türkiye'de gerçek eğitim verdiğine inandığım tek kurumdur. yabancı dili de diğer ana dersler düzeyinde öğretmektedir. ayrıca sosyal aktivitelerde de oldukça başarılıdır. bir tedli olarak diyebilirim ki; tedli olmak ayrıcalıktır.
Bir kitabın her şeyi bildiğine inanıp, sınırların ötesini görme gereği duymamaktan kaynaklanan, cahilce bir tutumdur islam ülkelerinin düşüncesi. Bu nedenle de abd marsa kesin tarih verirken islam ülkeleri ilahilerle kafa sallamaktan öteye gidememeltedir.
karanlık çağ da denilen bu çağ, türk halkının büyük bir korku ve paranoya içinde büyüten, bebeklerin korkuyla doğup, korkuyla büyüyüp, korkuyla öldüğü bir çağdır. Kimliği belirsiz bir kahramanın internete yazıp açığa çıkardığı kuranı yırtan kız olayı, aydınlık çağı adı verilen bir çağın kapılarını aralamış ve gelecek neslin güven ve huzur içerisinde büyümesini sağlamıştır. O kahramanı saygı ve hürmetle anıyoruz.
Ya şu konuda bi anlaşalım: hiçbir baba Türk'te cam kenarında oturup klasik müzik dinleyip çay içecek kafa yok. Olaya mantıksal bakıldığında müziğin arabesk veya türevi, cam kenarının çekirdek çöpleriyle kaplanmış pencere pervazı olduğunu göreceksiniz. Diğer türlü türk canlanmıyo bende.
Is this the real life
Is this just fantasy
Cought in a landslide
No escape from reality
...
Bismillah! Oooo no we won't let you go
Let me go!
Bismillah! Oooo no we won't let you go
Let me go!
We won't let you go!
Let me go!
We won't ket you go!
Oh let me gooo goo gooooooo!
Queen-Bohemian Rhapsody
alfkskfjd bu arada başta tahrik diye okudum, sonra fark ettim tahriş yazdığını. mevzu tahrişse kızın ağzını bantlamak falan lazım. malum çocukcağızın kulaklar pert.
1.85 boyundakine başkomutan demek? Başkomutanın bir şahıs olmadığı ve yalnızca ULU ÖNDER'e verilmiş bir unvan olduğunu bilmeden? Sırf kıskançlıktan, sahtekarlıktan, kendi refahı ve menfaati için uğraşan bir pezevengin mahvettiği ülkede yaşadığım, üstüne bir de bunca cahille aynı havayı soluduğum için utanıyorum. Utanan ben olmamam gerekse de. Ulu Önder'in biz gençlere emanet ettiği ülkeyi savunamadığım için utanıyorum. Bunca cahilin, hala ısrarla savunduğu şahıs keşke onları otelin tuvaletinden canlı yayınla değil de en önlerinden ilerleyerek korkusuzca koruyabilse. Ama mutluyum da biraz. Çünkü bir kez görebilme pahasına canımı vereceğim Ulu Önder, bu cahilliği, bir şerefsizin bok ettiği güzel ülkemizin bu halini görmüyor. Görse, utancımın bir sınırla ölçülemeyecek olduğunu belirtmek isterim.
Burada bir bok bilmeden bu başlığı yazan yazara, onu destekleyenlere de bir mana veremiyorum. "Deli bir adam neyi görmek isterse onu görür." diyorum sadece.
Hocanın sorduğu soruyu dahi gibi çözüyosun. Hoca bi mutlu, sen daha mutlu. Hoca soruyu inceliyo, senin göt nirvanada. Sonra şu sesi duyuyosun "bi dakika." Korku dolu bakışlar ve "soruyu yanlış çözmüşsün dangalak!"
Dondurma kutusunda dondurma bulmaktır, hiç çalışmadığım sınavdan iyi not almaktır, orucun açıldığı o eşsiz andır, yazın ortasında klimalı odada oturmaktır, sabahın köründe uyandıktan sonra tatil olduğunu fark edip tekrar uyumaktır, bayram, iş, baba vb. 'den elde edilen paranın ilk harcanırken yaşanan o "olum var mı benden zengini!" Havalarıdır.
ilk sezon baya zorlanırsın. Çünkü milyon tane karakter vardır. Bişey anlamazsın. Sonra yavaşça olayı kavrar ve pro olursun. Çünkü karakterlerin yarısı ölür.
Az önce başıma gelen bir musibet. Parmak su toplamış gibi hissedersin ama görüntüde bir şey yoktur. Amansızca diğer elindeki parmağın ile karşılaştırıp mal gibi bakarsın.