eski sevgiliyle geyik muhabbeti çevirirken bi anda konuşma penceresinin altında ''onu tarihe gömdüm demek yetmez, gerçekten gömmeye ne dersin'' şeklinde bomonti biranın reklamının çıktığı bir garip yer. bir sen kalmıştın lan benim kapanmayan gönül davalarıma karışmadık.
insanın içinde yer alan karakterleri kendine en yakın bulduğu dizidir bu. izlerken bir halim oluyorum bir feride. bir meliha oluyorum bir samim.arada koca yanak oluyorum sonra bir bakıyorum cabbar ağayım ben. izlerken kendimi kaybediyorum. onlarla ağlayıp onlarla kahkaha atıyorum. sanki diğer odada oturuyor meliha birazdan gelecek yanıma gülüm akşama içli köfte var diyecek bana. feride halim'e kavuşuyor ben kendi kız kardeşim sevdiceğine kavuşmuş gibi mutlu oluyorum. özetle çok güzel dizi bu canım ciğerim.
ihaleye bir şekilde katılıp 500 milyon dolar diye bağırma hissi uyandırıyor insanda... lan nasıl olsa bizden çıkartacaksınız verin parayı da şu ızdıraptan kurtulalım. Ders çalışamıyorum ihaleyi kim alacak diye merak etmem yüzünden.
halen yürürlükte olan anayasanın referanduma sunulup kabul ettirildiği tarih. kabul ettirildi diyorum çünkü zarflar şeffaftı ve hayır oyu mavi; evet oyu beyaz renkteydi.
dinlerken kendinizi o kadar kaptırırsınız ki bu şarkıya bir anda kendinizi goran abimiz gibi hop hop diyerek omuzları oynatırken, beli ahenk içinde kıvırırken bulabilirsiniz. http://www.youtube.com/watch?v=BD2d2FDNGm4
(bkz: 25 ekim 2009 fenerbahçe galatasaray maçı)nda arka tarafta oturan iki sevgili arasında geçen diyalog:
-aşkım bizim kale hangisi?
-gol olunca anlarsın aşkım.
(bkz: 25 ekim 2009 fenerbahçe galatasaray maçı) esnasında roberto carlos; keita'dan yumruk yiyip yere düştükten sonra tedavisini yapmak üzere yanına gelen ekipten bir adam eğilip onu öptükten sonra gelişen diyalog şu şekildeydi:
-öp öp... dudağından da öp.
-hatta al eve götür biz engel olmayalım... *
1980 sonrasını anlatan ik dizimizdir efendim. o dönemi anlatan dizilerin bitiş olarak kabul ettiği 12 eylül'ü başlangıç olarak kabul etmiş ve çok iyi yapmıştır.
--spoiler--
o bu değil de ölsem de bir kalsam da bir ne güzel bir şarkıdır arkadaşım.
--spoiler--
beyaz atlı, yakışıklı, düşünceli prens beklentisini gümüş volvolu vampir edward cullen'a bırakan kitap ve film serisi. yaşıma başıma bakmıyorum arkadaş ben de ağzımı yaya yaya kitapları okuyorum filmi seyredip hayaller kuruyorum. fena çok fena...
bundan 6 ay öncesine kadar kimsenin bilmediği etmediği kendi halinde bir kızcağızdı. keşke bu olay yaşanmasaydı da hiç tanımasaydık, hiç bilmeseydik o yine kendi halinde bir kızcağız olarak kalsaydı. cem denilen mahlukatın onu katlettiği günden bu yana bu kızcağız hakkında denilmeyen bırakılmadı. annesi türbanlı kendisi açık saçık giyiniyor, çocukla gecenin bir vakti içkili ortamlarda bulunuyor ve en önemlisi yalnız başına, kız başına sevgilisinin evine gidiyor. bu mu bir insanı öldürmek daha da fenası daha can vermemişken başını kesmek için yeterli sebepler, haklı sebepler? yazıklar olsun sözcükleri çıkıyor sadece ağzımdan ve bu kız hakkında yazılanları, söylenenleri görünce okuyunca kendi insanlığımdan utanıyorum.
