hipnozcu
332 (çok gezmiş çok okumuş)
sekizinci nesil yazar 25 takipçi 420.61 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    tekrarlanan yedi

    1.
  1. Fatiha suresi 'dir.

    Hicr suresi 87. Ayette rabbülalemin şöyle der; "Andolsun ki biz sana, tekrarlanan yedi âyeti ve pek büyük olan Kur'ân'ı verdik."

    Bu anlatımda yer alabilmek için "tekrarlayan" olabilmeli insan. "Bu tanımdaki kişi benim, bunlar bana verildi" diyebilmek için yaşamalı.
    0 ...
  2. 21 yüzyılda hala kola içilebiliyor olması

    1.
  3. enteresandır. 21.yüzyıla gelmişiz, teknoloji ve bilgi çağı yaşıyoruz hatta utanmasalar artık atomun da atomunu çıkaracaklar fakat hala kola nın içinde ne var bilinemiyor he? güldürmeyin beni. e o zaman akla şu soru geliyor; ''içindekinin bilinmemesi mi gerekiyor acaba?'' şahsen naçizane fikrim insanları aptal yerine koyduğudur. ramazan aylarında yaptığı reklamlar filan inanılmaz itici, bir de tutup kutuların üzerine isimler filan yazdılar. bu nasıl bir küçümsemedir! şimdi bir de markanın ismini türkçe yazmaya başladılar. - bu türkler de fazla oluyor john - neden corc - markanın ismini türkçe ye çevirdik de satışlar inanılmaz arttı. ben şu teknoloji çağında bir sıvının içinde hangi maddeler var bilinememesine inanmıyorum. bu doğrultudan yola çıkarsak bunun bilinmediği değil bilinilmemesi için saklandığını düşünürüm. saklandığına inanırsam içinde bilinilmemesi gereken bir madde olduğu ve bu madde bilinildiğinde (zararlıysa) bir daha kimseninnin kola içmeyeceğini düşünürüm. ki içinde bulunduğu söylenen florit denilen madde araştırıldığında sonu taa illuminati'lere, küresel güçlere çıkıyor. yıl olmuş 2014 ve biz hala kola içiyoruz. afiyet olsun.
    (bkz: florit)
    0 ...
  4. istanbul daki en iyi manzara

    1.
  5. bir kadının gözlerindedir.

    baksan aşktan erir, bakmasan özler kahrolursun.

    demişler ya mecnun'a; ''leyla leyla dedin bu muydu aşık olduğun leyla?''
    o da cevap vermiş; ''leyla'yı bir de mecnun gözünden görebilseydiniz keşke''.
    0 ...
  6. normal maaş alıp sgk sı asgariden görünen işçi

    1.
  7. son söyleyeceğimi başta söylemeliyim ki bu aleni bir hırsızlıktır!!! etrafımdaki insanların çoğunun mensup olduğu mağdurlar grubu. yüzdeye vursam yüzde 75 lere tekabül eder ki facia. şimdi bunu yapan patronlara soruyorum;
    be amına kodumu patronu! - sen bana asgari maaş mı veriyorsun?
    - hayır
    - be orospuçocuğu! o zaman neden sigorta primimi düşük ödeyip emekli olacağım zamanki maaşlarımdan çalıyorsun? neden hakkım neyse, ödenmesi gereken prim neyse onu ödemiyorsun? senin amına koyim ben! hırsız.

    burada en masum olan işçidir. neden? çünkü hakkını arayamıyor. aramaya kalksa kapıya koyuluyor. ''bizim şartlarımıza uygun çalışacak tonla adam var'' cevabını alıyor.

    burdaki en masum olmayan en numaracı ve kahpeliğe göz yuman ise devlettir devlet!! ulan dalyarak sen bireysel emeklilik sistemine yüzde 25 katkıda bulunacağına kendi sgk na yüksek prim yatırmaları için o götveren patronlara katkıda bulunsana! neymiş devlet önlem almış maaşlar artık bankalara yatıyormuş. yarrak almış ne önlemi. adam maaşın asgari ücrete tekabül eden kısmını bankaya yatırıyor gerisini elden veriyor. sikerim öyle önlemi. canınız istese bir dakikada düzeltirsiniz bunu amk!
    1 ...
  8. insanın özü aslında iyidir

    1.
  9. dosdoğru önerme. allah insanı yarattığında iyi ve kötüyü de yarattı ve insana karar mekanizmasını sundu. buna irade dediler. neydi irade? nefs ve ruha verilen yüzde elli-elli oy hakkını yönetmek.
    mesela? nefs içki içip sarhoş olmak istedi diyelim, ruh da bunun kötülüğe hizmet edeceğini belirterek buna karşı çıktı. ikisinin da yüzde ellişer oy hakları var ve bu durumda taraflardan biri diğerine üstün gelemiyor. iste burada insanoğlu devreye giriyor. irade dediğimiz nane, oran ayarlaması yapıyor. allah'in rahmeti de burada ortaya çıkıyor aslında. neden? çünkü oylamaya o da katılıyor ve koskoca yaradan kurallara uyuyor yalnız bir oy kullunarak. oyunu bozmuyor. birden fazla oy kullanıp seni iyiye yönelterek oynadığın irade oyununu bozmuyor. bu yüzden genele ve öze baktığımızda insanoğlu iyidir. içine üflenen ruh sayesinde, bahsedilen rahmet sayesindedir bu! hee insanoğlü nankör tabi. her zaman yaptığı gibi oylamada da adil davranmıyor. oylama yüzde elli-elli olduğunda nefsten yana olup nefsin oyunu (atıyorum) ellibeşe çekip ruhu kırkbeş de bırakıyor. allah'ın kurallara uyup senle sen olmasını hiçe sayarak nefs'i, yani şeytan'ı galip, tövbe haşa allah'ı çırak çıkarıyor. allah bu duruma müdahale etmiyor ve gönderdiği kitaptaki kurallar dahilinde bir yargı sistemi olduğunu da tekrar tekrar hatırlatıyor.

    insan özünde iyi bir varlık aslında. fakat herkes insan olamıyor. nefs 5 yaşında bir çocuk gibi ve şeytan yaptığı vaatlerle onu çok çabuk kandırıyor ve oylama açmasını sağlıyor. insanın işi zor yani. hep oylama ve hep adaletli davranmayı becerebilmeli yani. belki ism-i azam içinde de allah'ın adl isminin olduğunun söylenmesi de burdaki adalet sistemi ile alakalıdır. bilemiyoruz.
    1 ...
  10. işyeri tuvaletinde sesli osurmak

    1.
  11. en büyük zevklerimden biridir. tuvaletin içinde ikisi bayanlara olmak üzere üç tuvalet var ve hepsi yanyana. hepsi ortaklaşa kullanılan üç de lavabo var. tuvalete girdiğim zaman olabildiğince sesli osurur ve hiçbirşey olmamış gibi davranırım. tuvaletteki iş arkadaşlarım sanki osurulacak son yer burasıymış gibi mal mal birbirlerine bakarlar ve bundan psikopatça bir zevk alırım. deneyin seveceksiniz. sanki dünyadaki tek osuran benim amk!

    insanların kendilerinin de yaptığı bir şeyi olabilitesine en uygun yerde yapan birine şaşırmaları şaşırtıcı değil mi?
    7 ...
  12. sigaranın mantıken açıklanamayan yararı

    1.
  13. başlığı gördüğünüzde güldüğünüzü ve "hasiktir lan sigaranin yararı mı olur? kimbilir ne taşak" dediğinizi duyar gibiyim. ama durum farklı!

