meseleye mhp konya milletvekili koray taşdemir gibi farklı cenahlardan insanlar da sahip çıktığına göre, ayasofyanın yakında hem müslümanlar hem de hıristiyanlar için ibadete açılışı engellenemeyecektir
bugünkü akit gazetesinin sürmanşeti mesele açısından oldukça anlamlıydı.
iznik ayasofya ibadete açılmış, şimdi de trabzon ayasofya ibadete açılıyormuş.
yakında da istanbul ayasofyanın ibadete açılacağının müjdesini veriyor gazete.
tabii ki biz zaten biliyorduk ayasofyanın yakında ibadete açılacağını.
ayasofya camiinin ikonaları bugüne kadar kaybolmadıysa ve yok edilmediyse elbette bundan sonra da kaybolmayacaktır.
sultanahmet camii istanbulun fethinin sembolü olan bir cami değildir ki, ayasofyanın yerini tutsun.
ayasofya hıristiyanlarındır diyenler, yarın istanbul da rumundur, hıristiyanlarındır neden demesin?
ayasofya istanbul gibi, 1453 yılından beri müslüman türklerindir ve bundan sonra da öyle kalacaktır.
elbette yüksek türk islam hoşgörüsüyle, hıristiyan dostlarımızın da bu camide ibadetlerine imkan verilecektir.
hatta ikonalarının da, diğer dini umdelerinin de muhafaza edileceği projelerimiz zamanı gelince açıklanacaktır.
mustafa armağan ve sinan aygün'den sonra, habertürk yazarı nihal bengisu karaca'nın da hükümete ilettiği anlamlı istek.
ayasofya zaten camidir de, bu kapatılmış mabedin ibadete açılacağı günler sabırsızlıkla beklenmektedir.
bilindiği gibi ayasofya, meşhur artemis tapınağı üzerine bina edilmişti. bugün bir kaç marjinal dışında ayasofyanın artemis tapınağına dönüşmesini isteyen yok.
bunun gibi elbette yüzde 99'u müslüman olan bir ülkede de zaten cami olan ayasofyanın kilise olmasını kimse istemez.
dış güçler böyle bir istekte bulunursa eğer, en azından bu dış güçlerin içerideki uzantılarının kimler olduğunu da anlarız.
işte o zaman kim vatanını seviyor, kimi hıristiyancı, kim emperyalist, kim de vatan haini hemen anlarız.
elbette ayasofya öyle bir şekilde ibadete açılacak ki, içinde hıristiyanların da ibadet edebilmesinin imkanları da hazırlanacak.
biz evrimi teori olarak bilirdik. yanlışlığı batılı bilim adamlarının bilimsel delilleriyle kanıtlandığı için kapışmaya dönüştü demek ki, dedirten ifade.
istanbulu kimlerden aldıysak, ayasofyayı da onlardan aldık. ayasofyayı rumlara verelim demek, istanbulu da verelim demekten farksız.
ibadet edecek cami mi kalmadı diyenlere, ziyaret edilecek başka müze mi yok diyesi gelir insaflı insanın.
camiyken müzeye çevrilen mabeddir zaten ayasofya. müzeye çevrilmesi başlı başına "neden?" sorusunu hak ediyor.
müslümanlar, yıllardır sordukları o "neden?" sorusuna artık cevaplarını bulmuşlar ki, ayasofya ibadete açılsın diyorlar.
istanbulu fethedenler tarafından ayasofyanın camiye çevrilmesi bir lütuftur ve adalettir aslında.
en azından bu mabedi ahıra, parti binasına, gazinoya çevirip inancı aşağılamamışlar.
oranın huşu içinde ibadet edilecek kutsal ve ulvi bir mabed olduğunu kabul etmişler.
ayasofyanın 1 yıl içinde ibadete açılacağını bilmeyen kalmadığına göre, itiraz edenlerin huzursuzluğunu anlamak mümkün.
milletimizin iktidara yalakalık yaptığını savunanların haksızlıklarının ortaya çıktığı noktadır burası.
bu sefer millet dipten öyle bir vuruş yaptı ki, ayasofya ibadete açılsın talebi gündemden düşmez oldu.