12 eylül 2009 galatasaray beşiktaş maçı. *
milan baroş'un attığı gol sonrası arkalardan bir ses gelir.
-bal gibi ofsayt lan.
bizim memomuz dayanamaz kavga eder. kavgayı mesaj sesi böler. ve memonun ağzından şunlar çıkar.
-ahaaa bilgi mesajımız da geldi. gol milan baroş. bak bak lan nerde yazıyor mu ofsayt
Eğer...
Onu hatırladıkça başı göğe ermişçesine ya da asansör boşluğuna düşmüşçesine ürperiyorsa yüreğiniz...
Ömrü saatlere sıkışmış bir kelebek telaşıyla o hüzünden bu neşeye konup
kalkıyorsanız gün boyu nedensiz... Ve her konduğunuzda diğerini iple
çekiyorsanız bu hislerin...
Onunlayken pervaneleşen yelkovanlar, onsuz mıhlanıp kalıyorsa yerine, bir
akrep kadar hain...
Sınıfta, büroda, yolda, yatakta içiniz içinize sığmıyor, ondan söz edilince yüzünüz, sizden habersiz, mis kokulu bir ekmek dilimi gibi kızarıyor, mahcup somurtuyor veya muzip sırıtıyorsa ve o, her durduğunuz yerde duruyor, her baktığınız yerden size bakıyor, siz keyiflendikçe gülüp, hüzünlendikçe ağlıyorsa...
Dünyanın en güzel yeri onun yaşadığı yer, en güzel kokusu bedenindeki ter,
en dayanılmaz duygusu gözlerindeki kederse...
Hayat onunla güzel ve onsuz müptezelse...
Elmalar pembe, kiremitler pembe, gökyüzü, yeryüzü, onun yüzü pembeyse, kışlar ilkbaharsa, yazlar ilkbahar, güzler ilkbahar...
Her şiirde anlatılan oysa... Her filmin kahramanı o... Her roman ondan söz ediyor, her çiçek onu açıyorsa...
Bir anlık ayrılık, bir ömür gibi geliyor ve gider gitmez özlem saç diplerinizden çekiştirip beyninizi acıtıyorsa, iştahınız kapanıyor, iştahınız açılıyor, iştahınız şaşırıyorsa, iştahınız, hasret acısında bile karşı konulmaz bir tat buluyorsa...
Eliniz telefonda yaşıyor, işaret parmağınızla ha bire onu tuşluyor, dara düştüğünüzde kapıyı çalanın o olduğunu adınız gibi biliyorsanız...
Mütemadi bir sarhoşluk halinde, her çalan telefona o diye atlıyor, vitrindeki her giysiyi ona yakıştırıyor, konuşan birini dinlerken "keşke o anlatsa" diye iç geçiriyorsanız...
Kokusu burnunuzdan, sureti gözünüzden, sesi kulağınızdan, teni aklınızdan silinmiyorsa bir türlü...
Özlemi, sol memenizin altında tek nüsha bir yasak yayın gibi taşıyorsanız gün boyu...
Hem kimseler duymasın, hem cümlealem bilsin istiyorsanız...
Onsuz geceler ıssız, sokaklar öksüzse...
Ayrılık ölüme, vuslat sehere denkse...
Gamze gamze tebessüm de onun içinse, alev alev öfke de; bunca tavır, onca sabır ve nihayetsiz kahır hep onun yüzü suyu hürmetine...
Uğruna ödenmeyecek bedel, gidilmeyecek yol, vazgeçilmeyecek konfor yoksa...
Dışarıda yer yerinden oynuyor ve "içeri"de bu sizi zerrece ilgilendirmiyorsa...
Nedensiz küsüyor, sebepsiz affediyorsanız ve bütün bu hallerinize siz bile akıl erdiremiyorsanız...
Kaybetme korkusu, kavuşma sevincinden ağır basıyorsa ve aşk, gurura baskın çıkıyorsa bu yüzden her daim...
Gece yarısı kadim bir dost gibi kucaklayan tanıdık bir şarkı, bütün acı sözleri unutturmaya yetiyorsa...