    şimdi bankada çalışan bir gişe elemanı düşünelim. sigara içicisi. açılış ile kapanış arasında ortalama 10 adet sigara içiyor. yerinden kalkma ile oturma arası ortalama 6 dakika diyelim. yani günde sigara icin 60 dakika (1 saat) harcayabiliyor.

    diğer bir gişe elemanı ise sigara içmiyor ve içen arkadaşından her gün 60 dakika fazla çalışıyor. aynı parayı alıyorlar. peki içmeyen eleman ben günde 50 dakika hava almaya çıkıcam dese izin verirler mi? vermezler! peki hadi diyelim verdiler. hangisi daha fazla süre çalışmış olacak? yine içmeyen! 50 dakika da demesin ben günde yarım saat hava alacağım desin ne derler? ne havası birader! kapının önüne koyarız alırsın havanı.

    e mantığını, mantığımızı sikeyim birader! hani sigaranın yararı yoktu! bu mantıksızlığı açıklayın o zaman!
    3 ...
  14. asaf bin berhaya

    1.
  15. hz. süleyman'ın belkıs'ın tahtını kim buraya getirebilir demesi üzerine cinlerden bir ifrit tahtı getirebileceğini söyler fakat süleyman peygamber bu görevi başkasına verir. bu kişinin asaf bin berhaya olduğu söylenir.
    1 ...
  16. d harfi

    1.
  17. titreşimi en güçlü harf. güçlü olan sevilir. örneğin "güçlü olan yaradan ile güçsüz olan kul arasındaki sevgi" gibi. rahman'ın kullarını seven ve onlar tarafından sevilen anlamına gelen vedud ismindeki iki tane "d" harfinde olduğu gibi. bu ilmi bilen ve kötüye kullanan lanetlilerin "bank reserv" i ele geçirdiklerinde basacakları paraya dolar ismi verdikleri gibi.
    0 ...
  18. yaşlandıkça kahverengi sever insan

    1.
  19. toprağa doğru çıkılan yolculukta, varış yerinin yaklaştığının ilk işaretidir. aslında topraktan başlayan yolculukta kahverengine yeterince doyduğunu sanarak gelir dünyaya insan. zaten ebeveynler de tatsın diye dünyanın renklerini; renklere büründürürler ilk günlerinde bu minik misafirleri. gel zaman git zaman ademoğlu büyür, gelişir, bütün renklerden tadar, hatta bıkar. içindeki coşku azalır ve yaşlanır. işte o zamanlarda, yolculuğa çıktığı ilk günleri getirir de aklına, dünyanın renklerine ne kadar boş heveslerle tutkulanmış olduğunu fark edip ağlatır ruhunu belki de. nafiledir artık beyhude çabalar. ruh bedene söyleyemez belki, aynı dilden anlatamaz ama, bir bakmış ki insanlar, yaşlandıkça çoğalmış kahverengi giysileri.
    1 ...
  20. teknolojinin gelişmesinin abartıldığı gerçeği

    1.
  21. facebook'u, twitter'i ve akıllı telefonları gelişme sandığımızdan bir güzel kandırılmaktayız dostlar. üzgünüm. bilgisayar bir teknolojik alet değil bulunmasına çok geç kalınmış olan gelişmiş bir not defteridir. sistemsel anlamda bağımlılığı olmasa bilgisayar olmadan da hayat devam eder çok rahat. ve o akıllı telefonlarınız birden elinizden alınıp tekrar sadece arayan ve mesaj yazan bir telefon verilse, facebook' unuz, twitter' ınız kaybolsa aaa teknoloji ne kadar geriledi mi diyeceksiniz? teknoloji bu mu yani?
    0 ...
  22. şeytana düşmanlık için öneriler

    1.
  23. teknoloji diye bize yutturdukları şey aslında günah kavramını normalleştirme çabasından başka bir şey değil.
    mesela twitter; tam bir gıybet makinası. herkes birbirinin hakkında konuşuyor. başka da bir nane yok. insan başkalarıyla ilgilenmekten kendisi ile ilgilenemiyor.
    kendini tanımaktan uzaklaşan insan yönlendirilmeye müsait hale getiriliyor.

    apple'daki ısırılmış elma havva'nın ısırdığı elmaya ne kadar da benziyor. sanki şeytan gözümüze sokar gibi, o ilk günahı unutmamamız için yırtınıyor. beceriyor da.

    allah o günahtan sonra insan ve şeytan'ı kovarken "inin o zaman birbirinize düşman olarak" demiş ve düşmanlığı kıyamete kadar sürecek bu ikiliyi dünya'ya göndermişti. şeytan o günü asla unutamıyor. elma her yerde. ilk başarısı onun o. ve unutmadığı bir şey daha var ki o da "birbirinize düşman olarak" cümlesi. şeytan insana düşmanlığını konuşturuyor. saygı duyulası bir çaba ile hem de. insan ise kendinden bile uzaklaşmış. derdi birbiri ile. gıybet makinası elinden düşmüyor. ve ısırılmış elma logosu.

    malum dolunay her ayın 3 günü bize kendisini gösteriyor. hicri takvime göre her ayın 13, 14 ve 15 i. sekmeden her ay bu böyle. ve yine dolunay denizlerde gel-git yaratıyor. yani suya etkisi var. ve enteresandır dünya'daki her ülkede dolunayın olduğu o 3 gün suç oranları da artıyor. vücudunun yüzde 70 i de su olan insan, dolunaydan etkilenip içsel bir gel-git yaşıyor. yani şeytan'a ay içerisinde en sevdiğin günler hangisi diye sorulsa vereceği cevap dolunay günleri olacaktır. bu net ve basit.

    aslında insana çok da güzel bir fırsat bu şeytan'a düşmanlık yapabilmek için. insan sadece o günlerde oruç tutup şeytan'a düşmanlığını gösterip günahtan sakınsa, yarın allah'ın soracağı "şeytan'a ne düşmanlık yaptın?" sorusuna vereceği güzel bir cevabı olabilir. yoksa elmalar armutlar birbirine karışmış. bu kadar pasifize olmuş bir insanoğlu, kendini bile tanımaktan muzdarip iken kulluğu hakkı ile yapması nasıl beklenebilir.

    bu aynı şuna benziyor; ibrahim peygamber ateşe atılmaya hazırlanırken bir karınca bir damla su ile ateşe yürüyormuş. sormuşlar; nereye? ibrahim'i ateşe atacaklarmış, oraya su götürüyorum diye cevaplamış. yahu demişler senin götüreceğin bir damla sudan ne olur? olsun demiş karınca, en azından tarafımız belli olsun.

    işte dolunayda insanın yakaladığı fırsat tam da budur!
    2 ...
  24. salih şaban

    1.
  25. çevirmen. siz siz olun aliya izzet begovic'in "doğu batı arasında islam" kitabını bu çevirmenin kitabından okumaya kalkmayın. çünkü yapamayacaksınız. beyefendinin kendisine de bir çevirmen gerekiyor.
    0 ...
  26. bay ve bayan sahte duyarlı

    1.
  27. als hastalığı için meydan okuma oyununa zevkle katılır fakat 1 lira vermez. bedavaya reklamını yapar.

    yazar/çizer soma'ydı, geziydi ama götünü kaldırıp bir faailyete girmez.
    evinde gücü nisbetinde pahalı birasını yudumlarken dile getirir tepkisini.

    soma soma diye ortalığın anasını siker ama soma'ya bir şey gönder denildiğinde devlet ne güne duruyor der.

    sahada koşan futbolcuya saydırır mesela; "ulan amk çocuğu o göt göbek ne öyle aldığının hakkını versene" tabii. kendi göbeğini görmez ve fırça yer karısından yatakta. fazla kilodan, performanssızlıktan.

    berkin elvan'ın cenazesine katılır, selfi çekip facebook'una koyar fakat sorsan ne ailesine bir yardımı olmuştur ne de cenazeye bir omuz atmıştır.

    iki poşet bira ve yağlı çerezleri, cipsleriyle döner evine ve akşama doğru öyle cümleler yazmıştır ki takıldığı internet sitesine, tanımasan oy verirsin amk sahtesine! daha neler neler!
    1 ...
  28. şeytan ve iyi doğru tuzağı

    1.
  29. insanoğlu, "iyi insan olabilmek" ile "doğru insan olabilmek" arasındaki farkı ayırabilme yeteneğini şeytan'a kaptırmış olmasa idi, bütün sorunu tek seferde çözebilecekti aslında.

