorsa yapsın da takipçi kazanmak için sürekli bebeğinin fotoğrafını paylaşan o çocuğa o fotoğrafları çekebilmek için eziyet eden annelere çok kızıyorum. bunun aşırısı da bir istismar.
haydaa: başlık başıma kaldı teşekkürler.
korkma hayvan gibi sev, seviş, gez, eğlen, evlen. taktik kasmaya çalışma o zaman ilişki oyuncağa döner. rahat ol aç tüm kapılarını, ya şu bu olursa diye yaşama aşkı.
"istanbul'da Alpaslan Anadolu Lisesi din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni Durmuş Çebi, "Dersimde örtünebilirsiniz" diyerek öğrencilere bone ve türban dağıttı. Öğrencilerin çoğu bu isteğe uymazken sınıflarda birkaç öğrenci türbanla derse girmeye başladı
Aydınlık’tan Özlem Konur Usta’nın haberine göre; istanbul Pendik'te yer alan Alpaslan Anadolu Lisesi'nde din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni Durmuş Çebi kız öğrencilere bone ve türban dağıttı. Geçen hafta yaşanan olaya veliler tepki gösterdi.
Alpaslan Anadolu Lisesi Müdürü Serdar Paşaoğlu ise "Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni Durmuş Çebi'nin derste öğrencilere türban dağıttığı doğru mu?" sorusuna, "Bu böyle olmaz. Bu ne kadar çirkin bir uslüp" diyerek telefonu Aydınlık muhabirinin yüzüne kapattı.
DAHA ÖNCE DE KUTLU DOĞUM PROGRAMI DÜZENLEMiŞTi
Aydınlık'a konuşan Eğitim iş istanbul 2 Nolu Şube Başkanı Mehmet Yeşildağ, "Türban artık anaokullarına kadar indi. Bundan bir sonraki adım, kendi sendikalarının da isteği olan karma eğitime son vermek. Bu çağda okulları imam hatibe çevirdiler" diyerek tepki gösterdi.
Durmuş Çebi, daha önce de Pendik Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nde kutlu doğum programı düzenlemişti. Çebi'nin önderliğinde düzenlenen programda, Kuranı Kerim tilavetinin yanı sıra öğrenciler dualar etmişti. "
benim de asgari ücrete anam belleniyor biliyor musun? ama yaptığım işi sevmediğim zamanlarda bile kendimden zayıf gördüğüm birine "kes beni konuşturma işim var" demiyorum. kimseyi incitmemeye ve alacağı hizmeti aksatmamaya çalışıyorum. çalıştığımın karşılığını da alamıyorum para olarak. ama ucuz ücrete böyle muamele lan diyip müşteriyi kaçırmıyorum. bırakın artık bu yanlışlardan yakınan insanlara, emeğin değerini bilmeyen şımarık insan muamelesi yapmayı. eğitimsiz olduğu için ya da hammallık yaptığı için kimse kimseye bir yüklenmede bulunmuyor. tam tersi senin yüksek hizmet beklediğimizi savunduğun insan karşısındaki bir kadın olduğu için ona yükleniyor. erkek olsam "kes beni konuşturma" diyemezdi bunu hepimiz biliyoruz. şimdi yanlışını düzeltmesi gereken kim bu durumda?
eğitimli eğitimsiz, fakir zengin herkes bir toplumda nasıl yaşaması gerektiğini öğrenmeli, önce insan sonra çalışan olarak.
ne komiksiniz, adamların arabası kurşunlanıyor, şike tuzağı yapılıyor yazıyorsunuz sonra bunu fenerbahçenin cenabetliğine nazara falan bağlıyorsunuz. iginçmiş.
normalde 2 gün önce gelmesi gereken kargom bugün geldi (sipariş takipten incelediğimde kargo şirketine 2 gün önceden teslim edilmişti) ve 3. gün gelip evde bulamadık gidiyoruz diye arıyorlar. ben de 2 gündür tüm gün kargo bekledim. ertesi günü de şansa atmamak için apartmandaki akrabamdan rica ettim kargo gelirse arıycam hemen alırsın diye anlaştık.
neyse kargo görevlisine "aa durun komşum teslim alacak hemen söyleyeyim insin" dediğim halde "biz sekiz gargo taşşıyos bekleyemeyiz çoktan yola çıktık" dedi kargo görevlisi. üstüne güzellikle rica ediyorum, "lütfen bakın daha sonra şubeden almam çok zor iş saatlerime uymuyor, arabaya binmeyin gitmeyin hemen" diye yalvardım resmen. "yoh biz çohtan çıhtık bağyan" diyor. akrabam o sırada inmiş bile tabi zilin sesini duyup benim aramama kalmadan. bunların hepsi 30 saniye içinde oluyor siz düşünün. ben böyle bir ego görmedim. bu imkansızlık değil bildiğin egodur.
benim hala "ne olacak bir sokak dönün hemen bırakıverin" diye ısrar etmem üzerine "konuşturma beni kes bağyan elimde kargom var" diye azar çekmeye çalışıyor utanmaz. ofislerini arıyorum açan yok. on dakika sonra biri açıyor şansa ve şikayetimi ancak dile getirebiliyorum. neyseki ofisteki kadın bana hak verdi çokça özürler dedi. hatalarını telafi etmek için yarın teslim edeceklerini söyledi. inşallah dediklerini yaparlar.
o kargo görevlisi bu rahatlığa sahipse daha önce de bunu yapmış ve işinden olmamış demektir. bu rahatlığı ona veren işleyişinden dolayı yurtiçi kargo hakkında zaten olumlu olmayan düşüncelerim daha da olumsuzlaştı.
bu ülkede bir allahın kulu da işini düzgün yapsın ama yok, herkes bi acayip.
sonuna üç nokta koydum mu daha da kendinden geçen insandır. sosyal medyada şiirleşerek anlaşan duygusallar var bir de onlara hiç girmiyorum bile. 40 kere okusam anlamadığım şiirden hayatın anlamını çıkarıyor kendince. aslında o da anlamıyor ama farklıyım imajı verecek ya. hele o sona konan üç noktaya hep gıcık oluyorum. ne oluyor yani üç nokta koyunca?
"jaluzinin salkımları tadında ay ışığı altında raks eden çocukluğum..." bu ne amk. senin jaluzine de üç noktana da sıçayım.
" duvar ve ben... fısıldıyordu duvar... sessizce ve usulca..." yani? çıkarmamız gereken sonuç?
" ey sevgili... lavabomdan topladığım saç tellerinle seviştim bu gece... aşk bir hece..." aşk bir sudur iç iç kudur daha iyi yani.