Her gidişte ayaklarınız "Geri dön" diye yalpalıyorsa ve siz kendinize rağmen dönüyorsanız, sınırsız, sabırsız, doyumsuz bir tutkuyla...
(bkz: can dündar)
şarkı yaşar'dan (bkz: gözyaşınla yaz)
doğrusu:bu aşk sevgilim burada biter sana sevgilim iyi sevmeler
benim angut beynimin algıladığı cümle:bu aşk sevgilim burada biter sana sevgilim iyi seneler
--spoiler--
hacı ali belkıs adında kaynanası meryem'den daha büyük görünen bir kadınla evlenmiş. amcasının kaymakamıyla da o zamandan beri küslermiş.
hatice ile hasan'ın tosuncuk hüsmen'in yanında bir de kızçeleri olmuş hüsniye adında.
meryem'in oğullarından ahmet sultani'yi bitirmiş. sezon finalinde kadıköy'deki ayaktopu takımı ile kalbimi kırmışlardı. şu anda geri kazandılar.
ahmet küçük zarife'ye aşıkmış. o küçük zarife ne güzel bir kız olmuş arkadaşım. aşık olmayacak insanın alnını karışlarım.
meryem'in şu an adını hatırlayamadığım bıyıklı oğlu genelevden çıkmayan aylak şebek gibi gülümseyen bir çocuk olmuş. daha önceki genelev maması eyşah özhim'di yenisi pek bir çirkin kalmış.
horoz tayyar ölmüş. bu 7. tayyar'mış.
mustafa desen adına türküler yakılmaya başlanmış bir yiğit olmuş. canımızsın sen mustafa...
fatma ana niye öldü niçin öldü bilmeyim ama eksikliği çok hissediliyor.
emine'nin saçları sarıydı arkadaşım nereden bulunmuş bu kara kaşlı kara gözlü kız.
(bkz: velespit)li postacı cemal on numara olmuş. özellikle uymak zorunda olduğu kuralları söylediği sahnelere bayıldım.
son söz zilli de maşa darbuka ne güzel bir türküdür kardeşim...
--spoiler--
12 eylül darbesinden başlayarak 2002'ye * kadar geçen sürede yaşananları konu alan; başrollerinde bülent inal, melis birkan, okan yalabık, berrak tüzüataç, saygın soysal, hale soygazi ve salih güney'in yeraldığı yeni show tv dizisi. yapımcılığını hatırla sevgili'de olduğu gibi yine tomris giritlioğlu üstlenmiştir.
arda'nın yine harikalar yarattığı, yoktan varettiği pozisyonlarla yine beğenimizi kazandığı, tuncay şanlı'nın lefter küçükandonyadis'in milli takımdaki gol rekorunu kırdığı, atv'nin dizi reklamları ile delirttiği maç. * ulan potansiyel izleyicilerin o anda televizyon karşısında değil zaten. neyin reklamıdır bu arkadaşım anlamıyorum.
herkesin evladı kendisine güzeldir tabi ama benim de öyle dünyalar güzeli bir kızım olsa ve o kızım başı kesilerek öldürülse, vücudu ayrı yere kafası ayrı yere konularak çöp konteynırına bırakılsa, o daha ^^minicik^^ bir çocuk denilse çocuğumun katiline, ve o katil hala elini kolunu sallaya sallaya ortalıklarda dolaşıyor olsa ben bu adamdan daha kötü durumda olurdum. evet çok kötü durumda, evet artık ne konuştuğunu bilmiyor ağzından çıkanı kulağı duymuyor derler ya o misal... ama bu adamın başına 6 ay önce bu yazılanların hepsi geldi. dünyalar güzeli bir kız çocuğunu toprağa verdi. kızının arkasından, ailesinin arkasından söylenmedik söz bırakılmadı. çok değerli medyamız her allahın günü bu adamı yayınlarına çıkarttı. dahası 'sizin kızınız bakire miydi?' 'ama iç çamaşırında sperm izinin ne işi vardı?' 'c.g. iile parası için mi beraberdi?' ' siz niye çocuğunuza sahip çıkmadınız' cümlelerini duydu her programda. ve sonuç... süreyya karabulut şu anda içinde bulunduğu ruh haline sokuldu el birliğiyle...