bu ne iktidarın, ne de muhalefetin talebiydi, aksine hiç umulmadık zamanda millet hedefini belirledi.
en kalbi kör, en basireti bağlanmışlara bile artık ayasofya ibadete açılabilir, cami olabilir dedirten sivil hareket.
gerçekleşeceği gün yaklaştıkça, din, allah, peygamber düşmanlarını kudurtan istek.
hatta sultanahmet camii kilise olsun diyerek, traji komedinin en hasında oyun oynayanlar bile olabiliyor.
gerçek karşısındaki bu fikri kaçışlar, hafife almalar, sözcüksel titremeler, zihni kekelemeler; ayasofyanın ibadete açılacağını kanıtlıyor.
ayasofyanın beşyüz yıllık camiyken müzeye dönüştürüldüğünü hatırlarsak, bu mabedin hala cami olduğunu da anlarız.
anlamayanlar fransada yaşayan fransızlar olabilirler ki, onlar bile, hayata fransız olmadıklarını son seçimlerinde gösterdiler.
ayasofya cami olacak, hıristiyanlar da isterlerse ibadet edebilecek ve dalga geçenler yanına beşyüz metre bile yaklaşamayacak.
şu an itibariyle twitterda devam eden #ayasofyacamiolsun kampanyası. dalga dalga bütün yurda yayılıyor.
pek çok insanın, sanatçının, gazetecinin ve siyasetçinin desteklediği kampanya.
ayasofyanın tekrar ibadete açılacağına inananların sayısı da günden güne artıyor.
cenneti inkar edip, dalganın alasını geçip, hz. muhammede "islam peygamberi olduğu sanılan zat" diyenlerin hiç merak etmemesi gereken sorunsal.
cehennemde ne giyeceğiz sorunsalını dert edinirlerse şimdiden daha iyi olur. bırakın da cennetteki sorunsallarla allaha, hz. muhammede, kurana, ahirete inananlar ilgilensin.
insanlara sonsuz cenneti veren allah bir fıtri elbiseyi mi veremeyecek, dedirten sorunsal. biz bu sorunu sala koyar denize atarız sorun filan kalmaz.
inanmayanlar ölüp de bir daha sevdikleriyle kavuşmamak üzere yok olduklarında ne elde edecekleri sorunsalıyla ilgilensinler önce. inancı inananlara bıraksınlar.
big bangi, atomu, elektronu, protonu, güneşi, ayı, birbirinin içinden geçen galaksileri, hayvanları, bitkileri, hücreyi, beyni, kalbi, atmosferi, dünyanın şeklini ve dönüşünü, gözleri, kulakları, havayı, suyu, mineralleri, elementleri, hayatı, bilinci ve daha trilyarlarcasını da yaratan insandır demek kadar mantıksız bir sözdür.
bulutların dağılışını, yağmurun yağışını, karın oluşumunu, hayatı, fırtınaları, hortumları, girdapları ve kuantum fiziğinin ilgi alanına giren pek çok kaotik durumu açıklamaktan aciz olan felsefi terim.
kainattaki kozalite yani nedensellik prensibinin big bangle kainata yerleştirilen bir kanun olduğunu düşünemeyenlerin sözüdür.
eğer doğru bir mantık önermesi olsaydı, iğnenin ustasının da iğnenin özelliklerine sahip iğne benzeri bir usta olması gerekirdi.
nedensellik madeninden yapılan, sebep sonuç sivriliğindeki kainat iğnesinin ustası aynı nedensellik ve sebep sonuç özelliklerine sahip olmak zorunda değildir.
allah dediğimizde zaten sonsuz bir varlık anlıyoruz. en azından müslümanların inandığı allah böyledir.
müslümanların sonsuz allah inancını eleştiriyoruz deyip afrikadaki taşlara ya da ağaçlara tapan bir kabilenin sonlu ilahını eleştirenlerin absürt iddiasıdır. başlangıcı olmamak zaten sonsuzun özelliğidir.
matematikteki sonsuz sayısının bile başlangıcını ve sonunu bulamayacak olanların, sonsuz allahın başlangıcının olmadığına itiraz etmeleri abartılı bir mantık yanılgısıdır.
genişlik, yükseklik, derinlik ve zaman boyutlarını yoktan yaratanı bu boyutlarla sınırlandırmak isteyenler, çivi, tutkal ve ağaçtan yapılan sandalyenin ustasının da çivi, tutkal ve ağaçtan yapılmış olduğunu iddia etmiş sayılırlar. çünkü iki mantık da aynıdır.