    şeytan yine iş başında..

    iyilik nedir önce ona bakalım.
    kabaca; karşılık beklemeden insan ya da insanlara yapılan, gizlice yapılırsa daha makbul, fakat açıktan yapılırsa da bir mahzuru olmayan fiil.

    ya doğruluk?
    doğruluk da iyiliğe paraleldir diyenleri duyar gibiyim. şeytan kulaklarına fısıldadı bile. hayır doğruluk iyilik değildir. bir karşılığı mutlaka vardır doğruluğun. döner dolaşır seni bulur. iyilikte de karşılık beklemesek de bir karşılık gelebilir evet. ama doğrulukta karşılığı mutlaka ama mutlaka vardır. doğruluk olmazsa olmazdır! kaçarı olmayandır.

    yazının başında dediğim gibi bu iki olguyu ayırabilme yeteneğimizi şeytan'ın elinden koparıp alabilirsek aslında iyilik dediğimiz doğruları harekete geçirip insanlık adına büyük bir adım atabiliriz.

    teyit edilmiş doğru, insana zor gelmeyebilir. kırmızı ışıkta durmak buna örnektir.

    ama teyit edilmiş iyilik insana zor gelebilir. lastiğini değiştirmekte zorlanan birine yardım etmek buna örnek olabilir. herkes bakar ama çok az kişi iyilik olsun diye yardım için durur.

    şeytan boş durmamış ve algılarla oynayarak bazı doğruları iyi, bazı iyileri de doğru yapmış aslında. böylece bazı doğrular karşılığı beklenmeden yapıldığı algısı ile insana zor gelmeye, bazı iyiler de karşılıkları beklenen doğrulara dönüşmüş.

    peki allah bu savaşın neresinde? allah bu savaşa kur'an'ı kerim'i göndererek sonsuza kadar katıldığını ayetlerde belirtmiş.

    yunus 57 de şöyle diyor; "ey insanlar! size rabbinizden bir öğüt, gönüller derdine bir şifa, müminlere bir hidayet ve rahmet geldi."

    işte bu müjde ile savaşa katıldı hak teala. doğrularla iyileri karıştıran şeytan'a cevap olarak, unutkan insana yazılı olarak gönderdi. bakın furkan'da ne diyor;

    "uyarıldığında seni uyaran doğru söylüyorsa yok yere inatlaşma" "sözünden dönme"

    "akrabalarının hal hatırını sor, hele ihtiyacı olduğunu bildiğin"

    "fitne fesat çıkarma, laf taşıma, yerme"

    "ana baba, yakın akraba, ve yoksulun yüzünü güldür"

    "insanlara güzel söz söyle"

    "anlaşma yaptıysan uy"

    "helal ve temiz ye"

    "hiç ama hiçbir şeyde aşırıya kaçma"

    "dürüst ol sevilmek için bu şarttır"

    "sık yıkan ve temizlen"

    "öfkeni yut"

    "her zaman yumuşak huylu ve halim ol"

    "paran ile asla haram satın alma"

    "konu ne olursa olsun adil ol"

    bunlar sadece bir kısmı. bakın arkadaşlar kırmızı ışıkta durmanın doğru olduğunu teyit edip tüm toplumca durduğumuz gibi bunlar da toplumca tartışmasız uymamız gereken kurallar. bunlar iyilik değil!

    uygulamayanın, kırmızı ışıkta geçeni nasıl ayıplıyorsak o tarzda ayıplanması gereken doğrular bunlar. karşılığı olan doğrular.

    peki iyi?

    "para ile hayır yap" bakın bu iyi.

    " allah mescitlerine yardım et" bu da iyi.

    "hayır işlerinde yarış" bu başlı başına iyi.

    "gönüllü iyilik yap" adı üstünde gönüllü.

    ya da; "verdiğin şey ya da meta sana verildiğinde seveceğin bir şey olmalı" ya da "sevdiğiniz şeylerden vermeden iyiye eremezsiniz"

    biliyorum kafanızı karıştırdım ve komplike bir yazı olmadı fakat ne demek istediğimi anladığınızı biliyorum. doğru bir tanedir ve uygulanması kaçınılmazdır. fakat iyi sonsuzdur. o farklıdır. fakat doğruları uygulamayan biri için iyilik bir hiçtir. doğrular olmadan iyiler olmaz. ama iyiler olmadan doğrular pek tabi olabilir. hatta olmalıdır.

    kırmızı ışıkta durmak bir doğrudur. kesinlikle uygulanmalıdır. yolda yatan bir köpeğin hasta olup olmadığını kontrol etmek ise bir iyidir. kontrol etmeyen birine neden etmedin diye sorulmaz, ayıplanamaz.

    bir de şöyle bakalım. kırmızıda durmayıp son sürat geçerek doğruyu uygulamayan biri 300 metre ötede yerde yatan bir kuş için durup onu veterinere götürdüğünü düşünün.

    doğrusuz bir iyi onu iyi yapmayacaktır.

    işte şeytan doğrularla iyileri o yüzden birbirine karıştırdı.

    bizi doğrulardan uzaklaştırarak iyileri serbest bıraktı. vicdanımızı rahatlatmak için iyiyi kullanıp rahatlıyoruz. doğrulardan yoksunuz.

    kırmızı ışıkta geçip yolda kalan birinin inip arabasını itmemiz bu yüzden.

    iyiyiz zannediyoruz.

    şeytan insanı "iyilikle" günaha sokar. doğruluğu kaybedersin farkında olmadan!
    0 ...
  30. insan çıplak

    1.
  31. "Kral çıplak"ın orijinal versiyonudur. insanı yorar da yorar..

    kafamda deli sorular.

    insanoğlu neden susulacak yerde konuşurken, konuşulacak yerde susar?
    uç bir örnek ile kütüphanede vırvır konuşan insanların tatilde sessizce kitap okumaya çalışmasını gösterebiliriz.

    haksızlık karşısında neden sessiz kalırız peki? korku? bencillik?

    peki bozguncuların değiştirdiği atasözlerinin etkisi var mi bu payda?
    "bana dokunmayan yılan bin yaşasın" mı?, "haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır" mı yoksa?

    insanoğlu gerçekten zalim ve cimri mi? maddi cimrilik tamam da bir de manevi cimrilik mi türedi? yoksa zaten var mıydı? Söyleyeceği cümlede bile cimrilik yapmak da neyin nesi?

    çıplak kral giyinik mi?

    ne demiş rahman isra 100. ayette; "de ki; eğer rahmet hazinelerine sahip olsaydınız, harcanıp tükenecek korkusu ile onu mutlaka elinizde tutardınız. insan çok cimridir"

    insandan istersen seni sevmez! ya rahman'dan istersen?

    furkan suresi 77. ayette cevabını bulabiliyoruz; "dualarınız olmasa rabbim size ne diye değer versin. yalanladınız; bu yüzden azap size kaçınılmaz olacaktır.

    rahman'dan istersen seni sever!

    gerçekten bu kadar kötü müyüz? allah ibrahim suresi 34. ayette;

    "insan gerçekten çok zalim, nankör ve inkarcıdır"

    derken, insan düşünmeden edemiyor. doğayı bile tahrip eden insan; hayvanları, hayal ve din sahibi yapabilseydik eğer gözlerinde şeytan figürü olarak insanı canlandırır mıydı?

    beyaz atlı prens hayranı insan, neden güzel günlerin gelmesini beyhude bir ümitle bekler? neden kendisi onlara koşmaz, yürümez?

