yazarlarımızın pek çoğunun ortaya attığı pek çok fikri temellendirememe sorunudur. yazarlarımız burda serbestçe düşüncelerini paylaşıyor, iyi çok güzel, fakat pek çok iddiaya baktığımızda ne sağlam bir dayanağı ne de ispatı var. bu yüzden tartışmalar havanda su dövmenin ötesine geçemediği gibi sadece gerginlik arttırıyor.
fikirlerinizi destekli sunarsanız kimse de size karşı çıkamaz, böylece son günlerdi kaos ortamı da kalkmış olur.
müziğin gerçek anlamda ruhunuza işlediğini hissettiren meditasyondur. pink floyd şarkılarını orta seste açar ve yatağa uzanır tavana bakar, beklersiniz. o esnada kafanızda hiç bir dünyevi sıkıntı yoktur, damarlarınız uyuşur, kanınız yavaşlar, alır götürür sizi ve ruhsal hazza varırsınız. bu hissi tarif etmekte zorlanıyorum, aynı meditasyonu yapanlar beni anlayacaktır.
insanın hayattan beklentileriyle alakalı olarak, olumlu veya olumsuz bir çok önemli detayı insana fark ettirebilecek faaliyettir. veya çaresizliğin , sığınacak bir fikir bulamamanın etkisidir.
midnight express filminin konusuna kaynak olan olayı gerçekten yaşadığı iddia edilen şahıstır. filmde anlatılanlarla kendi yaşadıkları arasında uzaktan yakından bir ilgi olmadığını beyan etmiş ve filmi ırkçılıkla suçlamıştır.
1978 yılında çekilen midnight express filminin başrol karakteri william hayes'i canlandıran aktördür ve bu rolüyle "Yılın Yeni Yıldızı Altın Küre Ödülü - Aktör" ödülünü kazanmıştır. filmde beynime kazınan şöyle bir repliği vardır:
- "sizin gibi domuz bir millet nasıl olur da domuz yemez? hepinizden nefret ediyorum."peh
bir yerden ayrılırken, kalabalık içinde vedalaştığın insanla bir süre sonra oluşan aksaklıklar nedeniyle tekrar karşılaşmak, az önce yaptığın bütün seramoninin koftiye çıkması ayrıca tekrar nasıl davranman gerektiğinin pis gerilimi... kısaca bok gibi bir durumdur.
beni askerdeyken türkiye'nin gençlik profilinden nefret ettiren insan ve insanlardır. sabahın köründe melody tv'yi açar ve 24 saat dinleyebilir. işin korkunç tarafı bu tarz takılan bir iki kişi değildir, gençliğin %70'i bundan rahatsızlık duymaz. bizim toplumda çok büyük kültür farkları var kürdü, türkü, lazı, şoparı hep çok farklı tek ortak noktaları ise ne yazık ki arabesk...
genelde bir de suntadan gitarı olur bunların, sırtlarına asıp belediye otobüsünde takılırlar. uzun tırnaklı elleri de devamlı birilerinin özellikle de kızların görebileceği yerlere koyarlar..
bence evrim teorisine gerek yok daha kesin olan evim teorisi, bütün insanlar evinden gelir mesela ben buraya evimden geldim.. katılın katılmayın benim teorim bu kardeşim.
Temelini Elealılarda bulan, oluşa karşıt olarak varlığın değişmez, bölünmez bir durağanlık olduğunu ileri süren, gerçekliğin özünü değişmeyen varlıklarda gören görüşe verilen isimdir.
belki de size hiç zarar olmayacak kaydırmadır, diğer sınavların aksine hayatınızı kaydırmaz çünkü askere giderken zaten hayatınızın kaydığını hissetmişsinizdir.
ne yazık ki bugün aynı masada oturduğum arkadaşımdır. gireceği sikindirik ameliyat onu otobüs camından yapılmış bir gözlüğü takmaya ve bir sürü yavruzun arasında meyveli soda içmeye mahkum etmiştir. keşke gitmeseydik lan...
aslında daha ağır bir hakaret içeren başlık açacaktım ama geçmiş kuşaklarınızı karıştırmanın bir mantığı olmadığını düşündüm. size sormak istediğim sorular var:
- lan gerizekalılar senelerce 50 aldıktan sonra bir anda bütün soruları doğru yapmaktan korkmadınız mı?
- ulan çevrem benim mal olduğumu bilir, kesin anlarlar diye hiç mi endişelenmediniz?
- ulan mallar, ulan gerizekalılar madem soruları aldınız, 5000 kişiye niye dağıttınız?
- a gerizekalılar, a beyni sulanmış mallar hiç mi demediniz hepimiz hepsini doğru yaparsak sorun çıkar diye?
- bugün bütün atama maduru olmuş öğretmenlerin lanetleri, bedduaları üstünüze yağsın, inşallah devlet kapısında iş yüzü göremez, özel sektörlerde çürürsünüz. amin.
hayatınız boyunca belki de pek çok kez gerçekleşmesini dilediğiniz olaydır. fakat zaman şartları olgunlaştırıp sizi evden gerçekten ayırmaya niyetlendiğinde, insanın içine çöken burukluğun tarifi zordur. kendimden biliyorum, milli eğitim bakanlığı 'nın bana yaptığı, sevinsem mi üzülsem mi karar veremediğim şakasıdır.
arkadaşlar öncelikle hiç bir ideolojinin katı savunucusu olmadığımı ileterek söze başlıyorum. bu ülkede yaklaşık 40 milyon seçmen var, bunun sandığa giden miktarı yaklaşık 34 milyon, bunun yüzde kırk yedisi ne yapar? yaklaşık 14 milyon di mi? ee geriye kalan 26 milyonluk seçmen dururken, 14 milyona ülkenin yarısı demek nasıl bir mantıktır?
1. geçen senelerde 50'yi geçememiş ve bu sene soruların tamamına doğru cevap vermiş (hatalı soruları bile doğru yapmış süper zekalar) bazı kopyacı andavalların sınavları iptal olsa bile, yükselttikleri standart sapma da değişecek mi?
2. diyelim değişti, eğitim bilimlerinde hayvani bir şekilde üstünde durulan sınav geçerliği ve güvenirliği sorunu nolacak?
3. bu şartlar altında bu öğretmen alımları ne kadar güvenilir olacak?
4. neden bir türlü resmi ağızdan bir alan bazında puan sıralaması verilmiyor? insanlar belirsizlik içinde tercih yapıyor ve sayısal loto tekniği atanıyor? bu sistemde puanı iyi olanın atanmama, kötü olanın atanma ihtimali neden es geçiliyor?
psikolojide bireyin başkalarının düşüncesini aşırı derecede önemseme durumuna verilen isimdir. birey bu konuda o kadar yoğunlaşır ki kendi kararlarını ve hayatını başkalarının ne düşüneceği veya ne söyleyeceği varsayımı üzerine şekillendirir, bireyde bencillik taban yapmış durumdadır.
yaşadığı zaman konusunda net bir bilgim olmamasıyla birlikte zamanında pek çok zengini dolandırmayı başarmış, oldukça kilolu profesyonel dolandırıcıdır.
böyle boynunu önüne eğip sizi görmezden gelen veya sizi fark eder etmez cebinden telefonu çıkartarak onunla ilgileniyormuş gibi yapan kaba insan tipidir. bir günaydın dediğinde veya iyi akşamlar dediğinde bir yerlerinden bir şeyler eksilecek zanneder.