çerçeve, kağıt ve boyadan oluşan resmin ressamı, çerçeveyle sınırlı, yağlı boyayla boyanmış bir kağıt ressam değildir.
bu arada önümüzdeki bilgisayarın akıllı bir tasarımcı ya da mühendis tarafından oluşturulup oluşturulmadığı gerçeği, o tasarımcının nereden geldiği, hangi göz ya da saç rengine sahip olduğu, annesinin babasının olup olmadığı sorularıyla bağlantılı bir gerçek değildir.
o bilgisayarın akıllı bir yapıcısı olduğuna olan inancımız, tasarımcının bütün kişilik ve varlık özelliklerinden bağımsız bir mantıksal zorunluluğun eseridir.
mesela bankanın önündeki bankamatiğin kendine kendine oluştuğunu hiç düşünmeyiz ve bu bankamatiği oluşturanın nasıl var olduğunu bilmezsem onu inkar edeceğim, bu bankamatik makinesinin kendi kendine oluştuğunu iddia edeceğim demeyiz.
kainatın bütün parçalarında böyle bir yaratıcının etkisini, ilmini, gücünü, şuurunu, varlığını görüp de, o yaratıcının nasıl var olduğunu bilmediğinden dolayı inkar ettiğini söyleyen kişi, kapısının önündeki sokak lambasını oraya dikenin özelliklerini bilmediğinden dolayı, o sokak lambasının orada kendi kendine oluştuğunu iddia eden kişi gibidir.
bu arada allah için sorulamayacak böyle mantıksız bir sorunun cevabını bulmak için milyonlarca sebepler zinciri öngörseniz bile o sebepler bir başlangıçta tükenecektir.
hem hayatımızda öncesi olmayan o kadar kavram var ki. birinciden önce gelen birinci, güneşi aydınlatan güneş, a harfinden önceki harf, bizden önceki biz totolojileri ne kadar anlamsızsa, başlangıcı ve sonu olmayan allahtan önce bir allah olduğunu iddia etmek de o kadar anlamsızdır.
zaten başka bir varlıktan doğan sonsuz allah olamaz. çünkü her doğan gelişir büyür ve ölür. allah dediğimiz kavramın en önemli özelliği sonsuzluk olduğuna göre o başka bir varlıktan doğmamıştır ve sonu da yoktur.
iki gözü de mavi gözlü bir insan kahverengi gözlü değildir, turuncu renkli portakala siyah renkli diyemeyiz, 1,50 metre boyundaki insan da 2 metre uzunluğunda değildir. sonsuz olan allah da sonlu değildir.
hepsi değil ama bir kısmı, fikren yenildiklerinde allaha inanmak yerine, islam alimlerine, kendilerini susturanlara ve inananların değerlerine özgürce hakaret edebilmeyi ateizm sayan kişilerdir.
iflahlarını kesen akıllıca ve mantıklıca cevaplara maruz kalmanın ezikliğinden, zeki olduklarını iddia ederek kurtulacaklarını sanırlar.
marxların, leninlerin, stalinlerin milyonlarca insanı katledişini unutarak ateistlerin insan yakmayacağını bile savunurlar.
girdiği entrylerin tesadüfen oluşamayacağını çok iyi bilir. ancak gözlerinin, kirpiklerinin, göz kapaklarının, göz damlası kanallarının, retinanın, korneanın, merceğin, beyninin, kalbinin, kemiklerinin, kafatasının, kaburgasının, damarlarının, güneşin, ayın, hayatın, bilincin, hücrelerinin, galaksilerin, elementlerin, kanunların ve bütün kainatın tesadüfen oluşacağına inanması şaşılası olan kişidir.