    "uff her şey üstüme geliyor" diyen biri neden kendisinin ters şeritte olduğunu fark etmez? konuşmaması gereken yerde kendini tutamayıp, kendisinin de sahip olduğu bir ayıbı neden başkasında gördüğünde ayıplamak gibi bir cehalete düşer? neden bunu kendine yakıştırır?

    elbise seçerken onu giy/bunu çıkar, kendisine yakışanı bulmak için akşama kadar yırtınabilirken neden kullanacağı cümleleri yakışıp yakışmamasına bakmaksızın hemen geçirir üstüne?

    bu, kendi kendisine yaptığı bir ikiyüzlülük değil de nedir? neden başkasından ikiyüzlülük gördüğünde küsebilen insan, kendi kendine ikiyüzlülük yaptığında kendine küsmez?

    neden kin, nefret, hırs ve intikam ile başarılı olunduğunu bilir de mutlu olunamadığını bilmez? neden oturmuş kişilikleri kimin karşısında ayağa kalkması gerektiğini bilmez?

    neden ibrahim peygamber gibi, kafa kesen nemrut'a kral çıplak diyemez?

    kafamda deli sorular. Fakat insan çıplak!!!
    0 ...
  32. cennetteki elmanın yasaklanma nedeni

    1.
  33. imtihan olabilir.
    allah cennette bir serbestlik vermiş ve "yiyin için ve ne isterseniz yapın fakat bir tek şu ağaca yaklaşmayın" derken, bakın size istediğiniz kadar serbestlik, fakat size bir yasak koyarak beni unutmama seçeneğini de ortaya bırakıyorum. bir yasağa karşı sınırsızlık. alın size allah'ın rahmeti ve adaletinin göstergesi. bakalım "ben" sınırsız kere dürüst ve adaletli iken, sen bir kere dürüst olup sözünde duracak mısın? der gibi.

    bezm-i elest'te de böyle bir söz var işte, hatırlasana; "ben sizin rab' biniz değil miyim dediğimde, nur'u muhammed (sav) bağırmadı mı "bizim allah'ımız sensin!"

    insanoğlu' nun ilk sınavıydı işte.
    kırık not aldı..

    şeytan ona ihtimalleri değerlendirme ilhamı verdi. ya vesvese doğruysa dedi ve şeytan'ın kucağına oturdu.

    ilk havva düştü bu senaryonun içine. zaten erkeğin son ihtimali kadındır. son sınavı o yapar sana.

    sonra adem bir diş alayım yanılgısına düştü. ne de olsa ihtimal değerlendiriyordu. sınavda başarısız olup kaybetti. öğretmen kavramının çıktığı yer sanki. edep yerleri ortaya çıktı ve edep yerinin ortada görünmesi fıtratınca uygunsuzdu zati. hemen saklama gereği duydular sonra. ve yakalandılar. yakalarken bile üzmüyor seni. ya rabbülalemin bu nasıl bir şefkat..!!?

    tövbe edip itiraf seramonisine girdiler hemen ardından. çok affeden şanı büyük yüce allah onları affetti. "insan gerçekten zalimdir" ayeti suret buldu sanki. sınavlarında çoğu kez şeytan' mi haklı çıkıyordu yoksa! şeytan, "izzetin hakkı için onların doğru yollarının üzerine oturcam" yeminini tutuyordu sanki! hey insanoğlu! uzat eliniiiiiiiiiiiiiiiiii. şeytan'ın ipiyle kuyuya inilmez!..
    0 ...
  34. hapşıran kişiye çok yaşa demek

    1.
  35. baştan sona yanlıştır. neden?
    belli ki bunu da dilimize pelesenk etmiş bozguncular.
    tıpkı, doğrusu;
    güzel bakmak sevaptır
    olan atasözünü değiştirip tahrip ederek güzele bakmak sevaptıra dönüştürdükleri gibi.

    şimdi bunlar mantıkta mahir.

    "neden böyle?" diye sorguladığında karşına cevap olarak koyacak bir argümanları olmalı. hemen bulmuşlar;

    insan hapşırdığında yani o hapşırma anında kalbi dururmuş bir an; bu sebepten çok yaşa dermiş dost dosta. yok ya! senin demen ile nasıl olacak o iş? bari "çok yaşa inşaallah" de ki dua olsun.

    ne o allah'ın adını anmaya mı utanıyorsun? hapşıran kişiye arapça bir şey söylemene gerek yok birader. dualarını türkçe etmiyor musun?

    ilk önce şunu söylemeliyim ki hapşıran kişi madem hapşırma anında kalbi duruyor ve sonrasında yeniden çalışmaya devam ediyor,

    "kalbimi durdurup sonrasında yeniden çalıştıran allah'a hamd olsun" demelidir.

    çok mu uzun geldi? kısası var;

    "elhamdülillah"

    sen de bir daha hapşırdığım zaman çok yaşa deme birader.

    "kalpleri durdurup sonra tekrar çalıştıran allah'a hamd ederim" de.

    sen de hamd et. uzun geliyorsa sen de elhamdülillah de. 10 kişi oturuyorsak 10'umuz da elhamdülillah diyelim. hepberaber allah'a hamd edelim. durumu hayırlı bir hale getirelim. hapşırmanın diğer adı hamd etmek olsun. çok yaşa diyerek emretmeyelim kimseye. farkında olmadan fıtratımızı bozmayalım. hatta bozguncuların aksine daha da düzeltelim bozulan fıtratlarımızı. esnediğimizde, aksırdığımızda, hatta abartayım parmaklarımızı çıtlattığımızda bile hamd edelim. fena mı?

    fatiha'da, o tekrarlanan yedide, o her şeyin anahtarı yüce surede rahman ve rahim olan allah'ın adıyla (bismillahirrahmanirrahim) başladıktan sonra ne demeyi öğretiyordu mevlam bize;

    "elhamdülillahirrabilalemin.

    bütün övgüler ve hamdler yanlızca alemlerin rab'bi allah'a yapılır."

    allah'ın "ne kadar az şükrediyorsunuz" cümlesinde dersine iyi çalışan çocuk olalım o zaman. fatiha'da öğrettiği gibi. hamd edelim. alemlerin rabbina hamd etmek ne güzel. elhamdülillah!'
    1 ...
  36. sosyal medyada topluca dua ve salavat okumak

    1.
  37. çoğu kimsenin düşündüğü gibi saçmalık değildir.

    öncelikle cümledeki "çoğu kimse"den kastım inananlar arasındaki çoğu kimse için geçerli. yoksa inanmayan arkadaş için saçmalık olması gayet doğaldır. onlara sonsuz saygım var. inanmayanın inanışı kendine benimki bana. o sebepten inanmayan arkadaşların kendilerini yormasına, bize göre saçma olacak yorumlar yapmasına gerek yok. hepsine saygılar sunarım.

    şimdi temsili olarak inanan bir arkadaşımla aramızda geçen diyaloğu yazacağım. çünkü direkt konu ile alakalı.

    feysbuktan yazışıyoruz;

    - ben: dostum merhaba. peygamber efendimize toplu halde selam göndereceğiz. 1 de olur 1000 de olur; gönlünden ne koparsa. kaç adet ile katılmayı istersin?

    - dostum: feysbuktan mı la hahahahah.

    - ben: neden; bir problem mi var?

    - dostum: olm feysbuktan salavat mı olur lan? ters geldi birden.

    - ben: peki telefonla arayıp bu teklifi yapsaydım kabul eder miydin?

    - dostum: ee şey. yani, edebilirdim sanki.

    - ben: ya kapını çalarak, dostum şu hayırlı cuma gününde peygamberimize, o şanlı önderimize kaç tane salavat okumak geçer gönlünden desem. toplu halde gitmesi için dua edeceğiz desem?

    - dostum: kabul ederdim.

    - ben: ya toplu halde hep beraber oturuyor olsak, herkes gönlünden geçen sayı kadar okusa ve sayıları toplayıp "allah'ım ...şu kadar selamımız var. lütfen bunun toplu halde liderimize ulaşması için bize yardımcı ol ya rabbülalemin. şüphesiz sen yardım edenlerin en iyisisin" diye dua etsek senin için bir beis var mı?

    -dostum: hayır kesinlikle yok çok güzel bir organizasyon bu. kesinlikle katılmak isterim.

    - ben: peki iletişim olanaklarını kullanarak daha fazla selam göndermemizi neden kınadın ilk sorumda kardeşim. bunun adı feysbuk da olabilir, sms de, kapını çalarak da. ne fark eder?

    - dostum: haklısın dostum yahu hiç böyle düşünememiştim.

    evet sevgili dostlar. bunda hiçbir beis yok. hatta ahzab suresi 56. ayette şöyle der;

    + muhakkak ki allah ve melekleri, nebî'ye (peygamber'e) salat ederler. ey âmenû olanlar (ölmeden önce allah'a ulaşmayı dileyenler), siz (de) o'na salat edin! ve (o'na) teslim olarak salat edin!

    rabbülalemin' de ayetiyle bunu desteklemiş. kendi aranızda böyle hayırlı organizasyonlar yapabilir, güzel işler yapan inanan kullar olma şerefine ulaşabilirsiniz. allah yapılan güzel işleri zayi etmeyeceğini söylüyor. bu kadar emek verilen selamlar bütününün sallallahu aleyhi vessellem' e ulaştırılacağına inancım tam. bu tür organizasyon olmadan da kişinin gönülden gönderdiği selamın ulaşacağına da keza. fakat nasıl camide toplu halde kılınan namaz daha hayırlı ise toplu halde yapılan salavatlar da daha hayırlı olmaya adaydır. selam olsun bezm-i elest' in kutlu liderine.
    0 ...
  38. emanuel nashdon

    1.
  39. israil dışişleri bakanlığı yeni sözcüsü zat. "türkiye'ye aşığım" demiş. ben de "her aşık siker sevdiğini" diyorum. at yalanı sikeyim inananı misali. emanuel seni.
    0 ...
  40. furkan suresi 7 ayet

    1.
  41. "Onlar bir de şöyle diyorlar: “Bu ne biçim peygamber ki, bizler gibi yemek yiyor, çarşılarda dolaşıyor? O'na kendisiyle birlikte, uyarıcı olarak görünür bir melek gönderilseydi ya."

    irdelediğimizde: zihinlerinin güce karşı gözardı edilemez bir zaafı gözüküyor. fakat bu gücün sahibi bir beşer değil, heybetli bir melek olsun istiyor, öyle tahayyül ediyorlar. aslında o'nun bir melek olmasını istemelerinin nedeni o'nu yönetme ve o'na istediklerini yaptırma hayalidir. şeytan vesvese kağıtlarını kardıktan sonra ortaya yakın bir yerlerden keser, "hayal" kartı çıkar. sonradan düşündüğünde, neden öyle bir hayal kurma gereği duyduğunu, bir türlü bulamazsın.
    0 ...
  42. ölümün diğer adı

    1.
  43. itaat kulağıyla işitip teslim olanlar için pişmanlıktır. çünkü daha yapacak iyi işleri ve almak istediği sevapları, dereceleri vardır. inanmayıp iyi işlerden bihaber kimseler için de pişmanlıktır ölüm. artık tüm kapılar kapalıdır. başına gelecekleri beklemekten başka çaresi yoktur. ikinci bir şans da yoktur. telafi beyhudeleşir. inanan için bir adı da umuttur. inanmayan için ise değişmez.
    0 ...
  44. öğretilmiş ahlaksızlık

    1.
  45. algılarıyla oynanan insanoğlu bazen o kadar farkındalığını yitirir ki, çoğu zaman manüple karşısında doğrularını kaybeder ve onların yerlerine de yıllara göre ya da "zamana göre yaşamak"ı koyar.

    hemen bir örnek ile ne anlatmak istediğimi ifade etmeye çalışayım;

    32 yaşlarındaki bir kızın yanındaki arkadaşına şu şekilde dert yanması ne kadar da öğrenilmiş ahlak ile öğretilmiş ahlaksızlık arasında kaldığını gösteriyor.

    "bana 60'larda yaşıyorsun dedi sibel. adam açık açık cinsel tatminimi seninle yaşamazsam birisiyle yaşamak zorundayım. seni aldatırsam bana darılma dedi. of ne yapacağım ben? ondan hoşlanıyorum da. beni aldatmasına da asla dayanamam. fakat evlenmeden cinsellik yaşanması ters! böyle öğretildi bize. of ya iki ucu boklu değnek. ne yapacağım ben?"

    ne yapacağını ben söyliyeyim; bu adamı atlatacak, derin acılar çekecek ama ahlakını bozmayacak. doğrudan şaşmayacak. fakat bundan sonra tanışacağı adam da aynısını isteyecek, ondan sonraki de..

    ve hep eleştirecekler;

    "sen 60'larda mı yaşıyorsun kuzum?" adamların, öğrenilmiş ahlaklarını kaybedip öğretilmiş ahlaksızlıklara yelken açması da bu sebepten ama. oğlum sen hangi yılda yaşıyorsun sorusu bir süre sonra çağa ayak uydurmakla geçiştirilebiliyor. artık cinsellik bedava. ki sadece cinsellik de değil.

    yine kadınlarda mesela önce diz altı etekler, sonra mini etek, sonra göt yanaklarına kadar kesik şort. şöyle de bakabiliriz; önce tayt üstüne giyilen tuning, sonra külotlu çorap ayarında ince taytlar, sonra tuningleri kaldır, hoop popolar fora.

    sen tüm insanların manüplasyona düştüğü bir algı bütününde hep diz altı eteğinle gezebilir misin? sen hangi senelerde kaldın, hangi yıllarda yaşıyorsun derler. geri kafalı! modadan uzak! bağnaz! iyyyg şu eteğe bak böyle etek mi kaldı hala be. kızım sandıktan mı çıkarıyorsun bunları? sorular sorular sorular.

    "toplumun yanılgıya düşürülmesi" çalışması var ve sen birey olarak istediğin kadar düşme. toplum düşmüş ise tu kakasın.

    aslında 60'da, 70'de, 80'de yaşamak diye bir şey yok. ahlak bir tane ve değişmez. he moda mı tabi olmalı. ama moda götünü açacağına dair karar vermemeli. eteğin boyunu kısaltmamalı, rengini değiştirmeli. erkekler kısa ve dar paça pantolonlarla nereye gidiyor sanıyorsunuz. sibel can'ın oğlunu görmediniz mi? görmediyseniz açın bakın. dar ve kısa pantolon altına kadın babeti giymiş. yarın tayt da giyecek bizim yiğit oğlanlar göreceksiniz. ibneliğe özendimektir bu. moda iki erkeğin cinsel olarak birbirlerin sikmelerini, birbirlerinin pis götlerini yalamalarına karar vermemeli, sinemada filmleri yapılmamalı, bazı ülkelerde evliliklerine izin verilmemeli. ahlak sadece bir tane olmalı arkadaşlar. çünkü böyle giderse kız torunlarımız 10 yaşında iken okulda sakso çalacaklar sınıfın yakışıklı erkeğine, erkek torunlarımız ibne olmayı marjinal bir şey sanacak. helak edilen toplumlardan bir farkımız kalmayacak. afedersin kralım ama çıplaksın. gusuruma galma ama, senin amına koyim ben!
    1 ...
  46. şeytan ve ibneleştirme projesi

    1.
  47. çok uzun vade bir plandır ve bugün baktığımızda "kısmen" başarılı olmuştur. şeytan belki 100.000 yaşındadır. sen ortalama 80 yıllık ömründe en fazla 20 yıllık plan yapabilir iken şeytan'ın bu tecrübe ile ne kadar uzun vade planlar yaptığını nasıl tahayyül edersin? 30 yaşında bir adama 70 yaşını planla diyebilir misin?

    önce; neden erkekleri ibneleştirme projesi?

    çünkü allah katında en büyük günahlardan, en nefret edilen işlerden olduğu için. bunu nerden biliyoruz? lut kavminin bu işe bulaşması ve akabinde helak edilmelerinin bildirilmesi ile.
    peki erkekler nasıl ibneleştirilir? tabi ki kadından uzaklaştırılarak. fakat kadın ile erkeği birbirinden ayırabilir miyiz sorusu, soran muhatap şeytan bile olsa imkansız. yani hep beraberler hep yanyanalar ve kadında bir beğenilme kaygısı var. bunları nasıl birbirinden koparabiliriz? şeytan, uzun vade tecrübesi ve insanı doğru inceleme ile bilmesi sayesinde bunu da buldu. bıktırarak. evet yanlış duymadınız bıktırarak. "yahu erkek kadından bıkar mı?" diyenleri duyar gibiyim. fakat bu yanlış bir soru. teke indirerek sorduğunuz sorular ile şeytan'ı asla yakalayamazsınız. fakat bütüne sorulmuş sorularla anında bulabilirsiniz onu. nasıl bıktırdığını anlatmadan önce teke sorulan soru ve bütüne sorulan soru kısmını biraz açalım ki herkes anlayabilsin.

    şeytan, bütüne hizmet eden fiillerin önünü kesmek için uğraşır arkadaşlar. olaylara bireysel bakmaz. ve sana anlayamaman için sorgulamanı bireysel yaptırır.

    örnek; zekat bütüne hizmet eden bir uygulamadır. toplam nakitinin kırkta birini önce çevreni ve akrabalarını tarayarak, ihtiyacı olan kişiye ulaştırırsın ve bunun bir bütün olarak yapıldığını, yani tüm insanlık tarafından yapıldığını farz ederseniz olay bireyselden çıkar ve sülalelere bakılır; sülaleyi de aştığında topluluklara, şehirlere ve ülkelere kadar uzar. en sonunda tüm dünyaya, yani bütüne kadar gider bu. ihtiyacı olan sülale kalmaz. hadi senin sülalen zengin ve verecek kimse bulamadı? o zaman ihtiyacı olan sülaleye verir ve yine ihtiyacı olan sülale kalmaz. bütüne hizmet eden bir uygulamadır. tüm insanlığa hitap eder. uygulamaya katılan herkes kocaman dev bir saatin parçaları, çarkları gibidir. ve şeytan böyle uygulamalara çomak sokup o dev saati bozmak ister. saat tam uygulama ile çalışıyor olsa ihtiyacı olmayan herkes hayata karşı duruşunda kendi karakterini de keşfeder. kimseye minnet etmez. yamulmaz, yan yatmaz. saat tıkır tıkır işler.

    aslında şeytan'ın insanlar üzerinde bir sultası yoktur fakat zaaflarından haberdardır. sana, bütüne hizmet ettiğini, saatin bir dişlisi olduğunu unutturur ve soruyu bireysel sormanı sağlar. "malımın kırkta birini versem ne olacak, dünyayı ben mi kurtaracağım?" evet, bireysel olarak dünyayı sen kurtarmayacaksın ama bütüne hizmet eden o dev saatin de dişlilerinden biri senin sayende bozulacak. dünyayı kurtaramıyor iken dünyayı kurtaracak projeyi bozarak bütünün ayarını bozuyorsun.

    konudan biraz saptık fakat idrak edebilmemiz için bu gerekliydi. okuyan arkadaşlar haklarını helal etsin. şimdi, herkesin kafasında en az bir kere yaptığı ve sonucunu bulmasına rağmen "harbiden lan nasıl oluyor bu?" dediği bir deneyden bahsedelim.

    mini etekli ve göğüs dekolteli onlarca kadının hostes olarak görev yaptığı bir fuardayız. erkekliğimiz uyanır ve fuardaki malzemeleri bırakıp hostesleri incelemeye başlarız. seks bir anda bir açlık halini alır. doğru mu? evet.

    şimdi de bir plajdayız. avret yerleri hariç herkes çırılçıplak. erkekliğimiz fuar örneğindeki kadar uyandı mı? hayır. seks bir açlık halini aldı mı? hayır.

    işte insanoğlunun cevabını bulup idrakini tam olarak gerçekleştiremediği bu sorudan yola çıktı şeytan. bunu yaparken dünyanın en zengin ve kendisine tapan o meşhur sülaleyi kullandı her zamanki gibi. biz onlardan "bozguncular" olarak bahsedelim. önce televizyon dünyasına hükmettiler. holywood ele geçirildi. paraya muhtaç olan her sektör "bozguncular"a da muhtaçtı. pahalı filmler çektiler. insanlığa hizmet etmediği halde bunu "teknoloji" diye adlandırdılar. tüm "star"lar köpekleri oldu. "moda" yı kara kutu ile pazarladılar. seks filmleri, pornolar, klipler vs. kafanızda milyon tane örnek vardır eminim. burada çoğaltmaya gerek yok. kadını ucuzlaştırdılar. dünyayı "olması gerektiği gibi" nin dışına çıkarıp "şeytan'ın göstermek istediği gibi" haline soktular. aralarda işlenen günahları saymıyorum bile. proje nereye gidiyor ona bakıyoruz.

    artık kadınlar göğüsleri dışarda rahatça gezebiliyor. mini etek giymeyen kadın kendini kötü giyinmiş sayıyor. öyle ya beğenilme kaygısı olan bir varlık. dünya ona öyle giyinmezsen beğenilmezsin şeklinde gösterilmiş. uzun vade plan takır takır işliyor. bütüne hizmet eden "edep isimli dev saat" şeytan'ın uzun vade planı ile bozulmuş durumda. şimdi geçmişe bakarak geleceği şekillendirelim kafamızda.

    geçmişte bu kadar çıplaklık var mıydı? hayır her sene daha da ilerliyor. dolayısıyla ileriki zamanlarda daha da çıplaklaşacağız diyebilir miyiz? kesinlikle.

    işte bahsettiğimiz uzun vade planın arkasında 50 ya da atıyorum 100 yıl sonra iyice çıplaklaşacak bir kadın figürü olacak. erkekler plajda olduğu gibi bunun işin bir parçası olarak sayacak ve kadın bedeni sıradanlaşacak.

    subliminal mesajlarla neden "seks" ibareleri çocuklarımıza verilmek isteniyor sanıyorsunuz?

    ulan aslan kral çizgi filminde "seks" yazısının işi ne?

    sen j.lopez'in son kibini izleyip erkekliğini uyandırıp kavrar iken bunu ahlaksızlık olarak betimleyen birini "hasiktir lan sen çağdaşlık ya da modernlikten muzdaripsin" diye suçlarken, soruyu terse çevirip 18 yaşındaki kızına bunu izletir misin desem buna pişkin pişkin "hayır!" derken nasıl utanmazsın.?!

    lady gaga'nın konserine götleri açık giden sapkınları "çağdaşız ya onları da kabul ediyoruz" dersen bozguncular da bunu kullanıp haber yaparak tüm topluma ulaştırır. ama senin oğlun yarın ibneliğe özenip kafasında oluşan "nasıl olsa toplum kabul ediyor" algısı ile yine o konsere öyle gitmek istese ne dersin desem bana çağdaşlıktan bahsedebilir misin?

    subliminal ile bilinçaltlarına zorla dayatılan seks ibareleri, yazıları, insanoğluna teslim ol emrini vermekten başka ne? bilinçaltı çocukluktan beri çizgi film ve sinema ile seks algısı ile doldurulan çocuk yarın seksi ne olarak algılayacak?

    kısacası güzel kardeşim. 50 ya da 100, fark etmez, dedik ya şeytan 100.000 yaşında; 50 sene sonra göğüs uçları dışarda modası ile göğüsler fora olacak ve medya/sinema ile bu normalleştirilecek.

    60 sene sonra yazın sıcaklarda ipli tanga ile gezme modası ile popolar jlo'nunki gibi fora olacak ve medya/sinema ile bu normalleştirilecek.

    70 sene sonra şeffaf donlarla vajinaya takılan küpeler gözükecek ve bu medya/sinema ile normalleştirilecek. kadın bedeni, şu ankinden daha da ucuzlayacak. seks sıradanlaşacak ve plajdakinden daha beter olarak erkek sınanacak. erkekliği uyanmayacak. hatta o uyanmamayı bile normal görecek. erkek de kadınlaşacak. şimdiden olmaya başlamadı mı? daracık kotlarla, hatta babet giyen ünlüler var. fazla da uzatmaya gerek yok. kafalarda hayaller uçuşmaya başladı. ibneleşeceğiz güzel kardeşim. lut peygamberin kavmi gibi. fonda sezen aksu'nun o ölümsüz şarkısı çalacak;

    "işte biz o gün tükeneceğiz"
    9 ...
  48. tarihteki en iyi kral çıplak

    1.
  49. sanırım literatürdeki en orijinal kral çıplak, hz. ibrahim halilullah ile nemrut arasında geçen kıssada suret bulmuştur.

    ibrahim, nemrut'un karşısına geçer ve; "allah'a tapmak için hala ne beklediğini" sorar. nemrut "allah'da kim?" der.
    ibrahim: allah yaratan ve öldürendir" der. nemrut bu cevaptan hoşlanmaz ve az ilerde bekleyen idam mahkumlarından birini eliyle işaret ederek yanına çağırttırır. "bak" der, "bu adam bugün asılarak öldürülecek" mahkuma döner ve "haydi özgürsün, seni serbest bırakıyorum, gidebilirsin" der, ardından kılıcını çekip yanındaki masumlardan birinin kellesini tek hamlede keserek öldürür ve "bak" der ibrahim'e, "ben de yaşatır ve öldürürüm".

    hazinelerinin, yalnızca anahtarlarını bile bir bölük insanın taşıdığı bir kraldan bahsediyoruz. her konuda sorgusuz sualsiz hareket eden biri.

    fakat karşısında da halilullah var. müslüman kelimesini bizim için uygun gören ilk kişi. inananlar "müslüman" olmalı, "teslim olan" olmalı diyerek kabul gören bir fikri öneren ilk kişi; babamız! selam olsun ibrahim' e!

    öyle bir teslim olma ki, devamlı aynı rüyayı görüp bunun işaret olduğunu gönlünce kabul ederek, biricik oğlunu allah'a kurban edebilecek bir samimiyette.
    öyle bir teslim olma ki, karşısındaki zorbanın gözünü kırpmadan onu öldüreceğini bildiği halde, "benim allah'ım güneşi doğudan doğduruyor, eğer sen de allah olduğun konusunda tutarlı isen batıdan doğdur da görelim" diyebilecek kadar samimi ve korkusuz.

    işte kral çıplak budur; gerçek ihlas da budur.

    bu cevap nemrut'u kızartır, gururunu kırar, ona, yaptırım gücünün olmadığından dem vuran bir tokattır bu.

    "atın ateşe!" der. "devasa bir ateş olsun, onu yakacağım" öyle bir ateş yakarlar ki büyüklüğünden yanına yaklaşılmaz. yardakçılarından biri mancınık ile atmayı teklif eder ve kabul görür. ibrahim'i mancınığın bir kefesine koyarlar ve fırlatma işlemi için gerekli işleri tek tek hallederler. işte tam o sırada cebrail aleyhisselam iner ibrahim'in yanına ve "ey ibrahim, söyle bir dileğin var ise allah'a ileteyim" der. "bir dileğim yok" diyerek cebrail'in teklifini geri çevirir ibrahim; "allah benim ne istediğimi çok iyi bilir" cebrail'de olsa araya kimse girsin istemez. gerçek samimiyettir ondaki ve denenerek gelmiştir buraya kadar. allah onu sevmiştir, o'na dostum demiştir. ve o dost gerçek bir devrimcidir aslında. korkmadan bağırır kral çıplak diye.
    0 ...
  50. acımak vs merhamet etmek

    1.
  51. Acımak ile merhamet etmeyi karşılaştırma hali.

    acımak şeytan'dandır.

    merhamet ise rahmanidir, allah'dan dır.

    berkin elvan'ın cenazesine katılıp orada yaptığı özçekimleri feysbukuna koyup; "bugün de berkin'in cenazesindeyiz" yazan kişide suret bulur acımak.

    merhamet eden ise o cenazede ihtiyacı olan ailesinin cebine, naçizane üçbeş kuruş koyabilendir. yakın zamandan veriyorum örnekleri anlayabilelim diye.

    soma hakkında yazıp çizen, bas bas bağıranda suret bulur acımak.

    soma ailelerine yardım yapan, götüren de suret bulur merhamet etmek.

    şeytan insanı kendisi ile kandırır. sen kendini "iyi" zan edersin.

    oysa değilsindir!
    1 ...
  52. kusur aramak

    1.
  53. kibirdendir. iyiyi, doğruyu ya da güzeli aramak değil ama kusur aramak kibirdendir usta.

    Kusur arayan aynalara bakmalıdır.
    1 ...
  54. ilk insan adem vs günümüzdeki adem

    1.
  55. Adem'leri karşılaştırma durumudur.

    ikisi de günahkârdır. fakat ilk insan adem günahını fark eder etmez tövbe edip allah'a karşı utanmış iken, günümüzdeki adem bile bile günah işlemektedir. nerden nereye.
    2 ...
  56. fatiha suresini bilmeyen müslüman

    1.
  57. fatiha suresi kur'an-ı kerim'in açılış suresi olmakla beraber içeriği sebebiyle aynı zamanda dua olarak da sayılabilir.

    allah teala orada nasıl dua etmemiz gerektiğini bize bire bir bildirmiştir.

    fakat şu da var ki ezbere bilen ve müslüman geçinen bir çok insan içeriğinde ne söylediğini, yani türkçesini bilmez.

    bu, kur'an-ı kerim ve bir çok ayet için de geçerli. oysa gerçek müslüman söylediği ayet ya da duanın anlamını bilerek söylemesi gerektiğini bilmelidir diye düşünüyorum. dolayısıyla faydalanırken de oradaki yönlendirmeye göre yön tayini yapar ve doğruyu yapmanın verdiği haz ile hayatını en azından psikolojik anlamda rahat bir konuma getirebilir.
    6 ...
  58. inananlar için sigarayı bırakma rehberi

    1.
  59. başlıktan da anlaşılacağı gibi, bu yazı "inananlar" için yazılmış bir yol göstericidir. inanmayan kardeşlerimin yorum yaparak tatlı canlarını üzmesine gerek yoktur. onlar için bir şey ifade etmez ve zırvadan ibarettir. inananların sigarayı kafalarında bitirebilmeleri için kafa patlatılmış bir çalışmadır ve bir kişi bile bu yazı sayesinde sigarayı bırakırsa bu çalışma yerini bulmuş demektir. inanmayan birinin bu rehberdeki anlatımdan pozitif olarak etkilenip sigarayı bırakması neredeyse imkansızdır!

    bismillahirrahmanirrahim

    dereceleri yükselten rahman'a hamd olsun.

    fiziki olarak sigarayı bırakanların tekrar geri dönmesindeki yegâne sebep, olayın psikolojik boyutudur. halk diliyle "kafada bitirmen lazım oğlum" kısmıdır. bu kısım geçildiğinde sigarayı bırakma ihtimaliniz çok ciddi bir boyuta ulaşır. hatta inanmayanlardan olup da bu çalışmaya göz atan kardeşlerime de emre üstünuçar'ın bırakmak istiyorum adlı terapi filmini izlemelerini ya da etiler'deki ofisini ziyaret etmelerini öneririm. sigaranın kafaca nasıl bitirileceğini müthiş empoze ediyor ve bire bir terapiye giderseniz de bırakamadığınızda paranızı geri veriyor. inananlar için ise sigarayı bırakmayı kafaca bitirmek için allah'ın bu duruma nasıl bakacağını akıl yoluyla düşünerek bu durumdan kolayca kurtulmaları çok kolay. sigaraya haram demeyeceğim. zira fetva vermek ya da belirtilmemiş bir şeyi yeniden adlandırmak günahtır. fakat harama yakındır diyebilirim. nedenlerini sıralayalım ki itaat kulağıyla dinleyip iman eden kardeşlerimiz de sigara ile olan ilişkilerini yeniden gözden geçirebilsinler. birincisi, sigaraya verilen para nereye gidiyor? sigaraya verilen para yahudi sermayesine gidiyor. her gün 10 lira veren bir müslüman belki de ımf, dünya bankası, israil zulmü ve teçhizatı, masum çocukların ölümü, gdo lu ürünler, uyuşturucu ile müslüman gençleri bitirme organizasyonu (biyolojik silah bonzai vs.) ve kapitalizmin o ağzı her zaman açık duran büyük balığının sivri dişlerini bilemek için dünyayı yöneten o köpeklerin ceplerine bırakıyor o 10 lirayı. (bu arada örnekte geçen 10 lira afâki bir rakamdır. herkes kendine pay biçmek için günde ne verdiğine bakabilir)

    ikincisi, sigara zararlı mıdır? evet hem de o biçim. allah bu beden elbisesini temiz tutmamızı ve o'na kulluk etmemizi istiyor. sen sigara içerek verilen emaneti temiz ve sağlıklı tutmamış oluyorsun. evliysen hele ki eşin içmiyorsa ona haksızlık ve pis kokarak adaletsiz davranmış oluyorsun. eşin pis koksa bir ton tantana edersin öyle değil mi? ama sen kokuyorsun. çocuğun varsa onun vebalini de alıyorsun. düşünsene elinde sigara olan bir baba figürü ve "hmmm sen sakın içme sigara çok kötü bir şey" diyor. hasiktir lan! ayrıca bir aile sahibi isen mutlaka ama mutlaka aile fertlerinden birinin gönülden istediği bir şeyi lüzumsuz bulduğun ve harcama yapmayıp yerine getirmediğin olmuştur. bu da kul hakkına girer. bir kere çoğaltabileceğin sevgiyi azaltmasan da sabitlemen bile senin aleyhine olacaktır. yani bir adam düşünün evli ve iki çocuk babası. sigaraya her gün 10 lira ayırabilen bir zihniyette ve bir gün bir yazı okuyarak sigarayı bırakmaya karar veriyor. sigaraya verdiği o 10 lirayı da ailesi için harcamaya karar veriyor. karısına haftada bir çiçek almaya başlıyor. çocuklarına eğitici kitaplar alıyor. karısına arada küpe ya da bileklik, bilimum kadınların hoşlanabileceği şeylerden alıyor. pahalı diye almadığı muzu her hafta almaya başlıyor. siz bu örnekleri çoğaltın. ikisi arasında çok bariz bir fark göreceksiniz. içmeyen taraf içenden kat kat üstün ve mutlu. küçük gördüğünüz o 10 lira hem fiziksel olarak güzel kokmasını, daha özgüvenli olmasını, yetiştirdiği çocuklara güzel örnek olmasını, cinsel hayatının daha mutlu geçmesini, aile fertlerinin daha mutlu olmasını, dolayısıyla örnek bir baba olmasını sağlıyor. artık onun da canının istediğini yiyen ve giyen çocukları, yolunu dört gözle gözleyen bir karısı var. inanan kardeşim burada kendi kendisini yargılayarak allah'ın hangi tarafta olduğunu aklını kullanarak bulabilir. zira kul hakkı karşındaki kötü biri olsa bile büyük bir günahtır. bir de burada aile sözkonusu.

    üçüncüsü yine aşağı yukarı benzer bir soru aslında. her gün verilen o 10 lira ile "inanan" bâbında neler yapılabilir?

    yüce kur'an'da sadaka çokça geçiyor ve allah'ın sadakaya ne kadar önem verdiğini hepsinle olmasa da aklımıza gelen ayetler ile öğrenelim; bakara suresi 271. ayet: eğer sadakaları (zekât ve benzeri hayırları) açıktan verirseniz ne âlâ! eğer onu fakirlere gizlice verirseniz, işte bu sizin için daha hayırlıdır. allah da bu sebeple sizin günahlarınızı örter. allah, yapmakta olduklarınızı bilir.

    bir inanan için günahının örtülmesi yani affedilmesinden önemli bir şey yoktur.

    bakara suresi 276. ayet: allah faizi tüketir (faiz karışan malın bereketini giderir), sadakaları ise bereketlendirir. allah küfürde ve günahta ısrar eden hiç kimseyi sevmez.

    sadaka bereketlendiriyor. bundan daha büyük müjde olabilir mi? allah'ın sözü senettir.

    tevbe suresi 104. ayet: allah'ın, kullarının tevbesini kabul edeceğini, sadakaları geri çevirmeyeceğini ve allah'ın tevbeyi çok kabul eden ve pek esirgeyen olduğunu hâla bilmezler mi?

    sadakaları asla geri çevirmem diyor. sadaka verip de ardından edilecek tövbeyi de kabul edeceğini hem buradan hem de surenin adından anlayabiliriz. müjde!

    ahzap suresi 35. ayet: müslüman erkekler ve müslüman kadınlar, mümin erkekler ve mümin kadınlar, taata devam eden erkekler ve taata devam eden kadınlar, doğru erkekler ve doğru kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, mütevazi erkekler ve mütevazi kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, allah'ı çok zikreden erkekler ve zikreden kadınlar var ya; işte allah, bunlar için bir mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.

    allah'ın örnek kulları arasında gösterdiği özelliklere bir kere daha bak. bugün seni yargılamak için nefsin sana yeter.

    hadid suresi 18. ayet: sadaka veren erkeklere ve sadaka veren kadınlara ve allah'a güzel bir ödünç verenlere, verdiklerinin karşılığı kat kat ödenir ve onlara değerli bir mükâfat vardır. allah'ın sözü senettir bir kez daha hatırlatırım.

    mücadele suresi 12. ayet: ey iman edenler! peygamber ile gizli bir şey konuşacağınız zaman bu konuşmanızdan önce bir sadaka veriniz. bu sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. şayet bir şey bulamazsanız, bilin ki allah bağışlayandır, esirgeyendir.

    bu ayet ise kur'an'ı kerim'in sırlı ayetlerindendir. nedeni ise allah'ın en sevdiği kulunla konuşma fırsatı tanıdığı kişilere, sadaka vermeyi öğütlemesinden büyük evliyalar şöyle bir çıkarım yapmışlardır; allah ile konuşmak, yani dua etmek istediginde de bir sadaka ver. nereyi araştırırsanız araştırın, bu kardeşinizin geçmediği yol kalmadı. büyücüler bile büyü tutsun diye sadaka verirler. büyük evliyalar "kabul olmasını çok istediğin bir duan varsa mutlaka o duayı etmeden önce sadaka ver" derler.

    münafikun suresi 10. ayet: herhangi birinize ölüm gelip de: rabbim! beni yakın bir süreye kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam! demesinden önce, size verdiğimiz rızıktan harcayın.

    demek ki sadaka verilip iyilerden olunabiliyor. daha ne istiyorsun inanan kardeşim? şimdi sigaraya verilen o 10 lira ile allah adına neler yapılabilir bir kez daha gözden geçir. bunların hepsi aslında senin kendi lehine yapabileceğin şeyler. allah'ın bunlara ihtiyacı yok fakat inanan olarak senin var. mesela ihtiyacı olduğunu bildiğin 4 aile tespit et. her gün sigaraya verdiğin o 10 liraları kenara at ve haftasonu elindeki o 70 lira ile toptan kuru gıdacıdan kuru fasulye, mercimek, toz şeker, ne bileyim bebek bezi ya da mama, ihtiyaca göre zeytinyağı, o, bu. bu tarz şeyler al. 4 haftada bir 1 aileye sıra gelir ki aldıklarını bitiremezler bile. yapacağın bu yardım allah katında çok üstün derecelere getirir seni kardeşim. bu çalışma alternatifler akla geldikçe editlenerek genişletilebilir. aslında burada yazılanlar işin ana teması ve örnekleri çoğaltabilmek için bir şablondur. okuyup da faydalanan ya da faydanalamayan inanan kardeşlerimin yorumlamasını rica ediyorum. hele ki bırakan olursa allah rızası için bu başlık altına yazsın isterim. bir de baştan beri kullandığım inanan kelimesinden tam olarak kastım nedir onu da belirtmek isterim. bir çok insan inandığını söyler fakat itaat etmez. itaat ederek inananla sadece inandık diyenler arasında bir fark var bu bilinmeli. kimse kendini kandırmasın. günah ile emir kavramlarını karıştırmayalım. allah'ın farzlarını yerine getirenler itaat kulağıyla dinleyen inananlardır. itaat etmeyi sadece inandık diyenlere ise;

    enfal suresi 21. ayet: itaat kulağıyla işitmedikleri halde işittik diyenler gibi olmayın.

    sadece bunu diyebilirim.

    dereceleri yükselten allah'a hamd olsun. rabbülalemin itaat kulağı ile işiten tüm inananların yardımcısı olsun. sigarasız bir hayata hoşgeldiniz..
    0 ...
  60. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük